Nurten Erk Tosuner

Dünya ilaç üreticileri üçüncü ülkelere bizimle gitmek istiyor

10 Nisan 2006
ABDİ İbrahim İlaç Genel Müdürü Erman Atasoy, İsviçreli bir firmanın Kazakistan pazarına kendileriyle birlikte girmek istediğini, Endonezya ve Ürdün’deki iki ilaç fabrikasına da lisans verdiklerini söylüyor.  40 firmayla işbirliği bulunan Abdi İbrahim, son olarak Hindistanlı bir şirketle işbirliğine gitmişti. Atasoy, yeni bir pazara hızlı girmeleri gerektiğinde ilaç fabrikası da satın alabileceklerini belirtiyor.

DÜNYANIN dev şirketlerinin yer aldığı ilaç pazarında, Türk ilaç üreticileri de artık söz sahibi oluyor. 2005 yılında yüzde 43.8 büyüyerek, 575 milyon dolar ciroya ulaşan Abdi İbrahim, yurtdışındaki operasyonlarını hızlandırdı. Dünyanın önemli ilaç üreticileri, Rusya başta olmak üzere yeni ve büyük pazarlara girmek için Abdi İbrahim’le işbirliği yapmak istiyor.

Abdi İbrahim İlaç Genel Müdürü Erman Atasoy, bir İsviçreli firmanın Kazakistan’a kendileriyle birlikte gitmek istediğini, Endonezya ve Ürdün’deki iki ilaç fabrikasına kendi ürünlerinin lisansını verdiklerini söylüyor. Şu ana kadar 40 şirketle işbirliği yapan Abdi İbrahim, son olarak Hindistanlı bir firmayla hem Türkiye piyasası, hem de özellikle ABD başta olmak üzere dış pazarlar için işbirliğine gitmiş.

"Pazara hızlı girmek adına yurtdışında gerekirse ilaç fabrikası da satın alabiliriz" diyen Atasoy, 2006 sonunda 800 milyon dolarlık ciroya ulaşacaklarını tahmin ediyor. Erman Atasoy ile ilaç sektörünü, Abdi İbrahim’in hedeflerini ve büyüme stratejilerini konuştuk.

Türk ilaç sektörünün şu andaki büyüklüğü nedir?

- Üretici fiyatlarıyla ilaç sektörünün cirosu 6.6 milyar dolar. Yılda yaklaşık 1.2 milyar kutu ilaç satılıyor.

Abdi İbrahim’in sektördeki yeri neresi?

- Yıllık 190 milyon kutu üretme kapasitesine sahibiz. 100 milyon kutunun üzerinde satışımız var. Üç yıldır üretim adedinde ve gelirinde Türkiye’de birinciyiz.

Yurtdışında nasıl bir strateji izliyorsunuz?

-
Biz hem orijinal (lisanslı) ürünlerin temsilcisiyiz, hem de jenerik dediğimiz kendi ilaçlarımız var. Toplam ciromuza bakarsanız üçte biri jenerik ilaçtan, üçte ikisi lisanslı ürünlerden geliyor. Yurtdışına açılırken kendi jenerik ilaçlarımızın pazarlamasına ağırlık veriyoruz. Orijinal ilaçlarda temsilcisi olduğumuz firmalar da bizimle dışarıya gelmek istiyor.

Yabancılar en çok hangi ülkelere sizinle gitmek istiyor?

- Batılı ilaç üreticileri, yeni açıldığımız Ukrayna, Cezayir, Rusya, Kazakistan’da kendilerini temsil etmemizi istiyorlar. Bir İsviçreli firmanın Cezayir’de temsilcisi olmak için görüşmelerimiz sürüyor. Bu firmalar bizim gittiğimiz ülkeleri potansiyeli yüksek ama riskli görüyorlar. Bu yüzden de tek başına gitmek yerine, güvendikleri bir firmayla gitmek istiyorlar.

Yurtdışında nasıl bir yapılanma içindesiniz?

- Bazı ülkeler de kendi teşkilatımızı kurduk, bazı ülkelerde lisansımız var. Cezayir, Ukrayna, Rusya, Kazakistan ve KKTC’de kendi organizasyonumuz var. Azerbaycan ve Gürcistan’da distribütörlerimiz vardı. Şimdi kendi organizasyonumuzu kuruyoruz. Polonya’da da ruhsatlarımızın alımında son aşamadayız. Kendi satış kadromuzu kuracağız.

Lisans verdiğiniz yabancı ilaç üreticileri var mı?

- Endonezya’da bir firmaya jenerik ilaçlarımızın lisansını verdik. Beş yıl biz üretip onlara satacağız, 5 yıl sonra onlar orada üretecek ve bize lisans ücreti ödeyecek. Ürdün’de de böyle bir firmamız var. Onlar işe üretimle başlayacaklar.

Yabancılarla işbirlikleriniz hangi noktada?

- Yabancılarla işbirliği içinde ürün geliştiriyoruz. Ruhsatlandırma alanında birçok firmayla işbirliği yapma kapasitesindeyiz. Şu anda 40 şirketle işbirliğimiz var. 100’ün üzerinde lisanslı ürün üretiyoruz. Hindistanlı bir firmayla hem Türkiye piyasası, hem de dış pazarlar için işbirliği yapıyoruz. Belki birlikte Amerika’ya açılır, yeni ilaçlar geliştiririz. Stratejik ortaklıklara önem veriyoruz.

ERMAN ATASOY

Abdi İbrahim İlaç Genel Müdürü Erman Atasoy, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik/Matematik Bölümü ve İşletme İktisadı Enstitüsü mezunu. 1968 yılında Sandoz’da çalışma hayatına başladı. İsviçre ve Hindistan’a çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 1989’dan itibaren önce Sandoz, sonra Novartis’in Genel Müdürlüğünü yürüttü. 2001’de emekli oldu, 2002 Mayıs ayından itibaren de Abdi İbrahim İlaç’ta Genel Müdür ve Murahhas Aza’lık görevlerini üstlendi.

2005’te başladıklarımızı 2006 yılında bitireceğiz

Geçen yılki yatırımınız ne kadardı? 2006 planınız nedir?

- 2005’te toplam 28.5 milyon dolarlık yatırım yaptık. 2006’da başladığımız bu yatırımlarımızı bitirmek istiyoruz. Fabrikamızı genişletiyoruz. Yeni bir merkez bina inşa ediyoruz. Beş ayrı binadaki birimlerimizi tek çatı altına toplayacağız. Geçen yıl sadece Ar-Ge’ye 11 milyon dolarlık yatırım yaptık. Bu yatırım yeni bir molekül bulunması değil, formül geliştirme üzerine.

Daha çok hangi hastalıklara karşı ilaçlarınız var?

- Ağrı kesiciler, romatizma, kalp, göz ilaçları, kan ürünleri, dermatoloji ürünleri gibi yaygın bir alandayız.

2006 ciro hedefimiz 800 milyon dolar

2005 cironuz neydi, 2006 beklentiniz nedir?

- 2004’de 400 milyon dolar olan ciromuz, 2005 yılında yüzde 43.8 büyüyerek, 575 milyon dolara çıktı. Bu yıl sonunda 750-800 milyon dolar olur diye tahmin ediyoruz. Ciromuz, 2004’de 400 milyon dolardı. Yüzde 43’e yakın büyüdük. 2005 ciromuzun henüz sadece 16 milyon dolarlık bölümü yurtdışından.
Yazının Devamını Oku

Havalimanında gözünü Hindistan’a dikti 5 yıldızlı otelle KKTC’de turizme soyundu

3 Nisan 2006
YER hizmetlerinin yanı sıra, fast food, güvenlik, turizm, terminal işletmeciliği, kargo gibi alanlarda faaliyet gösteren Çelebi Holding, KKTC’de 40 milyon dolarlık yatırımla otel inşa edecek.  Hindistan’daki havalimanı ve terminal ihalelerini izlediklerini belirten Çelebi Holding Başkanı Can Çelebioğlu ve Başkan Vekili Canan Çelebioğlu, bu ihaleler içinde uygun bulduklarına talip olacaklarını açıkladı.

