Nurten Erk Tosuner

Bilişim 7 milyar dolara koşacak yabancılar da yatırıma gelecek

13 Şubat 2006
2007’de 7 milyar dolara ulaşması beklenen bilişim sektörüne artık yabancı yatırımcıların da ilgi göstermesi bekleniyor. İndex Grubu’nun kurucu ortağı Erol Bilecik, "AB sürecinde yabancı sermayenin bilişim sektöründeki şirketlere çok ciddi yöneleceğini düşünüyorum" diyor.  Sektörün yatırımlarını sürdürdüğünü belirten Erol Bilecik, İndex’in sadece bilişim sektörüne hizmet verecek bir lojistik şirketi kuracağını, ayrıca Dubai üzerinden de uluslararası ticaret yapmaya başlayacaklarını söylüyor.

ÜÇ milyar dolarlık bilişim sektörü, 2007’de 7 milyar dolara ulaşmayı hedefliyor. Bilişim firmaları, sektördeki bu gelişmenin ve giderek büyüyen potansiyelin, artık yatırımcıların da dikkatini çekmesini bekliyor. İndex Grubu’nun kurucu ortağı ve Genel Müdürü Erol Bilecik, "Avrupa Birliği (AB) sürecinde yabancı sermayenin dokunmadığı tek sektör bilişim oldu. Bundan sonra ArGe gücü olan ve katma değer üreten şirketlerle yabancı sermayenin çok ciddi anlamda ilgileneceğini düşünüyorum" diyor. Bilişim sektörünün 2005 yılında yüzde 26 büyüdüğünü belirten Erol Bilecik, 2006 ve 2007’de de yine bu oranda bir büyüme beklediklerini söylüyor.

Bu yılın ikinci yarısında sadece bilişim sektörüne hizmet vermek üzere bir lojistik şirketi kurmayı planladıklarını söyleyen Bilecik, "Bu yıl ayrıca Dubai’yi merkez olarak kullanıp, çevre ülkelerle uluslararası ticarete de başlamak istiyoruz" diye konuşuyor. Bilecik ile bilişim sektörünün yanısıra İndex Grubu’nun yeni yatırım projelerini ve hedeflerini konuştuk.

Bilişim sektörü 2005’i nasıl geçirdi?

- 2004 oldukça pozitif geçti, 2005’e motivasyonla girildi. Büyüme oranı yüzde 26’larda oldu. Türkiye’de perakende sektörü müthiş bir uyanışa geçti. Özellikle bilişim ve elektronik diğer yıllardan daha farklıydı. İnsanlar artık gıda ürünü alır gibi raflardan notebook almaya başladı. Anadolu’da internet kullanımının daha yukarı çekilmesi giderek arttığı için mobil ürünler, notebooklar inanılmaz bir noktaya geldi.

Sektör olarak 2006’dan beklentileriniz neler?

- Türkiye’de 2 milyona yakın kişisel bilgisayar ve notebook satılıyor. Çalışan makine sayısı 7-8 milyon civarında. ADSL kullanıcısı şu anda 1.3 milyon. Bu da, özellikle Türk Telekom’un özelleşmesiyle 2006 ve 2007 sonunda bu rakamların 5 milyon adede geleceğini işaret ediyor. Kişisel bilgisayar sahiplik oranının da önümüzdeki üç yılda yüzde 12’lerden yüzde 20’lere geleceğini görüyoruz. Bunların hepsi sektörün büyümesi için pozitif işaretler. 2006’da da büyüme beklentimiz yüzde 26’larda oturacaktır.

Bilişim sektörünün büyüklüğü hangi boyuta ulaştı?

- 2004 sonunda 2.4 milyar dolar civarında olan bilişim sektörü, 2005’te 3 milyar doların üzerine çıktı. 2006’da en azından 3.7 milyar doları bulmak istiyoruz. Asıl hedefimiz sektör olarak 4 milyar doların üzerine çıkmak, ama bu yüzde 30 büyüme gerektirir. Biraz gerçekçi olmamız gerekiyor biz de yüzde 25-26 büyüme öngörüyoruz.

Sektörün ulaşabileceği potansiyel büyüklük nedir?

- Bilgi toplumu olma noktası dediğimizde, bu dönüşüm hızında çok gerilerdeyiz. Kişilerin bilgisayarı, interneti, bilgiyi iyi kullanması önemli. Önümüzdeki üç yıl içinde sektörün minimum 7 milyar dolara gelmesi gerektiğine inanıyoruz. Artık teknolojiyi iyi kullanan ve üreten bir noktaya gelmemiz gerekiyor.

E-devlet sürecinin ilerleme hızını nasıl buluyorsunuz?

-
Devletteki bütün kademelere bakıldığında her fırsatta bilişim sektöründen, bilişim stratejilerinden bahsediliyor. Ama burada çok önemli bir eksiklik olduğunu düşünüyoruz. Gelişmekte olan ülkelerin tamamına bakıldığında hepsinin bir adresi var. Bu adresin başbakanın kendisinin olması zaten mümkün değil. Bu işin liderliğini yapacak devlette net bir adres, mekanizma, adres yok. Böyle olsa e-devlet dönüşüm projeleriyle iki üç misli hızlanır. Gelişmelerden ümitliyiz, ama son derece yavaş. Bu heyecanı iyi yönetebilecek bir adres olması gerektiğini düşünüyoruz.

KOBİ’lerin bilişime yaklaşımı istenilen seviyelere geliyor mu?

- KOSGEB, Sanayi Bakanlığı ve çoğu zaman Türk Telekom’la işbirliği yaparak önemli kampanyalar gerçekleştirildi. Ama gelinen nokta yetersiz. Finansal desteklerden metropollerdeki KOBİ’ler daha çok faydalanıyor. Üç milyon civarındaki KOBİ’nin bilişime geçiş oranı hala yüzde 10’larda.

İndex Grubu olarak yurt dışında yatırım yapacak mısınız?

- Bu yıl Datagate’de önemli bir büyüme bekliyoruz. Şu anda Türkiye’de yaptığımız çalışmayı Dubai üzerinden uluslararası ticarete açmak istiyoruz. Kasa monitör gibi ürünlerin talebi var ve uluslararası ticarete uygun. Yılın ikinci yarısında Dubai’yi bir merkez olarak kullanıp, çevre ülkeleriyle uluslararası ticaret yapmayı planlıyoruz.

Sadece bilişime lojistik şirketi kuracağız

Girmeyi düşündüğünüz yeni sektörler var mı?

- Teknolojinin satış pazarlamasını, iş ortaklarımızla yapıyoruz. 6 binin üzerinde iş ortağımız var. Orta ölçekli bir lojistik firması gibiyiz. Türkiye’nin her noktasına dağıtım yapıyoruz. İş ortaklarımızın mal sevkiyatı için büyük metropollerde girilmeyen sokak, ziyaret edilmeyen cadde yok. Edindiğimiz bu know-how’u yılın ikinci yarısında bir lojistik şirketine dönüştürmek ve sadece bilişim sektöründe hizmet vermek istiyoruz.

