Nurten Erk Tosuner

Özelleştirme İdaresi, Türkiye Tanıtım ve Yatırım Ajansı olsun

19 Aralık 2005
YASED Başkanı Şaban Erdikler, birkaç yıl içinde özelleştirmelerin tamamlanacağına dikkat çekerek, ‘Özelleştirmelerin sona ermesiyle idare misyonunu tamamlayacak. Buradaki uzmanların bilgi birikiminden önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin tanıtımı ve Türkiye’ye yabancı sermaye çekilmesi konularında yararlanabiliriz’ dedi. YABANCI Sermaye Derneği (YASED) Başkanı Şaban Erdikler, önümüzdeki birkaç yıl içinde özelleştirmelerin tamamlanacağına dikkat çekerek, ‘Özelleştirme İdaresi’nin, zaman içinde Türkiye’nin tanıtım ve yatırım ajansına dönüştürülmesini’ önerdi. Özelleştirme İdaresi’nin yılardır yabancı yatırımcılarla temas ettiğini ve bir çok sektörü çok yakından tanıma imkanı bulduğunu belirten Erdikler, ‘Özelleştirmelerin sona ermesiyle idare misyonunu tamamlayacak. Buradaki uzmanların bilgi birikiminden önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin tanıtımı ve Türkiye’ye yabancı sermaye çekilmesi konularında yararlanabiliriz’ dedi.

Yabancı Sermaye Derneği’nin ünvanının tüm yatırımcıları kapsayacak şekilde değiştirmek için çalışmalara başladıklarını açıklayan Erdikler, sözkonusu değişikliğin derneği Şubat ayındaki genel kurulunda gerçekleşeceğini söyledi.

İki yıl önce Ernst&Young’dan ayrılarak kendi şirketlerini kuran Şaban Erdikler, artık vergi danışmanlığının yanısıra ticaret, bilgisayar ve gayrimenkul yatırım konularında da faaliyet gösteriyor. Erdikler ile yabancı sermaye ve vergilerin yanısıra Erdikler’in yapmayı planladığı ilginç yatırımlarını ve hedeflerini konuştuk.

Vergide yapılan son düzenlemeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Yüzde 30 Kurumlar Vergisi hiçbir ülkede yok. Oranın yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirilmesi iyi ve yerinde oldu. Ama bir elden verdiğini bir elden çıkarmak gibi yatırım indiriminin ortadan kaldırılması bence yanlış. Buzdolabını yapanla satanın aynı vergiye tabi olmaması gerekiyor. Ama Türkiye’nin birinci önceliği istihdam ve üretimse o zaman üretim yapana ayrı bir imkan sağlama zorunluluğu var. Yatırım indirimi özellikle büyük projeler için çok belirleyici. Dolaylı vergiler yüzünden yatırımlar gelmek istemiyor.

Yapılan indirimler yeterli mi?

- Kurumlar ve Gelir vergisindeki indirimler beklediğim oranda olmadı. Daha fazla indirim olması gerekiyordu.

Dünyadaki yatırımların ne kadarı Türkiye’ye geliyor?

- 2004 yılında dünyada 9 bin 200 yeni yatırım yapılmış. 5 bin 800’ü bizim gibi gelişmekte olan ülkelere, 1530’u Çin’e gitmiş. Türkiye’ye gelen yatırım ise sadece 64. Romanya ve Bulgaristan’a giden yatırım bizim iki katımız.

Türkiye’ye daha fazla yatırımcı gelmesi için neler yapılabilir?

- Türkiye’ye yeni projeler getirilmesi konusunda çok şey söyledik. Türkiye özellikle otomotiv sektöründe bir yere geldi. Bununla ilintili başka sektörler var. Örneğin ağır iş makinaları üretimi yapan firmalar Türkiye’ye yatırıma davet edilebilir. Hükümet bu üreticileri yatırıma çağırabilir. Aynı şekilde elektronik sektörü de çok gelişti Türkiye’de. Bu sektörde de yatırımların arge’ye kaydırılması sağlanabilir.

Türkiye için bir tanıtım ajansı kurulması gerekiyor mu?

- Türkiye için bir tanıtım ajansı konuşuluyor. Özelleştirme İdaresi, özelleştirme çalışmaları bittiğinde bir anlamda işsiz kalacak. Özelleştirme İdaresi’nde çok iyi bir birikim var. Belli sektörleri iyi tanıyorlar, yabancılarla nasıl konuşulacağını, yabancıların beklentilerini, sektörlere nasıl yaklaştıklarını biliyorlar. Özelleştirme İdaresi’nin görevinin azalmasıyla birlikte bu idare zamanla ortadan kalkacak. Ben diyorum ki, Özelleştirme İdaresi’ni Türkiye Yatırım Tanıtım Ajansı olarak kullanma şansını değerlendirelim. Oradaki uzmanları ve bilgi birikimini kullanalım. Bence çok uygun bir çözüm olur.

Gayrimenkul sektörüne fon temin edeceğiz

Gayrimenkul sektöründe neler yapıyorsunuz?

- Yabancılardan temin edeceğimiz kaynakları Türkiye’de gayrimenkule yatırım konusunda faaliyette bulunacağız. Bir de yatırımcılara yol gösterme alanında çalışmalarımız olacak. Türkiye’de inşaat sektöründe çok değişik projeler var. Bu projelerin de yabancı fonlara ihtiyacı var. Biz bu fonların bulunmasına yönelik çalışıyoruz. Bir de gayrimenkul ekspertizi yapacağız. Stratejik işbirlikleriyle inşaat sektöründe sigorta, finansman ve kontrolörlük unsurlarını biraraya getirip yabancılara ikinci el gayrimenkul satışında başarı kazanabiliriz diye beklentimiz var. İnşaat yapmayacağız.

İşi bilenlerle ortak oldum

Ortaklarınız var mı?

- Bu şirketlerden sadece Erdikler bana ait. Diğerlerinde işin başına işi bilenleri getirdim. ‘Bütün masraflarınız bana ait, ortak olun. Para kazanınca kar ortağı olacağız’ dedim. Soleres’te yüzde 30 ortaklığım var, yüzde 70’i iki kimya mühendisi arkadaşımın, Telcoset’de de şirketin yüzde 60’ını bilgisayara hakim üç kişiye verdim. Gama’da ise yüzde 50 ortağım.

Erdikler’in ciro hedefi 4 yılda 250 milyon dolar

Ernst&Young’dan ayrıldıktan sonra iki yıldır neler yapıyorsunuz?