YER hizmetleri sektöründen doğan Çelebi Holding, son yıllarda farklı alanlarda da kendisinden söz ettirmeye başladı. Antalya Terminal 2’nin ihalesini alan Çelebi, yurt içinde Bodrum, Sabiha Gökçen ve liman ihalelerini beklerken, yurt dışında da gözünü öncelikle Hindistan’a çevirdi. Çelebi Holding, bir yandan da Girne’de 40 milyon dolar yatırımla inşa edeceği 5 yıldızlı otelle turizm sektörüne de girmeye hazırlanıyor. Babaları Ali Cavit Çelebioğlu’nun vefatı üzerine aile şirketi Çelebi Hava Servisi’nin başına çok genç yaşta geçmek zorunda kalan iki kardeş, grubu, yer hizmetlerinin yanı sıra, fast food, güvenlik, turizm, terminal ve havalimanı işletmeciliği, kargo gibi alanlarla daha da büyütüyor. Çelebi Holding Yönetim Kurulu Başkanı Can Çelebioğlu ve Başkan Vekili Canan Çelebioğlu ile havacılık sektörünü, yer hizmetlerinin yanı sıra holdingin önümüzdeki yıllara ilişkin yeni yatırımlarını ve hedeflerini konuştuk.

Yer hizmetleri sektörü 2005 yılını nasıl geçirmişti?

- 2005, Çelebi Holding açısından son derece başarılı geçti. 2005 ciromuz 150 milyon dolar oldu. 2004 sonunda başlayan iç hatların yeniden yapılandırılması, yer hizmetleri sektörüne ciddi katkılarda bulundu. 2004’ü 70 bin uçakla kapatmışken, 2005’i 95 bin uçakla tamamladık. İç hatlarda 2006’da da yüzde 15 büyüme bekliyoruz. Dış hatlarda da 2005’te yüzde 22 büyüdük.

İç hatlardaki bu ciddi büyüme neden kaynaklandı?

- THY, geçmişte bir takım hizmetleri taşeronlardan alıyordu ama kendi yer hizmetlerini kendisi veriyordu. 2005 sonunda THY yer hizmetlerini tamamen üçüncü şahıslara taşere etme kararı aldı. Biz hem 2004, hem 2005’te bu ihalelere katıldık. İlk ihalede 7 istasyon almıştık. Bunlar pazarın yüzde 10’u kadardı. İkinci ihale İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Adana istasyonlarını içeriyordu. THY’nin uçuş sayısının yüzde 90’ını oluşturuyordu. İstanbul’u rakibimiz Havaş, kalan dört istasyonu da biz aldık. Verdiğimiz hizmetin aynı kaldığını kabul etsek bile bunu potansiyelin dörtte biri görüyoruz. Bunun üç katına çıkmasını hedefliyoruz.

Türkiye’de beklediğiniz başka terminal işi var mı?

- Şu anda herkesin heyecanla beklediği Bodrum terminal yatırımı var. İhalenin her an çıkmasını bekliyoruz. Daha fazla gecikilmesi Bodrum gibi bir yer için uygun düşmeyecektir. Bu yıl içinde mutlaka yapılması gereken bir ihale diye bakıyoruz. En iddialı adaylardan biriyiz. İkinci ihale beklentimiz Sabiha Gökçen Havalimanı. Son zamanlarda çok popüler hale geldi ve kapasite açısından sıkıntıya girdi. Özelleştirilmesi gerektiğine inanılıyor. Şu anda ihale için çalışmalar yapılıyor.

ANTALYA 1’İ DE İSTİYORUZ

Süresi 2007’de bitecek olan Antalya 1 Terminali’ne de talip olacak mısınız?

-
Antalya 1 Terminali’nin süresi Eylül 2007’de bitiyor. Bu terminalin ihalesinin en geç bu yıl sonunda yapılması gerekiyor. Antalya Terminal 2’yi işleten bir firma olarak Antalya 1’i de almak istiyoruz. Hırslı olacak firmalardan biriyiz.

Yurtdışında ilgilendiğiniz havalimanı projeleri var mı?

- Yurtdışında öncelikle Hindistan’a ciddi olarak bakıyoruz. Şu anda dünyada en hızlı büyüyen iki ülkeden biri Çin, diğeri Hindistan. Çin’e göre Hindistan bize daha kolay geldi, ama aslında hiç kolay değil. Hindistan’da özelleşecek 65 havalimanı ya da terminal var. Antalya’ya eşdeğer olabilen havalimanları veya terminallerle ilgileniyoruz. Yeni Delhi, Bombay gibi havalimanlarından çok, işçi ve turist trafiğinin ciddi dönemlerde arttığı daha charter ağırlıklı büyüyen havalimanları ve terminalleri düşünüyoruz.

Hindistan dışında düşündüğünüz ülkeler hangileri?

- Macaristan’da yer hizmetleriyle ilgileniyoruz. Kuzey Afrika’da Cezayir ve Tunus ilginç gözüküyor. Balkanlar’da Bulgaristan, Makedonya, Romanya ve Sırbistan gibi ülkeler de ilgi alanımızda.

GİRNE’YE 40 MİLYON DOLAR

Yeni sektöre girmeyi planlıyor musunuz?


- Turizm sektörü, içinde olduğumuz ancak otelcilik bacağına girmediğimiz bir alandı bugüne kadar. Holdingin yeni stratejilerinden biri turizm alanında da genişlemek. KKTC’de Girne’de 35-40 milyon dolarlık bir yatırımla, 700 yataklı, 5 yıldızlı bir otel projemiz var. Hedefimiz 2007’de inşaata başlayıp, 2008 sezonuna yetiştirmek.

Liman özelleştirmelerine yabancı ortakla gireceğiz

Liman özelleştirmelerine ilginiz devam ediyor mu?

- İstanbul’da Haydarpaşa, İzmir’de İzmir Limanı belki Derince Limanı başta olmak üzere Devlet Demir Yolları’nın işlettiği limanların özelleştirme kapsamında ihale edilmesi bekleniyor. Bu özelleştirmelerle ilgileniyoruz. Liman işletmeciliğinde mutlaka bir yabancı ortakla birlikte hareket edeceğiz. Görüştüğümüz iki yabancı gruptan biriyle önümüzdeki hafta içinde bu konudaki anlaşmayı imzalayacağımızı tahmin ediyoruz.

Türkiye’ye uçan kargo uçak sayısı artıyor

Antrepo yatırımına neden gerek duydunuz?

- İlk antrepomuzu 2003’de, ikincisini geçen ay açtık. İlk antrepomuza 4 milyon dolar, ilave ikincisine 1.5 milyon dolar yatırım yaptık. Türkiye’ye uçan kargo uçak sayısında ciddi bir artış var. Dünyadaki genel havacılık gelişimine baktığınızda, yolcu uçağında ortalama yüzde 5-6 büyüme görülürken, kargoda yüzde 12-13 büyüme görüyorsunuz. Bu büyüme Türkiye’de yüzde 20 oldu.

Çelebi Hava Servisi’nin % 6’sını yabancılara sattık

Çelebi Hava Servisi’nde yabancılara neden hisse satışı yaptınız?

- Borsada hissemizin gösterdiği performansın belli bir derinlik ve işlem hacmiyle ilgili sıkıntısından kaynaklanan bir satıştı. Şirket planlarımızı yabancı yatırımcı fonlarla paylaştıktan sonra ciddi talep geldi. Bunu borsadan satın alma şansları yoktu. Direkt ortaklar olarak hisse satışı yapar mısınız diye talep geldi. Yüzde 6’yı, 10 yabancı fona değişik oranlarda sattık.

CAN ÇELEBİOĞLU

Çelebi Holding Yönetim Kurulu Başkanı Can Çelebioğlu, 1963 doğumlu. Boğaziçi Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu. 1982 yılında babası Ali Cavit Çelebioğlu’nun vefatı üzerine 19 yaşında Çelebi Hava Servisi’nin Yönetim Kurulu Başkanı oldu. 1996’ya kadar Çelebi Hava Servisi Genel Müdürlüğü’nü de yürüttü. 1996’dan beri Çelebi Holding, 2004’den beri de Çelebi IC Terminal Yatırım ve İşletme Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı birlikte yürütüyor.

CANAN ÇELEBİOĞLU

Çelebi Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Canan Çelebioğlu, 1966 doğumlu. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu. 1982 yılında babası Ali Cavit Çelebioğlu’nun vefatı üzerine 16 yaşındayken, ağabeyi Can Çelebioğlu ile birlikte Çelebi Hava Servisi’nin yönetimini üstlendi.
Yazının Devamını Oku

Türkiye’nin enerji oyununda ’seyirci kalma’ şansı yok

27 Mart 2006
SABANCI Holding Lastik, Takviye Malzemeleri ve Otomotiv Grubu Başkanı Turgut Uzer, Türkiye’nin enerji üzerinde oynanan oyunlara seyirci kalamayacağına dikkat çekti. Uzer, "Türkiye’nin ’millet oynasın, kozlarını paylaşsın, biz seyredelim, sonra hamlemizi yapalım’ deme şansı yok. İster istemez bir oyuncu" dedi.