Uzakdoğu’dan yeni markalar gelecek

Türkiye’ye bilişimde yeni markaların gelişi devam edecek mi?

- Türkiye’ye girmemiş büyük bilişim markası yok denilebilir. Ama orta ölçekli markaların, özellikle Uzakdoğu kökenli markaların ve yabancı sermayenin 2007’de Türkiye’ye geleceğine inanıyorum. Avrupa Birliği (AB) sürecinde yabancı sermayenin dokunmadığı tek sektör bilişim oldu. Bundan sonra ArGe gücü olan ve katma değer üreten şirketlere yabancı sermayenin çok ciddi anlamda gireceğini düşünüyorum.

2007 ciro hedefi 1 milyar dolar

İndex Grubu, 2005’i nasıl geçirdi, 2006 hedefleri neler?

- 2004 sonunda toplam ciromuz 521 milyon dolardı. 2005’i 660 milyon dolarla kapattık. Bu da yüzde 28 büyüme demek. Bu yıl da en az yüzde 24 büyümeyi hedefliyoruz. 2007 ciro hedefimiz ise 1 milyar dolar.

EROL BİLECİK

Index Grubu’nun kurucu ortağı ve Genel Müdürü Erol Bilecik, 1962 Antakya doğumlu. 1986’da İTÜ Bilgisayar Mühendisliği’nden mezun oldu. Çalışma hayatına 1986’da bir inşaat firmasında başladı. 1987’de Siemens Nixdorf’ta sistem analisti olarak çalıştı. 1989’da eşi ve iki arkadaşıyla Index’i kurdu ve Genel Müdürlüğü’nü üstlendi. Index Bilgisayar ve grup şirketleri Despec, Datagate, Neteks ve Lino Medya’nın Yönetim Kurulu Başkanı. Bilecik, 2001-2005 yılları arasında da Türkiye Bilişim Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin başkanlığını yürüttü.
Yazının Devamını Oku

Güven ve itibar şirketin değerine ’değer’ katar

6 Şubat 2006
DÜNYANIN önde gelen pazar araştırma şirketlerinden Ipsos MORI’nin başkanı Sir Robert Worcester, iyi kurumsal yönetimin artık şirketlerin güven ve itibarının bir parçası haline geldiğine dikkat çekiyor.

Güven ve itibarın şirketlerin ve ülkelerin değerine artı değer kattığını söyleyen Worcester’e göre Türkiye’ye yatırım için karar aşamasında olan yatırımcılar, ’iyi kurumsal yönetim’ sürecini de göz önüne alıyor.

TÜRKİYE ’iyi kurumsal yönetim’ kavramıyla yeni yeni tanışıyor. Ancak dünyada başta Kanada ve İngiltere olmak üzere birçok ülkede ’iyi kurumsal yönetim’ uygulanıyor. Kurumsal yönetimi, artık hem şirketler hem de yatırımcılar çok ciddiye alıyor. Çünkü, kurumsal yönetim ilkelerine bağlı, şeffaf, adil, katılımcı, hesap verebilen, finansal performansı ölçebilen şirketler daha değerli ve karlı hale geliyor. Türkiye’de de refahın artması ve sürdürülebilir büyüme hedefinin yakalanabilmesi için iyi kurumsal yönetim uygulamalarının her alanda yaygınlaşması gerekiyor.

Dünyanın önde gelen pazar araştırma şirketlerinden Ipsos MORI’nin Başkanı Sir Robert Worcester, iyi kurumsal yönetimin artık şirketlerin güven ve itibarının bir parçası haline geldiğini vurguluyor. Worcester, güven ve itibarın da şirketlerin ve ülkelerin değerine artı değer kattığını söylüyor. Worcester’e göre Türkiye’ye yatırım için karar aşamasında olan yatırımcılar, ’iyi kurumsal yönetim’ sürecini daha fazla ciddiye alıyor.

Önümüzdeki 5 yıl içinde iyi kurumsal yönetim uygulamalarının yabancı yatırımcılar için daha da önem taşıyacağına dikkat çeken Sir Robert Worcester ile kurumsal yönetim üzerine konuştuk.

Yazının Devamını Oku

Boruda Avrupa’yı ’evimiz gibi’ görmek istiyoruz

30 Ocak 2006
BORUSAN Holding, Genel Müdürü Agah Uğur, "Türkiye’de üreten güçlü bir ihracatçı olmak yerine, Avrupa’da network’ü olan daha büyük bir şirket olmayı ve Avrupa’yı evimiz gibi görmeyi istiyoruz" dedi. Uğur, grubun boru, otomotiv, lojistik ve telekom sektörlerinde güzel sonuçlar aldığını söylüyor.

AVRUPA’nın 5’inci büyük boru şirketine sahip olan Borusan Holding, artık Avrupayı evi gibi görmek istiyor. Borusan Holding Genel Müdürü Agah Uğur, "Türkiye’de üreten güçlü bir ihracatçı olmak yerine, Avrupa’da networkü olan, daha büyük bir şirket olmayı ve Avrupa’yı evimiz gibi görmeyi istiyoruz" diyor. 2005’in iyi bir yıl olduğunu ve 2006’ya umutla başladıklarını belirten Agah Uğur, grubun boru, otomotiv, lojistik ve telekom sektörlerinde güzel sonuçlar aldığını söylüyor. 2007’de ulaşılması planlanan 2 milyar dolarlık ciro hedefine 2005’te ulaşan Borusan Holding’in 2010 kadar planlarını yapmaya başladığını belirtiyor.

Agah Uğur, Borçelik’de yüzde 40’ar ortak oldukları Arcelor’un Erdemir için Oyak ile ortaklığı konusunda ise "Arcelor’un Borçelik’teki ortaklığını devam ettireceğini bildiğimiz için Borçelik’te yapısal bir değişiklik öngörmüyoruz" diyor. 2006 sonunda 2.3 milyar dolar ciroyu aşmayı planlayan Borusan Holding’in Genel Müdürü Agah Uğur ile faaliyet gösterdikleri boru, çelik, otomotiv, iş makineleri, telekom, lojistik sektörlerini ve geleceğe dönük planlarını konuştuk.

Türkiye’nin nasıl bir yılı geride bıraktığını düşünüyorsunuz?

- 2005, bence iş dünyası olarak şikayet edilmemesi gereken bir yıl oldu. Mantıklı bir büyüme yaşandı. 2005’de kötü bir sürpriz olmadı. 2005, on yıl sonra baktığımızda iyi yıllarımızdan biri olarak anılacak.

2006’dan beklentileriniz neler?

