Nurten Erk Tosuner

Madencilik ve turizme kilitlendik 50’nci yılda 50 otelimiz olacak

5 Haziran 2006
DEDEMAN Holding, 50’nci yıl hedefini ’50 otel’ olarak belirledi. Dedeman, yurtdışında da krom madeni üretmeyi planlıyor. Turizm sektöründe 40’ıncı yılını kutlayan Dedeman Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Dedeman, önümüzdeki 10 yıl içinde otel sayısını 16’dan 50’ye yükseltmeyi hedefliyor. Şehir otelciliğine odaklanacak Dedeman otellerinin yüzde 30’u yurtdışında, yüzde 70’i ise yurtiçinde olacak.

TURİZM ve madencilik sektöründe büyümeyi hedefleyen Dedeman Holding, 50’inci yılda 50 otele ulaşmayı, yurt dışında da krom madeni üretmeyi planlıyor. Turizm sektöründe 40’ıncı yılını kutlayan Dedeman Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Dedeman, önümüzdeki 10 yıl içinde otel sayısını 16’dan 50’ye yükseltmeyi hedefliyor. Murat Dedeman, bu büyümeyi sadece yeni otel kurarak değil, işletme anlaşmaları, isim hakkı verilmesi kiralama yoluyla da gerçekleştireceklerini belirtiyor. Şehir otelciliğine odaklanacak Dedeman’ın otellerinin yüzde 30’u yurt dışında, yüzde 70’i ise yurt içinde olacak.

Turizm sektörünün bu yıl 2004 ve 2005’teki hızlı büyüme rakamlarını beklememesi gerektiğini söyleyen Murat Dedeman, karamsar değil. Dedeman, bu yıl turizmde en azından geçen yılki rakamların yakalanacağını tahmin ediyor. Dedeman Holding’in bugün geldiği noktada sadece ki ana dala odaklandığını belirten Murat Dedeman, "İnşaat ve madencilikle yola çıkan holdingin dünyadaki modaya uygun olarak başka dallara da girmişti. Ama bugün 59 yıldır devam eden madencilik ve 40’ıncı yılımızı kutladığımız otelciliğe odaklanıyoruz" diyor. Dedeman Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Dedeman ile turizm ve madencilik sektörünün yanısıra grubun geleceğe dönük planlarını konuştuk.

Turizmde bu yıl hedefler tutturulabilecek mi?

- 91’de Körfez kriziyle başlayıp birbiri ardına birçok kirizi yaşadık. Türkiye’deki turizmciler artık krizlerle yaşamaya alıştı. Devamlı bir kriz yönetimi halinde, randımanlı ve en ekonomik şekilde çalışmak zorundayız. 2004 ve 2005’te turizmde üst üste güzel artışla yakalayarak, hedeflerimiz yüzde 50 büyütmüştük. Turizmde üç yıl üst üste aynı artışı yakalamak çok zor zaten. Geçen yıl Yunanistan ve İspanya bizdeki artış üzerine hareket geçti ve dünyada reklama başladı. Biz rehavete kapıldık. Rezervasyonlardaki eksilmeyi zamanında farkedip gerekli tedbirleri alamadık. Kuş gribi de üzerine tuz biber ekti. Ben yine de geçen yılın rakamların asgariden yakalanacağına inanıyorum.

Dedeman olarak turizmde nasıl bir strateji izliyorsunuz?

- Eskiden turizmin her alanında vardık. Artık sadece otelciyiz ve ağırlıklı şehir otelcisiyiz. 2001’den beri şehirlerde otel kurmayı kendimize hedef seçtik. Bizim kendi mülkümüz olan oteller var, işletmeciliğini yaptığımız oteller var, kiraladığımız oteller var. Ağırlığı işlettiğimiz otellerin sayısını artırmaya veriyoruz. Biraz yatırım yapmaktan vazgeçtik. 100 odanın üzerindeki 4-5 yıldızlı orta ve büyük ölçekli otellerle zincirimizi büyütmek istiyoruz.

Yeni otel yatırımlarınız olacak mı?

- Son dönemde gerçekleştirdiğimiz yeni yönetim anlaşmaları ile Dedeman’ın mevcut otel zincirine 4 yeni halka daha ilave edeceğiz. Konya, Gaziantep , Şanlıurfa ve Latvia’daki Resort Dedeman Jurmala ile otel sayımız 20’ye çıkacak. Halen yurt içinde 13, yurt dışında 3 olmak üzere toplam 16 otel, 3 bin 162 oda ve 7 bin 227 yatak kapasitesiyle hizmet veriyoruz. Dört yeni otelin zincire katılması ile birlikte Dedeman Otelleri’nin otel sayısı 20, oda sayısı 4 bin 184, yatak sayısı 9 bin 271’e yükselecek.

Başka hangi şehirleri düşünüyorsunuz?

- Türkiye’de özellikle olmadığmız bölgelerde olmak istiyoruz. Örneğin Ege’de iki otelimiz var ama İzmir’de yokuz. İzmir’de kesinlikle olmamız gerekiyor. Çukurova’da da Adana ve Mersin’i düşünüyoruz. İç Anadolu’da da büyük şehirlerde olmamız gerektiğine inanıyoruz.

İstanbul gibi büyük şehirlerdeki otel sayınız yeterli mi?

- İstanbul’da ikinci, hatta üçüncü otel hedeflerimiz arasında. Aynı şekilde Ankara’da da bir ya da iki yeni otel hedefliyoruz. İstanbul’a gelen turist sayııs şu anad 4 milyon, bunun 10 milyon çıkarılması hedefleniyor. Ama artık Antalya’da yeterince otel var, otel sayısı arzı geçti.

2 yıl sonra Türkiye’de kromun yarısını biz üreteceğiz

Madencilikte geldiğiniz nokta neresi?

- Bugün önemli krom üreticilerinden biriyiz. Yaptığımız yatırımlar gözönüne alındığında iki yıl sonra Türkiye’deki üretimin yaklaşık yarısını biz gerçekleştirmiş olacağız. Krom, dünya piyasalarındaki fiyata bağlı olarak üretimin artan ya da azalan bir maden. Dünyada fiyatlar iyiyse Türkiye’de üretim 800 bin tona çıkıyor, düşükse 400 bin tona geriliyor. Ama biz standart olarak her yıl 150 bin ton üretim yapıyoruz. Yaptığımız yeni yatırımla bunu 250 bin tona çıkaracağız.

NYSE ile Euronext evlendi borsalara meydan okudu

AMERİKALI New York Stock Exchange (NYSE), Fransız Euronext’le birleşmesinin ardından Avrupa’lı borsalara meydan okudu. NYSE-Euronext, ilk olarak iki borsayı uluslararası hisselerin listelenmesinde geçen İngiliz London Stock Exchange’e (LSE) göz dağı verdi. NYSE-Euronext birleşmesi, Euronext’in alıcıları arasında bulunan Alman Deutsche Börse’i de pazarda geçme olasılığını yükselttti. Düzenlenen basın toplantısında konuşan NYSE CEO’su John Thain, birleşmiş grubun 20 milyon dolarlık ek gelir beklediğini söyledi. Euronext CEO’su Jean François Theodore ise, "Deutsche Börse’yi karşılama rüyası hala devam ediyor. Transatlantik bir borsa yaratmış olmamız Pan Avrupa borsası rüyamızı değiştirmez" dedi.

Goldman Sachs’ta başkan Blankfein

GOLDMAN Sachs’ta başkan ve CEO’luğun ayrılmaması kararının ardından Lloyd Blankfein bu iki göreve getirildi. Blankfein, ABD Hazine Sekreteri Hank Paulson’ın halefiydi. Goldman direktörleri, Blankfein üzerinde kontrol sağlayabilmek için rolleri ayırma konusunu görüştüler. Ancak verilen karar Blankfein’e güveni gösteriyor. Goldman’ın şöhreti nedeniyle başkanlık ve CEO’luğun ayrılmadığı, böyle bir kararın diğer ABD şirketlerini de etkileyebileceği belirtildi. Goldman hala Wall Street’de en güçlü yatırım bankacılığı markasına sahip. Eğer iki görev ayrılsaydı bu Goldman’ın tarihinde bir ilk olacaktı.

Çin’de Viagra’ya mahkeme desteği

ÇİN mahkemesi, Pfizer’in ürettiği Viagra’nın patentinin korunmasına destek verdi. Bu destek, dünyada taklit üretimin en fazla olduğu ülkede yabancı bir şirketin fikri mülkiyet haklarının korunması açısından önemli görülüyor. Pekin Mahkemesi’nin kararı Pfizer’in hakkını korudu. Pfizer, Viagra’nın Çin’deki patentini korumak için uzun zamandır çaba harcıyordu. Viagra’nın dünyada toplam satış rakamı 1.6 milyar dolara ulaşmış durumda. Bu karar, Çin’de bu duruma düşmekten korkan yabancı kimya şirketlerine olumlu sinyal de verdi. Pfizer’in sözcüsü Paul Fitzhenry, "Bu karar, Çin’in etkili patent koruma ortamı yaratmadaki sorumluluğunu gösteriyor. Çin’in yatırım lokasyonu olarak iş dünyasına verdiği güveni de destekliyor" dedi.