SABANCI Holding Lastik, Takviye Malzemeleri ve Otomotiv Grubu Başkanı Turgut Uzer, Türkiye’nin jeopolitik konumu nedeniyle enerji üzerinde oynanan oyunlara seyirci kalamayacağına dikkat çekerek, "Türkiye’nin ’millet oynasın, kozlarını paylaşsın, biz seyredelim, sonra hamlemizi yapalım’ deme şansı yok. İster istemez bir oyuncu" yorumunu yapıyor. Bu yıl kış aylarının çok sert geçmesi nedeniyle yaşanan enerji krizinden Türkiye’deki sanayi kuruluşlarının büyük bölümünün etkilendiğini hatırlatan Turgut Uzer, "Bu kış doğalgazın sağlanabilirliği yüzünden büyük heyecanlar geçirdik. Doğalgazı yokken Türkiye’nin elektrik üretiminin yüzde 44’ünün doğalgaz bağımlı olması bence yanlış" uyarısında bulunuyor.

Turgut Uzer, enerji üretimi konusunda bu eleştirileri dile getirirken, kendi sorumlu olduğu Sabancı Holding şirketleri Kordsa International, Temsa, Toyotasa, Brisa ve Beksa’nın toplam 2 milyar dolar olan cirolarını önümüzdeki 5 yıl içinde üçe katlamayı hedefliyor. Uzer, Kordsa International ile Uzakdoğu’da 3-4 noktada birden yatırıma hazırlandıklarını belirtirken, Temsa hafif kamyon üretimine soyunacaklarını ve Komatsu iş makinaları üretimine de yakında yeniden başlama niyetinde olduklarının mesajını veriyor.

Sabancı Holding Lastik, Takviye Malzemeleri ve Otomotiv Grubu Başkanı Turgut Uzer ile Türkiye’de sanayinin en büyük sorunları arasında başı çeken enerjinin yanısıra sorumluluğundaki dev şirketlerin geleceğe dönük hedeflerini ve yatırım planlarını konuştuk.

DOĞALGAZA BAĞIMLILIK YANLIŞ

Enerjide son zamanlarda yaşanan sıkıntıları nasıl değerlendiriyorsunuz?


- Üretimimizin büyük bölümü İzmit’te Kentsa’da. Kendi çevrim santralımızda elektrik üretiyoruz. Ürettiğimiz elektrik çok pahalı. Ama doğalgaz da dışa bağımlı. Bu kış doğalgaz hem pahalı hale geldi, hem de sağlanabilirliği konusunda da büyük heyecanlar geçirdik. Türkiye’nin elektrik üretiminin yüzde 44’ünün doğalgaz bağımlı olması bence yanlış var. Çünkü bizim doğalgazımız yok. Sabancı olarak her durumda birden fazla planımız var. Enerji kaynaklarımızı esnek şekilde değiştirerek bu kışı üretimimizi kısmadan geçirdik. Ama herkes bizim kadar seçenek yaratacak imkana sahip olamayabilir.

Dünyada 2005 yılının nasıl geçtiğini düşünüyorsunuz?

- ABD’nin sivrildiği, Avrupa Birliği’nin kendi tanımını geliştirme konusunda gayret sarfettiği, Çin’in de büyümesinin çok öne çıktığı bir yıl oldu. Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgede 2005 siyasal anlamda son derece hareketli geçti. Bu hareketlilikte enerjinin çok büyük rolü olduğunu düşünüyorum. Türkiye, enerji büyük oyununda seyirci kalma şansı olan jeopolitik bir konumda değil. ’Millet oynasın, kozlarını paylaşsın, biz seyredelim, sonra hamlemizi yapalım’ deme şansı yok. Türkiye ister istemez bir oyuncu. Oyunda ne kadar etkili olacağını zaman gösterecek.

Sizin sorumluluğunuzdaki Sabancı Lastik, Takviye Malzemeleri ve Otomotiv Grubu için 2005 nasıl geçti?

- Bizim kısaca LTMOG dediğimiz Lastik, Takviye Malzemeleri ve Otomotiv Grubu, Sabancı Grubu’nun en büyük gruplarından biri. Grubun içinde Kordsa, Temsa, Toyotasa, Brisa, Beksa yer alıyor. Bu şirketlerin toplam cirosu 2005 yılında 2 milyar doları geçti. Bu rakamı, 5 yılda 3 misline katlayarak 6 milyar doları görebileceğimizi düşünüyoruz.

Epey iddialı bir rakam değil mi?

- 2005 yılı içinde ’SA 15+’ diye bir süreçten geçtik. ’SA 15+’ Sabancı Grubu’nun 2015 yılı ve sonrası demek. Bu süreçte, grubun 2015 yılı ve sonrası vizyonu, misyonu ve stratejisini tespit etmek için Sabancı Üniversitesi’ne haftalarca kapandık ve 10 sene sonrasını çizmeye çalıştık. Burada bizim LTMOG’a yansıyanları gördük. Bu epey iddialı gibi görünüyor, ama havadan gelme bir rakam değil.

Bu kadar hızlı nasıl büyüyeceksiniz?

- Bu tarzdaki büyümeyi tamamen organik, şirketlerin yavaş yavaş gelişimiyle yapmak zaten mümkün değil. Biz inorganik şirket satın almalarıyla, yeni pazarlara, yeni ürünlere gireceğiz. Kordsa International ve Temsa da inorganik olarak çok daha fazla büyüyeceğiz.

CİROMUZU 5 YILDA ÜÇE KATLAYACAĞIZ

Kordsa’nın önümüzdeki 5 yılını nasıl görüyorsunuz?


- Kordsa, kendi başına bir dev zaten. 2005 yılında 600 milyon dolar ciro yaptık. Kordsa International’in cirosunu 5 yıl içinde 2-2.5 milyar dolar ciroya yükseltebileceğimizi planlıyoruz. Geçen yıl DuPont’un yüzde 50 hissesini Sabancı Grubu satın alınca, şirket yüzde 100 Sabancı oldu. Kordsa International’in şu anda 9 fabrikası var. 2005 yılının son çeyreğine kadar endüstriyel naylon üretiminde yüzde 20’lik payla dünya lideri. Hem naylon, hem polyester konusunda faaliyet gösteren uluslararası bir şirket. Uzakdoğu’da şu anda bir üretimimiz yok, ama onun haricinde dünyanın bütün bölgelerinde hem naylon, hem polyester endüstriyel kord bezi ve iplik üretiyoruz. Bu bizi çok kuvvetli hale getirdi.

Uzakdoğu’ya açılma kararınızda DuPont’la ortaklığınızın sona ermesi etkili oldu mu?

- Uzakdoğu’ya gitmeye niyetliyiz. Burası çok büyük ve hızlı büyüyen bir pazar. Dupont, yıllar önce stratejik olarak naylon işinden çıkmaya karar vermişti. Bu ortakla yeni pazara açılmak zor oluyordu. Onun için ortağın hissesini satın aldıktan sonra hareketlendik. Uzakdoğu’ya yönelmenin yanında ürün olarak da polyester daha fazla ağırlık kazanacak.

Uzakdoğu’da düşündüğünüz ülkeler hangileri?

- Üzerinde çalıştığımız 3-4 dosya var. Bunların her birini belli bir olgunluğa getirme çabasındayız. Uzakdoğu’ya tek kanaldan değil, birkaç kanaldan birden gireceğiz. Çin’e, Endonezya’ya çok belirgin şekilde birkaç yere birden bakıyoruz. Bizim Çin’e yapacağımız yatırım o bölgeye seslenecek.

Burada nasıl bir yatırım stratejisi izleyeceksiniz?

- Sıfırdan kurma projesi de var, piyasaya girişimizi hızlandırma anlamında tesis satın alma projesi de var. Bazen tesisleri satın alma şeklinde girip, yanında sıfırdan faaliyetlerimiz de olacak. Sadece sıfırdan üretimle girmek istersek epey zaman kaybı olur. Biz artık bu konuda daha fazla zaman kaybetmek istemiyoruz.

Temsa hafif kamyondan sonra ağır kamyon da üretecek

Temsa’da neler planlıyorsunuz?