- 2006’da bu olumlu trendin devam etmesini bekliyoruz. Muhtemelen riskler, fırsatlardan daha az 2006’da. Öncelikle politik istikrarın 2006’da devam edeceğine inanıyoruz. Erken seçim olmayacağı düşüncesindeyiz. Zaman zaman gündeme gelen politik ajandaların devam edeceğini, ama bunun stabiliteyi bozmayacağı düşüncesindeyiz. Dış borçların ve cari açığın bizi rahatsız etmeyeceğini tahmin ediyoruz. Ancak yine de bugün problem yaratmayan bir konu, farklı bir bakış açısıyla ileride Türkiye’nin karşısına problem olarak çıkabilir.

Yurtdışında şirket alma stratejiniz devam edecek mi?

- Avrupa’daki 5’incilik konumumuzu daha ileri sıralara yükseltmek istiyoruz. Ama boruda strateji değiştirdik. Artık Avrupa’da bir network yönetmek istiyoruz. Üretim merkezimiz Türkiye olacak. Türkiye’de üreten güçlü bir ihracatçı yerine, Avrupa’da networkü olan, Türkiye’de üreten Avrupalı bir şirket olmak istiyoruz. Boruda üretimi artırmak için Türkiye ya da Türkiye dışında ucuz üretim yapılabilecek yerlerle ilgiyiz. Birkaç distribütöre ortak olmamız ya da satın almamız gerekebilir orta vadede. Daha Avrupalı ve daha büyük bir boru şirketi olup, Avrupa’yı evimiz gibi görmek istiyoruz.

Yassı çelikte böyle bir hedefiniz var mı?

- Hayır yok. Yassı çelik konsolidasyonun son derece hızlandığı bir alan. Maalesef hala dünyanın en büyük on şirketi bile toplasanız dünya üretiminin yüzde 20’sinin altında üretim yapıyor. Yassı çelikte büyüme imkanımız üretimde Türkiye ile sınırlı, ama pazarımız bütün dünya.

Önümüzdeki yıllarda yeni sektörlere girecek misiniz?

- Stratejik planlarla çalışıyoruz. 2002-2007 planımız vardı. 2007 hedefine 2005’te ulaştık. 2006-2010 yılının planlarını yapmaya başladık. Bu plana göre 2007’ye kadar yeni işlerle ilgilenmeyeceğiz. 2007’den sonra yeni bir iş koluna daha girebiliriz.

Türkiye dışında yatırım imkanlarını araştırmaya devam ediyor musunuz?

- Bundan böyle belli pazarları fırsat çıktıkça değil de daha sistematik bir şekilde inceleme kararı aldık. Doğu Avrupa, Ukrayna, Rusya, Hindistan Kazakistan gibi ülkelerde 2006 içinde üretim tesisleri açısından daha sistematik bir çalışma yapacağız. Çin de bu ülkeler arasında yer alacak ama ancak 2007’de.

Arcelor-Oyak ortaklığı Borçelik’i etkilemez

Borçelik’teki ortağınız Arcelor, Erdemir’de Oyak ile ortak. Bu ortaklığın sizin ortaklığınızı etkileyeceğini düşünüyor musunuz?


- Arcelor’un Borçelik’teki ortaklığını devam ettireceğini bildiğimiz için Borçelik’te yapısal bir değişiklik öngörmüyoruz. Arcelor ile Oyak’ın anlaşması neticesinde nasıl bir yapı çıkacağını ve Erdemir’in nasıl yönetileceğini bilmiyorum, o yüzden bir değerlendirme yapmam doğru olmaz. Ama Borçelik’te ortaklığımıza yönelik herhangi bir değişiklik beklemiyoruz.

2006’da hedefimiz 8 bin araç satmak

Üretim ve ihracat rekorlarının kırıldığı otomotivde nasıl bir yıl yaşadınız?


- Lüks otomotiv segmentinde önemli bir sorun olmadı. Biz pazar payımızı büyüttük. 2005’de 2004’e göre yüzde 6 daha çok araç sattık. 5 bin 600 BMW, 1750 Range Rover sattık. İyi bir yıl geçti. BMW’nin yeni serisi bu artışta etkili oldu. 2006’da da en az bir 8 bin araç satmayı hedefliyoruz.

İş makineleri pazarı üç yılda 6’ya katlandı

İnşaattaki hareketlenme iş makineleri sektörünü de canlandırdı.


- Bizi en çok sevindiren Caterpillar işimiz oldu. İş makinelerinde çok büyük bir canlanma var. 2000 yılında Türkiye’de 3 bin 500 adetlik bir iş makinesi pazarı vardı. Krizde 2001’de 700’e indi. 2002’de bin oldu. 2003-2004-2005 arasında pazar 6 bine çıktı. 2006 tüm sektör için beklentimiz 8 bin adet. Bizim bu sektördeki pazar payımız yüzde 20. 2005’te bu alanda iş hacmimiz 400 milyon Euro’yu geçti. Kazakistan ciromuz ise 90 milyon Euro oldu. İş makinelerinde 2006’dan da çok umutluyuz

AGAH UĞUR

Borusan Holding Genel Müdürü Agah Uğur, 1957 İstanbul doğumlu. İngiliz Erkek Lisesi ve İngiltere’deki Birmingham Üniversitesi Üretim Mühendisliği mezunu. Uluslararası denetim ve danışmanlık firması Touche Ross’un Birmingham, Londra ve Jersey ofislerinde beş yıl çalıştıktan sonra, İngiltere’de ’Institute of Chartered Accountants’ sınavlarını geçti. Türkiye’ye dönüşünde Arthur Andersen’de iki yıl çalıştı, 1987-1989 arasında Emlak Bankası Mali İşler Grup Müdürlüğü yaptı. 1989’da Borusan Holding’de genel müdür yardımcısı olarak göreve başladı. 1995’den bu yana Borusan Holding Genel Müdürü.
Yazının Devamını Oku

Haftada 2 gün evden çalışılsa trafik derdi yarı yarıya azalır

23 Ocak 2006
TÜRKİYE’de telokom sektörünün pazara yeni giren oyuncular sayesinde hızla büyüyeceğine dikkat çeken Nortel Netaş Genel Müdürü Müjdat Altay, "Rekabet artacak, fiyatlar düşecek" diyor. Gelişen teknolojinin evden çalışmayı da kolaylaştırdığını belirten Altay, "Özellikle İstanbul’da çalışanların yarısı haftada iki gün evden çalışsa, trafiğin yarı yarıya azalacağına eminim" diye konuşuyor.

NORTEL Netaş, yurt içinde başta Türk Telekom ve Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere, servis sağlayıcılar ve kurumlar için ağ ve iletişim çözümleri ile modern iletişim altyapıları kuruyor. Yurt dışına teknoloji ve yazılım da ihrac eden Nortel Netaş’ın Genel Müdürü Müjdat Altay, telekom sektörünün pazara giren yeni oyuncular, sunulacak yeni ürün ve hizmetlerle büyüyeceğine inanıyor. Altay, "Mobil iletişim pazarında rekabet artacak, fiyatlar düşecek, insanlarımız yenilikçi ve katma değerli servislerle tanışacak" görüşünde. Gelecekte teknoloji sayesinde evden çalışmanın giderek yaygınlaşacağın inanan Altay, "Özellikle İstanbul gibi büyükşehirlerde calışanların yarısının haftanın iki günü evden çalışması, trafik sorununu yarıyarıya azaltabilir" diyor. Nortel Netaş Genel Müdürü Müjdat Altay ile telekom sektörünü ve yeni nesil teknolojileri konuştuk.