- Ocak 2004’de Erdikler Yeminli Mali Müşavirliği kurduk. Bu konuda üç numaraya geldik. Hedefimiz 2008’de bir numara olmak. 60 personelimizle, 150 yerli-yabancı şirkete vergi danışmanlığı hizmeti veriyoruz. 8 milyon dolar ciroya ulaştık. 3-4 yıl içinde 250 milyon dolarlık bir grup olmayı hedefliyoruz. Soleres adlı şirketimizle ithalat-ihracat yapıyoruz.

YASED’in adı değişecek, tüm yatırımcılara kucak açacak

Başbakan Tayyip Erdoğan, ‘Fırsatlar Ülkesi’ toplantısında YASED’in adının değiştirilmesi gerektiğini söylemişti. Bu konuda bir çalışmanız var mı?

- O toplantıda Başbakan ‘sermayenin yerlisi yabancısı olmaz, YASED’in ünvanını değiştirmesi lazım’ dedi. Bizim de 2-3 yıldır kafamızda olan bir konuydu. Bu konuşmadan sonra Yabancı Sermaye Derneği’nin (YASED) ünvanının değiştirilmesi için harekete geçtik. Derneğin adının ‘Uluslararası Yatırımcılar Derneği’ olmasını düşünüyoruz. Dernek tüzüğünün değişmesi lazım. Bunu da Şubat 2006’daki Genel Kurul’da yapacağız. Unvanımıza ‘Türk’ ya da Türkiye’yi de almaya çalışacağız. Gereken başvuruları yapıyoruz.

Unvanınızın değişmesi faaliyetlerinize yansıyacak mı?

- Bütün yatırımcıları kapsayan bir nüansımız olacak. Türkiye’deki yabancı sermaye ile ilgileneceğiz, ama uluslararası yatırımcılar ünvanını alınca Türkiye’den başka ülkelere giderek yatırım yapan yatırımcıların sorunlarına da çözüm arama çabasında olacağız.

2010’dan sonra yılda 15 milyar dolar gelir

Türkiye’ye gelen yabancı sermayeye ilişkin beklentileriniz nedir?

- Aralık sonunda özelleştirme dahil rahat 8-9 milyar doları bulur diye düşünüyorum. Önümüzdeki yıllarda özelleştirmelerle 13-14 milyar dolarları bulur. Ama özelleştirme hariç yılda ortalama 4.5-5 milyar dolar olur. Biz 2006’dan itibaren Türkiye’ye gelen yabancı sermayenin herşey dahil 2010 yılına kadar yılda ortalama 10 milyar dolar, 2010-2015 arasında da yılda 15 milyar dolar olması gerektiğini ileri sürüyoruz.

Makro dengeler iyi ama halka yansımadı

Ekonomideki olumlu gelişmeler halka yansıyor mu?

- Ekonomik verilere baktığınızda bütün makro dengeler daha iyi. Ama bunun halka yansıması kendini göstermiyor. Sanki birkaç yıla daha ihtiyaç var. İstihdam konusunda bazı gelişmeler kaydedildi, ama istenilen düzeyde değil. Biraz daha sabırlı olmak gerekiyor. Bir de, cari açıkta şu anda sorun yok gibi görünüyor, ama mutlaka gözlenmesi gereken bir konu.

Çekirdek yağı üretimi için Hindistan’dan tesis alacağız

Hangi ürünlerin ticaretini yapıyorsunuz?

- Sakız mayasından kayısı çekirdeği yağına kadar çeşitli ürünlerin ihracatını yapıyoruz. Ayrıca dünyada çok yeni üretilmeye başlanan bazı tıbbi ürünler ve cihazlarla ilgileniyoruz. Önümüzdeki iki ay içinde bu tür 12 firmanın distribütörlüğünü alıp hastanelere dağıtmaya başlayacağız.

Üretime girmeyi düşünüyor musunuz?

- Çeşitli ülkelerin ağız tadına uygun sakız mayası üretip satmayı planlıyoruz. Kayısı çekirdeğinden yağ üretilmesi de gündemimizde. Kayısı çekirdeği yağı, gıda ve kozmetik sanayiinde çok kullanılan bir ürün. Çekirdek yağı üretiminde Yunanistan ve Avustralya gibi birkaç ülkede kullanılan değişik bir metod var. Bu metodla çalışan bir tesisi Türkiye’de de kurmak için temaslarımız var. 5-6 milyon dolarlık bir yatırım olacak.

Şaban Erdikler

Yabancı Sermaye Derneği (YASED) Başkanı Şaban Erdikler, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu. Maliye Müfettişi olarak 6 yıl kamuda çalıştıktan sonra Arthur Andersen’e vergi müdürü olarak katıldı. 1992 yılında Arthur Andersen Türkiye Managing Partner’lığı görevini üstlendi, 1994’de aynı zamanda Balkan ülkelerinden de sorumlu oldu. 2001 yılında yurtdışında dağılan Andersen Worldwide Organizasyonu’nun Türkiye Bölümü’nü bir diğer uluslararası denetim kuruluşu olan Ernst & Young çatısı altında başarıyla topladı. Ernst & Young Türkiye Organizasyonu’nda 2 yıla yakın bir süre Country Managing Partner görevini üstlendi. Ocak 2004’te bu görevinden ayrılarak, Erdikler Yeminli Mali Müşavirlik’i kurdu. Halen YASED Başkanı ve Maliye Bakanlığı bünyesindeki Vergi Konseyi’nin üyesi.
Yazının Devamını Oku

Sanko, Hendek’i ısıtma-soğutma üssü yapıyor

12 Aralık 2005
SANKO Holding 2001 yılında satın aldığı 2 milyon dolar cirolu Akfel ile kendi markası Airfel’i yaratan Sanko Holding, Sakarya Hendek’e toplam 50 milyon dolarlık ısıtma-soğutma üssü kuruyor.