- Adana’da Temsa markasıyla otobüs üretiyoruz. Hafif kamyon yapıyoruz, Mitsubishi araç satıyoruz, forklift ve yol araçları distribütörlüğünü dü yürütüyoruz. Oradaki büyüme platformumuzun esası ticari araçlar üstüne. Temsa Avrupa’da otobüs pazarında yüzde 4 gibi iyi bir paya sahip. Önümüzdeki 5 yılda Temsa markalı otobüslerin Avrupa otobüs pazarında yüzde 10 pazar payı alabileceğini düşünüyoruz. Temsa’nın cirosunu da 5 yıl içinde 600 milyon dolardan 2 milyar doların üzerine çıkarabileceğimizi planlıyoruz. Temsa için 2006-2007 çok hareketli geçecek.

Üretim yelpazesini genişletecek misiniz?

- Şu anda hafif kamyon üretiyoruz, ağır kamyona da girme niyetimiz var. Batı Avrupa artık ticari araç üretiminden çekiliyor. Bu noktada Orta ve Doğu Avrupa, Uzakdoğu ve Türkiye öne çıkıyor. Türkiye en şanslı ülkelerden biri. Çünkü tedarikçi altyapısı çok kuvvetli ve giderek de gelişiyor.

Komatsu iş makinelerini yeniden Türkiye’de üretme ihtimalimiz var

İş makineleri üretimine nasıl bakıyorsunuz?

- Türkiye’de inşaat işi 1999’dan sonra o kadar durdu ki, bütün işler bir şekilde pasifleşti. Eskiden Komatsu Adana’da üretiliyordu. Sonradan distribütörlüğe döndü. Şimdi yeniden işler açıldı, ama bu işlerin yeniden yapılanması zaman alıyor. Tekrar üretime dönme planımız var bu konuda konuşuyoruz. İş makinalarında yeniden üretime girme ihtimalimiz var. Böyle olursa sıfırdan yeni yatırım gerekecek. Eskiden kalanlar sadece ilişkiler.

Toyota’yı 5 yılda ikiye katlayacağız

Toyotasa için ne planlıyorsunuz?

- Toyotasa da üretimden çıktık. Türkiye’deki satış ve pazarlamayı yapıyoruz. 500 milyon dolar ciromuz var. Toyota ile Türkiye’de iç pazardaki pazar payımızı artırabileceğimizi düşünüyoruz. Geçen yıl dizel araçları da devreye soktuk. Ciromuzu büyütmeye devam edeceğiz. Önümüzdeki 5 yılda 500 milyon dolardan 1 milyar dolara gelebileceğimizi düşünüyoruz.

Beksa’da hedefler ne?

- Beksa biraz daha bölgesel bir şirket. Türkiye ve çevresindeki ülkelere yönelik. Onun büyüme potansiyeli önümüzdeki 5 yılda 300 milyon dolara varabilir. Şu andaki cirosu 100 milyon dolar.

Lassa markasını daha geniş bir coğrafyaya tanıtacağız

Brisa için neler öngörüyorsunuz?

- Brisa’da da büyüme devam edecek. Lassa markası, çok büyük bir bölgeye satılan Avrupa’da ve Ortadoğu’da çok bilinen bir marka. Lassa markasını daha da geniş bir coğrafyaya tanıtmak istiyoruz. Hem iç pazar, hem de dış pazarlardaki gelişmeyle yavaş yavaş buradaki ciroyu 1 milyar dolara götürebileceğimizi düşünüyoruz. Lassa’nın cirosu şu anda 400 milyon dolar. Tahminimce 1 milyar dolara 5 yıldan önce çıkarız.

TURGUT UZER

Sabancı Holding Lastik, Takviye Malzemeleri ve Otomotiv Grubu Başkanı Turgut Uzer, 1954 Ankara doğumlu. ODTÜ Endüstri Mühendisliği mezunu. 1981’de Lassa’da çalışmaya başladı. 1987’de Sabancı’nın Belçikalı Bekaert ile ortak kurduğu Beksa’nın Üretim Müdürlüğü’ne getirildi. 1992’de Bekaert’in Belçika’daki merkezinde Proses Geliştirme Müdürü, 1994’te Beksa İşletmeler Müdürü oldu. 1998’de Beksa Genel Müdürlüğü’ne getirilmiş. Haziran 2004’de Lastik ve Takviye Malzemeleri Grup Başkanlığı’na atandı. Eylül 2004’te Otomotiv Grubu ile Lastik ve Takviye Malzemeleri Grubu birleştirildi.
Yazının Devamını Oku

Vergi ve değerli TL Türkiye’ye yatırım yapanı cezalandırıyor

20 Mart 2006
GEÇEN yıl Türkiye’deki iki fabrikasında toplam 14 bin ticari araç üreten Mercedes-Benz Türk’ün yeni CEO’su Jürgen Ziegler, Türkiye’de otomotiv sektörünün üzerindeki vergi yükünün ağırlığından ve Türk parasının değer kazanmasından yakınıyor. Jürgen Ziegler, Türkiye’yi bir üretim üssü olarak görerek yatırım yapan üreticilerin cezalandırıldığını öne sürerek, devletin destek olması gerektiğini söylüyor.

MERCEDES-BENZ Türk’ün CEO’luk koltuğuna 6 ay önce oturan Alman Jürgen Ziegler, Türkiye’nin kamyon ve otobüs üretimindeki rolünün giderek önem kazandığını belirterek, "Hem kamyonda hem otobüste bazı modeller artık sadece Türkiye’de üretiliyor, dünyaya satılıyor" dedi. Türkiye’de üretim yapan, ürettiğini de dünyaya ihraç eden üreticilere devletin de destek olması gerektiğini söyleyen Jürgen Ziegler, "ÖTV sektörün üzerindeki yüklerden biri. Döviz kurları da son dönemlerde bize ağır yük getiriyor. Yatırım yapan şirketlerin bu şekilde cezalandırılmaması gerekiyor" diye konuştu.

2005 yılında toplam 14 bin araç üreten, otobüste 70, kamyonda 40 ülkeye ihracat yapan Mercedes-Benz Türk’ün yeni CEO’suyla Türk otomotiv sektörünü ve Mercedes-Benz’in hedeflerini konuştuk.

Otomotiv sektöründe uygulanan vergileri nasıl buluyorsunuz?

- Otomobilde biz lüks segmentte araçlar sunuyoruz. Büyük motor hacmine sahip araçlarımız en üst düzeyde vergi seviyesinde. Bu da Türkiye’de fiyatlarımızı Avrupa’nın iki misline çıkarıyor ve Türkiye’deki satışımızı sınırlıyor. Türkiye’yi bir üretim merkezi olarak gören otomobil üreticileri Türkiye’ye yatırım yapıyorlar. Devletin de belli noktalarda özellikle ihracat yapan üreticilere destek olması gerekiyor. Son dönemlerde döviz kurlarında yaşadığımız sorunlar da bize ağır bir yük getiriyor. Yatırım yapan şirketlerin bu şekilde cezalandırılmaması gerekiyor.

Türkiye’de üretim yapmanın önemi nedir sizin için?

- Aksaray’daki kamyon ve Hoşdere’deki otobüs fabrikalarımızda iç pazardaki ve ihracattaki iniş çıkışlara uyum sağlayabilecek konuma geldik. Pazardaki daralma ya da genişlemeye anında uyum sağlayabiliyoruz. Türkiye bir üretim noktasının başarılı olabilmesi için gereken faktörlere sahip. Bu birinci faktör. Ücretlerin de Batı Avrupa ile rekabet edecek düzeyde olması lazım ama artık Asya ülkeleriyle de rekabet edebilecek seviyede olması önemli. Bir önemli konu da Türkiye’nin istikrarı ve döviz kurlarıÖ Türk parasının 2005’ten bu yana yüzde 13 değer kazanması ihracatta herkesin başını ağrıtıyor.

Dünyada otomotiv sektöründeki üretimde Türkiye’nin rolü nedir?

-
Daimler Chrysler, bizim yüzde 67 hissedarımız. Hem otobüs hem kamyonda Daimler Chrysler’in Avrupa’daki üretim ağı içinde Türkiye olarak bizim ağırlığımız giderek artıyor. Biz bu üretim ağının bir parçası haline geldik. En güncel teknolojileri alıp Türkiye’de uygulayabiliyoruz. Diğer fabrikalarla birbirimizi tamamlıyoruz. İhracat potansiyelimiz olağanüstü yüksek. Batı Avrupa’da satışa sunulan araçları Türkiye’den gönderiyoruz. Mercedes-Benz için Türkiye’de üretim yapmanın önemi giderek daha da artacak.