Telekom sektörünü nasıl görüyorsunuz?

- 2005 yılı hem ulusal ekonomi hem de telekom sektörü için çok önemli gelişmelerin yaşandığı bir yıl oldu. Türk Telekom’u devralan Oger Telekom, önümüzdeki 6 yıl içinde önemli miktarda yatırım yapacağını açıkladı. Bu yatırımın sektörümüzü büyüteceğine ve yeni açılımlar sağlayacağına inanıyoruz. Telekom pazarı, yeni oyuncuların pazardaki konumlarını belirlemeleri açısından önemli bir süreçten geçiyor. Pazarda, sunulacak yeni ürün ve hizmetlerle pazarın büyütülmesi önem kazanacak.

Vodafone’un Telsim’i alması, sektöre neler getirecek?

- Telsim’in İngiliz telekom şirketi Vodafone’a satışının tamamlanmasının ardından mobil iletişim sektörünün hareketlenmesini bekliyoruz. Vodafone yetkilileri, yaptıkları açıklamalarda milyar dolarlık yatırım hedeflediklerini belirtiyor. Bu yatırımın ağırlıklı olarak 3G olarak adlandırılan yeni nesil servislere yöneleceğini öngörüyoruz. Vodafone 3G servislerinde bir dünya lideri. Sahip oldukları deneyimi Türkiye’ye taşıdıklarında, mobil iletişim pazarında rekabet artacak, fiyatlar düşecek, insanlarımız yenilikçi ve katma değerli servislerle tanışacak.

Gelecekte telekom sektörünü ne gibi gelişmeler bekliyor?

- Yavaş yavaş sesin yanına görüntü gelmeye başlıyor. Home-ofis yani evde çalışma dünyada çok yaygın. Evdeki çalışma odası işyerinin bir parçası gibi oluyor. İngiltere’de Nortel çalışanları haftanın iki günü evden çalışır, üç günü ofise gider. Büyük şehirlerde ulaşım aslında giderek zorlaşmaya başladı. Ben bunun istanbul’da ileride çok yaygın ölçüde kullanabileceğini düşünüyorum. İnsanlar evinden çalışacak, işe gitmek için yolda harcayacağı 1.5-2 saati de çalışarak değerlendirecek. İstanbul’daki çalışanların yarısı bu şekilde çalışmaya başlasa trafiğin yarıyarıya azalacağına eminim.

Yeni nesil kablosuz teknolojiler ilgi görecek mi?

- Mobil iletişim alanında yeni nesil kablosuz teknolojilere olan talebin de artacağına inanıyoruz. Mobil iletişimde yeni nesil servisler daha hızlı yaygınlaşacak. 3G lisanslarının verilmeye başlanmasının ardından mobil operatörlerin bu yöndeki yatırımlarını artırmalarını bekliyoruz.

Nortel Netaş olarak 2006’da önceliğiniz ne olacak?

- Mobil iletişim teknolojileri, 2006 planlarımızda önemli bir yere sahip. İletişimi, mekandan, zamandan ve cihazdan bağımsız hale getirme iddiasındayız. Ortağımız Nortel, Vodafone da dahil olmak üzere dünyanın önde gelen mobil operatörlerinin 3G ağlar kurmasına yardım ediyor. Nortel, kablosuz ağ operatörlerine erişim seçeneğine bağlı olmaksızın destek veriyor, sınırları kaldırıyor. Biz de aynı şeyi Türkiye’deki mobil operatörler için yapmayı hedefliyoruz.

Türkiye yazılıma çok ciddi bakmalı

Türkiye yazılım ihracatına gereken önemi veriyor mu?

- Hindistan’ın sadece yazılım ihracatı 9 milyar dolar. Yazılım ihracatında döviz çıktısı yoktur. Ne ihrac ederseniz o kadar döviz girer. Türkiye bu konuya çok ciddi bakmalı. Bunun da yolu devlet politikası olmasından geçiyor. Güncel politikalarla olmuyor. Uzun vadeli politikalar gerekiyor. Bu ülke artık bilgi ve teknoloji üretip satmalı.

Çalışanların üçte ikisi Ar-Ge bölümünde görevli

Ar-Ge’de neler yapıyorsunuz?

- Telekomda Türkiye’ye yeni teknolojileri, katma değerli hizmetleri getirmek, yeni çözümler üretmek için çalışıyoruz. Nortel’e yazılım ve tasarladığımız ürünleri ihrac ediyoruz. Yıllık ihracatımız 10 milyon dolar. Nortel’in belli başlı laboratuvarlarından biri olduk. Netaş’ta her üç çalışandan ikisi Ar-Ge bölümünde. Yeni nesil teknoloji Nortel ürünlerini Türkiye’de tasarlıyoruz. Bunlar dünyada kullanılıyor.

Yeni nesil teknolojileri geliştirmeye devam edeceğiz

Hedefleriniz neler?

- Hem günümüzün hem de yarının gereksinimlerini karşılayacak, maliyetleri düşüren, verimliliği artıran yeni nesil iletişim teknolojilerini geliştirmeye devam edeceğiz. Nortel’in yeni nesil şebekeleri ile ilgili tüm alanlardaki küresel çalışmalarını ArGe laboratuvarlarımızda sürdürüyoruz.

50 bin kurumsal müşteri 1.5 milyon özel telefon hattı

NORTEL Netaş, Türkiye’nin iletişim gereksinimini yerli üretimle karşılamak amacıyla 1967’de PTT (Türk Telekom) ve Kanada’nın Northern Electric Company (Nortel Networks) ortaklığıyla kuruldu. Bugün yüzde 31.87 oranında hissesi İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda işlem gören şirketin başlıca ortaklarını Nortel Networks (yüzde 53.13) ve Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı (yüzde 15) oluşturuyor. Yurt içinde başta Türk Telekom ve TSK olmak üzere, servis sağlayıcılar ve kurumlar için ağ ve iletişim çözümleri ile modern iletişim altyapıları kuruyor. Türkiye’de 50 bini aşkın kurumsal müşterinin 1.5 milyon özel telefon hattında (PBX), ayrıca uluslararası müşterilerin 1 milyonu aşkın hattında Nortel Netaş teknolojisi kullanılıyor.