Yurtdışında da maden bakıyoruz

Yeni madencilik yatırımlarınız var mı?

- Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde 50 maden sahası ve işletmede üretim ve arama faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. 2005’te madenciliğe 5 milyon dolarlık yatrım yaptık, 2006 sonunda 7 milyon doları bulacağız. Yeni yatırımlarımız ise şunlar: Kayseri Toruntepe Krom İşletmesi, Denizli Krom İşletmesi’nde rezerv geliştirme çalışmaları, Adana Krom İşletmesi, Kayseri Çinko-Kurşun konsantre üretim tesisi. Gümüşhane bölgesinde de platinle ilgili çalışıyoruz.

Yurtdışında da madencilik yatırımı düşünüyor musunuz?

- Maden düşünüyoruz, ama gerçekleşmiş bir şey yok. Bize yakın birkaç batı ülkesinde krom madeni işletmek üzere özelleştirme idarelerine yaptığımız birkaç başvuru var. Onların sonucunu bekliyoruz.

Hedefimizde dünya başkentleri var

Yurt dışında hangi ülkeleri hedefliyorsunuz?


- Türk Cumhuriyetleri, Doğu Avrupa ülkeleri, Ortadoğu, Balkanlar ve tabii ki Avrupa’da Londra, Paris gibi önemli başkentler de hedeflerimiz arasında.

2006 ciro beklentisi 146 milyon YTL

2005 yılı cironuz neydi, 2006 beklentiniz nedir?

- Dedeman Holding’in 2005 yılı cirosu bir önceki yıla göre yüzde 6 artarak, 122 milyon YTL’nin üzerinde gerçekleşmişti. 2006 yılında ise toplam ciromuzu yüzde 19 artırarak 146 milyon YTL’ye ulaşmayı hedefliyoruz. Ciromuzun içinde otelcilik faaliyetlerimizin payı yüzde 60, madenciliğin payı yüzde 20. Cironun geri kalan yüzde 20’si ise diğer faaliyet alanlarından oluşuyor. Halen bünyemizde 2500 kişi çalışıyor.

MURAT DEDEMAN

Dedeman Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Dedeman, 1951 Ankara doğumlu. TED Ankara Maarif Koleji’nin ardından, Ankara İktisadi ve İdari İlimler Akademisi’ni bitirdi. Üniversiteden mezun olduktan sonra babası Mehmet Kemal Dedeman’ın yanında iş hayatına atılarak, Dedeman Topluluğu’nun çeşitli yönetim kademelerinde görev aldı. 1992 yılından beri de Dedeman Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı.
Yazının Devamını Oku

Türkiye’de iyi ki banka kurmamışız finansta Karadeniz’de büyüyeceğiz

29 Mayıs 2006
KIBRIS’ta 8 şubeli bir bankası olan Altınbaş Holding, Ukrayna’daki ilk Türk bankasını Creditwest adıyla açmaya hazırlanıyor. Altınbaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı İmam Altınbaş, "Geçmişte banka sahibi olanların yaşadıklarını görünce iyi ki Türkiye’de banka kurmamışız" dedi. KUYUMCULUK sektörüyle yola çıkan ve Kıbrıs’ta 8 şubeli bir bankası olan Altınbaş Holding, Ukrayna’daki ilk Türk bankasını açmaya hazırlanıyor. Creditwest adıyla Ukrayna’da bankacılık izni alan ilk Türk şirketi olan Altınbaş, bankayı yılbaşında hizmete sokmayı ve 5 yılda 100 şubeye ulaşmayı planlıyor. Altınbaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı İmam Altınbaş, Ukrayna’dan sonra Karadeniz’e kıyısı olan diğer ülkelerde de banka kurmak istediklerini söylüyor. Kıbrıs’ta da bankaları olduğunu hatırlatan Altınbaş, "Geçmişte banka sahibi olanların yaşadıklarını görünce iyi ki Türkiye’de banka kurmamışız" diyor. Altınbaş, grup olarak özellikle bireysel bankacılık alanındaki bilgi ve deneyimlerini Ukrayna başta olmak üzere Karadeniz’deki diğer ülkelere ihraç etmek istediklerini söylüyor. 2005 yılını 1.2 milyar dolar ciroyla tamamlayan ve 2006’da yüzde 20 büyümeyi planlayan Altınbaş Holding’in Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İmam Altınbaş ile Creditwest’in yanı sıra kuyumculuk, enerji, finans sektörünü ve grubun geleceğe yönelik beklentilerini konuştuk.

12 yıl önce bankanızı neden Kıbrıs’ta kurmuştunuz?

- Biz Kıbrıs’ı seviyoruz. Gaziantepliyiz ama 1975’te babam Kıbrıs’a göçmüş. Ailece Kıbrıs vatandaşıyız. İki ağabeymin eşi de Kıbrıslı. Kıbrıs yıllarca ambargoya maruz kaldı. Türk işadamlarının bence Kıbrıs’a yatırım yapmaları lazım. Ama bizim işadamlarımız sıkıntılı bölgeye gitmeyi sevmiyor. Biz bu ülkeyi seviyoruz. Önce bankayı kurduk, ardından akaryakıt dağıtım şirketimiz Alpet’i. Bankamız 200 milyon dolar aktif büyüklüğüyle Kuzey Kıbrıs’taki özel sektör bankaları içinde ilk üçte. Altınbaşbank’ın 2006 yılında Türkiye’de de şubesini açmak istiyoruz.

Türkiye’de banka kurmayı düşünmediniz mi?

- Bankacılık sektörüne girerken o dönemde Türkiye’deki yapının çok uygun olmadığını düşündük. Zaman bizi haklı çıkardı. Bankalar çalkalanmaya dayanamadı.

Krizlerin ardından ’Türkiye’de iyi ki banka kurmamışız’ dediğiniz oldu mu?

- Birçok işadamı aslında işini çok iyi idare etmesine rağmen bankasından dolayı ya hapse girdi ya bütün mal varlığını yitirmek zorunda kaldı. Kendi içimizde yaptığımız değerlendirmelerde zaman zaman ’İyi ki Türkiye’de banka kurmadık. İyi ki Türkiye’de bankacılığa girmemişiz’ diyoruz.

Ukrayna’da bankacılık hedefiniz nedir?

- 5 yılda 100 şubeye ulaşmayı hedefliyoruz. 8 milyon Euro’luk bir sermaye ile izin aldık. Daha sonra gelişmelere göre sermaye artırımı yapılacak. Ukrayna’da bankacılığın her tarafında boşluk var. Kurumsal bankacılık da çok zayıf. Ama biz bireysel bankacılık tarafında daha başarılı oluruz diye düşünüyoruz.

Neden Karadeniz’e odaklanıyorsunuz?

- Rusya’nın dağılmasından sonra çok yakınımızda sadece bankacılık konusunda değil bir çok konuda satabileceğimiz ürün ya da verebileceğimiz know how olan ülkeler doğdu. Karadeniz’de geçiş dönemi yaşayan ülkeler var. Bu gelişimde Türk şirketleri de yer almalı diye düşünüyoruz. Ukrayna’yı oturttuktan sonra Karadeniz’deki diğer ülkelerde de banka kurmayı planlıyoruz.

Peki Karadeniz’de bankacılığa başlamak için neden Ukrayna’yı seçtiniz?

- Finans sektörüne ilişkin uluslararası çerçevede gerçekleştirdiğimiz fizibilite çalışmaları sonucunda nüfus yoğunluğu, yabancı sermayeye tanıdığı olanaklar, bireysel bankacılık alanındaki potansiyeli nedeniyle yatırım yapılması için en uygun ülkenin Ukrayna olduğuna karar verdik.

1.2 milyar dolar ciroyu yüzde 20 daha artıracağız

2005 yılını nasıl geçirmiştiniz, 2006 beklentileriniz?

- 2005’i son derece olumlu ve başarılı geçirmiştik. Ülkenin geleceğin inancımız sonsuz. Olumsuz bazı şeyler de doğal olarak olabiliyor. Ama 2006 ve 2007’nin de bizim için çok iyi geçeceğine inanıyorum. 2005’te 1.2 milyar dolar ciro gerçekleştirdik. 55 milyon dolar ihracat yaptık. 2006’da da yüzde 20 büyümeyi planlıyoruz.

85 kuyumculuk mağazamız var hedefimiz 1000’e ulaşmak

Tekstil gibi kuyumculukta da markalaşmak gerektiğini düşünüyor musunuz?

- Altınbaş olarak biz yıllar önce markalaştık. Büyük üretici değiliz, ama markalı ürün satar pozisyondayız. Yakında ucuz işçiliği Türkiye’nin elinden alacaklar markalarımızla kalacağız. Biz tüm dünyaya kendi markamızla ürünlerimizi satıyoruz. Halen Sofya’da, Makedonya’da, Romanya’da, Almanya’da da olmak üzere toplam 85 Altınbaş mağazamız var, 600’ü yurt dışında olmak üzere bin mağazaya ulaşmayı hedefliyoruz. Ürünlerimiz zaten 3 bin noktada satılıyor.

