Nurten Erk Tosuner

Yapı Kredi Koray'ın hedefi Avrupa'da ilk beşe girmek

8 Nisan 2002
<B>DÜNYANIN </B>en önemli gayrimenkul fuarlarından MIPIM'de düzenlenen yarışmada birinci olan ‘‘İstanbul İstanbul’’ projesini yaratan Yapı Kredi Koray Genel Müdürü Hakan Kodal, ‘‘Önümüzdeki beş yıl içinde, gayrimenkul geliştirme ve yatırım alanında Avrupa'da en imrenilen beş şirket arasına girmek istiyoruz’’ dedi.DÜNYANIN en önemli gayrimenkul fuarlarından MIPIM kapsamında düzenlenen yarışmada birinci seçilen ‘‘İstanbul İstanbul’’ projesini yaratan Yapı Kredi Koray Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı'nın bundan sonraki hedefi, Avrupa'daki ilk beş şirket arasına girmek. Yapı Kredi Koray GYO Genel Müdürü Hakan Kodal, ‘‘Önümüzdeki beş yıl içinde, gayrimenkul geliştirme ve yatırım alanında Avrupa'da en imrenilen beş şirket arasına girmek istiyoruz’’ dedi.

Yapı Kredi Koray GYO'nın İstanbul'da Göktürk Beldesi'nde gerçekleştirdiği ‘‘İstanbul İstanbul’’ konut projesi, geçtiğimiz Mart ayında Fransa'da yapılan MIPIM 2002 Fuarı'nda ING Real Estate tarafından Prag'da geliştirilen De Gaulle Projesi'ni ve Paris'te geliştirilen Eiffel Saint Charles Projesi'ni eleyerek birinci seçildi.

‘‘İstanbul İstanbul’’un dünyanın en ünlü firmalarının geliştirdiği iki önemli projeyi geride bırakarak birinci seçilmesinin Türkiye için de büyük bir referans olduğuna işaret eden Hakan Kodal, özellikle Doğu Bloku'ndan kendilerine işbirliği teklifleri geldiğini söyledi. Kodal, ‘‘Türkiye piyasasını da takip edeceğiz ama bu yıl Varşova ve Prag'da yeni projelerle de ilgileneceğiz’’ dedi. Yapı Kredi Koray GYO Genel Müdürü Hakan Kodal ile yeni projelerinin yanısıra krizin gayrimenkul sektörüne etkilerini konuştuk.

2001 yılı gayrimenkul sektörü açısından nasıl geçti?

- Tüm sektörlerde olduğu gibi berbat bir yıldı. Herkesin likite dönmek istemesiyle bir anda gayrimenkul sektöründe fiyatlar aşırı düştü. Çok farklı fiyatlar oluştu. Özellikle ofis pazarında A sınıfı dediğimiz Levent, Büyükdere Caddesi, Maslak gibi prestijli bölgelerde krizin etkileri daha az hissedildi. Boşluk oranlarının daha yüksek olduğu yeni projelerin bittiği Havaalanı Bölgesi, Kozyatağı gibi bölgelerde fiyat düşüşleri çok daha fazla oldu. Ticari gayrimenkuller alanında zor bir yıldı. Bazı bölgelerin en az 2-3 yıl eski seviyesine dönebileceğini düşünmüyorum. Konut alanında da bölge bazında bakınca bazı bölgelerde düşüşler çok fazla oldu.

Sektör krizin etkilerini ne zaman üzerinden atabilir?

- Kriz nedeniyle alım gücü çok fazla etkilendi. Özellikle orta sınıfa dönük projelerde bu çok ciddi hissedildi. İnsanların maaşları bir anda düştü, gelecekle ilgili beklentileri ortadan kalktı. Konut kredileri bir anda durdu. Gayrimenkul için tam bir kriz yılıydı. Ancak ben gayrimenkulde artık dibe vurduğumuzu düşünüyorum ve toparlanma sinyalleri alıyorum. Yine ufak tefek sıkıntılar olacaktır tabii.

Yapı Kredi Koray GYO'nın yurtdışı projeleri olacak mı?

- Evet, İstanbul dışında Varşova ve Prag gibi bölgelerle de ilgileniyoruz. Mayıs ayı sonunda eski Doğu Bloku ülkelerinde inceleme yapacağız. Gayrimenkul yatırım ortaklığı şirketi olarak portföyümüzün belli bir bölümünü yurtdışında değerlendirebiliyoruz. Türkiye çapında bir şirket olmaz artık yetmiyor. Biz de bir Avrupa şirketi olmayı hedefliyoruz. 2002'yi hazırlık ve büyüme yılı olarak değerlendireceğiz, esas çıkışımız 2003 yılında olacak. Doğu Bloku'nda çok aktif olan bir firmanın projesini geçerek bu ödülü almamız bizim için büyük referans oldu. Önümüzdeki beş yıl içinde gayrimenkul geliştirme ve yatırım alanında Avrupa'da en imrenilen beş şirket arasına girmeyi hedefliyoruz.

Elinizdeki portföyün büyüklüğü nedir?

- 2001 sonu itibariyle elimizdeki portföyün büyüklüğü 70 milyon dolar civarında. Üzerinde çalıştığımız Riva Projesi'yle bu rakamın rahatlıkla 90-100 milyon dolara çıkabileceğini düşünüyoruz. İstanbul İstanbul, 2003'te tamamlandığında toplam satış değeri 70 milyon doları bulacak.

İstanbul İstanbul Projesi ne zaman doğdu?

- Bu projede sadece Türkiye'de değil uluslararası alanda da bir başarı elde etmesi hedefiyle yola çıktık. Mimarisi, pazarlama ve imaj çalışmaları, finansman paketleri, müşterilere sunulan hizmetler tam bir ürün olarak düşünüldü. Dünya çapında bir projeyi hayata geçirdik. İstanbul İstanbul, Yapı Kredi Koray'ın geliştirdiği ilk projemiz. 1998 yılı ortalarında projenin hazırlıklarına başlandı. 1999'da projenin yarısından fazlası satıldı, 2000 yılı içinde de projenin tamamı bitti. Bu yaz sonunda ailelerimizin yüzde 95'i evlerine taşınmış olacak. Proje, 260 üniteyle tamamlanacak. Projeyi daha fazla genişletmeyi düşünmüyoruz.

Projenin hedeflediği müşteriler kimlerdi?

- Fiyat aralığı 150 bin-350 bin dolar olan ve tamamiyle genç profesyonellere yönelik bir proje. Lüks bir projeyi daha fonksiyonel metrekarelerle oluşturduk. Proje, hedef kitleye uygun şekillendirildi. Bugün müşteri kitlemize baktığımızda yüzde 90'ının burada oturmak için yatırım yaptığını görüyoruz. Müşterilerimizin tamamı üniversite mezunu ve 35-45 yaş aralığında. 1998'de projeyi tasarlarken hedeflediğimiz kitle şu anda tamamlanan konutlarda oturuyor.

Ödüllü İstanbul İstanbul dışında başka projeleriniz var mı?

- 2003 yılında başlamayı planladığımız Riva Projesi için çalışmalarımız sürüyor. Bu da konut ağırlıklı bir proje. Birinci fazında 250 konut planlıyoruz. En az 500 konut düşünüyoruz. 2002 bizim için daha çok hazırlık yılı olacak. Üzerinde çalıştığımız projelerinden biri de Narmanlı. Tarihi bir dönüşüm projesi Beyoğlu'nda. İçinde sinemaların, sanat galerilerinin, salonların, restoranların yer alacağı kültür-sanat-eğlence ağırlıklı bir proje olacak. Narmanlı, Beyoğlu'nun dokusuna uygun ve lokomotif olabilecek bir proje.


İstanbul, Eyfel ve De Gaulle'ü solladı


MIPIM Fuarı'nın gayrimenkul sektöründe ağırlığı nedir?

- MIPIM, dünyadaki bütün profesyonelleri biraraya getiren bir organizasyon. İnşaat şirketleri yok. Gayrimenkul geliştirme, yatırım, finansman, imar, servis şirketleri var. Her yıl 15 bin profesyonel katılıyor. MIPIM Ödülü, mimari anlamda bir ödül değil, projenin bütünü değerlendiriliyor.

Ödüle nasıl ulaştınız?

- Bu yılki yarışmaya 100'e yakın proje katıldı. Uluslararası jüri, mimari, müşterilere sunulan olanaklar, teknik özellikler, altyapı ve özgünlüğü gibi kriterlere göre projeleri değerlendirdi. Sonuçta üç aday proje büyük ödül için gösterildi. Daha sonra da fuardaki 15 bin katılımcının oyuyla birinci seçildi.