MÜJDAT ALTAY

Nortel Netaş Genel Müdürü Müjdat Altay, İstanbul Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Bölümü mezunu. Master’ını Boğaziçi Üniversitesi’nde yaptı. 1981’de Netaş’ta Ar-Ge mühendisi olarak çalışmaya başladı. 1992-1997 arasında Ar-Ge Grup Direktörlüğü yaptı. 1997’de Nortel İngiltere’de görev aldı. 1998’de Lisanslı İşletmeciler Grup Direktörlüğü’ne, 2002 başında da Türk Telekom Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı’na atandı. 2004 yılı Aralık ayından bu yana da Nortel Netaş Genel Müdürlüğü’nü yürütüyor.
Yazının Devamını Oku

Sait Halim Paşa’da kendinizi ’sadrazam’ gibi hissedin

16 Ocak 2006
SAİT Halim Paşa Yalısı’nı 1 milyon 35 bin YTL’ye 49 yıllığına kiralayan Göçay Grubu’nun Başkanı Mustafa Göçen, Yalı’nın dokusuna uygun dekore edilmesi için bugüne kadar 6 milyon YTL harcadı. Mustafa Göçen, "Buraya gelenin kendisini ’sadrazam’ gibi hissetmesini istiyorum" dedi.

GEÇTİĞİMİZ yaz Sait Halim Paşa Yalısı’nı 1 milyon 35 bin YTL bedelle 49 yıllığına kiralayan Göçay Grubu’nun kurucusu ve Başkanı Mustafa Göçen, turizm sektöründeki yatırım atağını sürdürüyor. Yalının dokusuna uygun dekore edilmesi için bugüne kadar 6 milyon YTL harcayan Mustafa Göçen, "Buraya gelenin kendisini ’Sadrazam’ gibi hissetmesini istiyorum" diyor. Kuzey Kıbrıs ve Bodrum’da yeni yatırımlara hazırlanan Göçen, turizmde halen 2 bin 500 olan yatak kapasitesini 2008’de 5 bine çıkarmayı hedefliyor. Türkbükü’nde Murat Dedeman ve bazı projelerde ortağı olan Summa ile birlikte ’süper lüks’ villa ve rezidanslarla zengin turistleri Bodrum’a çekmeyi planlayan Mustafa Göçen, "Zenginlerin Maldiv Adaları yerine Türkbükü’ne gelmesini hedefliyoruz. Tesisin konsepti için Bulgari ile de görüşüyoruz" diyor. Önümüzdeki ilkbaharda gayrimenkul yatırım ortaklığı şirketi kurmaya hazırlanan Mustafa Göçen ile yeni yatırımlarını, inşaat ve turizm sektörünü konuştuk.

Sait Halim Paşa’yla neden bu kadar ilgilendiniz?

- Milli Emlak Genel Müdürlüğü ilan verince ilk ihaleye çıktığında Sait Halim Paşa’yı gezip gördüm, hayran kaldım. Geçen yıl Şubat’ta yapılan ilk ihalede biz alamadık. Mayıs’ta gazetede Sait Halim Paşa için bir ilan daha gördüm. Meğerse ihaleyi alan firma burayı otel yapamayacağını anlamış ve teminatını yakmış, ihale iptal edilmiş. Bunlar ülkemizin değerleri, bunları yaşatmak lazım. Parayı otellerden, otoyollardan vs. kazanıyoruz. Böyle değerlerin yaşaması lazım.

Yalıyı aldıktan sonra dekorasyonuna ne kadar harcadınız?

Yazının Devamını Oku

Helvadan 210 milyon YTL çıkardı, gıdada marka olmaya soyundu

9 Ocak 2006
KOSKA Helvacısı Yönetim Kurulu Başkanı Nevzat Dindar, 1931’de kurulan Koska’nın artık bir gıda markası haline dönüşmeyi hedeflediğini söyledi. Nevzat Dindar, "Artık sadece helvacı değiliz. Yavaş yavaş gıda markasına dönüşüyoruz" dedi. GELENEKSEL olarak özellikle Ramazan ve bayramlarda çok tüketilen helva, bugün yaklaşık 210 milyon YTL’lik bir büyüklüğe ulaştı. Pazarda, yılda markalı-markasız yaklaşık 70 bin ton helva üretiliyor. Bu rakamın sadece yüzde 15’inin markalı helvalardan oluştuğunu söyleyen Koska Helvacısı Yönetim Kurulu Başkanı Nevzat Dindar, 1931’de kurulan Koska’nın artık bir gıda markası haline dönüşmeyi hedeflediğini söyledi. Nevzat Dindar, "Artık sadece helvacı değiliz. Yavaş yavaş gıda markasına dönüşüyoruz" dedi. 2006’da 100 milyon YTL ciro hedefleyen Koska’nın 250’nin üzerinde helva ve tatlı çeşidi ürettiğini hatırlatan Nevzat Dindar ile helva sektörünün yanısıra Koska’nın geleceğe dönük hedeflerini konuştuk./images/100/0x0/55ea510ff018fbb8f877f0a6

Türkiye’deki helva sektörünün büyüklüğü hangi boyutta?

- Türkiye’de yılda 70 bin ton civarında helva üretiliyor. Bunun yaklaşık yüzde 15’i markalı ürünlere ait. Geri kalanı markasız ve yerel üreticiler tarafından gerçekleştiriliyor. Pazarın parasal büyüklüğü yaklaşık 210 milyon YTL.

Koska’nın üretimi ne kadar?

- Bizim yıllık helva üretimimiz yaklaşık 6 bin 500 ton. Bu rakam satışların artış gösterdiği kış aylarında günde 50 tona ulaşıyor.

Kaç çeşit ürününüz var?

- 250 çeşidimiz var. 34 çeşit lokum, 38 çeşit baklava, 7 çeşit pekmez, 32 çeşit helva üretiyoruz. Ayrıca reçelde de bol çeşidimiz var.

Koska markası nasıl doğdu?

- Babam Halil İbrahim Adil Dindar, 8 sene Arap ülkelerinde askerlik yapmış. Orada bir takım tatlılar öğrenmiş. Askerden gelince İstanbul Laleli’de Koska semtinde bir dükkan açmış. Tatlıları kısa sürede çok beğenilmiş ve ünü tüm İstanbul’a yayılmış. Herkes ’Koska’ya gidiyorum, tatlı almaya’ diye babamın Helva Evi’nden sözeder olmuş. Yıllar sonra biz de Koska ünvanını Helva Evi’nin önüne ekledik. Koska Helvacısı olarak bugüne kadar geldik. 1983’te abimle biz ayrı modern bir tesis kurduk. Bundan sonra da işlerimizi daha da geliştirdik. Çeşitleri artırdık.

Siz helva yapmaya ne zaman başladınız?

- Çalışma hayatı ile ilkokulda tanıştım. Okul çıkışında dükkana uğrar babama yardım ederdim. Babam bize helvayı, tatlıyı öğretti. Baklava hariç bütün tatlıları yaparım. Çocuklarıma da nasıl helva yapılacağını öğrettim. Üretilen helvanın kalitesini de ben her gün 5 gram kadar tadarak kontrol ederim. Gıda mühendislerimiz, kalite kontrol mühendislerimiz var ama mutlaka yine de son kontrolü ben yaparım. Paketlenip piyasaya verilmeden önce helvanın tadına, yoğunluğuna, görünümüne, kokusuna mutlaka bakarım.