30 şirketimiz var, yeni bir sektör düşünmüyoruz

Girmeyi düşündüğünüz yeni bir sektör var mı?

- Holding bünyesinde Türkiye, Kıbrıs, Almanya, Bulgaristan, Amerika ve Arnavutluk’ta, kuyumculuk, finans, enerji, denizcilik ve inşaat sektöründe faaliyet gösteren 30 şirket bulunuyor. Şimdilik yeni bir alana girme planımız yok. Bulunduğumuz sektörlerde rekabet gücümüzü artırıyoruz.

Birleşme ve ortaklık fikrine sıcak bakıyoruz

Şirket evlilikleri ve ortaklıklara nasıl bakıyorsunuz?

- Birleşme ve ortaklıklar kurmaya açık bir firmayız. Yaptığımız işlerde ortak olma fikrine sıcak yaklaşıyoruz. Ancak ortaklığın getirisi-götürüsü ne olacak bakarız. Kapalı bir grup değiliz. Yerli yabancı her türlü işbirliği ve ortaklığa açığız.

Hammaddemiz pahalı olunca rekabet gücümüz kalmıyor

Kuyumculuk ve mücevherat sektörünün ihracatı istediğiniz gibi gelişiyor mu?

- Sektörümüzde geçen yıl ÖTV yüzde 6’dan yüzde 20’ye çıkarıldı. Bu da ülkemizde mücevheratın gelişmesine büyük darbe vurdu. Mücevherde İtalya gibi rakiplerimizde olmayan yüzde 10 ÖTV, sektörümüzde büyük bir sıkıntı yarattı. Geçen yıl ağustosta ÖTV artınca ihracat yüzde 25 düştü. Pırlanta gibi değerli taşlar bizim hammaddemiz. Hammaddemiz yüzde 20 pahalı olunca rekabet gücümüz kalmıyor.

Akaryakıt dağıtımında 2010’da ilk 5 arasında olmak istiyoruz

Akaryakıt dağıtım istasyonları işiniz nasıl gidiyor?

- Petrol Ofisi özelleştikten sonra bünyemize katılan yöneticilerimiz var. 2010 yılına kadar 5 şirket arasında olabilecek bir Alpet yaratmaya çalışıyoruz. Şu anda dağıtım açısından 8’inciyiz, ama depolama dolum tesisi açısından Türkiye’nin üçüncü büyük şirketiyiz. 350 Alpet istasyonumuz var, 150 istasyon da açılmaya hazır. Kıbrıs’ta da 55 istasyonumuz var.

İMAM ALTINBAŞ

Altınbaş Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İmam Altınbaş, 1965 Gaziantep doğumlu. Çalışmaya, fıstık tüccarı ve mücevher mağazası sahibi olan babasının yanında okul çağındayken başladı. Diğer ağabey ve kardeşleri ile birlikte, önce Gaziantep’te, ardından da İstanbul Sultanahmet ve Kıbrıs’ta mücevherat, kuyumculuk, finans ve petrol sektörlerinde işlerini büyüttü. İmam Altınbaş, İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclis Üyesi, İstanbul Maden ve Mücevherat İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi.
Yazının Devamını Oku

Artık ’marka’yım dedim, 20 yıl sonra kendi fabrikamı kurdum

22 Mayıs 2006
YALÇIN Ayaydın, 1986 yılında kurduğu İpekyol’u Türkiye’de marka yaptığına inandıktan sonra, dünya markası olma yolunda adımlar atmaya başladı. Bugüne kadar ürünlerini fason ürettiren Yalçın Ayaydın, hazirandan itibaren Edirne’de 10 milyon Euro yatırımla kurduğu kendi tesislerinde üretime başlayacak. MARDİNLİ Yalçın Ayaydın, 1986 yılında kurduğu İpekyol’u Türkiye’de marka yaptığına inandıktan sonra, dünya markası olma yolunda ciddi adımlar atmaya başladı. Bugüne kadar ürünlerini fason ürettiren Yalçın Ayaydın, Haziran ayından itibaren Edirne’de 10 milyon Euro yatırımla kurduğu kendi tesislerinde üretim yapacak. İpekyol’un Edirne’deki üç konfeksiyon fabrikasından biri olacağını söyleyen Ayaydın, "Edirne hem Avrupa’ya hem İstanbul’a çok yakın. Ayrıca Edirne’de eğitim düzeyi çok yüksek ve tekstili bilen insanlar var" dedi. 2006’da 50 milyon Euro ciro hedefleyen İpekyol’un, yurtiçi ve dışında toplam 50 mağazası bulunuyor. Bugüne kadar yurtdışında franchise ile mağaza açan Ayaydın, Yunanistan’da faaliyete geçirdiği İpekyol Hellas’ın ardından Fransa ve İngiltere’de de kendi şirketini kuracak. İpekyol’u dünya markası yapmak için Paris ve Londra’da da mağaza zinciri kuracağını söyleyen Yalçın Ayaydın, Atina’daki 4 mağazanın ardından, 2007 yılı sonunda Avrupa’da en az 10 mağazaya ulaşmak istediklerini belirtti. Geçmişte tekstilde üretim yapanların argeye yatırım yapmanın acısını çektiğini söyleyen Yalçın Ayaydın ile tekstil ve konfeksiyon sektörünü, İpekyol’un 20 yılını ve geleceğe dönük hedeflerini, planlarını konuştuk.

Tekstilde yaşanan olumsuzluklar sizi nasıl etkiliyor?

- Benim şirketimi etkileyemez. 50 mağazam var. 50 musluk her gün açık. Bunun parası hergün merkeze akıyor. Herkesin bu tür sisteme geçmesi lazım. Ne kadar çok musluk, o kadar çok merkeze para akması demektir. Musluklarınız çoksa ve suyunuz devamlı akıyorsa sizin hiçbir zaman komşunuzun suyuna ihtiyacınız olmaz. Geçmişte üretim yapanların çoğu ar-ge’ye yatırım yapmadı. Nasılsa yurtdışından sipariş, kalıp, model geliyor deyip kesip-dikip gönderdi. O deniz birgün bitecekti. Şimdi Türkiye bunun açısını çekiyor.

Bazı tekstilciler gibi üretimi yurtdışına taşımayı düşünüyor musunuz?

- 20 yıldır yüzde 100 fason üretim yaptırdık. Ama artık kendi tesislerimizde üretime başlıyoruz. Edirne’de 50 dönüm arazi üzerine 17 bin metrekare fabrika kurdum. Haziran’da üretime geçeceğiz.

Fabrika için neden Edirne’yi seçtiniz?

-
Edirne Türkiye’nin en eski tekstil şehri. Ayrıca eğitim seviyesi çok yüksek ve tekstil bilgisi olan insanlar var. Edirne’deki üçüncü konfeksiyon fabrikası olacağız. Türkiye’deki birçok şirket teşvik için 49 ile kaçarken ben Edirne’ye gittim. Teşviğim yok. Bir modelden bir milyon adet üretmiyorum. Moda yaratıyorum, belli adetler içinde dönüyorum. Üretimde her an değişiklik yapabilmeliyim. Arabama bindiğimde bir saatte fabrikada olmalıyım.

Yeni fabrikanız kaça mal oldu?

- 10 milyon Euro yatırım yaptım.

20 yıl sonra niye kendi tesisinizi kurma ihtiyacı hissettiniz?

- Türkiye’deki hiçbir kadın üreticisinin kendi üretimi yoktur, hepsi fason üretiyor. 200 fason üreticim vardı. Bugün 50 tane kaldı. Hepsi kapattı, iflas etti. Bu 50’nin daha ne kadar yaşayacağını kim bilebilir, o zaman ben kime mal ürettireceğim? Zaten çoğu standart mal da üretemiyor, makineleri eski. Avrupa’ya çıkacağım diyorum, fason işçilikle Avrupa’ya çıkamam. Artık kendi tesislerimizde dünya standartlarında mal üreteceğiz.

Edirne’deki fabrikada kaç kişi çalışacak?

- 250 kişiyle başlıyoruz. İki yılın sonunda Edirne’de bin kişi çalışacak. Yıllık üretim 1.5 milyon adetin altına düşmez.

2007 sonunda Avrupa’da 10 mağazamız olacak

Yurtdışında yeni mağazalar açmaya devam edecek misiniz?

- Kazakistan, Azerbaycan, Letonya, Romanya, Abu Dabi ve Atina’da mağazalarımız var. Yunanistan’da İpekyol Hellas adıyla kendi şirketimizi kurduk. İlk mağazamızı 2006 başında açtık. Şu anda Atina’da 4 mağazamız var. 2006 sonuna kadar Yunanistan’da 7-8 mağazamız olmasını planlıyoruz. Yunanistan’ın diğer şehirlerine de gideceğiz. Sonra Fransa’ya ve İngiltere’ye zıplayacağız. Hedefim 2007 sonunda Avrupa’da 10 mağaza. Ardından İspanya, Almanya ve İtalya’yı istiyoruz.