Türk otomotiv yan sanayi istediğiniz noktada mı?

- Bugün Türkiye’de otomotiv yan sanayi çok hızlı ve çok iyi gelişiyor. Yaklaşık 700 şirket, 200 bin çalışanı var sektörde. Sektörün kalitesi de giderek artıyor. Yurt dışındaki şirketlerle işbirlikleri bilgi alışverişi çoğalıyor. B uda gelecekte bize güç katacak. Yerlilik oranlarımız gelecekte daha da artacak.

Üretimde şu anda yerlilik oranınız nedir?

- Kamyonda yerlilik oranımız yüzde 40, otobüste yüzde 60. Motor ve şanzımanları Almanya’dan komple ithal ediyoruz.

Yeni yatırımlara devam edilecek mi?

- 40 yıldır Türkiye’deyiz. Kuruluşumuzdan bugüne kadar 500 milyon dolarlık yatırım yaptık Türkiye’ye. Bu yıl otobüs fabrikasını geliştiriyoruz. Yeni merkezimizi inşa ediyoruz. Aksaray’daki kamyon fabrikamızda ek yatırımlar yapıyoruz. Bu yıl 30-35 milyon Euro yeni yatırım var. 2005’te 50 milyon Euro yatırım yaptık.

240 bin Euro’luk otobüsten 550 adet satıldı

Yeni şehirlerarası otobüsün üretimi için neden Türkiye seçildi?

- Yeni şehirlerarası otobüsümüz Travego, sadece Türkiye’de üretilerek, buradan tüm dünyaya, ağırlıklı Avrupa’ya satılacak. Bu hem Türkiye, hem de şirketimiz açısından çok önemli bir gelişme.

Bugüne kadar kaç Travego sattınız?

- Travego’yu 2005 yılı başında tanıttık ve 550 araç sattık. Bu lüks otobüsün fiyatı 240 bin Euro. Önceki modellere göre yüzde 15 pahalı, ama çok daha farklı özellikleri var.

İnşaat canlandı kamyonda üretim rekoru kırıldı

Kamyon üretiminde istediğiniz gelişmeler oldu mu?

- 2005’te Aksaray’daki kamyon fabrikasında sadece Türkiye’de üretilen belirli modelleri devreye soktuk. Bu ürünler hem Türkiye pazarına veriliyor, hem de sadece sadece Türkiye’de üretilerek Batı Avrupa ülkelerine ihraç ediliyor. Kamyonda bu yıl 11 bin 600 adetle rekor üretim yaptık. 2005’te Aksaray’dan 3 bin 500 kamyon ihraç ettik. Türkiye’de inşaat sektörü için ürettiğimiz araçlara çok yoğun bir talep yaşanıyor. İnşaattaki canlanmanın yanı sıra araçlarımızın müşterilerimizin beklentilerine yüzde yüz cevap vermesi de bu talebi etkiledi.

Pazardaki payımız otobüste yüzde 60, kamyonda yüzde 22

Mercedes-Benz Türk, 2005’i nasıl geçirdi?

- 2005 yılı çok iyi bir yıl oldu bizim için. İki ana grubumuz var, otobüs ve kamyon. Otobüste yüzde 60 pazar payı ile liderliğimizi sürdürdük. Kamyonda da yüzde 22 pazar payı ile liderliğimizi ortaya koyduk. Ayrıca Mercedes-Benz ve Chrysler binek otomobil ve hafif ticari araç da ithal ediyoruz. Bu ürün gruplarında ÖTV uygulamasındaki bazı aksaklıklara rağmen iyi bir netice elde ettik.

2005’te Türkiye’de toplam 14 bin araç ürettik

Türkiye’deki tesislerinizde ne kadar araç ürettiniz?

- 2005 yılında toplam 14 bin araç ürettik. Bunun 2400’ü otobüs, 11 bin 600’ü de kamyon. Ürettiğimiz kamyon ve otobüslerin üçte ikisini ihraç ettik. İthal ettiğimiz araçlarla birlikte toplam 25 bin 700 aracı pazara verdik. Otobüste 70, kamyonda 40 ülkeye ihracat yapıyoruz. 2005’de toplam 381 milyon Euro ihracat yapıldı.

Kamyon ve otobüste Türkiye pazarının potansiyeli nasıl?

- Her ikisi için de büyüme potansiyeli çok yüksek. Hem nüfus, hem ihracat artıyor. Türkiye için pazar doymuş değil, ticari araçlarda çok yüksek bir potansiyel var.

Travego’da her ay yeni bir model çıkaracağız

2006 yılına ilişkin hedefleriniz neler?

- Kamyon ve otobüste yurtiçi pazarında sahip olduğumuz yüksek pazar payını korumaya, hatta artırmaya odaklanacağız. Ayrıca dünya için sadece Türkiye’de üretilen yeni şehirlerarası otobüsümüz Travego’nun 12 farklı tipini satışa sunacağız. Bu da her ay yeni bir model demek. 2006-2007 yılları boyunca hem otobüste, hem kamyonda yeni ürünler sunacağız. Travego, Mercedes otobüsü yelpazesinin en tepesindeki araç. Başka ülkelerde lüks kategoride üretim oluyordu ama artık yok sadece sadece Türkiye’de biz üretiyoruz.

JUERGEN ZIEGLER

Mercedes-Benz Türk A.Ş. CEO’su Jürgen Ziegler, 1959 Almanya doğumlu. 1975-1978 arasında Mercedes-Benz AG’de ticari eğitim aldı. 1981-1985 arasında Rendsburg’daki Ekonomi Yüksek Okulu’nda ekonomi ve işletme dalında lisans yaptı. 1980-/1994 arasında Mercedes-Benz AG Sindelfingen’de çeşitli kademelerde çalıştı. 1995-2002 arasında Hindistan’da sırasıyla finans kontrolünden sorumlu olarak genel müdür, başkan yardımcılığı, servis başkan yardımcılığı ve CEO’luk görevlerini yürüttü. DaimlerChrysler AG Stuttgart’ta 2002-2005 arasında Kurumsal Strateji Direktörü olarak çalıştı. 2005’te Pekin’de Beijing Benz-DaimlerChrysler Automotive’in CEO’su olarak görev aldı. Ekim 2005’te Mercedes-Benz Türk A.Ş.’nin CEO’luğuna atandı.
Yazının Devamını Oku

New York’a yerleştik, dünya çapında otel zinciri olacağız

13 Mart 2006
THE Marmara Hotels Yönetim Kurulu Üyesi Kağan Gürsel, "New York’taki otelimiz de dahil, bugün 9 otele sahibiz. New York’ta ve özellikle komşu başkentlerde otel zinciri haline gelmek istiyoruz. Bugüne kadar hep mülkümüz olan otelleri işletiyorduk, şimdi işletmeciliğe de sıcak bakıyoruz. 10 yılda 40 otele ulaşmayı hedefliyoruz" dedi. İNŞAAT ve turizm sektöründe faaliyet gösteren Kiska’nın patronu Oğuz Gürsel’in oğlu Kağan Gürsel, ikinci kuşak yönetici olarak kızkardeşleri Bike ve Ardıç Gürsel ile birlikte grubun turizm yatırımlarının başında. The Marmara Hotels Yönetim Kurulu Üyesi Kağan Gürsel, Türkiye’de ve dünyada yapacakları otel yatırımlarının önümüzdeki yıllarda hızlanarak süreceği mesajını veriyor. Kağan Gürsel, 9 tesisli bir turizm zincirine dönüşen The Marmara Hotels’in, önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin önemli sanayi şehirlerinde, dünya başkentlerinde ve New York’ta farklı konseptlerde otel zincirleri kurmak istediğini söylüyor. 2005’te otellerinde 250 bin konuğu ağırlayan Kağan Gürsel ile turizm sektörünün yanısıra, The Marmara Hotels’in bugününü ve geleceğe dönük yatırım planlarını konuştuk.

Otel işletmeciliğine nasıl girmiştiniz?

- Ana şirketimiz Kiska, inşaat şirketi. 1984’te İstanbul Turizm ve Otelciliği satın aldık. O zaman adı Etap Marmara’ydı. İşletmeci şirketi izlemek üzere mal sahibi şirket olarak çalışıyorduk. Önemli bir yatırım yapmıştık ve işletmeci firmanın elinde olmak bizi rahatsız etti. 3-4 yıl içinde işletmeci firmadan ayrılıp oteli kendimiz işletmeye başladık.