HAKAN KODAL


Yapı Kredi Koray Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Genel Müdürü Hakan Kodal, 1965 Bolu doğumlu. İstanbul Teknik Üniversitesi Elektronik Haberleşme Mühendisliği'nden mezun olan Kodal, işletme dalındaki lisans üstü çalışmasını Paris'te Ecole Superieure de Commerce'de tamamladı. 1991-1995 yılları arasında Coopers & Lybrand'ın Paris ofisinde Kurumsal Finansman ve Yönetim Danışmanlığı alanlarında çeşitli kademelerde çalıştı. Kodal, Yapı Kredi Koray'a geçmeden önce son olarak Garanti Yatırım Bankası'nda Kurumsal Finansman Bölümü Müdürlüğü görevinde bulunuyordu.
Yazının Devamını Oku

2010'da turizmde 20 milyar dolara ulaşırız

1 Nisan 2002
<B>DÜNYA</B> Turizm Örgütü İş Konseyi'nde Başkan Yardımcısı olan Turizm Yatırımcıları Derneği Genel Sekreteri Nedret Koruyan, Türkiye'nin 2010 yılına kadar turizm gelirlerini ikiye katlayıp 20 milyar doları yakalayabileceğini belirtti. DÜNYA Turizm Örgütü (WTO) İş Konseyi'nde Başkan Yardımcısı olarak Türkiye'yi temsil eden Turizm Yatırımcıları Derneği (TYD) Genel Sekreteri Nedret Koruyan, Türkiye'nin 2010 yılına kadar turizm gelirlerini ikiye katlayıp 20 milyar doları yakalayabileceğini belirterek, ‘‘Türkiye'de turizm bir yaşam biçimi haline gelmeli’’ diyor. Koruyan, Türkiye'de turizme gereken önemin verilmesi ve yatırımların önünün açılması halinde sektörün 2010 yılında 20 milyonun üzerinde turist ve 20 milyar dolar gelir, 2020'de ise 40 milyon turist ve 40 milyar dolar geliri yakalayabileceğini söylüyor.

104 ülkenin üye olduğu Dünya Turizm Örgütü'nde (WTO) sadece kamu kuruluşları yer alıyor. İş dünyası ve sivil toplum kuruluşları ise aynı yapı içindeki 350 üyeli Dünya Turizm Örgütü İş Konseyi'nde temsil ediliyor. İş Konseyi'nin Yönetim Kurulu'na iki yıl için seçilen Koruyan, turizm sektörüne yabancı sermaye yatırımlarının çekilmesinin öneminin altını çiziyor. Koruyan, ‘‘Yabancı tur operatörleri, sayahat acentaları, turizmciler Türkiye'deki tesislere yatırım yaparsa, Türkiye'ye turist getirmek için çaba gösterir. Türkiye'nin tanıtımını da yapar’’ diyor. Nedret Koruyan'la, Dünya Turizm Örgütü'nün turizm konusundaki saptamalarını ve Türkiye turizminin geleceğini konuştuk.

Dünya Turizm Örgütü'ne göre 11 Eylül dünya turizmini nasıl etkiledi?

- 2001 Eylül'ü dünya turizminin miladı olarak alınabilir. Dünya Turizm Örgütü (WTO) o dönemde bir aylık çalışmayla olaylardan en çok etkilenen ülkeleri belirledi. Bu olaylardan en fazla etkilenen ülkeler ABD'nin arka bahçesi diyebileceğimiz Latin Amerika ülkeleri oldu. Güney Yarıküre'de bahardı yaza yeni giriliyordu, turizmde sezon yeni başlıyordu. Bu olaylardan Afrika'nın güneyi de çok etkilendi, çünkü buraya da safari için Amerikalı turistler geliyordu. Güney Afrika'ya giden turistlerin yüzde 40'ı Amerika'dan gelirken bu sıfıra indi, yüzde 40'ı Japonya ve Uzakdoğu'dan gelirdi bu da sıfıra indi, yüzde 20'si de Avrupa'dan gelirdi bu da yarıya düştü, yani bu ülkeler turistlerinin yüzde 90'ını kaybetti. Akdeniz çanağı ikinci derecede etkilenmiş bir turizm bölgesi oldu.

WTO'nun Türkiye turizmi için tesbitleri neler?

- 2000 yılında elde edilen sonuçların da etkisiyle Türkiye turizmi 2001'e iyi başlamıştı. Ancak 11 Eylül'ün Türkiye turizmi üzerinde olumsuz etkileri oldu. En ciddi negatif etkisi büyük şehirlerdeki kongre ve kültür turizminde yaşandı. Çünkü bunlar üst gelir grubuna ait ve özellikle Japonya, Fransa ve Amerika gibi ülkelerden gelen turistlerin ilgisini çeken konulardı. 11 Eylül olaylarından sonra bütün dünyada bu tür etkinlikler bıçakla kesilmiş gibi durdu. Bizim şansımız Kuzey Yarımküre'de olmamız ve kışa başlıyor olmamızdı. Bizde 2001 Eylül ayında yüzde 5 artış oldu, ekim ve kasımda düşüş oldu. Ama sonuçta 2000'e göre 2001'i yüzde 13 gibi bir artışla kapattık.

Türkiye'nin yeni turizm yatırımlarına ihtiyacı var mı?

- Türkiye'nin dünya turizmindeki payı yüzde 1.5. Bugünkü trend devam ederse Dünya Turizm Örgütü'nün son derece tutucu varsayımları gerçekleştiği takdirde dünyada turizmindeki payımızı hiç değiştirmesek bile, Türkiye'ye on yıl sonra en az 30 milyon turist gelecek. Türkiye'nin bu turistleri yatıracağı, ağırlayacağı yatırımlara ihtiyacı var. 92'den beri turizme teşvik yok. Ama turizm yatırımları pahalı ve riskli. Yabancı sermaye turizmde daha da önemli. Turizm tesislerine turist getiren tur operatörleri, seyahat acentaları gibi yabancıların Türkiye'de fiziki yatırım yapması çok önemli. İşte o zaman bu yabancı yatırımcılar ortağı olduğu tesislere turist getirmek için Türkiye'nin fahri elçisi gibi çalışır. Ama yabancı sermayeyi turizm sektörüne çekecek hiçbir teşvik yok.

Geleceğe baktığınızda Türkiye'yi turizm açısından nerede görüyorsunuz?

- Turizm Yatırımcıları Derneği (TYD) olarak, dünyadaki trendleri, geçmişteki akımları, Türkiye'nin ne kadar zamanda, ne kadar yatırım gerçekleştirme kabiliyeti olduğunu gözünöne alarak bir çalışma yaptık. Bu konuda çok ciddi beklentilerimiz var. 2010-2020 yılları hedefleri sözkonusu olduğunda, 2010 yılında Türkiye'nin 20 milyonun üzerinde turist ve 20 milyar dolar gelir, 2020'de ise 40-50 milyon turist ve 30-40 milyar dolarlara çok rahat çıkabilecek kapasitesi var. Ancak Türkiye'de turizm ber yaşam biçimi haline gelmeli. Örneğin İspanya'ya yazın da kışın da gitseniz, hemen her şehrinde dolaşan yüzlerce turist görürsünüz.

Turizmin yaşam biçimi haline gelmesi için neler yapılmalı?

- Tabii burada hayatın her alanına kaliteyi getirmek önemli. Çok yönlü bir olay bu. Ama altyapı ve üstyapı yatırımlarından başlamak gerek. Çevrenin ve kültürel değerlerin korunması, sürdürülebilir hizmet, kalıcı yatırımlar gerekiyor. Türkiye'nin muhteşem doğası yanlış yapılaşmayla yok ediliyor. 1980'lerde ikinci konut furyası ile sahiller beton yazlıklarla doldu, taştı. Çoğu yılın büyük bölümünde boş tutulan bu ikinci konutların planlı birşekilde turizme kazandırılması gerek. Türkiye'nin yazlık veya tek tek otel projelerine değil, büyük tatil kenti projelerine ihtiyacı var. Bu konuda yerel yönetimlere ciddi görevler düşüyor.


NEDRET KORUYAN


Turizm Yatırımcıları Derneği (TYD) Genel Sekreteri ve Dünya Turizm Örgütü (WTO) İş Konseyi Başkan Yardımcısı Nedret Koruyan, 1944 İstanbul doğumlu. Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü'nden mezun olduktan sonra 1968-70 yılları arasında Devlet Planlama Teşkilatı'nda uzman yardımcısı, 1970-77 arasında da İstanbul Sanayi Odası'nda uzman olarak çalıştı. Daha sonra özel sektöre geçen Koruyan, sırasıyla Devlet Planlama Teşkilatı, İstanbul Sanayi Odası, Otokar, Milteknik, Doğan Holding, Milta, Ticaret Sigorta ve Universal Sigorta'da orta ve üst düzey yöneticilik yaptı. Koruyan, Eylül 1999'dan bu yana Turizm Yatırımcıları Derneği'nde Yönetim Kurulu üyesi ve Genel Sekreter olarak görevini sürdürüyor.


Dünya turizmi yılda % 4 büyüyecek


Dünya Turizm Örgütü önümüzdeki yıllarda dünya turizminde ne kadarlık bir büyüme öngörüyor?