Londra ve Paris’te de mağaza zinciri mi olacak?

- 2006 sonu ve 2007’de Londra ve Paris’te mutlaka en az bir mağazamız olacak. Ama zincir olmayı düşünüyoruz. Çünkü bir ülkeye girdiğinizde tek bir mağazayla kalırsanız bu yüzde 100 zarar demektir. Kısa sürede mağaza sayınızı artırırsanız gider ortalamanızı düşürürsünüz.

’İpekyol’ adını Mardin’den aldım

Tekstile ilginiz ne zaman başladı, İpekyol nasıl doğdu?

- 1979’dan beri tekstil sektörünün içindeyim. 1986’ya kadar profesyonel iş hayatım oldu. 1986’da üniversiteden mezun olduktan sonra kendi şirketimi kurdum. İpekyol ismini de Mardin’den aldım. Dünyanın en eski ticaret yolu oradan geçtiği için şirketime bu ismi verdim. Kardeşlerim de okullarını bitirdikçe aramıza katıldı. Bugün artık aile şirketiyiz.

Erkek giyimine girecek misiniz?

- Herkes bildiği işi yapmalı diyorum. Bilmediğim bir işe girmek istemiyorum. Kadın giyimini öğrenmiştim, burada yoğunlaşarak devam ettim.

İstanbul’da sattığımı Diyarbakır’da da satıyorum

Yurt içinde yeni mağazalar açacak mısınız?

- Türkiye’de 47 mağazamız var. Yıl sonuna kadar en az 5 yeni mağaza açacağız. En kısa zamanda Van, Erzurum ve Kocaeli’nde de mağazamız olacak. Bütün mağazalarımız çok iyi gidiyor. İstanbul’da ne satıyorsam, Diyarbakır’da da aynısını satıyorum.

Mackha’da ağır ağır ilerleyeceğiz

Mackha markanız nasıl gidiyor?

- Mackha, Dice Kayek’in sahibi Ece ile sohbetlerimizde ortaya çıktı. Henüz bir yıllık olmasına rağmen Ankara, İstanbul ve Yunanistan’da Atina’da toplam 5 mağazası var. En kısa zamanda Paris’te de şubeleri açılacak. Mackha’daki hedefimiz çok büyük adetler değil. Her şehirde maksimum bir, iki mağaza açarak ilerleyeceğiz.

İpekyol Twist için de yakında mağaza açacak mısınız?

- Twist, zaten İpekyol’un içinde, ama daha genç bir koleksiyon. İleride rüşdünü ispat edince içimizden koparak mağazalaşabilir.

Çin’i tehdit görmüyorum yüzde 40 büyüyeceğim

Çin’i tehdit olarak görüyor musunuz?

- Çin üretici için büyük bir tehdit, ama markalar için hiçbir zaman tehdit olamaz. Önümüzdeki 5 yıl içinde İpekyolu ve Mackha’nın Uzakdoğu da çok mağazasını göreceksiniz.

2005’i nasıl geçirdiniz, 2006 nasıl geçiyor?

- 2005’i yüzde 35 büyüyerek tamamladık. 2006 hedefimiz de yüzde 40 büyümek. Bu yılın sonundaki ciro hedefimiz ise minimum 50 milyon Euro.

YALÇIN AYAYDIN

İpekyol Giyim Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Ayaydın, 1960 Mardin doğumlu. Liseyi Mardin’de bitirdikten sonra 1983 yılında Marmara İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden mezun oldu. Bir süre profesyonel olarak çalıştıktan sonra, 1986’da İpekyol’u kurdu. Ayaydın, aynı zamanda İTKİB Yönetim Kurulu Üyesi ve Birleşmiş Markalar Derneği Disiplin Kurulu Üyesi.
Yazının Devamını Oku

Baba krizde sattı, yabancı şirketi oğluna emanet etti

15 Mayıs 2006
Türkiye’de geçmişte yaşanan krizler, bazı şirketlerin piyasadan çekilmesine, bazı şirketlerin el değiştirmesine neden oldu.  El değiştiren bu şirketler içinde bazıları patronları değişse de, hem markasını yaşatmayı, hem de Avrupa Birliği şirketine dönüşme fırsatını yakaladı. İşte boya sektörünün en bilinen markaları arasında yer alan Marshall bu değişimi yaşayan bir firma. 1954’de İsmet Uzunyol ve Yorgo Toprakçıoğlu tarafından kurulan şirket, bugün Akzo Nobel’in dünyadaki 34 markasından biri olarak büyüyor. 1994 krizinde çöken Marshall’ın Genel Müdürlüğü’ne getirilen Feridun Uzunyol da marka ve şirketin yaşaması için hem babasını, hem de Hollandalı Akzo Nobel’i evliliğe ikna etmiş. Akzo Nobel, bu evliliğin gerçekleşmesinin ardından da Feridun Uzunyol’un Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Üyeliği’nin devamını istemiş. Üstelik de 17 ülkeyi daha ona bağlamış. Bugün 83 yaşında olan baba İsmet Uzunyol’u da şirkette Yönetim Kurulu Üyesi ve ikinci başkan olarak kalmasını istemiş. Bugün 110 milyon Euro cirolu Marshall Türkiye, Rusya, Ukrayna ve Kazakistan’da yatırımlarını hızla sürdürüyor. Marshall markasını dünyaya taşıyor. Marhall Genel Müdürü Feridun Uzunyol ile artık bir AB şirketi olan Marshall’daki bu dönüşümü ve geleceğe dönük planlarını konuştuk.

Akzo Nobel’e satılmanızda neler rol oynadı?

- 94 krizine kadar çok hızla büyümeye devam ettik. 1200 çalışan ve bine yakın bayiye ulaştık. Ancak krizde yeni bir yapılanma süreci ortaya çıktı. Herkes krizi atlatmanın yolunu ararken, biz 2000’li yıllara hazırlanmak gerektiğine karar verdik. Benim görevim dünyanın ilk üç firmasını ve dünya borsalarını ziyaret ederek Marshall’ı anlatmaktı. 1997’de Hollandalı Akzo Nobel, Marshall’la ilgilendi. 14 ay sonra bu evlilik tamamlandı.

3 YILDA AB ŞİRKETİ OLDUK


Karşınıza evlilikle ilgili sorunlar çıktı mı? Şirkette neler değişti?

- O dönemde 175 milyon dolar değerine gelmiş bir firmaydık. Ama Akzo Nobel bunun sadece 80 milyon dolarlık bölümünü satın almak istiyordu. Grubun mobilya ve otomotiv boyalarını satarak 80 milyon dolara küçülttük. Kadroyu 700’e düşürdük. Bizim için yeni bir hayat başladı. Değişim üç yıl sürdü.

17 ÜLKE TÜRKİYE’YE BAĞLANDI

Marshall’ın sahibi değiştikten sonra geleceğe bakışı nasıl değişti?


- Akzo Nobel’le evlendikten sonra Türk organizasyonuna Ukrayna, Rusya ve bütün Türk Cumhuriyetleri bağlandı. Şu anda bana toplam nüfusu 314 milyon olan 17 ülke bağlı. 2001’de 10 milyon dolarlık yatırımla Rusya fabrikamızı gerçekleştirdik. Şu anda Rusya’daki üçüncü büyük boya fabrikası oldu. 2004’de Kazakistan operasyonu çok büyümeye başladı

Ağız ve diş sağlığıyla iş gücü kaybını yüzde 10 iyileştirdik

2001 yılında Marshall fabrikasında ağız ve diş sağlığı taraması yapıldığını, tam donanımlı bir diş kliniği kurulduğunu belirten Feridun Uzunyol, "2006’dan itibaren ağız ve diş sağlığı kontrolü, periyodik sağlık muayenelerinin bir parçası olarak planlandı. Ağız ve diş sağlığı konusunda yapmış olduğumuz tarama ve iyileştirici faaliyetler sonucunda, işgücü kayıplarında yüzde 10 oranında iyileşme kaydedildi" diye konuştu.

14 milyar cirosu 34 fabrikası var

Akzo Nobel, dünyada 2005’i nasıl geçirdi?

- 2005 yılını 14 milyar Euro ciroyla kapatan Akzo Nobel’in 64 bin çalışanı ve 34 fabrikası var. İlaç sanayi, kimyasallar ve boya sektöründe faaliyet gösteriyor. 1.6 milyon ton üretimle dünyada birinci. Çin’den Amerika’ya kadar 34 markayla boya sektöründe temsil ediliyor. Marshall da bu yöresel markalardan birisi. Bütün dünyada markamız tescil edildi. Sorumlu olduğumuz yerlerde hem Akzo Nobel’in 34 markasını, hem de Marshall’ı yaymakla mükellefiz.

Şirketin Türkiye’de başka hangi alanlarda var?

Türkiye’de inşaat boyaları dışında da ilaç ve diğer boyalarda yatırımları var. Türkiye’deki büyüklüğü 200 milyon Euro’nun üzerinde, bunun 110 milyon Euro’luk bölümünü biz yürütüyoruz.