YAKLAŞIK 1.2 milyar doları bulduğu tahmin edilen ısıtma-soğutma-havalandırma sektörüne ilgi duyan Antepli Sanko Holding, sektöre yatırımlarını hızlandırdı. 2001 yılında satın aldığı 2 milyon dolar cirolu Akfel ile kendi markası Airfel’i yaratan Sanko Holding, Sakarya Hendek’e toplam 50 milyon dolarlık ısıtma-soğutma üssü kuruyor. İlk önce radyatör ve kombi yatırımını yapan Airfel, 2006 yılı sonuna kadar da split klima yatırımını devreye alacak. Airfel’in kurucu ortağı ve Genel Müdürü Hasan Önder, Avrupa’da üretim maliyetlerinin çok artması yüzünden ısıtma-soğutma sektöründeki üreticilerin üretimlerini Türkiye’ye kaydırmaya başladığını söyledi. Türkiye’nin özellikle radyatörde üretim üssü haline geldiğini belirten Hasan Önder, ‘Biz de üretimin yüzde 65’ini ihraç etmeyi planlıyoruz’ dedi. Çin rekabetinden de korkmamak gerektiğini söyleyen ve Türkiye’nin lojistik avantajı olduğunu belirten Hasan Önder ile ısıtma-soğutma-havalandırma sektörünü ve Sanko’nun yatırımlarını konuştuk.

Akfel’i kurduktan iki yıl sonra neden Sanko’ya sattınız?- Akfel’i 1999 yılında on mühendis arkadaş ortak kurduk. Belli bir seviyeye geldikten sonra finansman ihtiyacı artıyor. Tam o sıralarda Sanko da ısıtma-soğutma sektörüne girmek istiyormuş. 2001’de Sanko Holding bünyesine katıldık. İlk kurulduğumuzda 1.5-2 milyon dolar ciromuz vardı, bugünkü ciromuz 50 milyon dolar. 2006’da yeni yatırımlarımızın da devreye girmesiyle birlikte 90 milyon dolar bir ciro hedefliyoruz.

Isıtma-soğutma sektöründe neler yapıyorsunuz?- Split klimada belli bir yere geldik. Çorlu’da 100 bin adet kapasiteli montaj fabrikamız var. Ama sadece klimacı olmakla ısıtma-soğutma sektöründe büyük bir oyuncu olamıyorsunuz. Bunun için kombi sektörüne de girdik. Geçen yıl sonunda Hendek’te 850 dönüm arazi satın aldık. Radyatör ve kombi fabrikamızı da buraya kurduk. Geçtiğimiz temmuz ayında devreye soktuk.

Radyatör fabrikasına ne kadar yatırım yaptınız?- 1 milyon metre kapasiteli radyatör fabrikası ve 300 bin adet kapasiteli kombi fabrikaları, Avrupa’nın en modern fabrikaları arasında. Fabrikalar 25 milyon dolara mal oldu. Yeni yatırımlarla bu rakam 50 milyon dolara çıkacak.

Yazının Devamını Oku

Eğitime bir fabrika parası harcadım

5 Aralık 2005
İŞLERİ oğluna bıraktıktan sonra sosyal faaliyetlere yoğunlaşan Borusan Holding’in Kurucu Başkanı Asım Kocabıyık, ‘Bugüne kadar eğitime 30 milyon dolar harcadım. İstesem bununla bir fabrika daha kurardım. Eğitime destek vermek gönül işi’ dedi.

Üniversite kurmayı düşünmediğini söyleyen Kocabıyık, ‘Bina yapmakla üniversite olmaz’ diyerek sistemi eleştirdi.

BORUSAN Holding’in Kurucu Başkanı, duayen sanayici Asım Kocabıyık, 2001 yılında holding Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı oğlu Ahmet Kocabıyık’a bıraktı. Asım Kocabıyık, 4 bin çalışan ve yaklaşık 2 milyar dolar cirolu gruptaki sorumluluklarını devrettikten sonra eğitim, kültür ve sanat faaliyetlerine odaklandı. 1992’de eşi ve çocuklarıyla birlikte kurduğu Asım Kocabıyık Kültür ve Eğitim Vakfı’ndaki çalışmalarını 2001’den sonra daha fazla ağırlık vermeye başladı. Eğitime olan desteği 1970’lere dayanan Kocabıyık, bugüne kadar eğitime yaptığı katkı miktarının 30 milyon doları bulduğunu tahmin ediyor. Kocabıyık, ‘Eğitime bir fabrika daha kuracak kadar katkı sağladık. Ama yatırımlarımıza da devam ettik. Bütçemizi ona göre ayarladık. Bu bir gönül işi’ diyor. Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin de (TÜSİAD) kurucuları arasında yer alan Borusan Holding Kurucu Başkanı Asım Kocabıyık ile eğitim ve iş dünyası odaklı bir sohbet yaptık.

Eğitime yatırım yapmaya ne zaman ve neden başladınız?- Eğitimin kalkınma ve demokrasinin yerleşmesi için birinci şart olduğuna inanıyorum. Bu düşünceyle eğitime destek vermeye 1970’lerde başladık. 1976’da Gemlik’te fabrika kurduk. Orada bir ilkokul yaptık. 8 yıllık ilköğretim mecburi olunca tekrar okula destek verdik. Sonra şirketlerimiz kendi bölgelerinde okul yaptırmaya öncelik verdi. İzmit’te 8 ilkokul yaptırdık. 1990’larda Afyon’da bir anaokulu yaptırdık. Daha sonra İstanbul Beylikdüzü’nde bir Anadolu Meslek Lisesi ile Avcılar’da bir ilköğretim okulu yaptırdık.

Asım Kocabıyık Kültür ve Eğitim Vakfı’nı kurduktan sonra neler yaptınız? - Vakfı, 1992’de, eşim ve üç çocuğumla birlikte eğitime, öğretim ve kültür konusunda daha sistemli faaliyette bulunmak üzere kurdum. Vakıf kurulduğu günden beri her yıl, maddi ihtiyacı olan başarılı öğrencilere burs veriyor. 1999 depreminden sonra Kocaeli Üniversitesi’ne gidip rektöre neye ihtiyaçları olduğunu sordum. Kendilerinin isteği üzerine Sümerbank’ın eski tesislerinin bulunduğu Hereke’de meslek yüksek okulu ve iki öğrenci yurdu yaptık. İstanbul İl Eğitim Müdürlüğü de Avcılar’da bir öğretmenevi ihtiyacı olduğunu söyledi. Avcılar’da Asım ve Nurhan Kocabıyık Öğretmenevi’ni inşa ettik ve 24 Kasım’da açtık.