- Dünya Turizm Örgütü (WTO), dünya turizminde 2001-2010 yılları arasında yıllık yüzde 4'lük artış öngörüyordu. 2001'de yaşanan 11 Eylül olaylarından sonra da bu tahminlerde bir değişiklik olmadı. Gelecekte de on yıllık turizm gelirlerinde her yıl yüzde 4'lük bir artış bekleniyor. Akdeniz'de beklenen artış oranı ise daha yüksek.
Yazının Devamını Oku

Abdi İbrahim'in torunu Cezayir'de fabrika kuracak

25 Mart 2002
<B>ABDİ</B> İbrahim Bey'in 1912'de İstanbul'da küçük bir eczane açarak adım attığı ilaç sektöründe, bugün bayrağı torunu Nezih Barut taşıyor. Nezih Barut, yurtdışında da ilaç üretmeyi hedefliyor. Yaklaşık iki yıldır Cezayir'e ihracat yaptıklarını söyleyen Barut, bu ülkede dört yıl içinde ilaç pazarının yüzde 5'ine sahip olmayı planlıyor.

ECZACI Abdi İbrahim Bey'in 1912 yılında İstanbul'da küçük bir eczane açarak adım attığı ilaç sektöründe, bugün bayrağı torunu Nezih Barut taşıyor. Abdi İbrahim İlaç'ın Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Barut, dedesinin bir eczaneyle temelini attığı firmayı artık yurtdışına açıyor.

Abdi İbrahim'in yerli-yabancı bütün ilaç firmaları arasında 4'üncü, yerli firmalarda ise ilk sırada yer aldığını belirten Nezih Barut, yurtdışında da ilaç üretmeyi hedefliyor. Yaklaşık iki yıldır Cezayir'e ihracat yaptıklarını söyleyen Barut, bu ülkede dört yıl içinde ilaç pazarının yüzde 5'ine sahip olmayı planlıyor. Nezih Barut ile Türk ilaç sektörün, krizi ve Abdi İbrahim'in geleceğe dönük hedeflerini konuştuk.

İlaç pazarı bugün hangi noktada?

- 2001 yılında yaşadığımız ekonomik kriz nedeniyle 2000 yılında yaklaşık 2.7 milyar dolar olan Türk ilaç pazarı 2 milyar dolara kadar geriledi. 50'li yılların başından beri büyük yatırımlarla bugünkü konumuna gelen Türk ilaç sanayi, sahip olduğu ileri teknolojinin yanısıra 1984'den beri katı bir şekilde uyguladığı GMP (İyi Üretim Uygulamaları) kuralları ile tamamen dünya standartlarında üretim yapıyor. Ancak iç pazarda benzer bir küçülme de kutu üretiminde yaşanıyor ve ilaç sanayinde kapasite kullanım oranı giderek küçülüyor. Tüm bu veriler ihracaatın artırılması gereğini bir kez daha ortaya koyuyor.

Türkiye'de ilaç tüketimi diğer ülkelere oranla nasıl?

- Ülkemizde kişi başına yılık ilaç tüketimi 25 dolara kadar geriledi. Almanya'da 227, Fransa'da 287, Yunanistan'da 144 dolar olan bu rakamın ülkemizde giderek küçülmesi düşündürücü. Öte yandan ülkemizde ilaca lüks tüketim maddesi mualemesi yapılıyor ve yüzde 18 KDV uygulanıyor. İlaçta KDV oranı Almanya'da yüzde 15, İtalya'da yüzde 10, Fransa ve İsviçre'de yüzde 2. İsveç, İrlanda ve Avusturya ise ilaçtan KDV almıyor.

Abdi İbrahim, krizi nasıl geçirdi?

- Ekonomik krizin hemen başında yönetim olarak çok hızlı kararlar aldık. Ciddi olarak uyulamaya koyduğumuz tasarruf tedbirlerinin büyük yararını gördük. Tüm çalışanlarımızın da bu konuya gereken önemi vermeleri sonucu tasarrufta beklediğimiz sonuçlara ulaştık. Abdi İbrahim'in güçlü finasman yapısı da bu krizi atlatmada en büyük yardımcımız oldu. Banka borçlarımızın düşük olmasının yanısıra sayıları 40 varan yabancı lisansörlerimizin özellikle ilaç hammadde giderleri gibi döviz bazında yapılan ödemelerde bize tanıdığı vadelerin uzatılması şeklindeki yardımları son derece önemli katkı sağladı.

2002'yi nasıl geçiriyorsunuz?

- Ekonomide ve Türk ilaç sektöründe yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen, Abdi İbrahim olarak 2002 yılında pazara vereceğimiz yeni ürünlerle birlikte dolar bazında yüzde 28 büyümeyi hedefliyoruz. Benzer şekilde gerek iç ve gerekse dış pazarlarda payımızı artırmayı, Romanya, Rusya, Fas, Azerbeycan, Ukrayna, Kazakistan, Gürcistan gibi ülkelere de ihracata başlamayı planlıyoruz. Bugün, çok uluslu bütün şirketlerin bulunduğu Türk ilaç pazarında Abdi İbrahim olarak 4'üncü, yerli ilaç firmaları arasında ise ilk sıradayız. Türkiye'nin en büyük 500 firması içinde de 95'inciyiz.

Yurtdışında yatırım yapma planlarınız var mı?

- Cezayir'in başkenti Alger'de bir fabrika yapmayı planlıyoruz. Bunun için bir yerel ortak arıyoruz. 5 milyon dolarlık bir bina yatırımımız olacak. Fabrikanın ihtiyacı olan makine ve ekipmanı ise Türkiye'den götüreceğiz.

Neden Cezayir?

- Yaklaşık 2 yıldır Cezayir'e ilaç ihraç ediyoruz, ihracat hacmimiz giderek büyüyor. Cezayir'e ihracatımız 2001 yılında 3 milyon dolara ulaştı. Bu rakamı önümüzdeki iki yıl içinde 12 milyon dolara yükseltmeyi hedefliyoruz. Cezayir'deki pazar payımızı da giderek artırıyoruz. Hedefimiz önümüzdeki dört yıl içinde bu ülkedeki ilaç pazarında yüzde 5 paya sahip olmak.


Heybeliada Halk Eczanesi Hadımköy'deki fabrikada


Heybeliada'daki Halk Eczanesi'ni neden Hadımköy'deki fabrikanıza taşıdınız?

- Abdi İbrahim olarak, Türk eczacılığına büyük önem veriyoruz. Yaklaşık 1.5 asırlık Türk eczacılığının tarihsel gelişimini ortaya seren ve gelecek nesillere de sergilenmesi gereken bu tür eserlerin korunması gerekiyor. 100 yıllık geçmişe sahip Heybeliada Halk Eczanesi satın alınarak tüm özellikleri korunarak ve tamamen aslına uygun olarak Hadımköy'deki fabrikamıza taşındı ve müzeye dönüştürüldü. Eczane, tamamen el işçiliği ahşap raf ve dolapları, orjinal tabelası, yüzlerce cam ve porselen ilaç şişesi ve kavanozu, orjinal santigram terazisi ve tartılarıyla zengin eczacılık kültürümüzün günümüze bir yansıması. Tarihi eczane, modern Abdi İbrahim üretim tesisleri içinde geçmişe bir yolculuk sunuyor.


NEZİH BARUT

Abdi İbrahim İlaç Sanayii ve Ticaret Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Barut, 1952 İstanbul doğumlu. Ailedeki üçüncü kuşak eczacı olan Nezih Barut, 1976'da İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'nden mezun oldu. Daha sonra temeli 1910 yılında dedesi Abdi İbrahim Bey tarafından atılan Abdi İbrahim İlaç Fabrikası'nda çalışmaya başladı. 24 yıl boyunca fabrikada üretim müdürlüğü, genel müdür yardımcılığı, genel müdürlük görevlerini üstlendi. Halen Abdi İbrahim İlaç'ın Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüten Barut, İlaç İşverenleri Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi.
Yazının Devamını Oku

Bozer: Migros'un günlük cirosu 3 trilyona ulaştı

18 Mart 2002
<B>MİGROS</B> Genel Müdürü Ömer Bozer, perakende sektöründe taşların yerine oturmadığını söyledi. Sektörün 2001'e kadar paradan para kazanarak çok hızlı büyüdüğünü hatırlatan Ömer Bozer, ‘‘Ancak bundan sonra sektörde önemli değişiklikler, el değiştirmeler gündeme gelebilir’’ dedi. Bozer, 2002'nin ilk aylarında yurt içindeki mağazaların günlük cirosunun 3 trilyon liraya ulaştığını açıkladı.

KRİZİN etkisiyle yüzde 20-30 daraldığı tahmin edilen organize perakende sektöründe 2002'de rekabet daha da yoğun yaşanacak. Migros Genel Müdürü Ömer Bozer, perakende sektöründe kriz nedeniyle yerinden oynayan taşların henüz yerine oturmadığına işaret ediyor. Perakende sektörünün 2001'e kadar paradan para kazanarak çok hızlı büyüdüğünü hatırlatan Ömer Bozer, ‘‘Ancak bundan sonra sektörde önemli değişiklikler, el değiştirmeler gündeme gelebilir’’ diyor.