Gıdada yeni gireceğiniz bir kategori olacak mı?

- Helva ve tatlı çeşitlerimize her gün yenileri katılıyor. Fındık kreması, çikolatalı helva da yaptık. Koska markalı poşet çay çıkarmaya başladık. İthal bitki ve meyve çayı getiriyoruz, İstanbul’daki tesislerimizde paketliyoruz. Koska markasıyla gıdada başka ürünler de çıkartmak, Koska’yı gıda markası haline getirmek istiyoruz. Sadece helvacı değiliz. Yavaş yavaş gıda markasına dönüşüyoruz. Önümüzdeki günlerde susam üretmeye de başlayacağız. Ayrıca organik ürün konusunda çalışıyoruz.

Koska’nın geçmişi Denizlili Helvacı Dede’ye uzanıyor

Koska’nın geçmişi, 1900’lü yılların başına, Hacı Emin Bey’in, yani Helvacı Dede’nin Denizli’deki küçük helvacı dükkanına kadar uzanıyor. Hacı Emin Bey, kazanda hazırladığı tahin helvasını, vitrindeki mermer tezgahın üzerine döküp soğuttuktan sonra, kesip, dirhemli terazide tartarak satıyordu. Baba mesleğini sürdürmeye karar veren Halil İbrahim Adil Dindar, 1931 yılında oğulları ile birlikte İstanbul’a taşındı. İlk dükkanını da aynı yıl, İstanbul’da Koska semtinde açtı. Bu küçük dükkanla büyüyen aile işletmesi, 1974’de Topkapı’da kurulan fabrikada helvanın yanı sıra lokum, reçel ve koz helva da üretmeye başladı. 1983 yılında 3. kuşak işin başına geçti.

100 milyon YTL ciro

5 milyon dolar ihracat

- 3.5 milyon dolarlık ihracat yaptık. 2006 hedefimiz 5 milyon dolar.

Hangi ülkelere ihracat yapıyorsunuz?

- İhracatta en iyi pazarlarımız Almanya, Amerika, Türk Cumhuriyetleri, Rusya. Yurt dışında girilmesi zor olan büyük market zincirlerine de giriyoruz. Helva, tahin-pekmez, lokum ve reçelleri, kendi özgün tatlarını koruyarak, NASA’nın sıfır hatalı ve antibakteriyel ortamda üretim belgesi (HACCP) güvencesiyle üretiyoruz. Bu da ihracatta bize avantaj sağlıyor.

Helva ustası kıskanç olur

eleman yetiştirmek istemez


Bir helvacı ustası kolay yetişir mi?

- Piyasada helvacı ustası yetişmesi çok zor. Çok kıskançlar, kendilerine rakip olacak diye eleman yetiştirmek istemiyorlar. Biz elemanlarımızı kendimiz yetiştiriyoruz. Çırak olarak gelip, kalfa, usta, ustabaşı oluyorlar. Ne kadar modern tesisiniz olursa olsun helvada ustalık çok önemlidir.

Börekleri çok tutunca

restoran sahibi oldu

Restoran işine nasıl girdiniz?

- Avcılar’daki fabrikada satış mağazamız var. Burada böreğimiz çok meşhur oldu. Çevredeki bütün şirket ve fabrikaların çalışanları gelmeye başladı. Sonra yanına çorba, ardından köfte ekledik. Beş masayla başladık bir baktık 30 masa olmuşuz. İşi restorana dönüştürdük ve büyüttük. Bakırköy’de de bir restoran açtık.

NEVZAT DİNDAR


Koska Helvacılık Yönetim Kurulu Başkanı Nevzat Dindar, 1933 yılında Manisa’nın Kula ilçesinde doğdu. Lise mezunu olan Dindar, 1983 yılında kardeşi Mümtaz Dindar ile birlikte üçüncü kuşak olarak Koska’nın başına geçti. İkisi erkek, biri kız üç çocuk babası.
Yazının Devamını Oku

200 milyon dolarlık Kanyon parasını 5 yılda çıkaracak

2 Ocak 2006
ECZACIBAŞI Topluluğu ve İş Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı tarafından İstanbul Levent’te hayata geçirilen Kanyon, 200 milyon dolarlık bir proje. Kanyon Yönetim, İşletim, Pazarlama Ltd. Şti Müdürü Markus W.Lehto, Kanyon’un açıldıktan sonra 5 yıl içinde kendisini finanse etmesini beklediklerini söylüyor. İSTANBUL’da giderek daha çok görmeye alıştığımız yüksek teknolojili binalara Nisan 2006’da Levent’teki ’Kanyon’ da eklenecek. Eczacıbaşı Topluluğu ve İş Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı tarafından İstanbul Levent’te hayata geçirilen Kanyon, 200 milyon dolarlık bir proje. Proje ’İstanbul’un merkezinde bahçeli, teraslı ve balkonlu evler sunma, sosyal yaşamla bütünleşen bir ofis ve alışverişte açık havanın keyfini konforlu bir ortamda yaşatma’ iddialarıyla yola çıkıyor. Kanyon Yönetim, İşletim, Pazarlama Ltd. Şti Müdürü Markus W.Lehto, Kanyon’un açıldıktan sonra 5 yıl içinde kendisini finanse etmesini beklediklerini söylüyor. Kanyon’un İstanbul’da yeni bir ’çekim merkezi’ olmasını hedeflediklerini belirten Lehto, yılda en az 12 milyon ziyaretçi beklediklerini vurguluyor. İstanbul’daki büyük alışveriş merkezlerinin yıllık ortalama ziyaretçi sayısı ise 11-15 milyon arasında değişiyor. Lehto, "Levent Türkiye’nin finans merkezi. Sadece bu bölgede 45 bin kişi çalışıyor. Bu insanlar yürüyerek Kanyon’a gelebilir, bölgede çok fazla alternatif yok" diyor. Özellikle açıkhavada alışveriş etmek isteyenlerin kendilerini tercih edeceğini söyleyen Lehto ile Kanyon’un yanısıra Türkiye’deki perakende sektörünü ve değişen trendleri konuştuk.

Kanyon projesi nasıl doğdu?

- Eczacıbaşı Holding, ilaç fabrikasına ait arazi için İş Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı’na teklif verdiğinde ’Burada nasıl bir proje yapalım’ diye düşündük. Dünyada trendler nereye gidiyor diye baktık. Sonra da bu projenin ruhunu belirledik. 2003 yılında inşaata baylandı. Levent ve çevresi, Türkiye’nin finans merkezi konumunda. Sadece bu bölgede en az 45 bin kişi çalışıyor. Yürüyerek buraya gelebilirler. Ama bölgede çok fazla alternatif yok. Biz böyle bir fırsat gördük, ’yeni bir çekim merkezi’ yaratmak istiyoruz. Özellikle ’açıkhavada alışveriş edilebilecek bir marka’ olmayı hedefliyoruz. Açık ya da yarı açık sokaklarımızda insanlar sadece alışverişi etmeyecek, keyifli vakit de geçirecek.