Yazının Devamını Oku

İstanbul’a yılda 500 bin konut gerekiyor

28 Kasım 2005
AĞAOĞLU Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, ‘Yapı stokunun yenilenmesi için sadece İstanbul’da yılda en az 500 bin konut yapılması’ gerektiğini söyledi. İstanbul ve çevresinde yaklaşık 1 milyar dolarlık konut inşaatını yürüten Ağaoğlu, yeni yapılan binaların yapı denetim sistemine tabi olduğunu hatırlatarak, ‘Yeni inşaatlarda artık teknoloji ağırlıklı ve hazır beton kullanılıyor. En kötü yeni inşaat, eskilerden çok daha iyidir’ yorumunu yaptı.

DEPREM kuşağındaki Türkiye’deki binaların yüzde 80’inin yıkılıp yeniden yapılması gerektiğini söyleyen Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, ‘Yapı stoğunun yenilenmesi için sadece İstanbul’da yılda en az 500 bin konut yapılması’ gerektiği görüşünde. İnsanların oturdukları eve, idarecilerin resmi binalara güvenmediğini söyleyen Ali Ağaoğlu, ‘İzmir’de geçtiğimiz günlerde meydana gelen depremde yaşanan panik ve 5.5 şiddetinde bir depremde okulların tatil edilmesi bunun en büyük göstergesi’ dedi. İstanbul ve çevresinde yaklaşık 1 milyar dolarlık konut inşaatını yürüten Ağaoğlu, yeni yapılan binaların yapı denetim sistemine tabi olduğunu hatırlatarak, ‘Yeni inşaatlarda artık teknoloji ağırlıklı ve hazır beton kullanılıyor. En kötü yeni inşaat, eskilerden çok daha iyidir’ yorumunu yaptı.

Ağaoğlu, halen süren konut projelerinin yanında yakında Çekmeköy’de farklı bir projeye daha başlamaya hazırlanıyor. 150 milyon dolarlık yeni projeyle Çekmeköy’de kanalların da yer alacağı ‘Mini Hollanda’ için önümüzdeki günlerde düğmeye basılacak. Ali Ağaoğlu ile konut ve turizm sektöründe devam eden projelerini, yeni yatırımlarını ve inşaat sektörünün genel durumunu konuştuk.

İnşaat sektörü nasıl bir trend izliyor?

- İnşaat piyasasının durumu, ekonominin genel olarak iyileşmesi ve siyasi istikrarın sağlanmasına paralel iyileşiyor. İnşaat, geçmişte krizden en çok etkilenen sektörlerin başındaydı. Ülke küçülürken, sektör ülkenin iki katı daha fazla küçülmüştü. İstikrara kavuşunca da Türkiye ortalama yüzde 5-7 büyürken, inşaat yüzde 15-18 oranlarında büyüme trendine girdi.

Sektördeki hareketlenmenin nedenleri neler?

- Küçülme dönemlerinde biriken talep bugün konut pazarına geliyor. Konut kredileri de gerçekten kullanılabilir seviyelere iniyor. Mortgage de (İpoteğe Dayalı Finansman Sistemi) yakında devreye girecek. Konut kredisi faizi aylık yüzde 1’lere yaklaştı. Faizlerin düşmesi, bankaların konut kredilerine ağırlık vermesi de alım gücünü tetikledi. Ertelenen talep bu şekilde devreye girdi.

KONUT ARZI YETERLİ DEĞİL

Yapılan konutlar ihtiyacı karşılayabilecek mi?

- İzmir’de geçenlerde yaşanan deprem sonrasında yaşananları gördük. İnsanlar 5 şiddetinde bir depremde sokağa döküldü. Evlerine giremedi. Çünkü Türkiye’deki yapı stoğunun çoğu gerçekten acınacak durumda. Hiçkimse oturduğu evden emin değil. İdareciler de bunun farkında ve 5.5 şiddetinde bir depremde okulları tatil ediyor. Bunun önüne ancak arzı artırarak geçebiliriz. Patladı, çatladı dediğimiz inşaat sektörünün arzı şu anda yeterli değil. Hem Toplu Konut İdaresi (TOKİ) hem de bizim gibi yap-sat firmaların Türkiye’deki yapı stoğunu yenilemek için yıllarca uğraşmamız lazım.

Şu anda konut stoğunun ne kadarı güvenli?

- Türkiye’deki konut stoğunun şu anda yüzde 80’i güvensiz. Türkiye’deki binaların yüzde 80’ini yıkıp yeniden yapmamız gerekiyor. Türk ekonomisi yeni bir büyük depremin yıkıntılarını kaldıramaz.

İstanbul’un yıllık konut ihtiyacı ne kadar?

- İstanbul hala göç alıyor. İstanbul’da her yıl 200 bin konut için ruhsat alınıyor ama bu ancak nüfus artışından ve göçten dolayı gelen talebi bile karşılayamaz. İstanbul’u yenileyeceğiz, yapı stoğumuz kötü diyorsak yılda en az 500 bin konut yapabilmek lazım. Ancak bu hızla İstanbul’u 8-10 yıl içinde yeniden yapılandırabiliriz.

Kentsel Dönüşüm Yasası’na işlerlik kazandırılsın

Yeni inşaatların dayanıklılığını sağlayan kontrol mekanizması tam işliyor mu?

- Sıradan köşebaşında yapılan küçük bir inşaatta bile artık yapı denetim sistemi var. Bilimsel olarak statik hesaplarda bile eskiye göre inanılmaz bir değişiklik var. Bugün artık elle dökülen beton yok. Hazır betonun kalitesini ne kadar istesen de elle dökülenden daha kötü yapamazsın. Artık inşaatlarda teknoloji kullanılıyor. Bugün kötü dediğimiz yeni bir inşaat bile eskiden yapılanlardan daha iyidir. Bırakın yeni inşaat yapılsın. Kentsel Dönüşüm Yasası çıktı, buna bir an önce işlerlik kazandırılsın.

Çekmeköy’e 150 milyon dolara ‘Mini Hollanda’ kuracağız

Yeni projeleriniz olacak mı?

- Bu yıl içinde Çekmeköy’de yeni projelerimiz var. 150 milyon dolarlık bir yatırımla, yaklaşık 600 konut ve 100 mağazadan oluşan ‘Mini Hollanda’ kuruyoruz. Yaşam tarzından mimarisine çok farklı bir proje yapacağız. Buradaki konutların her biri farklı mimari tarzda ve 3’ü yer altında olmak üzere 8’er katlı olacak. Bu binaların altında küçük mağazalar bulunacak. Hepsi farklı mimarideki apartmanlar yapay su kanallarına bakacak. Sokaklar Amsterdam sokakları gibi olacak. Projeye başladıktan sonra iki yılda bitirmeyi planlıyoruz. Projede 3 bin araçlık otopark da yer alacak.