2002'de kontrollü büyüyeceklerini belirten Ömer Bozer, 2003'ten itibaren Migros'un hem yurtiçi hem de yurt dışında agresif bir şekilde büyüyeceğinin sinyalini veriyor. Bozer, 2002'nin ilk aylarında yurt içindeki mağazalarında günde ortalama 3 trilyon lira ciroya ulaşan Migros'un sektörün lideri olduğunun altını çiziyor.

Migros'un Genel Müdürlük koltuğuna 2.5 ay önce oturan Ömer Bozer ile krizin perakende sektörüne olan etkilerinden Migros'un 2003 planlarına uzanan bir sohbet yaptık.

Perakende sektörü krize hangi ortamda yakalandı?

- 2001 yılına kadar genelde perakende sektörü çok cazipti, önü çok açıktı. Çünkü hızlı büyümenin imkanları çok fazlaydı, rekabet yoğun değildi. Reel faizlerin yüksek olması nedeniyle, o zaman paradan para kazanarak büyümeyi finanse etmek de son derece uygundu. Fakat 2001'e gelindiğinde bu şartlar ortadan kalktı, rekabet daha yoğunlaştı. Organize perakende sektörü henüz daha Türkiye'de doyum noktasından çok uzaklardaysa da başlangıç noktasında da değil. Rekabet yoğun, reel faizlerin düşmesiyle birlikte eskiden olan avantajlı durum ortadan kalktı.

Kriz, sektörü nasıl etkiledi?

- 2001'de yaşanan ekonomik kriz herkesi olduğu gibi sektörümüzü de olumsuz etkiledi. Çünkü tüketici krizden önemli ölçüde etkilendi, tüketicinin harcanabilir geliri düştü. Dolayısıyla alışveriş alışkanlıkları değişti. İnsanların çoğunluğu morali düzgün olduğu zaman daha iyi alışveriş yapıyor. Moralleri bozuk olunca, ihtiyatlı alışveriş ediyorlar. Bunun yanısıra ucuz ürünlere, ucuz markalara ve açık pazarlara yöneliyorlar. Tüketicinin krizden etkilenmesi ve perakende sektörünün kendi içindeki rekabet biraraya gelince 2001'de sektör yüzde 20-30 arasında daraldı.

2002'nin ilk çeyreği bitmek üzere. Piyasalarda canlanma var mı?

- 2002 yılında 2001'in son çeyreğinden farklı bir gelişme yaşamıyoruz. Tüketimde çok belirgin bir canlanma yok. Ancak moraller daha iyi, Türkiye ekonomisi açısından çok daha umutluyuz. Makro ekonomik açıdan baktığımızda Türkiye'nin önemli ölçüde sorunlarını hallettiğini görüyoruz. Beklenmedik bir durum olmazsa, Türkiye'nin önünde en azından önümüzdeki iki yıl içinde ekonomik bir kriz gözükmüyor.

Talebin ne zaman hareketlenmesini bekliyorsunuz?

- Önümüzdeki en önemli kıstas enflasyon... DİE'nin pesaplamalarına göre enflasyon ocakta ve şubatta düşme trendine girdi. Mart enflasyonunun da şubat seviyesinde gerçekleşmesini bekliyoruz. Temmuz sonuna kadar bu trend böyle devam ederse bir güven oluşmaya başlayacak piyasada. Bu da beraberinde faizlerin düşmesini getirecek. Tüketici talebi ve firmalar açısından şu anda çok fazla bir hareket yok. Türkiye'de bu durumu düzeltecek iki şey var ihracat ve iç talep. İç talep açısından şu anda çok fazla hareket yok, bu hareketin beklenmesi de doğru değil. Önümüzdeki 6-7 aylık zaman içinde enflasyon böyle bir trend takip ederse, aylık yüzde 2'ler mertebesinde giderse, yılın son çeyreğinin ikinci yarısında tüketici talebinde canlanma mutlaka başlayacak. Ama bu yıl için patlama tabir edebileceğimiz bir canlanma beklemiyoruz.

Kriz zamanı sektörde yapılması gerekenler yapıldı mı?

- Organize perakende sektörü daha oturmuş değil. Çok büyük değişiklikler olabilir. Sektör içinde el değiştirmeler yaşanabilir. Çünkü yapılması gerekenler tam manasıyla yapılmadı. Eğer yapılmış olsaydı değişiklikler olabileceğinden bahsetmek mümkün değildi. Kriz zamanı bir miktar daha verimli çalışmaya dikkat edilmesi gerekiyordu. Bunu Migros büyük ölçüde gerçekleştirdi. Şu anda Migros en yakın rakibinin iki misline yakın büyüklükte. Bundan sonra elimizdeki gücü iyi kullanarak 2002'de kontrollü, 2003'ten itibaren de agresif büyüyeceğiz. 9'u Migros, kalanı Şok olmak üzere 35 mağaza açılışını bu yıl gerçekleştireceğiz. 2003'te İstanbul ve İzmir'de birer alışveriş merkezi daha açmamız gerektiğini düşünüyoruz. Yurt dışında da yeni ülkelere girerek özellikle Orta Doğu ve Balkanlar'da Migros'u perakende sektöründe sözü edilebilir bir oyuncu olarak görmek istiyoruz.

Migros'un gündeminde geçmişteki gibi satın almalar gündemde olacak mı?

- Kendimiz yeni mağazalar açmayı sürdüreceğiz, satın almalarla da büyüyebiliriz. İkisine de açığız. Geçen yıllarda bunu yaptık. Ayrıca birebir halen bulunduğumuz mağazaları da büyüteceğiz. Toplam mağaza sayısı alışveriş merkezleri dahil, 476.


3.5 milyon müşteri yakın takipte

Tüketiciye dönük yeni stratejileriniz olacak mı?

- Şu anda yaklaşık 3.5 milyon Migros Club Card kullanıcısı var. Yani bu kadar insanın veri bankasına sahibiz. Tek tek bu kadar insan ne alıyor, ne kadar alıyor takip edebiliyoruz. Yoğun rekabet ortamında müşteri sadakatı önemli. Bu yıl müşterilerimizle planlı ve yoğun bir iletişime içine gireceğiz. Onlara Migros'u daha yakından anlatacağız. Müşterilerimize hoş mekanlarda en uygun alışveriş imkanını sunuyoruz. Hiçbir zaman en ucuz biz olacağız iddiasında değiliz. Bizim stratejimiz en iyi hizmeti, en uygun fiyata vermek. Tüketicilerimize bunu anlatacağız.


Ramstore'ların cirosu 220 milyon dolar


Migros 2001'i hangi sonuçlarla kapadı?

- 2001'in tamamında 815 trilyon lira net satışımız gerçekleşti. Bunun sonucunda 18 trilyon lira civarında vergi sonrası net kárımız oldu. Kriz ortamında son derece başarılı bir performans gösterdiğimiz söyleyebiliriz. Kriz dönemlerinde kárlılığı koruyabilmek son derece önemli.

Ramstore'lar geçen yılı nasıl geçirdi?

- Yurtdışındaki 18 Ramtstore'un 2001 yılı cirosu 220 milyon dolar, kárı 18 milyon dolar oldu. Bu rakamların da yüzde 70'i Moskova'dan sağlandı. Ramstore sayısı bu ay 19'a çıktı. Bunların 4'ü Azerbaycan, 11'i Rusya, 3'ü Kazakistan, 1'i Bulgaristan'da. Moskova'da yıl sonunda mağaza sayısımızı 17'ye çıkarmak istiyoruz. Yeni açılacak olanların ikisi alışveriş merkezi. Böylece Moskova'da 5 alışveriş merkezi, 12 hipermarketimiz olacak.

Yeni ülkelere girmeyi düşünüyor musunuz?

- Yurtdışı yatırım stratejilerimizi henüz planlama safhasında. Moskova'da büyümenin yanısıra Ukrayna, İran ve Suriye pazarını araştırıyoruz. Bulgaristan'da ikinci mağazamızı açabiliriz.