Kapasiteyi yüzde 50 artırıp sektörün iki katı büyüyeceğiz

2006 beklentileriniz ve yatırım planlarınız nedir?

- Bundan sonra boya pazarında hangi segmentte ihtiyaç olursa gireceğiz. Türkiye’de 100 bin tonluk bir üretim imkanımız var. Kapasitemizi yüzde 50 daha artırmak için üç yıl içinde 22 milyon Euro daha yatırım yapacağız. 2005 ciromuz 110 milyon Euro oldu, 2006’da boya sektörünün minimum yüzde 6 büyüceğini tahmin ediyoruz. Bizim hedefimiz sektörün iki katı büyümek.

Türkiye’de kişi başı tüketim 5, Avrupa’da 15 kilogram

Kişi başı boya tüketimi ne kadar, artış bekliyor musunuz?

- Türkiye’de kişi başına boya tüketimi 5 kilogram. 5 kritik bir tüketim rakamı. 5’in üzerine çıktığında tüketim çok hızlı artabiliyor. 4-5 litre tüketimde sadece mal varlığını koruyan bir boyama anlayışı var. 5’in üzerine çıkıldığında güzellik ve renk arzusu da öne çıkıyor. Boyada Avrupa ortalaması 15 kilogram, bu zengin ülkelerde 25 kilogramı buluyor.

FERİDUN UZUNYOL

Marshall Genel Müdürü Feridun Uzunyol, Avusturya-Linz Johannes Kepler Üniversitesi işletme mezunu. 1985’de ailesine ait Marshall’da Oto Tamir Boyaları Pazarlama Müdürü, 1989’da Fabrika Müdürü oldu. 1994’de Marshall Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev aldı. 1991-1998 arasında Herberts Gmbh Türkiye Genel Müdürlüğü ve Eminiş Ambalaj Yönetim Kurulu Üyeliği, 1998-2004 arasında Dupont Genel Müdürlüğü de yaptı. 1998’den beri Uzunyol Turizm, 2000’den beri de Plaskap Ambalaj Sanayii Yönetim Kurulu Başkan Vekili. Aynı zamanda Türkiye Kimya, Petrol, Lastik ve Plastik Sanayii İşverenleri Sendikası, Boya Sanayicileri Derneği ve Kocaeli Üniversitesi Yönetim Kurulu Üyesi.
Yazının Devamını Oku

Mortgage Yasası ile hayatımıza yeni sigortalar da girecek

8 Mayıs 2006
MORTGAGE Yasası, Türk tüketicileri önümüzdeki aylarda yeni sigorta çeşitleriyle tanıştıracak. Garanti Sigorta Genel Müdürü Hasan Güller, Mortgage ile birlikte iki temel sigorta ürününün daha Türkiye’ye geleceğini belirtti. DASK’ın da yönetimini üstlendiklerini hatırlatan Güller, halen 2.5 milyon olan DASK poliçe sayısını da artırmayı hedeflediklerini söyledi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen Konut Finansmanı Yasa Tasarısı (mortgage), yürürlüğe girdikten sonra tüketicileri yeni sigortalarla da tanıştıracak. 2005 yılında sigorta sektörünün yüzde 18 büyüdüğünü hatırlatan Garanti Sigorta Genel Müdürü Hasan Güller, 2006 yılında yüzde 15-20 bir büyüme bekliyor. Mortgage Yasası ile birlikte bugün olmayan temel iki ürünün daha sigorta sektörüne gireceğini söyleyen Hasan Güller, "Bunlardan biri tapu kayıtlarında olacak olası hatalara karşısında uğranılacak zararı telafi edecek. İkincisi de, ödememe garanti sigortası olacak" dedi.

Ağustos 2005’ten bu yana deprem sigortası olarak bilinen DASK’ın da yönetimini üstlenen Garanti Sigorta’nın Genel Müdürü Hasan Güller, 2.2 milyon adet poliçeyle devraldıkları DASK’da bugün 2.5 milyon poliçeye çıktıklarını söyledi. Sosyal sorumluluk olarak gördükleri bu poliçelerin sayısını daha da artırmayı hedeflediklerini söyleyen Hasan Güller ile Mortgage’in sektöre katkılarının yanısıra DASK’ı ve sigorta sektörünü konuştuk.

Sigorta sektörü 2005 yılını nasıl geçirmişti?

- Ekonominin iyi gittiği dönemlerde genelde sigorta sektörü daha hızlı büyür. Ekonominin daralma dönemlerinde ise bu daralmayı daha sert yaşar. 2005’te böyle oldu. Ekonomi yüzde 5.5 büyürken, sigorta sektörü yüzde 18 ortalama büyüme rakamına ulaştı. Yüzde 18’lik bu büyümeye rağmen 2005, teknik karlılıkta sigorta sektörünün zorlandığı bir yıl oldu. Teknik kar, sigortacıların gerçek faaliyetlerinden elde ettiği kardır. Karlılık anlamında zorlanılan, ama büyüme anlamında belli branşların dışında ortalamada fena olmayan bir büyümenin yakalandığı bir yıldı 2005.

Geçen yıl sektörde yaşanan birleşmeler sürecek mi?

- 2005 özelleştirmelerin, konsolidasyonların yaşandığı bir yıl oldu. Önümüzdeki dönemde yabancıların da ilgisiyle birlikte sigorta sektöründe gerek satın almalar, gerek birleşmeler sürecek gibi görünüyor.

2006’ya ilişkin beklentileriniz neler?

- 2006’da sektörün yüzde 15-20 arasında büyüyeceğini tahmin ediyorum. Mortgage Yasası’na paralel yeni sigorta ürünleri devreye girince bu büyümenin çok daha yukarılara çıkması muhtemel.

Mortgage sektöre hangi yeni ürünleri getirecek?

- Bugün olmayan çok temel iki ürün daha gelecek sigorta sektörüne. Bunlardan biri ’Tapu kayıtlarında olacak olası hatalara karşısında uğranılacak zararı telafi edecek’ bir poliçe. İkincisi de, ’ödememe garanti sigortası’. Bu sigorta, bir hastalık ya da kaza nedeniyle vefat ya da geçici işsizlik gibi durumlarda devreye giriyor. Bu çok ciddi bir hacim oluşturacak. Bir üçüncü yeni sigorta daha var ama onun hayatımıza girmesi zaman alabilir.

Nedir o sigorta çeşidi?

- Bugün bankalar genelde 100 liralık konutun 75 lirasını kredi olarak veriyor. Bir kriz anında değer düşmesinde gayrimenkulun paraya çevrilmesi aşamasında bu yüzde 25’lik bölümün de finanse edilmesi gerekebilir. Bu, şu anda hazırlıkları olan bir sigorta türü, ancak diğer ikisi kadar çok uygulama alanı bulmayabilir.

Yani Mortgage Yasası, sigorta sektörünü olumlu etkileyecek.

- Evet, Mortgage’in hayatımıza girmesi sonucunda zorunlu olarak gündeme gelecek olan bu poliçeler tabii ki sektördeki genel büyüme trendlerini de etkileyecek. Mortgage ile birlikte sistem kendi kendini finanse eden bir yapı kuracağı için uzun vadeli fon kaynaklarını da kendi yaratacak. Bu yüzden çok ciddi bir büyüme potansiyeli bekliyorum.

İki yılda 250 bin adet ’kapkaç sigortası’ yaptık

Yeni ürün poliçeleriniz var mı?

- İki yıl önce ’kapkaç yarası’nı gördük ve ne yapabiliriz diye çalışmaya başladık. Sadece kadınlar değil, erkekler de kapkaça uğruyor. Yaralanırsanız tedavi masrafınızı üstleniyoruz, giysiniz yırtılırsa yenisini temin ediyoruz. Bir kadının çantasında olabilecek makyaj malzemelerini yerine koyuyoruz. Ehliyeti, nüfus cüzdanı, pasaport gittiyse yenisini çıkartıyoruz. Ev, otomobil anahtarları kapkaçta gittiyse yenilerini yaptırıyoruz. İki yıldır kapkaç poliçesi satıyoruz, toplamda 250 bin adeti geçti. Yıllık primi içerdiği teminata göre değişiyor.

DASK’ta 2.5 milyon poliçeyi geçtik

DASK’da son poliçe sayısı ne oldu, nasıl gidiyor?

- DASK, 99 depreminden sonra kurulmuş bir yapı. O dönemde maddi açıdan çok ciddi sıkıntı oldu. Sigortacılıkta ortaya çıkan doğal riski sadece ülkenin değil, dünyanın kaynaklarıyla telafi etme mantığı var. Türkiye’de de DASK, bir kamu kurumu olarak kuruldu. İdaresi sigorta ya da reasürans şirketi tarafından yapılıyor. İlk 5 yıl DASK’ın yönetimini Milli Reasürans yürüttü. Ağustos 2005’te biz devraldık. Devraldığımızda 2.2 milyon adet poliçe vardı.

DASK, her konuta yapılabiliyor mu?