Ataşehir My World’ün yüzde 70’i satıldı

Emlak Konut projeleriniz nasıl yürüyor?

- Emlak Konut’un yap-işlet-hasıla paylaşımıyla ihaleye çıkardığı Ataşehir Projesi kapsamındaki 7 bin konutun, 3 bin 500’ünü biz grup olarak aldık. Ataşehir My World iyi gidiyor. 600 milyon dolarlık proje 1 milyar doları buldu. Dünya standartlarıyla yarışan bir proje. Bugün dünyada sayılı projelerden biri oldu orası. 3 bin 626 konutluk bir proje. İlk 1426 daire satışa çıktı, yüzde 70’i satıldı. İlk etap 30 ay içinde tamamlanacak. İkinci etabı da 2006’nın ilk yarısında satışa sunacağız.

Anadolu Yakası’na 65 milyon dolarlık üç otel yapacağız

Turizm yatırımlarınız ne aşamada?

- İstanbul Anadolu Yakası’nda Çamlıca’da 5 yıldız üzeri bir şehir oteli yapıyoruz. Gerekli izinleri aldık, yakında inşaat başlayacağız. 200 odalı bu otel 25 milyon dolara mal olacak. Birkaç ay içinde Ataşehir’de 30 milyon dolarlık yatırımla, 270 odalı ve 5 toplantı salonu olan bir kongre oteli yapacağız. Ümraniye’de de 10 milyon dolar yatırımla business (iş amaçlı) bir otel yapıyoruz.

Ümraniye’nin kaderi değişiyor

İş dünyasına dönük otel için neden Ümraniye?

- Ümraniye geleceği en parlak yerden biri. Microsoft, Silikon Vadisi’ni buraya yapıyor. Silikon Vadisi Ümraniye’nin kaderini değiştirecek. Ümraniye stratejik bir noktada. Kentsel Dönüşüm Yasası’nın devreye girmesiyle Ümraniye’nin önemi daha da artacak. Bu yüzden Ümraniye’ye business (iş amaçlı) bir otel yapıyoruz.

ALİ AĞAOĞLU

Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, 1954 yılında Trabzon’un Of ilçesinde doğdu. Çalışma hayatına lise yıllarında başlayan Ağaoğlu, 23 yıldır inşaat, turizm ve hizmet sektöründe faaliyet gösteriyor. Gruba bağlı Akdeniz İnşaat ve Eğitim Hizmetleri A.Ş., bugüne kadar 1 milyon metrekareyi bulan binlerce konut ve villa, oteller, tatil köyleri ve sosyal kulüpler inşa etti. 1989’da turizme adım attı ve ilk otelini Uludağ’da açtı.

Hizmet sektöründe de faaliyet gösteren Ağaoğlu’nun sosyal tesisleri de bulunuyor.
Yazının Devamını Oku

Denizcilerden Ataköy’e 456 milyon dolarlık yatırım

21 Kasım 2005
DENİZCİLER Ortak Girişim Grubu’nu Dati Yatırım Holding’e dönüştüren denizciler, Ataköy’ü turizm ve denizcilik sektörünün cazibe merkezi haline getirmeyi hedefliyor. Dati Yatırım Holding’in işletmesini üstlendiği Ataköy Şirketler Grubu Genel Koordinatörü Sedat Altunay, planlanan 456 milyon dolarlık yatırımın yüzde 60’ını 1.5 yılda tamamlamayı planladıklarını söyledi.

ÖZELLEŞTİRME İdaresi’nden Ataköy Turizm, Ataköy Otelcilik ve Ataköy Marina’nın hisselerini ihaleyle alan denizciler, turizm, inşaat ve denizcilik sektöründe toplam 456 milyon dolarlık yatırım için kolları sıvadı. Denizciler Ortak Girişim Grubu adıyla kurdukları ortaklığı geçtiğimiz temmuz ayında Dati Yatırım Holding’e dönüştüren denizciler, Ataköy’ü turizm ve denizcilik sektörünün cazibe merkezi haline getirmeyi hedefliyor.

Dati Yatırım Holding’in işletmesini üstlendiği Ataköy Şirketler Grubu Genel Koordinatörü Sedat Altunay, planlanan 456 milyon dolarlık yatırımın yüzde 60’ını önümüzdeki 1.5 yılda tamamlamayı planladıklarını söyledi. Altunay, mevcut marinanın kapasitesinin iki katına çıkarılacağını, izinlerin çıkmasının ardından bir mega yat limanı ile dev cruise gemilerinin yanaşabileceği yeni bir liman daha inşa etmek istediklerini söyledi. Altunay, ayrıca Ataköy Marina’da ‘Regeta’ denilen barlar bölümünün 5 bin kişilik konferans salonuna dönüştürüleceğini, yeni bir otel inşa edileceğini de belirtti.

2005 Mart ayından bu yana şirketlerde tasarruf, verimlilik ve yeni yatırımlar konusunda önemli adımların atıldığını belirten Altunay, özelleştirmeden önce de Ataköy Şirketler Grubu’nun başındaydı. Eski yönetimden görevini sürdüren tek profesyonel yönetici olan Sedat Altunay ile Ataköy’de özelleştirmenin ardından yaşanan değişimi ve yeni yatırım projelerini konuştuk.

İşletme hakkını almanızdan bu yana Ataköy’de neler yaptınız?

- Ataköy Şirketler Grubu, Ataköy Marina, Ataköy Otelcilik (Crowne Plaza ve Holiday Inn) ve Ataköy Turizm’den (Galleria) oluşuyor. Bu üç şirket kuruluşundan bu yana ayrı ayrı faaliyet gösterdi, ancak altyapıları birbiri içine geçmişti. Şirketler 1998’de Özelleştirme İdaresi’ne geçti. Mart 2005’te özelleştirme yapılabildi. Özelleştirmenin ardından üç şirketi masaya yatırdık. Reform sürecini başlattık. Altı ayda yüzde 52 kárlılık ortaya çıktı.

Bu kárlılığı nasıl sağladınız?

- Üç ayrı şirketin güvenlik, bakım-onarım gibi birimlerini birleştirdik. Benim üç yardımcım vardı artık yok. Üç şirkette 11 müdür vardı, şu anda 3. Bir şirketin bütçesinin yüzde 54’ü personele gidiyorsa felaket başlamış demektir. Biz uluslararası standartlara uymaya çalışıyoruz. Bu oran marinada yüzde 17-18, alışveriş merkezlerinde yüzde 8-10, otellerde yüzde 8-13 arasında olmalı.