ÖMER BOZER


Migros Genel Müdürü Ömer Bozer, 1958 doğumlu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi ve ABD Georgia State Üniversitesi (MBA) mezunu. Çalışma hayatına 1983 yılında Koç Holding'de yetiştirme elemanı olarak başladı. Daha sonra Maret'in kuruluş aşamasında görev aldı ve 1994 yılına kadar Maret Genel Müdür Yardımcılığı'nı yürüttü. 1994'te Düzey Pazarlama Genel Müdürlüğü'ne atanan Bozer, 2002 yılı başından itibaren de Migros Genel Müdürlüğü'ne getirildi.
Yazının Devamını Oku

Oyak, ahşap konutlardan modern şehirler kuracak

11 Mart 2002
<B>OYAK</B>, başta konut olmak üzere dev projelere imza atmaya hazırlanıyor. Oyak'ın Yeni İş Geliştirmeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Aydın Müderrisoğlu, Oyak'ın 2003 yılından itibaren, şehir dışında, iki katlı, bahçeli, modern konutlar inşa edeceğini, bunları da 15-20 yıl gibi uzun vadeli finansman yöntemleriyle satacağını söyledi. KRİZ yılında gösterdiği büyüme ve yeni yatırımlarıyla dikkatleri üzerine çeken Oyak, önümüzdeki yıldan itibaren de başta konut olmak üzere dev projelere imza atmaya hazırlanıyor. Oyak'ın Yeni İş Geliştirmeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Aydın Müderrisoğlu, Oyak'ın 2003 yılından itibaren, şehir dışında, iki katlı, bahçeli, modern konutlar inşa edeceğini, bunları da 15-20 yıl gibi uzun vadeli finansman yöntemleriyle satacağını söyledi. Fazla lüks olmayan villa tipi evleri İstanbul, Ankara ve İzmir gibi şehirlerin yanısıra Güneydoğu'da da yapmak istediklerini belirten Müderrisoğlu, Oyak'ın başta enerji ve Telekom olmak üzere, turizm ve madencilik sektöründe de yeni yatırımlar yapmak istediğini bildirdi. Aydın Müderrisoğlu ile Oyak'ın yeni projelerini ve hedeflerini konuştuk.

Kriz yılını birçok gruba göre iyi sonuçlarla tamamlamanızda neler etkili oldu?

- 2001 yılı grubumuz için gayet iyi bir yıl oldu. Fırsatları iyi değerlendirdik. Krizin gelebileceğini belki diğer kuruluşlardan önce tesbit ettik, tedbirlerimizi ona göre aldık. İleriye dönük plan ve programlarımızı, stratejimizi ona göre tesbit ettik. 2001 yılında reel anlamda yüzde 50 ileriye gittik. Bu sadece Türkiye'deki mevcut kriz ortamında değil, normal koşullarda bile son derece iyi bir performans.

2002 nasıl geçiyor?

- Herkes havlu atıp beklerse, bu kriz daha uzun sürer. Akıllı olmak ve çok çalışmak lazım. Önümüzde son derece zor bir yıl var. İleriye dönük çalışmalarımızı buna göre değerlendiriyoruz. Korkuyorum ki 2002 Türkiye ekonomisi için, 2001'den daha zor bir yıl olacak. Çünkü Türkiye şu anda krizden çıkıyormuş havasında, ama bu hava krizden bir an önce çıkma isteğinyle doğan bir durum. Yapısal göstergelere baktığımız zaman hiç de iç açıcı bir durum yok gibi geliyor bize.

Oyak, 2002'de yeni projelere imza atacak mı?

- Oyak, 190 bin üyeli bir sosyal yardımlaşma kurumu. Üyelerimizin en büyük ihtiyaçlarından biri konut. Genel Müdürümüz Coşkun Ulusoy ile birlikte yaklaşık 1.5 yıl önce bu konuda çalışmalara başladık. Türkiye'de şehir dışında, iki ya da tek katlı Amerikan tipi evlerden oluşan çağdaş bir yerleşim sistemi, modern bir yaşam tarzı yaratmak istiyoruz. Türkiye'de evler şehir merkezlerinde yoğunlaşıyor ve hepsi betonarme. Projemiz öncelikle üyelerimize dönük olacak. Ama bu konudaki tecrübe ve birikimi kamuyla da paylaşmak istiyoruz.

Projenizin mevcut konut sitelerinden farkı ne olacak?

-
İki önemli farkımız var, birincisi şu andaki mevcut villa projeleri 300-500 gibi sınırlı sayıda konuttan oluşuyor. Biz hem üyelerimize hem de kamuya açık şekilde binlerce, hatta onbinlerce konut yapmaya hazırlanıyoruz. İkinci farkımız ise ulaşılabilir, makul fiyatlara bu konutları mal etmeye çalışıyoruz. 400-500 bin dolarlara satılan değil, daha orta sınıfın alabileceği müstakil evler yaratmak istiyoruz. Çünkü Türkiye'nin yaşam tarzını değiştirebilmeyi amaçlıyoruz. Ortalama Türk halkının da ulaşabileceği rakamlara bunu yapmayı hedefliyoruz.

Çalışmalarınız hangi noktada?

- Konut projemizin üç ana yaklaşımı var. Öncelikle çok fazla sayıda konut için büyük arsalar üretmek lazım. Arsaları da makul fiyatlardan temin etmek gerekiyor ki, konutlar makul fiyatlara mal olsun. İstanbul'da İkitelli'de bir arsamız var. Ankara ve İzmir'de ise arsa temini konusunda çalışmalarımız sürüyor. İkinci konu yeni yapı teknolojileri ve yeni yapı malzemelerinin kullanılması. Artık betonarme konutlardan uzaklaşıp, daha çağdaş mekanlara yönelmemiz lazım. Teknoloji ve çağdaş malzemeler, inşaat süresini kısalttığı için, maliyetleri düşürücü katkı da sağlıyor. Üzerinde çalıştığımız üçüncü konu ise, konutu satabilmek için gereken finansmanın sağlanması. Batıda yaygın olan uzun vadeli konut finansman modeli Mortgage'i Türkiye'de de yerleştirmeye çalışıyoruz, Konutu ucuza üretmeyi başarıp, toplam maliyeti de 15-20 yıl gibi uzun yıllara bölersek aylık ödemeleri, büyük kesimlerin ödeyebileceği rakamlara getirmek mümkün olacak.

Projeye ne zaman ve kaç konutla başlayacaksınız

- Altyapı çalışmaları ilk önce hangi arazide bitirilirse o şehirde başlayacağız. En geç önümüzdeki yıl başından itibaren ilk projemize başlamak istiyoruz. İlk başta 500 ya da bin konutla başlamayı planlıyoruz. Projelerimiz apartman tarzı değil, müstakil villalardan oluşacak. Bu evleri Ankara, İzmir, ve İstanbul dışında Güneydoğu'da bile yapmak istiyoruz.

Konutlar ne kadar zamanda tamamlanacak?

- Betonarme bir konutu yapmak 300-500 konut 1.5-2 yıl sürer, ama bizim müstakil bahçeli evleri yapmak 3-4 ay gerektiriyor. Bu da inşaat maliyetlerinde tasarrufu getiriyor. Konut fiyatlarımız Türkiye'de yaşanan rakamların çok altında olacak.


Telekom ve enerjiye yakın takip


Yeni sektörlere girmek istiyor musunuz?

- Sümerbank'ın alımı ve diğer konulardaki girişimlerimiz, 2001'deki performansımızı etkiledi. 2002'de yeni fırsatları dikkatle izlemeye devam edeceğiz. Yeni alanlara girmek Oyak için çok önemli. Oyak'ın iki varlık sebebi var, biri likit bir fonu işletmek, diğeri de eskiden beri gelen iştiraklerini, yatırımlarını bir holding çerçevesinde idare etmek. Bu denge Oyak için çok önemli. Her konuda, hem yerli hem yabancı şirketlerle işbirliği yaparak yeni işlere girmeye hazırız. Enerji sektörüyle yakından ilgiliyiz. Bu yıl enerji sektörüne girebilmeyi planlıyoruz, telekom sektörü böyle. Hem enerji sektörünü, hem Türk Telekom'u yakın takibe aldık. Ayrıca madencilik, turizm, bilgi teknolojileri konusunda araştırmalarımız var. Hemen her sektörde yerli ve yabancı kuruluşlarla işbirliğine hazırız. Özelleştirmeleri de son derece yakından takip ediyoruz. Hükümet özelleştirmeyi yeniden faal olarak gündeme getirirse, biz de aynı şekilde bu konuları inceleyeceğiz.

Yurtdışında yatırım düşünüyor musunuz?

- Yurdışından teknoloji transferinin yanısıra sınırlarımıza yakın bölgelerde ve ekonomileri hızla büyüyen ülkelerde değişik yatırımları değerlendirebiliriz.


İNŞAAT LOKOMOTİF SEKTÖR


Konut, krizden en çok etkilenen alanlardan biri. Neden böyle bir dönemde konut yapımına giriyorsunuz?

- İnşaat sektörü krizden çok etkilendi, ancak Türkiye'de konut ihtiyacı artarak devam ediyor. Türkiye'de bir ihtiyaç var, kriz de olsa bu talebin karşılanması lazım. İnşaat sektörü tüm dünyada lokomotif sektör olarak değerlendiriliyor. Projemizi başarıyla sonuçlandırabilirsek, ekonomimize büyük bir katkı sağlayacağımıza inanıyoruz.


Oyakbank, fırsatları

değerlendirecek

Oyakbank, yeni satın almalar veya işbirlikleri düşünüyor mu?