- 27 Aralık 1999, yasal bir takım problemleri olan konutlar açısından milat gibi. Vatandaş konutunu bu tarihten önce yapmışsa, kendi arazisi üzerine olmak şartıyla, inşaat ruhsatı olmasa da tapuda arsa olarak görünse de DASK yaptırabilir. Bu tarihten sonra DASK için mutlaka inşaat ruhsatı olması lazım.

Çalışanlarımızın evine çay içmeye gidiyoruz

Çalışanlarınıza yönelik neler yapıyorsunuz?

- İnsan kaynaklarına çok önem veriyoruz. Son dönemde biraz aksattığımız bir uygulamamız var. Çalışanlarımızın evine akşam çay içmeye gideriz, tabi önceden haber veririz. Bu arada Garanti Sigorta artık sigara içilmeyen bir şirket oldu. Önceden bir sigara salonumuz vardı. Birkaç yıl önce bir uzman getirdik ve bize 7 saat sigarayı nasıl bırakacağımızı anlattı. Sigara odamızı spor salonuna dönüştürdük. Çalışanlarımız sabah, öğlen, akşam burada hoca kontrolünde spor yapıyor. Ayda iki kez bowling turnuvamız var.

2005’te yüzde 75 büyüdü

Garanti Sigorta, 2005’i nasıl geçirdi?

- Sürdürelebilir ve karlı büyümenin peşinde olan bir şirketiz. Garanti Sigorta, 2005’i yüzde 75 büyümeyle kapattı. Çok dengeli bir portföyümüz var. Sektörün genel olarak yüzde 55-60’ı kaza branşından oluşurken, bu oran Garanti’de yüzde 30-35’lerde.

HASAN GÜLLER

Garanti Sigorta Genel Müdürü Hasan Güller, Uludağ Üniversitesi Ekonometri Bölümü mezunu. İş hayatına 1986 yılında Garanti Bankası’nda müfettiş yardımcısı olarak başladı. 1992-1999 yılları arasında çeşitli şubelerde müdürlük yaptı. 1999’da Garanti Bankası Ankara Bölge Müdürlüğü’ne atandı. Mayıs 2003’te Garanti Sigorta Genel Müdürlüğü’ne atandı.
Yazının Devamını Oku

Pegasus’un parasını bir yılda çıkardım satın alacak yabancı havayolu arıyorum

1 Mayıs 2006
ALİ Sabancı, Esas Holding bünyesinde 16 ay önce Pegasus Hava Yolları’nı satın alarak adım attığı sivil havacılıkta yatırımlarını hızlandırıyor.

2005 yılında Pegasus’un 260 milyon Euro ciro gerçekleştirdiğini söyleyen Sabancı, "Yurt dışında da havayolu şirketi satın alabiliriz. Bu bizi ürkütmüyor artık. Çünkü Türkiye’deki 16 uçak firması içinde bize uyabilecek sadece 2 firma var, onlar da satılık değil" dedi.

İKİ yıl önce Sabancı Holding’deki bütün görevlerini bırakarak babası ve ablasıyla birlikte Esas Holding’de görev alan Ali Sabancı, 16 ay önce Pegasus Hava Yolları’nı satın alarak adım attığı sivil havacılıkta yatırımlarını hızlandıracak. 2005 yılında Pegasus’un 260 milyon Euro ciro gerçekleştirdiğini söyleyen Ali Sabancı, 2006’da da yüzde 20 büyümeyi planladıklarını belirtti. "Gökler bizim" diyen Ali Sabancı, yurt dışında havayolu şirketi satın alabileceklerini söyledi. Ali Sabancı, "Esas Holding olarak yurt dışında da havayolu şirketi satın alabiliriz. Bu bizi ürkütmüyor artık. Çünkü Türkiye’deki 16 uçak firması içinde bize uyabilecek sadece 2 firma var, onlar da satılık değil" dedi.

KARIN YÜZDE 10’U ÇALIŞANAPegasus’un 2005 yılına ait vergi öncesi kárının yüzde 10’unu, şirkete en az 3 yıl emeği geçen personele prim olarak dağıttıklarını açıklayan Ali Sabancı, "Pegasus’u Ocak 2005’te 12 milyon Euro’ya satın aldım. Bu 12 milyon Euro’nun tamamını hemen hemen geri aldım. Bu başarıda Pegasus Ailesi kavramını oturtmamız etkili oldu. Çalışanlarımız şirketlerini kara geçirmeye odaklandı" diye konuştu. Pegasus Yönetim Kurulu Başkanı Ali Sabancı ile Pegasus’u satın almasının ardından yaşananları ve ileriye dönük hedeflerini konuştuk.

Pegasus’u aldıktan sonra şirkette neler değişti?

Yazının Devamını Oku

Çin, Rusya ve Cezayir’de üretimle 2010’da dünyada ilk 3’e gireceğiz

24 Nisan 2006
ISITMA ve iklimlendirme şirketi Türk Demirdöküm, 2010 yılında dünyada ısı sektöründe ilk üç arasında yer almak için her yıl yüzde 33 oranında büyümeyi hedefliyor.  Türk Demirdöküm Genel Müdürü Lütfü Kızıltan, "Isıtma sektörü ve inşaat açısından çok iyi bir ortam var. İhracata ve yurtdışı açılımlara önem veriyoruz. Şu anda ciromuzun yüzde 40’ı yurtdışından, bunu yüzde 50’ye çıkarmak istiyoruz. Rusya, Ukrayna ve Cezayir’de üretim yapmayı planlıyoruz" dedi.

ISITMA sektöründe 2010 yılında ’dünyanın ilk 3 şirketinden biri’ olmayı hedefleyen Koç Topluluğu şirketlerinden Türk DemirDöküm, bu hedefine ulaşmak için yurtdışındaki yatırımlarını hızlandırıyor. Çin’den sonra Rusya ve Cezayir’de de üretim kararı alan ve bu konudaki çalışmalarını hızlandıran şirket, ABD’de de şofben pazarında söz sahibi olmayı planlıyor.

Türk DemirDöküm Genel Müdürü Lütfü Kızıltan, "Hedefimiz önümüzdeki 5 yılda Rusya’da kendi alanımızda yüzde 40, Ukrayna’da yüzde 12 pazar payına sahip olmak. ABD’de de şofbende yüzde 10 pazar payına ulaşmayı planlıyoruz. Bu pazarlarda lider olmak istiyoruz" diyor. Şu anda dünyada 13’üncü sırada yer aldıklarını belirten Kızıltan, 2010 yılında dünyada ısı sektöründeki ilk üç firmasından biri olmak için her yıl ortalama yüzde 33 büyümeyi hedeflediklerini söylüyor.

Kızıltan, yeni teknolojilere ağırlık verdiklerini aktararak, güneş enerjisinden iklimlendirme (soğutma) yapan sistemler üzerine Almanya’da Jülich Araştırma Merkezi’nde görevli Dr. Ahmet Lokurlu ile işbirliğine gideceklerini açıkladı. 2006 yılında 500 milyon Euro ciro hedefleyen DemirDöküm’ün Genel Müdürü Lütfü Kızıltan ile, ısıtma sektörünü ve yatırım planlarını konuştuk.

ISITMA SEKTÖRÜNDE İDDİALIYIZ

Dünyada ve Türkiye’de ısıtma sektörünün büyüklüğü nedir?


- Dünya ısıtma sektörünün büyüklüğü 13 milyar Euro. 2005 yılında ısıtma sektörü Türkiye’de yüzde 30 büyüdü. Türkiye ısıtma pazarı ise 1.1 milyar Euro’luk bir pazar büyüklüğüne ulaştı. İnşaat sektörü de, yüzde 20 büyüdü. 250 bin konutluk TOKİ projesi, büyük inşaat projeleri, uzun vadeli kredi sistemi ve doğalgaz yatırımlarının yaygınlaşması ile sektörde bir canlılık yaşandı.

2006 yılı nasıl geçiyor?

- Toplu konutlar hızla devam ediyor. Uzun vadeli konut kredisiyle ilave bir takviye geliyor. Doğalgaz yaygınlaşıyor. Isıtma sektörü ve inşaat açısından bundan daha iyi bir ortam olamazdı. Bu güzel ortam içinde fırsatları iyi değerlendirerek öne geçmemiz gerekiyor. ’DemirDöküm ısıtma sektöründe 2010 yılında dünyada ilk üçe girecek’ diye iddialı bir hedefimiz var. Bu yüzden ihracata ve yurtdışı açılımlara önem veriyoruz. Şu anda ciromuzun yüzde 40’ı yurtdışından, bunu yüzde 50’ye çıkarmak istiyoruz.

Çin’de beklediğinizi buldunuz mu?

- Çin’de yerel bir ortağımız var ama ağırlık bizde. 2005 yılındaki ciro hedefimiz 10 milyon dolardı. Bu hedefe ulaştık. Beklediğimizi bulduk. Çin’de yağlı radyatörün yanı sıra kromlu banyofan su ısıtıcısı üretimine başladık. Temmuz’dan itibaren işlediğimiz ürün sayısını 6’ya çıkarmak arzusundayız.