Markaları nasıl belirlediniz?

- Dünyadaki çok farklı mağazaların yer almasına dikkat ettik. Bu bölgede çok büyük rekabet var. Her yerde mağazası olanı almak istemiyoruz. Böyle mağazaları da Kanyon için bir farklılık yaratmaları halinde alıyoruz. 35 yeni yabancı marka ilk kez Kanyon’la Türkiye’ye girecek. Kanyon’da yaklaşık 170 mağaza yer alacak.

Açılacak mağazaların özellikleri nedir?

- Mağaza karmasında, hem tüm aile bireylerine, hem de farklı ekonomik seviyelere hitap edecek bir denge ve çeşitlilik gözetiliyor. Her katın ayrı bir ruhu ya da tarzı olacak. Hepsi ayrı sokaklar olacak. Giriş katımız açık bir bulvar seklinde, burada doğa şartları aynen yaşanacak, karsa kar yağmursa yağmur... Süpermarket için de farklı birşeyler düşündük. Açıkhavadaki semt pazarları gibi, ama daha çağdaş olacak.

200 milyon dolarlık Kanyon, kaç yılda kendini finanse eder?

- Yatırımın geri dönüşü yaklaşık 5 yıl içinde olacak. 179 konutun tamamı 14 ayda satıldı. Finansal performanstan memnunuz. Mağazaları da kendimiz işleteceğiz. Bu hem Eczacıbaşı, hem de İş Yatırım için çok özel bir proje. Her ikisi için de Kanyon bir vitrin olacak.

Kanyon’un hedef kitlesi kimler?

- Kanyon, her yönüyle kent yaşamını yeniden tanımlayacak. İşte, evde, eğlencede insanları hem kendine hem de birbirlerine bağlayan ’şehrin yeni kalbi’ olmayı hedefliyor. Kent yaşamını seven, teknolojiye yakın, profesyonel iş yaşamının dışında da kendine özgü uğraşları olan, dünyayı tanımak isteyen ve yaratıcılığa önem veren kişiler Kanyon’da aradıklarını fazlasıyla bulacaklar.

Yılda kaç ziyaretçi bekliyorsunuz?

- Hedefimiz yılda en az 12 milyon kişi. İstanbul gibi bir nüfusa sahip bir yerde bu rakamı kolay yakalarız, geçeriz bile diye düşünüyorum.

MARKUS WILLIAM LEHTO

Kanyon Yönetim, İşletim, Pazarlama Müdürü Markus William Lehto, 1973 doğumlu. Kanada Laurentian Üniversitesi’nde hukuk okudu. Leeds Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler dalında yüksek lisans yaptı. 1996 yılında Kanada’ya döndükten sonra danışmanlık projelerinde çalıştı. 1998-1999 arasında, New York’ta ING Barings için, kriz halinde olan Güney Doğu Asya ülkeleri analisti olarak çalıştı. 2000 yılında Türkiye’ye geldi ve İş Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı’nda danışman olarak işe başladı. 2001’de şirketin pazarlama müdürü oldu. 2003’de Kanyon projesinin Pazarlama, Kiralama ve Satış Müdürlüğü’nü üstlendi. 2004’de şirket haline dönüştürülen Kanyon Yönetim, İşletim, Pazarlama Ltd. Şti Müdürlüğü’ne getirildi.

Türkiye’ye ilk kez Kanyon’la girecek markalar

Harvey Nichols (İngiltere-Moda)

Intersport (İtalya-Spor ürünleri)

Conbipel (İtalya-Giyim mağazası)

Hakkasan (İngiltere-Çin mutfağı)

Wagamama (Sade ve modern Japon restoranı)

Douglas (Almanya-Parfümeri zinciri)

Apple Center (Bilişimde Türkiye’deki ilk konsept mağaza)

Le Pain Quotidien (Belçika-Cafe zinciri)

Nataly’s (Fransa- Çocuk giyim)

Cesare Paciotti (İtalya-Ayakkabı)

Murphy & Nye (Denizcilik için tasarlanmış ürün ve giysi)

Mandarina Duck (İtalya-Spor ve genç çanta)

Ellus (Brezilya-Jean markası)

Guess Accessories (Guess’in aksesuarları)

Aga (İngiltere-Geleneksel özel demir döküm fırınlar)

Segafredo (İtalya-Cafe zinciri)

Georg Jensen (İskandinav-Aksesuar tasarımı)

Furla (İtalya-Deri çanta, ayakkabı,aksesuar)

Pilgrim (Danimarka-Özgün mücevher ve aksesuar tasarım)

Fresh Line (Doğal kozmetik ve özel sabun)
Yazının Devamını Oku

Teknolojiye 80 milyon Euro yatırdı dünyanın kapısını üretmeye soyundu

26 Aralık 2005
YILLIK hacmi 2 milyar dolar civarında tahmin edilen kapı pazarına 80 milyon Euro’luk yatırımla giren Dortek, sadece Türkiye’ye değil, tüm dünyanın kapısını üretmeyi hedefliyor. Dortek’in kurucusu Ahmet Ceritoğlu yakında Çin’de açacakları show-room ile bu ülkede de yer almak istediklerini belirtti. CANLANAN inşaat sektörü, beraberinde yeni yatırımları da getiriyor. Yıllık hacmi daha şimdiden 2 milyar dolar civarında tahmin edilen kapı pazarına 80 milyon Euro’luk yatırımla giren Dortek, sadece Türkiye’ye değil, tüm dünyanın kapısını üretmeyi hedefliyor. Dortek’in kurucusu Ahmet Ceritoğlu, ‘Kendi geliştirdiğimiz teknolojiyle ürettiğimiz ‘monoblok-dolu’ iç ve dış kapılar kapılarla, Türkiye’den dünyaya bir kapı açmak istiyoruz’ diyor. İki yıl içinde üretimin yüzde 90’ını ihraç eder hale gelmek istediklerini söyleyen Ahmet Ceritoğlu, yakında Çin’de açacakları show-room ile bu ülkede de yer almak istediklerini belirtiyor.

Önümüzdeki günlerde parke, dış cephe kaplaması, pencere profili ve duvar kağıdı üretimine de başlayacaklarını kaydeden Ceritoğlu, 2006’da 100 milyon doların üzerinde ciro bekliyor. SFC Entegre Orman Ürünleri Genel Müdürü ve Dortek’in kurucusu Ahmet Ceritoğlu ile ‘kapı’ sektörünü, Dortek’in yeni teknolojisini ve hedeflerini konuştuk.

Türkiye’deki kapı pazarının büyüklüğü nedir?

- Türkiye’de kapı pazarı hacmi yıllık 2 milyar dolar civarında tahmin ediliyor. Ülke genelinde çelik kapılar dahil, yılda ortalama 6 milyon adet kapı kullanılıyor. Üretimin büyük kısmı merdiven altı tabir edilen imalathanelerde ya da küçük veya orta büyüklükteki atölyelerde yapılıyor.