- Oyakbank yurtdışındaki bankaların da dikkatini çekiyor. İşbirliği için görüşmeler yapılıyor. Ama önemli olan bu hızlı büyümenin sonucunda Türkiye içinde sunduğumuz ürünlerin çok daha kaliteli daha geniş kitlelere yayılması. Kısa vadedeki stratejimiz bu şekilde. Oyakbank açısından yeni birleşme fırsatları çıktığı zaman bunları yakından inceleyeceğiz. Devletin elinde satışa sunulması sözkonusu bankalar var, bunları da incelemeye alacağız muhakkak. Fırsatları değerlendireceğiz.


AYDIN MÜDERRİSOĞLU


Oyak'ın Yeni İş Geliştirmeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Dr. Aydın Müderrisoğlu, 1971 yılında ODTÜ İşletmecilik Bölümü'nden mezun oldu. 1972'de ABD'ye gitti, University of Nortn Carolina at Chapel Hill'de MBA yaptı. Daha sonra Pennsylvania State University'de pazarlama konusunda doktora yaptı. 1980'de Houston University İş İdaresi Fakültesi'nde pazarlama ve iş idaresi profesörü olarak 7 yıl ders verdi. 1987-1995 yılları arasında ABD Massachusetts'de Babson College ve Harvard University'de pazarlama profesörü olarak öğretim üyeliği yaptı. 1990-95 yılları arasında Güney Amerika ve Çin'de pazarlama ve iş idaresi dalında şirketlere eğitim programları düzenledi. 1995 yılında Koç Holding'e Strateji Planlama Başkan Yardımcısı olarak Türkiye'ye döndü. 2000 yılında Yeni İş Geliştirmeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak Oyak Grubu'na katıldı.
Yazının Devamını Oku

Novartis, Kurtköy'ü ihracat merkezi yapacak

4 Mart 2002
<B>DÜNYANIN</B> en büyük ilaç üreticilerinden Novartis'in Türkiye Başkanı Altan Demirdere, krize rağmen Kurtköy'de 100 milyon İsviçre Frangı tutarında bir yatırımla yeni bir fabrika kurma hazırlıklarının sürdüğünü belirtti. Demirdere, ‘‘Bu yeni tesislerimizle Kurtköy'ü Novartis'in ihracat merkezi haline getirmeyi hedefliyoruz’’ dedi.

İLAÇ sektörünün önde gelen firmalarından İsviçre merkezli Novartis'in Türkiye Başkanı Altan Demirdere, yabancı yatırımcıların yatırım için güven ortamı aradıklarına dikkat çekerek, ‘‘Türkiye yatırım çekmek istiyorsa güveni ve stabil bir ortamı sağlamalı’’ dedi. Krize rağmen Kurtköy'de 100 milyon İsviçre Frangı tutarında bir yatırımla yeni bir fabrika kurma hazırlıklarının sürdüğünü belirten Demirdere, ‘‘Bu yeni tesislerimizle Kurtköy'ü Novartis'in ihracat merkezi haline getirmeyi hedefliyoruz’’ diye konuştu. 2002 yılı başından itibaren Novartis Türkiye Başkanlığı'na getirilen Altan Demirdere ile krizin yanısıra Novartis'in yeni yatırımını ve ilaç sektörünün içinde bulunduğu durumu konuştuk.

Novartis 2001 yılını nasıl geçirdi?

- Novartis toplam satışlarda pazar lideri. Bunu korumak zorundayız. Novartis, daha önce de ilk üç arasındaydı ama geçen yıl krize rağmen pazar lideri oldu, pazar payını artırdı.

İlaç sektörünün son aylarda yaşadıklarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- İlaç sanayii de kár etmek zorunda, çünkü biz de ticari bir kuruluşuz. Ama satışlarımızın yüzde 20'sini araştırmaya geliştirmeye harcıyoruz. Novartis araştırma-geliştirme faaliyetleri için dünyada yılda 4 milyar İsviçre Frangı harcıyor. Yeni ilaç geliştirilmesi için ilaç sektöründe rekabet gerek. Yaratıcılık, bu rekabetin itici gücüyle ortaya çıkıyor. İlaç fiyatları araştırma geliştirmeler nedeniyle pahalı. Ama ilaç insan sağlığını doğrudan ilgilendiriyor. Bu yüzden sağlık sigortaları yaygınlaştırılmalı ve devlet yardıma muhtaç insanlara yardım etmeli.

Yeni yatırım düşünceniz var mı?

- Novartis Türkiye, 1997 yılında Ciba ve Sandoz birleşmesiyle ortaya çıktı. Halen İstanbul'da iki ayrı fabrikada üretim yapıyoruz. Bu üretimi Kurtköy'de kurulacak yeni tesislere transfer edeceğiz. Tesislerde, katı ve sıvı formda ilaçlar üretilecek. Yaklaşık 45 bin metrekare kapalı alan üzerine kurulacak tesisler, öncelikle uluslararası denetimlerden geçecek. Tesislerde yaklaşık 450 kişi çalışacak.

Kurtköy fabrikası, ne kadarlık bir yatırım olacak?

- Önümüzdeki beş yıl içinde yaklaşık 100 milyon İsviçre Frangı tutarında bir yatırım yapılacak. Kurtköy Tesisleri'ni Novartis'in modern üretim merkezlerinden biri haline getirmeyi amaçlıyoruz.

Bu tesisler ihracatınızı nasıl etkileyecek?

- Üretilen ilaçların yüzde 25'ini ağırlıklı olarak Avrupa ülkelerine ihraç ediyoruz. Kurtköy tesislerinde, uluslararası standartlar gözetilecek ve son teknolojiler kullanılacak. Artan üretimle birlikte Avrupa ülkelerine yaptığı ihracat oranını da yüzde 25'lerden yüzde 40-45'lere çıkaracağız. Halen 40 ülkeye ihracat yapıyoruz.

Fabrikada ne zaman üretime geçmeyi planlıyorsunuz?

- 2004 yılı ortalarında Kurtköy'de üretime başlamayı düşünüyoruz. Ama çok korkuyorum, çok şükür şimdilik bir aksama olmadı. Dört yıl Macaristan Novartis'in başındaydım. Macarlar'ın en büyük korkusu yabancı yatırımların kesilmesiydi. Macarlar 9 yılda 22 milyar dolarlık yatırımı ülkelerine çekmişken, biz 75 yılda 10 milyar dolarda kaldık. Yatırım yapan firma güven ortamı arıyor. Güven kaybolduğunda onu kazanmak çok zor. Biz bu güveni Novartis genel merkezine de kazandırttığımıza inanıyoruz. Kriz döneminde bile pazar payımızı artırdık, başarılıydık. Bize çok anlayış gösterdiler. Ama Türkiye'de krizin biri bitiyor biri başlıyor derlerse diye korkuyorum. Güveni kaybetmemek gerek. Türkiye yatırım çekmek istiyorsa güven ve stabil olmalı. Biz çizgi doğrultusunda ilerlemeliyiz, bugün bir karar ver, yarın o kararı iptal et olmaz.


Araştırmaya yılda 4 milyar İsviçre Frangı


Novartis'in dünyadaki konumu nedir?

- 1997'de Ciba ve Sandoz birleşmesiyle ortaya çıkan Novartis'in merkezi İsviçre'nin Basel kentinde. Dünya genelinde 140 ülkede 70 bin çalışana sahip Novartis'in 2000 yılı satışları 29.1 milyar İsviçre Frangı. Novartis, 4 milyar İsviçre Frangı tutarındaki araştırma bütçesiyle, benzer çalışma alanlarında dünyanın en büyük AR-GE yapan kuruluşlarının başında geliyor.


ALTAN DEMİRDERE

Novartis Türkiye Başkanı ve İlaç Sektörü Genel Müdürü Dr. Altan Demirdere, 1957 doğumlu. Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra, İstanbul'da eczacılık öğrenimini tamamladı. Basel Üniversitesi'nde Eczacılık Teknolojisi üzerine doktora yaptı. Çalışma yaşamına 1981'de Sandoz Basel'de Farmasötik Araştırma ve Geliştirme Bölümü'nde başladı. 1984'den itibaren Sandoz Türkiye'de değişik kademelerde çalıştı. 1993-1996 arasında Sandoz İsviçre'de Orta ve Doğu Avrupa'nın Bölge Başkanlığı'nı yaptı. Daha sonra Türkiye'ye döndü, önce Sandoz'da, birleşme sonrasında da Novartis İlaç Sektörü'nde Pazarlama, Satış ve İhracat Direktörlüğü görevlerini üstlendi. 1998'de Novartis Macaristan'a Başkan ve İlaç Sektörü Genel Müdürü olarak atandı. 2002 yılı başından itibaren de Novartis Türkiye Başkanlığı'na getirildi.
Yazının Devamını Oku

IMF odaklı ekonomi yönetimi terk edilmeli

25 Şubat 2002
<B>TÜRK</B> ekonomisinin IMF odaklı yönetim şeklini terk etmesi gerektiğini öne süren İzocam Genel Müdürü Ali İhsan Yalçın, Türkiye'nin bu kadar hassas dengelerle yönetilmeye uzun süre tahammül edemeyeceği uyarısında bulundu. Yalçın, IMF'nin Arjantin'i krize soktuğunu hatırlatarak, ‘‘Türkiye Arjantin olmaz, ama Türkiye şu anda sürünüyor’’ dedi. TÜRKİYE ekonomisi en derin kriz yılı 2001'i geride bırakıp 2002'ye umutla bakmaya başladı. Ancak işdünyası krize dönük endişelerini koruyor ve yapılanlara temkinli bakıyor. İzocam'ın Genel Müdürü Ali İhsan Yalçın, Türk ekonomisinin IMF odaklı çalışmaya başlamasından rahatsız. Ali İhsan Yalçın, ‘‘Böyle ekonomi yönetilemez. Türkiye'nin bu kadar hassas dengelerle yönetilmeye uzun süre tahammül edebileceğini tahmin etmiyorum’’ uyarısında bulundu. Arjantin'i IMF'in krize soktuğunu hatırlatan Yalçın, ‘‘Türkiye Arjantin olmaz, ama Türkiye şu anda sürünüyor. Sürünmemesi lazım’’ diyor.