Son birkaç yıldır neden hızlı büyüdünüz?

- Bodrum’u yapma kararı almamız 1995’teydi. 1999’da bitirdik. Sonra uzun zaman durduk. Ardından Antalya ve Pera geldi. İstanbul’da üç apart otelimiz var. Amerika’daki otelle birlikte toplam 9 turizm ünitesine ulaştık. Bugün 9 ünitedeki toplam oda sayısı 1153, yatak kapasitesi 2 bin 144.

Büyürken nasıl bir strateji izleyeceksiniz?

- Biz şehir otelcisiyiz. Yine şehir otelciliğinde büyüyeceğiz. Ekonomisi canlanmaya başlayan Kayseri, Konya, Gaziantep ya da turizmi canlı Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin gibi şehirleri düşünüyoruz. Diğer büyüme projemiz de etrafımızdaki başkentlerde yine bir otel zinciri istiyoruz. Özellikle Türk işadamlarının sürekli gittiği başkentler olabilir. Türk Cumhuriyetleri, Ukrayna, Bulgaristan, Romanya başkentlerine bakıyoruz. ABD’de sadece New York’ta zincir olmak istiyoruz.

Büyürken otellerinizin mülkü sizin mi olacak?

- Genişlemek için birkaç projemiz var. Türkiye genelinde de bir zincire dönüşmeyi planlıyoruz. Biz şimdiye kadar hem mal sahibi hem de işletmecisi olduk. Aslında büyümek için her seferinde bu kadar büyük yatırım yapmak doğru değil. Bu yüzden artık işletmeci olarak da büyümeyi düşünüyoruz.

Yeni otelleri kaç odalı düşünüyorsunuz?

- İstanbul dışındaki büyük şehirlerde 200 oda gibi düşünürüz, ama 100 odanın altına inmeyiz.

İstanbul’da yeni otel açacak mısınız?

- İstanbul’da da birkaç otelimiz daha olsun istiyoruz.

Toplam kaç otel planlıyorsunuz?

- İddialı bir hedefimiz var, ama henüz revize etmedik. Hayalimiz 10 yılda 40 otel olmak. Yeni yapılanmamızla bu planlarımızda ve stratejilerimizde de önemli değişiklikler gündeme gelebilir.

Yeni otellerinizde yatırım maliyeti ne olur?

- İstanbul dışında Türkiye’nin diğer şehirlerinde 200 odalı bir otel yatırımının ortalama 15-20 milyon dolar olacağını tahmin ediyoruz.

Yurtdışında yatırım için düğmeye basıldı mı?

- İnşaattan dolayı yurtdışında birçok şehirde bulunuyoruz, yatırım olanaklarına hep bakıyoruz. Yurtdışında otelcilikte büyüme hedefimiz var.

11 Eylül’de darbe yedik ama artık New York’ta iyiyiz

New York’taki oteliniz nasıl gidiyor, performansından memmun musunuz?

- The Marmara Manhattan, 10 yıldır New York’ta alıştığınız ev konforuyla hizmet sunuyor. 32 katlı ve 100 apartman dairesinden oluşuyor. Amerika’da inşaat işleri de yaptığımız için otel olarak da kolay yapılandık. Müşterilerimiz genellikle Türkiye’den gelenler ve ABD’li şirket çalışanları.

11 Eylül sizi nasıl etkiledi?

-
Amerika’da epey bir darbe yedik, ama artık toparlandık, iyi gidiyoruz. Burada da büyüme planlarımız var. Ama sadece New York’ta büyüyeceğiz. Şehrin birkaç değişik yerinde, aynı tarz birkaç otel daha düşünüyoruz.

New York’ta bugün yeni bir otel yatırımının tutarı nedir?

- New York’ta yeni otellerimizin yine mülkiyetimizde olsun isteriz. Sanırım The Marmara Manhattan gibi bir otel bugün 80-90 milyon dolara çıkar.

Esma Sultan Yalısı’nı iyi ki satın almışız

Esma Sultan Yalısı’ndaki catering işiniz nasıl gidiyor?

- Esma Sultan tarihi eser olduğu için orada herkes kiracı olduğumuzu sanıyor, ama mülkiyeti bizde. Orayı 1986’da Galatasaray Holding’den satın aldık. Esma Sultan’ı önce küçük bir otel yapacaktık, olmadı. Sonra catering işi gelişti tesadüfen ve iyi ki de öyle olmuş. İşler çok iyi gidiyor. Yazın düğün ve konser, kışın şirket toplantıları ağırlıklı oluyor. Kış aylarında da kullanabilmek için binanın içini camdan giydirdik, çok da hoş oldu. Tamamen yenileseydik bu hoşluğu kalmayabilirdi. Esma Sultan’ı farklı yapan harabe görüntüsü. Sadece İstanbul’da catering hizmeti veriyoruz.

İstanbul’da 5 yıldızlı otel sayısı talebin önünde gidiyor

İstanbul’da 5 yıldızlı yeni otellere ihtiyaç var mı?

- İstanbul’da 5 yıldızlı otel ve oda sayısı her zaman talebin önünde gidiyor. Halbuki olması gereken, arzın talebi takip etmesidir. Herkes ’Daha çok otel lazım’ diyor, ama şimdi değil, yanlış yapıyoruz. Daha çok otel, ancak talep geldikçe yapılmalı. O zaman fiyatlar çok daha yüksek olacak ve Türkiye odalarını çok daha pahalıya satabilecek. Şimdi talep arzın önünde olduğu için daha ucuza satıyor.

Babamız inşaata bakıyor, otelleri bize bıraktı

Otel zincirinin yönetiminde nasıl bir strateji izliyorsunuz?

- Turizmde zincir haline gelince daha düzenli bir organizasyona ihtiyaç duyduk. Turizmde düzenli ve organize olmak zorundasınız. Kurumsallaşmada buna ağırlık veriyoruz. Babam Oğuz Gürsel tamamen inşaat işine bakıyor, otelcilik açısından her şeyi bize bıraktı. Ben ve kız kardeşlerim Bike Gürsel ile Ardıç Gürsel The Marmara Hotels Yönetim Kurulu’ndayız. Ama önümüzdeki 3-4 ay içinde bağımsız bir yönetim kurulu oluşturmak üzere çalışıyoruz. Ardıç ve ben yürütmeyi de yapıyoruz. İleride biz de sadece Yönetim Kurulu’nda olacağız.

KAĞAN GÜRSEL

The Marmara Hotels Yönetim Kurulu Üyesi Kağan Gürsel, 1959 Yenişehir doğumlu. T.E.D Ankara Özel Lisesi’nin ardından ABD’deki Tampa Üniversitesi’nde işletme okudu. İş hayatına ailesine ait Kiska İnşaat ve The Marmara bünyesindeki birimlerde yöneticilik yaparak başladı. Halen, The Marmara Hotels Yönetim Kurulu Üyesi.
Yazının Devamını Oku

’Kayıtdışılık’ en büyük handikapımız

6 Mart 2006
Zorlu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu’nun kızı Şule Zorlu, kayıtdışılığın perakende sektörünü de çok zorladığını belirterek, "Sektör ciddi bir tehdit altında" dedi. Linens Pazarlama Genel Müdürü Şule Zorlu, 2006 yılında büyümeye devam edeceklerini, Türkiye ve çevre ülkelerde nüfusu 100 binin üzerindeki her yerde mağaza açmayı hedeflediklerini söyledi. TEKSTİL, dayanıklı tüketim, perakende, finans ve enerji sektörlerinde faaliyet gösteren Türkiye’nin en büyük gruplarından Zorlu Grubu’nda birinci ve ikinci kuşak birlikte yol alıyor. Zorlu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu’nun kızı Şule Zorlu, grubun ikinci kuşak yöneticisi olarak Linens Mağazaları’nın başında.

İş hayatına Amerika’da pazarlama alanında stajyer olarak başlayan Şule Zorlu, sektörün tüm zorluklarına rağmen Linens markasını Türkiye ve çevre ülkelerde ev tekstili konusunda bir numara yapmaya kararlı görünüyor. 2005 yılını 50 milyon dolar ciroyla tamamlayan Linens’in cirosunun 2006 sonunda yüzde 25 büyümesini hedeflediklerini söylüyor. Linens’in 20’si yurt dışında olmak üzere 124 olan mağaza sayısını da bu yıl yüzde 10 artırmak istediklerini belirtiyor.