Ne kadarlık yeni yatırım yapacaksınız?

- Yeni mendireğe 26 milyon dolar, ikinci otel için 40 milyon dolar, mevcut otellerin yenilenmesine 24.5 milyon dolar harcayacağız. Galleria ve cruise gemileri limanı için yapılacak yatırım tutarı henüz hesaplanmadı. Ancak toplam 456 milyon dolarlık yatırım yapılmasına karar verildi. Yeni mendirekle yaparak mevcut marinanın kapasitesini 700’den 1400’e çıkaracağız. Bir de mega yat limanı yapacağız. Esas amacımız ise 3-4 bin kişilik cruise gemilerinin de 6-8’inin birden yanaşabileceği bir liman yapmak.

Bunları ne kadar zamanda bitirmeyi planlıyorsunuz?

- Önümüzdeki 1.5 yıl içinde 456 milyon dolarlık yatırımın yüzde 60’lık bölümünü gerçekleştirmiş olacağız sanırım.

Yatırımların geri dönüşünün ne kadar süreceğini düşünüyorsunuz?

- Geri dönüşü çok hızlı olacak. Herşey bittikten sonra biz 7-8 yılda yatırımın geri döneceği düşüncesindeyiz.

‘Regeta’ 5 bin kişilik konferans merkezi olacak

Proje kapsamında yeni bir otel de yapacaksınız.

- 108 bin metrekarelik bir alan üzerinde otel inşaatı yapma hakkımız var, onun üzerinde çalışıyoruz. Bir de 5 bin kişilik bir konferans merkezi projemiz var. İkinci oteli yaptıktan sonra sonra ikisini birleştireceğiz.

Konferans merkezi yeni otelin içinde mi yer alacak?

- Hayır, ‘Regeta’ denilen ve toplumda giderek prestiji menfi yönde gelişen, sorunlu barlar olarak bilinen yerleri boşaltıyoruz. Konferans merkezini buraya yapacağız. 46 bardan 6’ya düştük. Yıl sonuna kadar bu projeyi sonuçlandıracağız.

Galleria büyüyecek yeni markalar gelecek

Galleria’ya ilişkin projeniz nedir?

- Galleria, Türkiye’nin ilk alışveriş merkezi. Yıkıp yeniden mi yapalım, yoksa bu haliyle mi yenileyip büyütelim diye üzerinde çalıştık. Galleria’yı yenilemeye ve yeni alanlar yaratarak büyütmeye karar verdik. Şu anda 52 bin metrekare olan hizmet alanını 85 bin metrekareye çıkarmaya hazırlanıyoruz.

Yönetimde çatlak ses çıkmıyor

Özelleştirmeden önce de Ataköy’de yöneticiydiniz, Dati döneminde de buradasınız. İki dönem arasında nasıl bir fark var?

- 97’den beri buradayım. Özelleştirme sonrasında şirketin sahipleri değişti, onlar da benimle çalışmak isteyince birlikte devam etme kararı aldık. Bu grup profesyonellerle daha önce hiç çalışmamış, hepsi kendi işyerinin patronu. Ama yönetimi tamamen profesyonellere bıraktılar. Haftada bir gün İcra Kurulu’nda, 15 günde bir Yönetim Kurulu toplantısında biraraya geliyoruz. 40-45 Türk’ün biraraya gelip anlaşması da çok zor. Ancak bu ortaklığın içinde bir aile gibi baba, anne otoritesi var. Her kafadan ayrı bir ses ya da çatlak ses çıkmıyor. Ortaklar İcra Kurulu ve Yönetim Kurulu’nu dinliyor.

‘Sizi satacağız kár etmeyin’ dediler

2005’i nasıl kapatıyorsunuz, 2006 hedefiniz nedir?

- 2005’i 11 milyon dolar işletme kárıyla kapatacağız. 2006 hedefimiz ise 20 milyon dolar, belki bu 23 milyon dolara kadar da çıkabilir.

Geçmişte neden kár edemiyordunuz peki?

- 1998’de Ataköy kompleksi Özelleştirme İdaresi’ne geçti. O yıllarda ‘Çok fazla kár etmeyin’ diye ikaz geldi. Satılabilmemiz için kar etmememiz gerekiyordu. Şu andaki patronlarım kár istiyor, yatırım yapıyor. Bu çok önemli, artık bütün müdürlerim nasıl kár ederiz diye bakıyor.

Denizcilerin güç birliği Dati Holding’i doğurdu

Türkiye denizcilik sektörünün tanınan isimlerinden Şadan Kalkavan, Fuat Miras, Gündüz Kaptanoğlu, Eşref Cerrahoğlu ve Metin Kalkavan’ın kurduğu Dati’nin denizcilik sektöründen 45 ortağı bulunuyor. Özelleştirme İdaresi’nin geçen aralıktaki ihalesiyle Ataköy Turizm, Ataköy Otelcilik ve Ataköy Marina’daki hisseleri 120 milyon 250 bin dolarlık teklifle Denizciler Ortak Girişim Grubu almıştı. Grup aralık ayında Denizciler Ataköy Turizm ve İnşaat’ı (DATİ) kurdu. 199 milyon dolara Ataköy’deki 300 dönümlük arazinin işletme hakkının 1 Mart 2005’te alınmasının ardından şirketin ünvanı Temmuz 2005’te Dati Yatırım Holding’e dönüştürüldü.

Mega yat 15 günde 40 bin Euro bırakıyor

Mega yat ile normal yat arasındaki gelir farkı ne kadar?

- Biz yılda sadece 5-6 mega yata hizmet verebiliyoruz. Oysa şu anda bize gelmek isteyen 26 mega tekne var ama yerimiz olmadığı için kabul edemiyoruz. Yerimiz olsa 40 da gelir, 50’de. Bir mega yat bize marina kirası olarak 15 günde 40 bin Euro bırakıyor. Bunun dışında bu insanlar her gün çiçekler alır, teknelerinde dostlarını ağırlar, yiyecek-giyecek alışveriş yapar. Normal bir teknenin marina kirası ise yıllık 4 bin Euro.