IMF odaklı yönetim tarzının terkedilmesi gerektiğini savunan Yalçın'ın başında bulunduğu İzocam, son aylarda sık sık Türk ailelerinin gündemine giriyor. Çünkü, krizi en ağır şekliyle yaşayan Türk halkı, Krizin ve karakışın etkisiyle başta ısınma giderleri olmak üzere yüklüce gelen faturalarla karşılaşınca, nereden, ne kadar tasarruf edebilirim arayışına giriyor. ‘‘Isı yalıtımı’’ ve ‘‘enerji tasarrufu’’ gibi kavramların maddi katkısını ne yazık ki krizle birlikte farkediyor.

Havaların biraz güzelleşmesiyle birlikte bu kavramlar rafa kalkmış gibi görünse de, Ali İhsan Yalçın, ısı yalıtımının yapılması için en uygun mevsimin bahar ve yaz ayları olduğunu hatırlatıyor. İzocam Genel Müdürü Ali İhsan Yalçın'la Türkiye ekonomisinden hanehalkının ekonomisine uzanan bir sohbet yaptık.

2002 yılına nasıl girdiniz, beklentileriniz neler?

- İç piyasada kaosun sona ermesini istiyoruz. Türk Lirası'nın 2002'de değerlenme eğilimine girmesini riskli görüyoruz. Bu, ihracatçıyı küstürecek bir gelişme. Geçen yılki sıkıntı Türk Lirası'nın aşırı değerlenmesiydi. Demek ki başladığımız noktaya döndük, bu da rahatsız edici bir gelişme. Bu noktada halk devletten fazla birşey beklemeyi bıraktı, ekonomi IMF odaklı çalışmaya başladı. IMF parayı gönderince ferahlık oluyor, parayla ilgili sorun olunca herkes kaçacak delik arıyor.

Ekonominin düzelebilmesi için sizce neler yapılması gerekiyor?

- Böyle ekonomi yönetilemez, IMF odaklı bu yönetim tarzının terkedilmesi lazım. Türkiye'nin bu kadar hassas dengelerle yönetilmeye uzun süre tahammül edebileceğini tahmin etmiyorum. Arjantin'i IMF krize soktu, Türkiye'nin buna dikkat etmesi gerek. IMF'in reçetesinin Türkiye'nin uzun vadede menfaatine uygun olup olmadığını iyi düşünmek lazım. Bu kadar IMF kredisine bağımlı bir ekonomi yönetimini bu kadar uzun süre devam ettirmenin bizim orta ölçekli sanayicileri düsündürüyor, üzüyor. Güvenimizi kaybetmiyoruz ama nereye gitiğimizi görmek açısından kafamızda soru işaretleri oluşturuyor.

Türkiye Arjantin olur mu?

- Türkiye Arjantin olmaz ama Türkiye şu anda sürünüyor. Sürünmemesi lazım. IMF kredileriyle ilgili Türkiye'deki hassasiyeti bir ekonomik sürünmenin neticesi olarak düşünüyorum. Rusya bile kendini IMF'ten kurtardı, toparlandı.


Yalıtımla 1 milyar dolarlık tasarruf


Türkiye'de binalarda ısı yalıtımına önem veriliyor mu?

- Türkiye'de yeni yapılarla ilgili ‘TS-825 Binalarda Isı Yalıtım Kuralları Standardı’ Haziran 2000'de bina yalıtım standardı mecburi olarak yürürlüğe girdi. Avrupai ölçülerde ısı yalıtım sistemleri kullanılarak geçmişte olduğu gibi yalıtımsız bina üretimine son verildi. Ancak Türkiye'de yeni yapılan bina sayısı sınırlı. Her yıl bina stokuna yüzde 2-3 oranında yeni bina ekleniyor. Dolayısıyla bütün dikkati bu yüzde 2-3'lük yeni bina üzerine odaklamak kadar, geri kalan yüzde 97'lik bölümü oluşturan eski binalarda ısı kaybı sorununun nasıl çözüleceği de önemli.

Isı tasarrufuyla ne kadarlık bir tasarruf sağlayabilir?

- 2000'de Türkiye ithal enerjiye 7.5 milyar dolar ödedi. Bunun 2 milyar doları bina ısıtımında kullanılan enerjiye gitti. Isı yalıtımına gereken önemin verilmesi durumunda ise en az bunun yarısı tasarruf etmek mümkün. Çünkü Türkiye enerji ithalatına bağımlı, enerji ithal etmeye devam edecek. Isı tasarrufuna daha titizlikle yaklaşılması gerek. TS 825 standardına uygun yapılan 5 katlı, 10 daireli bir binanın ısıtma amaçlı doğalgaz tüketimi, yılda 25 bin metreküpten 11 bin metreküpe düşürülebiliyor.

Binalarda ısı en çok nereden kayboluyor?

- Merkezi sistemle ısınan bir apartmanda ısının yüzde 10'u çatıdan, yüzde 40'ı duvardan, yüzde 15'i kapı altından, yüzde 20'si pencereden gidiyor. Müstakil evde ise ısının yüzde 25'i çatıdan, yüzde 25'i duvardan uçup gidiyor.

Apartmanlarda ısı yalıtımı en basit nasıl sağlanabilir?

- En basit ısı yalıtımı uygulaması çatıya yapılandır. Çatıya şilte serilir, bina dışardan komple ısı yalıtımı zarfına alınabilir. Camlar çift cam haline getirilir. Apartmandaki daireler kendi ısı yalıtımlarını yapacak ise içerden duvarlarını ısı levhasıyla kaplar ve üzerini alçılayıp yeniden boyasını yapar. Radyatörlerin arkasına da ısının duvardan kaçışını önlemek için panel konulmalı. Kapı altlarındaki hava kaçakları sünger bantlarla önlenmeli. Böylece eski binalarda yüzde 35-40 ısı tasarrufu sağlanır.

İzocam'ın yalıtım sektöründeki yeri nedir? İhracatınız var mı?

- 2002 sonu için 13 milyon dolarlık ihracat planlıyoruz. Dünyada izolasyon konusunda kullanılan beş temel maddeden dördünü biz üretiyoruz. Isı yalıtımında yüzde 40 pazar payımız var. Şu anda üretimimizin üçte biri ihracata yönelik. İhracatta bölgesel çalışıyoruz, Ortadoğu ve Balkan ülkeleri ağırlıklı. İsrail, Mısır, Suriye gibi ülkelerde yalıtım malzemeleri ısının kaçmaması için değil, soğutulan bölümlerin soğuk kalması için kullanılıyor.


100 metrekarelik evde ısı kaybını önlemenin maliyeti 1 milyar lira


İzolasyon uygulamasının yeni bina inşa maliyetindeki payı nedir?

- Yeni bir yapı inşa edilirken kullanılacak izolasyon malzemesinin toplam yapı maliyeti içindeki payı yüzde 1.5'uğu geçmez.

Eski bir binanın ortalama ısı yalıtımı kaça mal olur?

- 100 metrekarelik bir ev için 400 milyon lira çatı şiltesi gerekli. İçerden yalıtım sistemi uygulaması yapıldığında, pencere değişikliği hariç, maliyeti 1 milyar lirayı bulur. Ama bu yalıtımla ayda ortalama 200 milyon liralık doğalgaz kullanan bir evin tüketimi 120 milyon liraya kadar iner.