Başka ülkelerde üretimi düşünüyor musunuz?

- Çin’in yanı sıra artık başka bölgelerde de olmamız gerektiği ortaya çıktı. Bunlardan biri Rusya. Coğrafi konum itibariyle Rusya ısıtmaya en çok ihtiyacı olan ülkelerden biri. Merkezi ısıtmadan bireysel ısıtmalara dönüşüm başladı. Çetin kış şartları nedeniyle Rusya ve Ukrayna ferdi ısıtmaya geçişi teşvik ediyor. Bu pazarlarda lider konumumuzu alacağız. Oraya çok yakın olmak, hatta orada üretim yapmak gerekiyor. Cezayir’de de üretim yapmak istiyoruz.

Rusya’da üretim için nasıl bir strateji izleyeceksiniz?

- Isıtma sektörü açısından neleri, nasıl üretebiliriz konusunda temaslarımız var. Orada bu konuda altyapı hazır. Daha önce başka amaçlarla üretim yapan fabrikaları şu anda atıl. Her türlü enerji, bina, endüstriyel şehirlerde işgücünüz bile hazır. Geriye bir tek oraya gidip bu işi organize edip ürünü üretmek kalıyor. Rusya’da birkaç noktayla temas halindeyiz. Satın da alabiliriz, atıl bir fabrikayı da ayağa kaldırabiliriz. Riskleri bol bir pazar, yerel bir ortakla da bu işi yapabiliriz.

Rusya’da üretim için 10 milyon dolarlık yatırım düşünüyoruz

Rusya’ya ne kadar yatırım yapacaksınız ve neleri üreteceksiniz?

- Rusya’ya geniş kapsamlı bakıyoruz. Panel radyatör, kombi, şofben olabilir. 10 milyon dolar civarında bir yatırım olabilir. Rusya’da 1 milyon 400 bin adet kombi pazarı var. Pazar her yıl yüzde 10 büyüyor. Hedefimiz 5 yılda yüzde 40 pazarı payı. Şu anda pazardaki payımız yüzde 12. Ukrayna’da ise pazar payımız yüzde 8.

Kuzey Afrika’ya açılan kapımız Cezayir olacak

Cezayir’de neden üretime karar verdiniz?

- Cezayir’de Kuzey Afrika ülkelerine yönelik bir üretim başlatmak istiyoruz. Bu konuda kararımızı verdik. Altyapı çalışmalarını hazırlıyoruz. Ülkelerin coğrafi konumlandırılması şofbeni öne çıkartıyor. İklimin verdiği bir özellik nedeniyle su giriş sıcaklıkları bizim ülkemize göre daha yüksek. Küçük çaplı bir güçle sıcak su elde etmeniz mümkün. 5-6 litrelik küçük şofbenler bu ülkelerde su ısıtma amaçlı kullanılıyor. Cezayir’den komşu ülkelere Tunus’a, Mısır’a ihracat yapmayı hedefliyoruz.

2006 ciro hedefimiz 500 milyon Euro

DemirDöküm 2005 yılını nasıl geçirmişti?

- 2005 yılını 341 milyon Euro konsolide ciro ve 26 milyon Euro faaliyet karı elde ederek kapattık. 2006 ciro hedefimiz ise, yüzde 47 büyüme ile 500 milyon Euro. Yurtdışı satış gelirleri hedefimiz de, 150 milyon Euro’dur. 2005 yılında ihracatımız 125 milyon Euro’ydu. 2006’da 16 milyon Euro yatırım yapmayı da planlıyoruz. 2010 yılında dünyada ısı sektöründeki ilk üç firmadan biri olmak için her yıl ortalama yüzde 33 büyümeyi planlıyoruz.

Panel radyatörde dünyanın en büyük üretim tesisi olacağız

Panel radyatör üretiminde hangi noktadasınız?

- Haziran 2005’de Panel A.Ş tesislerimize kapasite artırım yatırımı yaptık. Daha sonra Alman Schaefer’ın makina, ekipmanlarını, FIX markasının ve dağıtım kanallarının kullanım hakkının satın alarak Bozüyük’deki tesislere entegre ettik. İlave yatırımların Temmuz 2006’da devreye alınmasıyla kapasitemizi 5.5 milyon metreye çıkaracağız. Böyle Panel, dünyanın en büyük panel radyatör üretim tesisi olacak. Bu yatırımla 200 milyon euro ek ciro sağlanacak.

Kombi’de üretim kapasiteniz nedir?

- Kombi de mevcut 240 bin adet olan kapasitemizi 2006 yılında 350 bin adede çıkarmayı hedefliyoruz. 2008 hedefimiz ise 650 bin adet.

ABD şofben pazarından yüzde 10 pay hedefliyoruz

ABD pazarına nasıl yaklaşıyorsunuz?

- ABD’de şofben pazarı enteresan bir şekilde gelişiyor. Kullanılan ürünler daha büyük olmakla birlikte yeni bir pazar açıldı. İnsanlar elektrikli ısıtıcılardan gazlı ısıtıcılara dönüş yaptı. Amerika’da üretimi şu aşamada düşünmüyoruz. Çünkü orada üretim yapmak cazip değil. Sadece satışı düşünüyoruz. Amerika’da 10 milyon ısıtıcı pazarı var. Bu pazarda 5 yılda şofben pazarının 3 milyonu bulması bekleniyor. Şofben pazarı yüzde 30 büyüyor. Amerika’da da önümüzdeki 5 yılda yüzde 10 pazar payı hedefliyoruz.

Türk bilim adamının buluşunu dünyaya satacağız

Ar-Ge çalışmalarınız nasıl gidiyor?

- Teknoloji üreten bir dünya markası olarak tüketiciyle bütünleşmeyi, kendi Ar-Ge’si ve stratejik ortaklıkları ile sektöründe dünyanın önemli oyuncularından biri olmayı hedefliyoruz. Nanoteknoloji gibi yenilikleri de yakından takip ediyoruz. Ar-Ge çalışmaları ve yeni teknolojilerinde, güneş enerjisinden iklimlendirme (soğutma) yapan sistemler üzerine çalışıyoruz. Bu konuda Jülich Araştırma Merkezi’nde görev yapan ve geçen yıl Dünya Enerji Ödülünü alan Türk bilim adamı Dr. Ahmet Lokurlu ile işbirliği yapacağız. Patenti Dr. Lokurlu’ya ait ürünü Türkiye’de üretip dünyaya pazarlayacağız.

B. Lütfü Kızıltan

Türk DemirDöküm Fabrikaları Genel Müdürü Lütfü Kızıltan, 1957 Amasya doğumlu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Makina Mühendisliği mezunu. 1982’de Bozüyük Armasan’da Üretim Mühendisi olarak çalışmaya başladı. 1983’te Makina Bakım Mühendisi olarak Türk DemirDöküm Bozüyük Tesislerine geçti. Daha sonra Yardımcı İşletmeler Şefi, Bakım Müdürü ve Radyatör Fabrikası Üretim Müdürlüğü yaptı. 1998’de Bozüyük Tesisleri Müdürlüğü, 2001’de Panel A.Ş. Şirket Müdürlüğü, 2003’de Bozüyük Tesisleri Müdürlüğü ve Panel Şirket Müdürlüğü görevini yürüttü. Ocak 2005’de, Türk DemirDöküm Genel Müdürlüğü’ne getirildi.
Yazının Devamını Oku

Tekstildeki sorunlar bir tek KDV ile çözümlenemez

17 Nisan 2006
İSTANBUL Tekstil ve Hammadde İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı (İTHİB) İsmail Gülle KDV indiriminin Başbakan’a iletilen isteklerden sadece biri olduğunu belirterek, "Tekstil sektörünün sorunlarının KDV indirimiyle çözümleneceği zannediliyordu belki de, ama bu indirim, rekabetle ilgili yüklerin, üretimle ilgili sıkıntıların hiçbirini ortadan kaldırmadı" dedi. TEKTSİL sektörü, geçtiğimiz haftalarda KDV indirimi ve arkasından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile karşılıklı söylenen sözlerle gündemden düşmedi. Sektör temsilcileri, sanayiciler ’KDV indirimi işe yaradı, yaramadı’ diyenler olarak ikiye bile ayrıldı. Başbakan’ın ’beceriksizler’ demesinin ardından ise tekstilcilerin sesi fazla duyulmadı. İstanbul Tekstil ve Hammadde İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı (İTHİB) İsmail Gülle ile KDV indirimi sonrasında tekstil sektörünü konuştuk. KDV indiriminin Başbakan’a iletilen isteklerden sadece biri olduğunu hatırlatan Gülle, "Tekstil sektörünün sorunlarının KDV indirimiyle çözümleneceği zannediliyordu belki de, ama bu indirim, rekabetle ilgili yüklerin, üretimle ilgili sıkıntıların hiçbirini ortadan kaldırmadı" dedi. Yurt dışında yatırım açısından cazip Ukrayna, Özbekistan, Tunus ya ad Mısır’da örme kumaş yatırımı yapmak için araştırmalar yaptıklarını belirten Gülle, Türkiye’deki tesislerin ise üretime devam edeceğini söyledi. İTHİB Başkanı İsmail Gülle ile seçim arifesinde hem sektör, hem de Gülle Tekstil’in yeni yatırım planları üzerine bir sohbet yaptık.