SunExpress iç hatlara giriyor

THY ve SunExpress Yönetim Kurulu Başkanı Candan Karlıtekin, SunExpress ’in 2006 yazında İzmir’den iç hat seferlerine başlayacağını bildirdi. Karlıtekin, şunları kaydetti: ‘SunExpress, bağlantılı olduğu THY ve Condor gibi kuruluşların tecrübelerinden yararlandığı gibi, kendi kendisini oluşturmak, faaliyette bulunduğu pazar şartlarını iyi okuma ve bunun neticesinde güzel bir iş modeli çıkarma konusunda da mahir olduğunu ispatladı.’

SEDAT ALTUNAY

Ataköy Şirketler Grubu Genel Koordinatörü Sedat Altunay, 1946 Amasya Merzifon doğumlu. Unesco’ya bağlı Sosyal Hizmetler Akademisi’nin ardından Hacettepe Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. İş hayatına Devlet Planlama Teşkilatı’nda uzman olarak başladı. Petkim ve Vakko’daki görevlerinin ardından 1997’de Ataköy Marina ve Yat İşletmeleri Yönetim Kurulu Başkanı oldu. Halen, Ataköy Marina, Ataköy Otelcilik (Crowne Plaza & Holiday Inn) ve Ataköy Turizm’in (Galleria) Genel Koordinatörü ve İcra Kurulu Üyesi. Deniz Ticaret Odası Meclis Üyesi, Marina İşletmeleri Meslek Komitesi Başkanı, Deniz Turizmi Birliği Başkanı, Amatör Denizcilik Federasyonu Başkanı, BM’ye bağlı Akdeniz Komisyonu Türkiye Delegesi.
Yazının Devamını Oku

Kalitesiz Çin malının önünü kestik, biz de Çin’e girdik

14 Kasım 2005
ARTEMA, armatür sektöründe 2010 yılında dünyadaki ilk on firma arasında olmayı hedefliyor. Artema Murahhas Üyesi Haluk Bayraktar, ‘Çin, başlangıçta bizim için de tehdit oluşturdu. Ancak artık Çin’i bir tehditten çok, fırsat olarak görüyoruz’ diyor. SON birkaç yıldır dünyayı sarsan Çin malları fırtınası, hemen her sektör gibi armatür ve banyo aksesuar firmalarını da olumsuz etkiledi. Türk Standartları Enstitüsü (TSE) ve Sanayi Bakanlığı ile işbirliği yaparak kalitesiz Çin mallarıyla rekabetin önüne geçmeyi başaran sektör, kaliteye ve markaya yatırım yaparak dünya pazarlarında devlerle rekabet ediyor. Eczacıbaşı Topluluğu kuruluşlarından Artema, armatür sektöründe 2010 yılında dünyadaki ilk on firma arasında olmayı hedefliyor. Artema Murahhas Üyesi Haluk Bayraktar, ‘Çin, başlangıçta bizim için de tehdit oluşturdu. Ancak artık Çin’i bir tehditten çok, fırsat olarak görüyoruz’ diyor. Bayraktar, 50’den fazla ülkeye Vitra markasıyla armatür ve banyo aksesuarı satan Artema’nın, 85 milyon dolar ciroyla bugün dünyada sektöründe 20 firma arasında yer aldığını söylüyor. Artema Murahhas Üyesi Haluk Bayraktar, Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Topluluk Kuruluşlarının Yönetim Kurullarında görev yapan Sezgin Bayraktar’ın oğlu. Eczacıbaşı’nda çalışan herkes gibi Haluk Bayraktar da zaman zaman babasının görüş ve tecrübelerinden yararlanıyor. Haluk Bayraktar ile dünyada ve Türkiye’de armatür sektörünü ve Artema’nın bundan sonraki planlarını konuştuk.

Armatür sektöründe son birkaç yıldır neler yaşanıyor?

- Özellikle son üç yılda dünyada armatür sektöründe ciddi yapısal değişiklikler oldu. Sektöre son 40-50 yılda liderlik eden markalara sahip şirketler yapısal değişiklikler geçirdi. Çin malları dünyada armatür sektörüne bir darbe vurdu. Dünyanın önde gelen şirketleri üretimlerinin bir bölümünü bulundukları ülkelerden Uzakdoğu’ya kaydırdı. Yine son üç yılda armatürün ana girdisi olan bakır neredeyse 2.5 kat pahalandı. Bunun sonucunda da kar marjları çok ciddi oranda düştü. Bunların sonucunda çok güçlü olmayanların çoğu kapandı. El değiştirenler, birleşenler oldu.

Türkiye bu değişimlerden nasıl etkilendi?

- Dünyada yaşanan trend, Türkiye’de de bir miktar kendisini gösterdi. Sektör özellikle 2003 ve 2005 arasında çok ciddi bir fiyat rekabeti içine girdi. Özellikle Çin’den ithal ürünler Türkiye pazarına hakim hale geldi.

Bu değişim yaşanırken Artema neler yaptı?

- Artema olarak marka değerimizi üst noktalarda tutmak için ciddi çabalar harcadık. Başarılı da olduk. Şu anda 85 milyon dolar ciromuzla Türkiye’nin en büyük armatür markasıyız. Dünyada Çin’in devreye girmesiyle fiyat rekabeti öyle bir hale geldi ki, ürünlerin birbirinden ayrıştırılması mümkün olmuyor. Bu yüzden son 3-4 yıldır teknolojik üstünlüklerine ve fonksiyonelliklerine ciddi oranda yatırım yapıyoruz. Dünyaca ünlü tasarımcılarla çalışıyoruz.

Dünyadaki konumuzun nedir?

- Dünyadaki birleşmelerin, küçülmelerin ardından ilk 20’nin içindeyiz. Eczacıbaşı Topluluğu’nun bir parçası olmamızın getirdiği ayrı bir yapısal gücümüz var. Dünyada akla gelen ilk markalardan biri haline geldik.

Hedefiniz ne?

- Dünyada ilk on firma arasına girmemiz lazım. Bu noktaya da 2010 yılında gelmemiz gerektiğini düşünüyoruz.

Kaç ülkeye, ne kadar ihracat yapıyorsunuz?

- Toplam üretimimizin yüzde 65’ini Vitra markasıyla ihrac ediyoruz. Geri kalanını Artema markasıyla iç pazarda satıyoruz. 50’nin üzerinde ülkeye ihracat yapıyoruz.

Çin’e ihracatınız var mı?