ALİ İHSAN YALÇIN


İzocam Genel Müdürü Ali İhsan Yalçın, 1951 İngiltere doğumlu. 1969'da Robert Kolej'den, 1973'te ODTÜ Makina Mühendisliği'nden mezun oldu. 1975'de Atlanta'da Georgia Institute of Technology (MS), 1978'de Philadelphia'da Wharton Grad. School of Business'ı (MBA) bitirdi. 1973-1975 yılları arasında Georgia Institute of Technology'de öğretim ve araştırma asistanlığı yaptı. İş hayatına 1978'de Koç Holding'de dış finans uzmanı olarak başladı. 1979-1990 arasında Arçelik'te sırasıyla stok kontrol şefi, ikmal müdür muavini ve ihracat müdürü olarak çalıştı. 1990-1994 arasında Ardem'de Genel Müdür Yardımcılığı, 1995-1996 arasında Koç Holding'de Pazarlama Danışmanlığı yaptı. 1996'dan bu yana Koç Grubu şirketlerinden İzocam'ın Genel Müdürlüğü'nü yürütüyor.
Yazının Devamını Oku

Karadeniz'in bankası bölgeyi kalkındıracak

18 Şubat 2002
<B>KARADENİZ</B> Dış Ticaret ve Kalkınma Bankası Genel Müdürü Mustafa Gürtin'in hedefi, bankayı Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'na üye 11 ülke arasında yeni proje üretiminde öncü konumuna getirmek. Gürtin, bankanın direkt finansman sağlamanın yanısıra, uluslararası finans kuruluşlarının KEİ ülkelerindeki projelere yönlendirilmesinde köprü olacağını söyledi.


KARADENİZ Dış Ticaret ve Kalkınma Bankası Genel Müdürlüğü koltuğuna bugünden itibaren dört yıllığına oturan Mustafa Gürtin'in hedefi, bankayı Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'na üye 11 ülke arasında yeni proje üretiminde öncü konumuna getirmek. Gürtin, bankanın önümüzdeki dönemde direkt finansman sağlamanın yanısıra, uluslararası diğer finans kuruluşlarının da Karadeniz Ekonomik İşbirliği kapsamındaki ülkelerdeki projelere yönlendirilmesinde köprü görevi yapabileceğini söyledi. Merkezi Selanik'te olan Karadeniz Dış Ticaret ve Kalkınma Bankası'nın yeni Genel Müdürü Mustafa Gürtin ile bankanın amacı ve hedefinin yanısıra, bankacılık sektöründe son yaşanan krizi konuştuk.

Karadeniz Dış Ticaret ve Kalkınma Bankası'nın sermayesine hangi ülkelerin katkısı var?

- Banka, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı çerçevesinde, 11 ülkenin katılımıyla kurulan kuruluşlardan biri. Bu ülkeler Arnavutluk, Azerbaycan, Bulgaristan, Ermenistan, Yunanistan, Gürcistan, Romanya, Rusya Federasyonu, Ukrayna ve Türkiye. Sermayeye en büyük üç katılımcı ülke ise yüzde 16'şarlık payla Yunanistan, Rusya Federasyonu ve Türkiye.

Bankanın kuruluş amacı nedir?

- Amaç, bölgedeki teşkilat üyesi ülkeler arasındaki ekonomik işbirliğini ve ticareti geliştirmek. Aynı zamanda bankanın kalkınma bankası yönüyle, bu ülkelerdeki ekonomik potansiyelin gerçekleşmesine katkıda bulunmak gibi bir misyonu var. Bankanın asıl amacı, bölgedeki ekonomik potansiyeli harekete geçirecek, bölgedeki ülkelerin birden fazlası arasında oluşturulabilecek projelerin finansmanına yönelmek. Bu amaçla bankanın belli öncelik alanları var.

Finansman desteğinde hangi projelere öncelik tanınıyor?

- Ulaştırma, altyapı, telekomünikasyon, enerji projeleri bankanın öncelikli sektörleri içinde yer alıyor. Üye ülkelerdeki küçük ve orta ölçekli girişimlere yönelik projelerin desteklenmesinde de banka öncelik tanıyor. Bu öncelikli sektörlerin herhangi birinde, birden fazla ülkeyi kapsayan bir projenin bankanın kaynaklarından belli oranda finanse edilebilme imkanı çok yüksek. Bunun da uzun vadede bölgedeki ekonomik potansiyelin ve ekonomik işbirliğini daha ileri bir boyuta çıkarılmasında önemli bir rol oynayacağı düşünülüyor.

Bankanın finansman desteğinden nasıl yararlanılabiliyor?

- Proje kredilerinde bankanın faaliyeti 9-10 yıla kadar uzayabilecek uzun vadeli projeleri içeriyor. Şimdiye kadarki uygulamalarda ortalama vadenin 3-7 yıl arasında yoğunlaştığını görüyoruz. Bankanın projelere yüzde 35 dolayında katılımı sözkonusu. Dolayısıyla diğer finansman kuruluşlarıyla finansman sağlaması da aktiviteleri arasında. Bankanın finansman olanaklarından yararlanmak için üye ülkelerin özel sektör kuruluşlarının veya devlet kuruluşlarının başvurabilme yetkisi var. Ama esas itibariyle başta saptanan politika doğrultusunda bölgede özel sektör aktivitesinin artışına katkıda bulunmak bankanın misyonlarından biri.

Bankanın finansman kaynakları neler?

- Banka bugüne kadar belli konularda, ağırlıklı olarak ticaret finansmanı konusunda aktifti. Bu konuda üye ülkelerdeki 35 kadar finansal kuruluşla çalışmalar yürütülüyor. Büyük çoğunluğundaki ihracat destek kuruluşları bankanın olanaklarından şu anda yararlanır durumdalar. Proje finansmanı uygulaması da başladı. Üye ülkelerin kullanımına sunulmuş banka fonları mevcut. Öncelikli sektörlerden başlamak üzere bu fonlar kullandırılıyor. Bankanın 1.3 milyar dolar kayıtlı sermayesi var, bunun 300 milyon doları ödenmiş durumda. Bankanın elindeki ana kaynak esas itibariyle bu. Bankanın uluslararası piyasalardan borçlanma imkanı her zaman mevcut. Bu borçlanmanın da üye ülkelere tekrar borç sağlama şeklinde kullandırılması bankanın önümüzdeki dönemde sağlayabileceği finansman imkanlarını artırabilecek bir uygulama olacağını düşünüyoruz.

Bölgedeki ekonomik potansiyelin değerlendirilmesinde bankanın katkısı ne olacak?

- Bölge muazzam bir ekonomik potansiyel üzerinde oturuyor. Ülkelerin çoğunluğu belirli sorunları yaşamakla birlikte bunların geçici olduğu düşünülürse bölge çok büyük bir potansiyele sahip. Bu potansiyelin işbirliği yoluyla apayrı bir boyuta taşınabilmesi sözkonusu. Bankanın sağlayacağı direkt finansman var. Bunun dışında, bölgedeki ekonomik potansiyele, yatırım imkanlarına KEİB perspektifinden bakarak bu konuda dünya finansal sisteminde bir farklılık yaratabileceğine inanıyorum. Bankanın araştırma ve değerlendirme bölümündeki ekpertizi dünyadaki diğer uluslararası finansal kuruluşlarla da paylaşabilir ve doğru bir yönlendirmeyi sağlayabilirsek, kendi sağlayacağımız finansman boyutunun çok daha üzerinde bir finansmanı bölgeye kazandırabiliriz diye düşünüyorum.

Bankanın bugüne kadar projelere verdiği destek nedir?

- Bankanın şu anda finanse ettiği projelerin büyüklüğü 10-15 milyon dolar. Bankanın bugüne kadar projelere sağladığı finansman ise 150 milyon dolar civarında.


MUSTAFA GÜRTİN


Karadeniz Dış Ticaret ve Kalkınma Bankası Genel Müdürü Mustafa Gürtin, iş hayatına 1975'de Merkez Bankası'nda araştırmacı olarak başladı. 1983'de Ekonomist ünvanını alan Gürtin, 1994'e kadar Merkez Bankası'nda çeşitli görevlerde bulundu. 1994'de Merkez Bankası'ndan istifa etti. 1994'de Garanti Yatırım ve Ticaret Bankası'nın kuruluşunda Hazine'den sorumlu Genel Müdür Yardımcılığına getirildi, daha sonra Genel Müdürlüğe ve Yönetim Kurulu üyeliğine atandı. 1997'de Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun yönetimine el koyduğu Türkbank'ın Genel Müdürlüğü'ne getirildi. TSKB Yönetim Kurulu Üyeliği de yapan Gürtin bu görevlerinden istifa ettikten sonra, 1998 - 2001 arasında esas olarak enerji projelerinin finansmanı konusunda danışmanlık hizmeti verdi. Kısa bir süre Süzer Yatırım Bankası kurucu Genel Müdürlüğü ile Kentbank Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. 2001 yılında Dışbank'ta Risk Yönetimi ve iç denetimden sorumlu Yönetim Kurulu Üyeliği'ne getirildi. 15 Şubat 2002'den itibaren de Karadeniz Dış Ticaret ve Kalkınma Bankası Genel Müdürlüğü görevine başladı.
Yazının Devamını Oku