Tekstilde yaşanan KDV tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?/images/100/0x0/55eae2c5f018fbb8f89cf9ca

- KDV hep içinde olduğumuz ve mücadele verdiğimiz bir konu oldu. KDV indirimi sektörün sorunlarının anlatıldığı her ortamda gündeme geldi. Yıllardır, istendi, istendi. En son birkaç yıl önce KDV indirimi konusunda hükümet ikna oldu. Maliye Bakanlığı da gündemine aldı. Bu vergi indirimi çok cesurca verilmiş bir karar. Bize faydası olmadı demek de haksızlık olur.

Peki tekstil sektörü niye memnun olamadı?

- KDV indirimi yıllarca istenmiş. O günlerde olmazsa olmaz bir istekti, ancak bugün daha önemli sorunlar ortaya çıktı. Başbakan’la yapılan toplantı üretimle ilgili sorunları, girdi maliyetlerindeki sıkıntıları aktarmak içindi. KDV biraz daha gözardı edilebilir bir istekti. Tabii altyapısı hazırdı. Ankara’daki bürokratların da soruları anında cevaplamaları ve raporları da hazır olunca 2-3 günlük çalışma sonucunda KDV indirimi çıktı. KDV indirimi, sektörde bazılarına çok direk olarak, bazısına daha az faydası olan, bazısına da zarar veren bir enstrüman oldu ve çok tartışıldı.

Başbakan’ın KDV indirimi beğenmeyenlere beceriksiz demesine ne diyorsunuz?

- Süreç çok hızlı gelişti. Kimse fikren ve ruhen böyle bir indirime hazır değildi. KDV indirimi, herkesi farklı bir ruh haline itti. Tekstilcilerin sevinmesi beklenirken bir anda değişik yorumlar oldu. Sayın Başbakanımız da ’İstediniz verdik’ dedi ve devamında bazı sözler söyledi. Bundan sonra söylenecek söz kalmadı artık. Tekstil sektörünün sorunlarının KDV indirimiyle çözümleneceği sanılıyordu belki de, bu biraz yanlış anlama. Bu sorunlardan sadece biriydi, teşekkür ediyoruz. Ama bu indirim, rekabetle ilgli yükleri, üretimle ilgili sıkıntıları, global rekabetteki problemleri, Türkiye’nin yatırım ve istihdamındaki sorunların hiçbirini ortadan kaldırmadı.

BU SESE KULAK VERMEK LAZIM

Tekstilde markalaşmak sorunları çözer mi?

- Sorunun ana kaynağı, 2002’de 180 lira olan asgari ücret yükünün 2006’da 480 liraya çıkıp, 2002’de 1650 lira olan kurun bugün 1320 liraya inmesiyle ilgili. Burada çok ciddi bir çarpıklık var. Ne markalaşma, ne tasarım, ne verimli çalışma bu aradaki çarpık ilişkiyi düzeltemez. Gelirleriniz aşağı, giderleriniz yukarı doğru gidiyor. Aradaki farkı ’Ben marka olayım, tasarımlı ürünler de yapayım’ şeklindeki yaklaşımla karşılayamazsınız. Kár ederseniz yatırım ve modernizasyon yaparsınız. Her şey kára bağlı. Sektörde kárlar düştü, bazıları için sıfırlandı, bazıları da cepten yiyor. Bu sese de biraz kulak vermek lazım. Vücuttaki bazı organların çalışmaya başlaması tamamen çok sağlıklı olduğumuzu göstermiyor. Bazı şeyler düzeliyor ama hala tedaviye ihtiyacı olan bazı bölümler var. Onların da tedavi edilmesi edilmesi lazım.

Gülle’nin cirosu 50 milyon dolar

2006 nasıl geçiyor?

- 2005’te genel olarak bir önceki yıla göre ciro düşüşü yaşadık. Dolar bazında ciromuzu muhafaza etsek bile, kurdaki düşüşten dolayı Türk Lirası bazında küçüldük. Genel olarak son birkaç yıla kadar istikrarlı bir artışla geldik. Ama son birkaç yıldır dolar bazında artışımız olsa da TL. bazında artış sağlayamadık. 2005’i 50 milyon dolar civarında ciroyla kapatmıştık. Bu yıl da aynı bekliyoruz. İhracatımız da 10 milyon dolar civarında.

Hangi ülkelere ihracat yapıyorsunuz?

- Üretimin yüzde 100’ünü dolaylı ve direkt olarak ihraç ediyoruz. Öncelikli ihracat pazarlarımız arasında İtalya, Fransa, İngiltere, Almanya, Ukrayna, İsrail ve Mısır gibi ülkeler yer alıyor.

Pedalı çevirmezseniz durursunuz, gerilersiniz

Yatırımlara devam ediyor musunuz?

- Tekstille ilgili spekülasyonların yapıldığı, tekstil Türkiye’de bitti, tekstil artık Türkiye’nin işi değil diye tartışılan bir ortamda, geçen yıl 10 milyon dolar yatırım yaptık. Yatırımlarımızı devam ettiriyoruz. Tekstil sektöründe durduğunuz anda geriye gitmeye başlarsınız. O yüzden her zaman yeni bir yatırım yapmanız gerekiyor. Günümüzün kalite kontrol anlayışında artık zaten öyle bir noktaya geliyorsunuz ki hiç eskimeyecek ürünler yapıyorsunuz. Ama yeni tüketim ihtiyaçları doğurtmanız gerekiyor, bunu da yaptığınız yatırımlarla sağlayabiliyorsunuz. Sürekli pedal çevirmek bizim işimiz. Pedalı çevirmeyi durduğunuzda duruyorsunuz.

Yurtdışında yeni bir fabrika kuracağız

Yurtdışında yatırım düşünceniz var mı?

- Son bir kaç yıldır bu yönde çalışmalarımız var. 3-4 ülkeyi ziyaret ettik. Daha önce bu ülkelerde yatırım yapan arkadaşların orada yaşadığı sıkıntılara bakıyoruz. Bu yatırımı birkaç yıl içinde yapacağız.

Hangi ülkeleri düşünüyorsunuz?

- Ukrayna’yı, Özbekistan’ı, Tunus’u, Mısır’ı yatırım imkanlarını detaylı olarak inceledik. Gerçekten çok cazip ülkeler. Türkiye’de çok zorlansak da, az kár etsek de, üretimin bütün sıkıntılarını yaşasak da Türkiye’de ana kütleyi bırakıp çok cüzi yatırımla dışarıda bir yatırım planlama içindeyiz.

İTHİB Başkanlığı’na yeniden talibim

Aysonunda birliklerin seçimi var. İTHİB için yeniden aday olacak mısınız?

- Seçimler 25 Nisan’da. Yaptığımız, yapacağımız hizmetler var. Yıllar içinde bazı şeyleri verebilecek bilgi ve birikime sahip olduk. Önümüzdeki seçimde, mevcut yönetimimizle bir dönem daha bu hizmeti yapmak amacındayız.

Türkiye’deki fabrikalarımızı yurtdışına taşımayacağız

Nasıl bir yatırım planlıyorsunuz?

- Kumaş üretimi, terbiyesi, belki arkasından iplik gelebilir. Kumaşla başlayıp, arkasından ipliğe kadar gideceğimiz bir süreç olacak. Oralarda ülkeyi iyi bilen yerel bir ortağımız olsun istiyoruz.

Türkiye’deki üretim tesislerinizi taşımanız gündeme gelebilir mi?

- Fabrikalarımızı taşımak gibi bir düşüncemiz yok. Yurtdışındaki yatırımımız yeni bir yatırım olacak.

Tuhafiyeciydik, tek örgü makinesiyle tekstilci olduk

Aileniz ne kadar zamandır tekstil sektöründe?

- Babam Sivas’ta tuhafiyecilik yapıyordu. 1970’de İstanbul’da gördüğü bir örgü makinesi ilgisini çekmiş, satın almış. 1980’den sonra ihracata başladık. 90’da boyahane, 95’de iplik yatırımı yaptık. 2001’de enerji santralını kurduk. Entegre üretim yaparak, tarladaki pamuğu alıp, boyanmış kumaş olan nihai ürünü, ihracata ve hazır giyim ihracatçılarının kullanımına sunuyoruz. Örgü tesislerimiz İstanbul Avcılar’da, kumaş ve iplik tesislerimiz ise Çorlu’da.

İSMAİL GÜLLE

İstanbul Tekstil ve Hammadde İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı (İTHİB)İsmail Gülle, 1960 Sivas doğumlu. İlk ve orta öğrenimini Sivas’ta tamamladı. İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Fakültesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadı Enstitüsü’nde ihtisas yaptı. Gülle Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Gülle, 2003 yılından bu yana İTHİB Başkanlığı’nı yürütüyor.
Yazının Devamını Oku