Şule Zorlu, sektörde kendilerini en fazla zorlayan konunun ise ’kayıtdışılık’ olduğunun altını çiziyor. "Hedefimiz, Türkiye ve çevre ülkelerde, nüfusu 100 bini aşan her yerde bir mağazamızın olması" diyen Linens Genel Müdürü Şule Zorlu ile perakende sektörünü ve Linens’in geleceğe dönük yatırım ve büyüme hedeflerini konuştuk.

Türkiye’de ev tekstili mağazacılığının gelişimi yeterli mi?


- Bu mağazalarda, evde ihtiyaç duyulabilecek, aklınıza gelebilecek bütün ürünleri bulmak mümkün. Tabaktan çanağa, halıdan perdeye her şeyi satıyoruz. Günümüzde artık herkes çalışıyor ve zamanı çok kıymetli. İhtiyaçları birarada bulabilmek önem kazanıyor. Bu arada zevkler ve alışkanlıklar da değişiyor. Eskiden Türkiye’de perde değiştirme sıklığı 10 yılda birken, bugün 6 yıla kadar indi.

İçinde bulunduğunuz sektörün şu anda en önemli sorunu nedir?

- Perakende sektörünün çok büyük bir handikapı var. Sektörün kurumsallaşması hiçbir zaman tamamlanmamış. Bizim en büyük handikapımız kayıtdışılık. Sektörde hiç bir zaman verilere sahip olamıyorsunuz. Yapılan değişik araştırmalara göre kayıtdışılıkta süt bir numara, deterjan ikinci, ev tekstili üçüncü sırada. Perakende sektörü ciddi bir tehdit altında.

Genel Müdür olduğunuzda nasıl bir ortam vardı, şimdi nasıl?

- 2003 yılında ben başına geldiğimde Linens henüz üç yıllık bir şirketti. Sektörün büyümesi de daha yavaştı. Perakende biraz darbe yemiş haldeydi. İnsanların birikimlerinin, yatırım heveslerinin tükendiği bir dönemdi. Enflasyonun düşmesi ve sermaye değerlerinin yükselmesiyle birlikte insanlar yeniden yatırım yapmaya başladı. Biz de ciddi anlamda dağıtım kanallarımızı çoğalttık.

Üç yılda Linens’in gelişimi ne oldu?

- Üç yıl önce 56 mağazaydık. Bugün 20’si yurt dışında olmak üzere toplam 124 mağazamız var.

Yurtdışında hangi ülkelerde mağazanız var?

- Yurtdışındaki ilk mağazamız Ukrayna. Daha sonra, Romanya, Bulgaristan, Arnavutluk, Makedonya, Kazakistan, Azerbaycan ve Kıbrıs’ta mağaza açtık. Bu ülkelerde artık ikinci, üçüncü mağazalar açılıyor. Romanya ve Ukrayna’da 5 mağazamız var. Kıbrısta 2 mağazamız var, üçüncü için yer bakıyoruz.

Çek Cumhuriyeti ve Polonya’ya gireceğiz

Yeni mağaza açmayı, yeni ülkelere girmeyi sürdürecek misiniz?

- Nüfusu 100 bini aşan her yerde biz olacağız. Sadece Türkiye değil, Türkiye ve çevre ülkelerde de bunu hedefliyoruz. Bulunduğumuz ülkelere Polonya ve Çek Cumhuriyeti eklenebilir. Ama bulunduğumuz ülkelerde mağaza sayımızı artırmak öncelikli hedefimiz. Türk Cumhuriyetleri, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bizim için çok önemli pazarlar. Mısır ve Tunus gibi birkaç ülkede daha mağaza açmak için görüşmelerimiz sürüyor.

Hedefimiz 2006’da yüzde 25 büyüme

2005’te ne kadar yatırım yaptınız? 2006 yatırım bütçeniz nedir?

- Linens olarak geçen yıl 6 milyon dolarlık yatırım gerçekleştirdik. 2006 yılı Linens yatırım bütçesi de 5 milyon dolar.

2005 cironuz ve 2006 hedefiniz nedir?

- 2005’i 50 milyon dolarla tamamladık. 2006 yılında da ciromuzu yüzde 25 büyütmeyi hedefliyoruz. Mağaza sayımızı da yüzde 10 artırmayı planlıyoruz.

Perdeye, nevresime sigorta hastalıkta imdada yetişti

Ürün sigortanız nasıl gidiyor?

- Biz zaten her zaman Linens olarak ürünlerimizin arkasındayız. Satışa sunulan yüzbinlerce ürün arasından birinde sorun çıkabiliyor. Sorunlu ürünü mağazaya getiren tüketiciin sorunu zaten çözülüyor. Ama bu konu için gereken araştırmaların, testlerin yapılması en az 2-3 haftayı alıyor. Bu da tüketiciyi bunaltabiliyor. Biz de tüketicinin hatalarına karşı da ürünleri sigortalayalım istedik. Geçtiğimiz eylül ayından bu yana insanlar aldıkları ürüne birşey olması halinde getirip aynısıyla değiştirebiliyorlar. Ayrıca bu sigorta kapsamında sağlık hizmet paketi de sunuyoruz. Bugüne kadar iki kalp krizi ve bir beyin kanaması durumunda sağlık sigortamız kullanıldı.

Sattığımız ürünlerin yüzde 40’ı grup dışı

Mağazalardaki satılan ürünlerin ne kadarını grubunuzdan sağlıyorsunuz?

- Eskiden grup içi tedarik oranımız yüzde 85’ti. Şu anda yüzde 55-60 arasında. Artık mağazalarda sattığımız ürünlerin yüzde 40’ını dışarıdan tedarik ediyoruz. Bunu kısa süre içinde yarı yarıya getireceğiz.

ŞULE ZORLU

Linens Pazarlama Genel Müdürü Şule Zorlu, 1976 doğumlu. FMV Işık Lisesi’nin ardından, eğitimine ABD’de devam etti. ABD’de Silbermann College’da iş idaresi eğitimi aldı. 1999-2002 yılları arasında Zorlu Grubu bünyesindeki Denizbank’ta işe başladı. 2002’de Denizbank’ın iştiraki Anadolu Kredi Kartları Murahhas Üyeliği’ne getirildi. 2003 yılından bu yana da Zorlu şirketlerinden Linens Pazarlama’nın Genel Müdürü.
Yazının Devamını Oku

Yabancı fonlar gözünü konut sektörüne dikti

27 Şubat 2006
KRİZİN ardından biriken konut açığı sonrasında hareketlenen inşaat sektöründe birbiri ardına yeni projeler üretilirken, yabancılar da buna kayıtsız kalmıyor. Dumankaya İnşaat’ın ikinci kuşak yöneticileri Uğur Dumankaya ve Ali Dumankaya, yabancı fonların Türkiye’de yatırım için fırsat kolladığına dikkat çekiyorlar. 42 yılda 7 bin konuta imza atan Dumankaya, 2006-2010 arasında da proje değeri toplam 2 milyar dolar olan 15 bin yeni konut üretmeyi planlıyor.

YILDA en az 500-600 bin konuta ihtiyaç duyulan oluşan Türkiye’deki ciddi konut açığı, yabancı fonların da iştahını kabartıyor. Krizin ardından oluşan ve birikerek bugüne kadar gelen açık, Türk inşaat sektörünü hareketlendirmekle kalmadı, dünyadaki yatırımcıların da gözünü Türkiye’ye çevirdi.

42 yılda 850 bin metrekare üzerine toplam 7 bin konut inşa eden Dumankaya İnşaat’ın ikinci kuşak yöneticileri Ali Dumankaya ve Uğur Dumankaya, yabancıların fonlarını özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde kullanmak istediklerini söylüyor. İnşaat sektörünün gidişinden ümitli olduklarını belirten ikinci kuşak, Dumankaya olarak 2010 yılına kadar 2 milyar dolar proje değerine sahip, 15 bin yeni konuta imza atmayı planladıklarını belirtiyor 2006 yılında 3026 konuttan oluşan toplam 400 milyon dolarlık 9 proje yürüten Dumankaya İnşaat’ın Yönetim Kurulu Üyeleri Uğur Dumankaya ve Ali Dumankaya ile hem sektörü, hem de grubun planlarını konuştuk.

İnşaat sektörünün geleceğini nasıl görüyorsunuz?