Neden kapı sektörüne girdiniz?

- Uzun süredir durağan hale gelen inşaat sektöründeki potansiyeli birkaç yıl önceden gördük. Türkiye’de kaliteli kapı üretimi sınırlı kapasitede ve çoğunluğu merdiven altı üretimi dediğimiz tarzda üretiliyor. Bizim amacımız, yüksek kapasitelerde kalite standartını yükseltmek ve kapıya dekoratif bir bakış açısı kazandırmaktı.

Kapıya ne kadarlık yatırım yaptınız?

-
Patent korumasına sahip olduğumuz ‘monoblok dolu kapı teknolojisi’ için Kastamonu’da yaklaşık 80 milyon Euro’luk yatırım yaptık. 100 bin metrekarelik fabrikada günde 4 bin kapıya varan bir kapasiteyle üretime başladık. 800 kişiye ulaştık.

Orman ürünleri sektöründe faaliyet gösterirken, kapı için neden yeni bir şirket kurdunuz?

- İç ve dış kapı üreten şirketimiz Dortek’i 2003 yılında kurduk. Mevcut ürünlerin bir kopyasını değil, farklı bir ürün üretmeyi planladık.2003 yılı ve 2004, makine parkının seçimi, özel makinelerin ürettirilmesi, fabrika binalarının inşaatı, makine hatlarının montajı, teknik Ar-Ge ve perakende satışa hazırlık süreçleriyle geçti. Özel makinelerimizi biz tasarladık, Almanlar’a yaptırdık. Tüm dünya çapında patentimizi aldık. 2005 ile birlikte start aldı. Çelik kapılarımız ise ‘Avrupa Birliği Hırsızlığa Karşı Güvenlik Sertifikası’na sahip.

Patent aldığınız kapıların özelliği nedir?

- Kendi geliştirdiğimiz teknolojiyle ürettiğimiz ‘monoblok-dolu’ iç ve dış kapılar kapılar, üretim prosesleri ve kullanılan materyalin özelliği dolayısıyla dünyada benzeri yok. Yeni patentini aldığımız üretim teknolojisiyle Türkiye’den dünyaya bir kapı açmak istiyoruz. Dortek, patent ile korunan ve tek parça halinde üretim anlamına gelen monoblok-dolu teknoloji sayesinde kapıda yeni bir dönem başlattı. Şimdi tüm dünyaya kendi teknolojimizin ürünlerini ihraç ediyoruz.

Parke, dış cephe kaplama ve duvar kağıdı sırada

Kapı dışında başka ürünleriniz de olacak mı?

- Sadece kapı üretiminde sınırlı kalmayacağız. Parke çeşitleri, dış cephe siding kaplama malzemeleri, pencere profilleri ve nitelikli duvar kağıtlarını da yakında piyasaya sunacağız. Dortek’i ‘mobilya öncesi dekorasyon malzemesi markası’ olarak tanımlayacağız.

2006’da ciro beklentiniz?

- 2006 yılında ciromuzun 100 milyon doların üzerinde olmasını bekliyoruz.

İki yıl sonra üretimin yüzde 90’ını ihraç edeceğiz

İhracatta hangi ülkeleri hedefliyorsunuz?

- Şu anda üretimin yüzde 10’u ihracat, iki yılda üretimin yüzde 90’ını ihraç etmeyi hedefliyoruz. Kazakistan ve Rusya’da yoğun ilgi görüyoruz. Kendi buluşumuz olan monoblok-dolu kapı teknolojisi için tüm dünyayı bir pazar olarak görüyoruz. Amerika, Rusya, Türki Cumhuriyetler, Avrupa ve Körfez Ülkeleri’ne ihracata başladık. İhracatta marka olmak ve bunu dünyanın dört bir yanına yaymak istiyoruz.

Hedef günde 10 bin kapı

2006 yılında yeni yatırım yapacak mısınız?

- Günde 4 bin adetlik üretim kapasitesine sahibiz. Entegre yatırımlarımız devam ediyor. Önümüzdeki iki yıl içinde, monoblok-dolu iç kapıları, duvar içi/dışı sürgü sistemli kapıları, monoblok-dolu dış kapıları, cam kapıları, ‘AB Sertifikasyonlu’ yangın kaçış kapıları ve çelik kapılarla günde 10 bin adetlik üretim kapasitesine ulaşmayı hedefliyoruz.20 milyon dolarlık yatırım daha yapacağız.

Şanghay’da show-room açmaya hazırlanıyoruz

Türkiye genelinde kaç showroom açtınız?

- Şu anda 6’sı İstanbul’da olmak üzere 30 show-room’a ulaştık. 2006’da 60 show-room hedefliyoruz.

Yurtdışında show-room’unuz var mı?

- Almanya, Fransa, Azerbaycan, Kazakistan ve Dubai’de de mağazalarımız var. Yakında Çin’de Şanghay’da show-room açacağız.

Monoblok-dolu kapı teknolojisi nedir?

Monoblok dolu kapı teknolojisi nedir?

- Patenti Dortek’e ait olan bu teknolojiyle monoblok-dolu kapılar, özel proseslenmiş üstün nitelikli ağaç lifleriyle kalınlığı gerektiğinde 70 mm’ye ulaşarak monoblok-dolu (tek parça halinde) üretiliyor. Herhangi bir desen, bir logo, hatta bir insan yüzünün şekli bile, kapı kanadına 3 boyutlu konkav/konveks bir rölyef olarak işlenebiliyor. Kapılar, lif haline getirilmiş yapısıyla çevre dostu, dolu yapısıyla darbelere dayanıklı, yangına ve neme dayanıklı, özel izolasyon fitillerinin katkısıyla ısı ve ses yalıtımlı, koku izolasyonlu, solmaya dayanıklı ultraviyole lake boya ve üç boyutlu ahşap desenli bitişleri ile dış etkenlere, güneş ışınlarına ve çizilmelere karşı dirençli. Zımparaya gerek kalmadan yüzey kalitesi pürüzsüz üretiliyor.

Piyasada hangi iç kapı, kaça satılıyor? (YTL)

Amerikan kapı(içi kraft kağıt dolu) 100-350

Mobilya kapı (içi muhtelif dolgulu) 250-750

Masif kapı (parçalı ahşap kapı) 400-900

Monoblok-dolu kapı 250-1500

AHMET CERİTOĞLU

Dortek’in kurucusu ve SFC Entegre Orman Ürünleri Genel Müdürü Ahmet Ceritoğlu, 1965 İstanbul doğumlu. Amerika’da İşletme eğitimi aldı. 1989 yılından itibaren, orman ürünleri sektöründe faaliyet gösteren aile şirketi SFC’nin yönetiminde bulunuyor. SFC, 1996’da Kastamonu’da MDF üretim tesislerini kurdu. 2002 yılında da ‘monoblok dolu kapı teknolojisi’yle üretim yapan Dortek’i kurdu ve 2005’de üretime geçirdi.
Yazının Devamını Oku