- Türkiye’de inşaat sektörünün genel olarak GSMH’ya oranı yüzde 4.2, ama bu oran İspanya’da yüzde 18. Türkiye’de ne kadar çok yol katedilmesi gerektiğinin bir göstergesi. İnşaat sektörünün alacağı daha çok yol var.

Gayrimenkul piyasasına yabancı sermaye ilgisi nasıl?

- Son zamanlarda gayrimenkule 1.5 milyar dolar ticari giriş oldu. İleride farklı sermaye gruplarının Türkiye’ye ilgisi artacaktır. Yabancı sermayenin konut sektörüne girişi biraz zaman alabilir, ama ticari gayrimenkule olan talep giderek artacaktır.

Yabancılar neden Türkiye’deki konut sektörüyle ilgileniyor?

- Batı Avrupa, Amerika ve Körfez’den gelen bilgilere göre, yabancılar özellikle petrol gelirinden ortaya çıkan fonları akıllıca kullanmak istiyor. Bunun için doymuş Avrupa ve Amerika piyasalarında da proje üretebilirler. Ancak Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler daha cazip. Bu yüzden Türkiye’deki konut sektörüyle ciddi ilgileniyorlar. İnşaat sektöründen ümitliyiz. Türkiye’de istikrarın artması, hükümetin ekonomik politikalarının doğruluğuna paralel bir görünüm sergiliyor.

Sektörde talep hangi yönde gelişiyor?

- 90’lı yıllarda konut sektörü çok hareketliydi. Yılda 500 bin konut üretimi vardı. Kriz dönemlerinde bu rakam 150 binlere indi. 2005 yılında 400 binin üzerine çıktı. Ancak bu yıllar içinde çok ciddi bir konut açığı oluştu. Her yıl 600 bin olan ihtiyaç birikerek bugüne kadar gelindi. Hala çok ciddi bir konut açığı var. Türkiye’de herkes konut almak için hesabını yapıyor. Konut kredileriyle birlikte talep tabana doğru yayılmaya başladı. Oranların birli rakamlara gelmesi ve ileriki dönemlerde de daha da inme beklentisi tabana yakına bir talebi ortaya çıkaracak.

Konut kredisiyle ev satın alanlara ne öneriyorsunuz?

- Biz kendi projelerimizde konforu konut kredileriyle ulaşılabilecek noktalara taşıyoruz. İmkanı olan peşin alıyor. İmkanı kısıtlı olan müşterilerimize 10 yıla kadar olan vadeyi öneriyoruz. Müşterilerimizin ödeyebilecekleri krediye girmesini istiyoruz.

En çok hangi büyüklükteki evlere talep oluyor?

- Satışlarımızın yüzde 30’u yatırım amaçlı. Kalanı ise oturmak için ev alanlardan oluşuyor, Yatırım için alınan evlerde genellikle küçük metrekareler, oturmak için olanda büyük metrekareler tercih ediliyor. Bazen genç çiftler ya da emekliler de oturmak için küçük evleri seçiyor.

2010’a kadar 15 bin konut daha yapacağız

Şu anda devam eden işlerinizin miktarı nedir?

- 2006 yılında devam eden irili ufaklı 9 projemiz var. Tamamı 3026 konut olan bu projelerin toplam değeri 400 milyon dolar.

Bundan sonraki projeleriniz nerelerde olacak?

- 2010 yılına kadar toplamda 2 milyar dolar proje bedeli olan 15 bin konut hedefimiz var. Şu anda İstanbul’da ağırlıklı Anadolu Yakası’ndayız. Ama 2006 ve 2007’de Avrupa Yakası’nda da olacağız. İstanbul’da başarılı olan projelerimizi Ankara, İzmir ve Antalya’ya da taşıyacağız.

2006 ciro hedefi 210 milyon dolar

2005 yılı cironuz ve 2006 hedefiniz ne?

- 2005 ciromuz 115 milyon dolar oldu. 2006 hedefimiz toplam yüzde 90 büyümeyle, 210 milyon dolar. Bunun önemli bölümü inşaatta gerçekleşecek. 2006’da inşaatta yüzde 150 büyümeyi planlıyoruz.

1286 dairelik Trend’de üçüncü katta bahçe var

Şu anda yürütülen en büyük projeniz Trend’in özellikleri neler?

- Trend, İstanbul Park Pisti ve Sabiha Gökçen Havaalanı gibi bölgenin önemli yatırım alanlarına yakın Kurtköy’de kuruluyor. 100 bin metrekare arazi üzerine inşa edilecek. 9 ana yapı, 26 blok ve 1286 daireden oluşacak. Projenin en önemli özelliklerinden biri de üçüncü katlarda birer bahçe olması. Her kat da bir sokak havasında yapılacak.

’Evde otel konforu’ sağlamayı amaçlıyoruz

Proje kapsamında oturanlara ne tür hizmetler sunulacak?

- Tüm ana yapılarda bekleme, dinlenme ve sanat köşelerinden oluşan geniş lobilerde 24 saat rezidans hizmeti verilmesi planlanıyor. ’Evde otel konforu’ sağlamayı amaçlıyoruz. Temizlik, öğrenci servisi asistanlığı, posta dağıtımı, çamaşırhane, kuru temizleme ve teknik yardım gibi birçok alanda hizmet verilecek. Ziyaretçiler lobi görevlisi tarafından karşılanacak, ev sahibinin onayı ile içeri alınacak. Süpermarket, güzellik salonu, eczane, butik, kreş, kuru temizleme, cafe, restoran gibi çok birimden oluşan bir alışveriş merkezi de planlanıyor.

UĞUR DUMANKAYA

1970 doğumlu. Bilkent Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı’nı bitirdi. İstanbul Üniversitesi’nde işletme masterı yaptı. İş hayatına aile şirketlerinde başladı. Halen Dumankaya Grubu’nun inşaat, otomotiv, PVC plastik pencere ve kapı şirketlerinin yönetim kurulu üyesi.

ALİ DUMANKAYA

1966 doğumlu. Yıldız Üniversitesi Makine Mühendisliği’ni bitirdikten sonra Birmingham Üniversitesi’nde master yaptı. İş hayatına aile şirketlerinde görev alarak başladı. Halen Dumankaya Grubu’nda inşaat, inşaat malzemeleri satışı ve mobilya imalatı şirketlerinde yönetim kurulu üyesi.
Yazının Devamını Oku

Hızlı büyürken krize yakalandık Asyalı ortağımızla düze çıkacağız

20 Şubat 2006
2001 kriziyle birlikte zora düşen Işıklar Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Rıza Kutlu Işık, "Yaşadıklarımıza bakılınca bir daha açılmayız, epey bir ders aldık" diyor.

 Işık, 80 milyon dolarlık borcunu iskontoyla devralan Hong Konglu ADM’in buna karşılık Işıklar Holding’e yüzde 20 civarında hissedar olacağını söylüyor. Işık, "Krize yurt içi ve yurt dışında krediyle büyürken yakalandık, önümüzdeki beş yıl artık sadece borcumuzu kapatmak için çalışacağız" diye konuşuyor.

YURT içi ve yurt dışında yeni yatırımlarla büyürken 2001 krizine yakalanan Işıklar Holding, Hong Konglu finans kuruluşu Asia Debt Management Hong Kong Limited (ADM) ile yeniden ayağa kalkmaya çalışıyor. Bir dönem kredi borcu faizleriyle birlikte 200 milyon doları bulan Işıklar, İstanbul Yaklaşımı’na alınan ilk grup olmuştu. Tüm gayrimenkullerini, yurt dışı fabrikalarını satarak borcunu 80 milyon dolar kadar indiren Işıklar, şimdi de grubun finansal borçlarını bankalardan iskontoyla devralan Hong Konglu ADM’in ortaklığı ile düze çıkmayı hedefliyor.

Işıklar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Rıza Kutlu Işık, "Krize yurt içi ve dışında büyürken yakalandık. İstanbul Yaklaşımı’na giren ilk firma olduk. Ama bu yaklaşım bize sadece süre verdi. Baktığımızda dört yıl boyunca bankalara ciddi ödemeler yaptık ama borcumuz azalmadı" dedi. "Yaşadıklarımıza bakılınca bir daha açılmayız, epey bir ders aldık" diyen Rıza Kutlu Işık ile grubun kriz sürecini ve geleceğe dönük beklentilerini konuştuk.

Işıklar neden krize girdi?

Yazının Devamını Oku