- Çin’e şu anda satışımız var, ama yüksek oranlı değil. Pazar yatırımlarımızı yapıyoruz, fuarlara katılıyoruz. 2006’dan sonra Çin’de daha büyük cirolardan bahsedebileceğiz. Çin’de Çinli üreticilerle rekabet etmek gibi bir niyetimiz yok. Ama ithal gelen Avrupalı kaliteli ürünlerle rekabet edeceğiz. Çin’i bu anlamda da tehdit değil fırsat olarak değerlendiriyoruz.

Dünyadaki yapıyı değiştiren Çin sizin için tehdit oluşturmadı mı?

- Çin, başlangıçta tüm sektörlerde olduğu gibi bizim için de bir tehdit oluşturdu. Artema olarak Çin’i bir tehditten çok, fırsat olarak görüyoruz. Çin’den gelen ürünler Türkiye pazarında çok ciddi bir sıkıntı yaratmadı. Çünkü markamızı doğru konumlandırmayı başardık.

Rusya ve Dubai’de üretimi düşünebiliriz

Yurtdışında üretim planınız var mı?

- Şu anda kesinleşmiş bir kararımız. Ancak üretim tesisinden ziyade baktığımız montaj tesisleri olabilir diye düşünüyoruz. Henüz böyle bir kararımız yok. Şartlar uygun olursa tabii ki değerlendirebiliriz. Uzakdoğu ve Rusya, Dubai ve çevresi de olabilir. Rusya ve Dubai bizim için iyi pazarlar. Dubai’de dünyanın en büyük konut projelerinden biri olan Jumeirah Beach Residence’ın armatürlerini de biz karşılayacağız.

Yerli üreticiler birleşti kalitesiz malın önünü kesti

İç pazarda yerli üreticiler Çin mallarına karşı önlem aldı mı?

- Çin malları 2003 ve 2004’de iç pazardan ciddi pay aldı. Ancak 2004’de yerli üreticiler olarak TSE ve Sanayi Bakanlığı ile birlikte özellikle standart dışı gelen mallara karşı bir çalışma başlattık. Dünyanın 50’den fazla ülkesine ihracat yapıyoruz. İhracat yaptığımız ülkelerin standartlarına uymak zorundayız. Türkiye’de 2004 yılına kadar bu sistem açıkçası çalışmıyordu. Çünkü TSE’nin ithal ürünleri test edecek donanımı yoktu.

TSE artık bu donanıma sahip mi?

- Türk üreticileri olarak TSE bünyesinde bu donanımların kurulması için maddi destek verdik. Test cihazlarını temin ettik, gereken donanımı kurduk. Türkiye’ye standartı olan ürünler girdiğinde sorun yok.

Tasarrufu teşvik eden ürünlere talep artacak

Önümüzdeki yıllarda armatürlerde neler ön plana çıkacak?

- Yakında elektronik olarak duşunuzun suyunu istediğiniz sıcaklıkta ayarlayabileceksiniz. Şu anda bunu mekanik olarak elle yapabiliyorsunuz. Ayrıca bundan sonra su ve enerji tüketimini azaltan ürünlere talep artacak.

Yeni tasarımlı ürünleriniz ne zaman satışa sunulacak?

- Tasarımcı Ross Lovegrove ile bir işbirliği anlaşmamız var. Onların tasarımlarını nisan ayından itibaren piyasaya sunmaya başlayacağız.

Armatür pazarı 2004’te  9 milyon adedi buldu

Armatür pazarında şu anda Artema dışında kaç üretici var?

- Türkiye armatür pazarında Artema’yla birlikte armatür pazarını paylaşan en büyük üretici Elginkan Topluluğu kuruluşlarından ECA. Bunun dışında yerli ve yabancı pek çok üretici bulunuyor.

Pazarın pazarının büyüklüğü nedir?

- 2004’ün sonunda banyo ve mutfak armatürleri, duş sistemleri ve musluklardan oluşan armatür pazarının büyüklüğü 9 milyon adede ulaştı. Metal banyo aksesuarları, ayna ve apliklerden oluşan banyo aksesuarlarının Pazar büyüklüğü ise yaklaşık 3 milyon adet olarak gerçekleşti.

İhracatta bir tek markaya odaklanıyoruz

İhracatta niye Artema markasını kullanmıyorsunuz?

- Dünyada marka olmak çok kolay değil, çok büyük yatırım gerekiyor. Dünyada kendi bünyesinde vitrifiye, seramik sağlık gereçleri, küvet, karo seramik, banyo mobilyaları, armatür, banyo aksesuar üreten pazarlayabilen üreticiler içinde Eczacıbaşı Grubu ve Vitra çok büyük bir güce sahip.

HALUK BAYRAKTAR

Artema Murahhas Üyesi Haluk Bayraktar, 1969 doğumlu. 1993’te Viyana Üniversitesi Makina Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. 1995’de yine aynı üniversitede yüksek lisans eğitimini tamamladı. İş hayatına 1996’da Procter&Gamble kuruluşunun ABD’deki merkezinde Ürün Sorumlusu olarak başladı. 1997’de Eczacıbaşı Yapı Gereçleri - Artema Armatür Grubu’na Aksesuar Sorumlusu olarak katıldı. 1998-2004 arasında Eczacıbaşı Yapı Gereçleri-Artema’da Proje Müdürlüğü yaptı. 2004’den beri Artema Murahhas Üyesi.
Yazının Devamını Oku

Direnmeyi bıraktık, Arçelik süpürgesi Çin’den gelecek

7 Kasım 2005
ARÇELİK, elektrik süpürgesi üretimine son noktayı koyarak, sektörü şaşırttı. Arçelik Genel Müdürü Aka Gündüz Özdemir, Arçelik’in bu kararındaki gerekçeyi ‘Dünyadaki bütün büyükler elektrikli süpürgeyi Çin’de ürettiriyor. Biz bir şekilde direniyorduk, ama Türkiye’de bu ürünü daha rekabetçi üretmek mümkün olmuyor’ diye özetledi. KOÇ Holding’in amiral gemisi olarak bilinen dayanıklı tüketim malları üreticisi Arçelik, ilk kez ürettiği bir ürünün üretimine son noktayı koyarak, sektörü şaşırttı. Arçelik Genel Müdürü Aka Gündüz Özdemir, Çerkezköy’deki Elektrik Süpürge ve Motor Fabrikası’nda bundan böyle sadece kendi ürünlerinde kullanılan motorların üretimine ağırlık verileceğini söyledi. Özdemir, Arçelik’in bu kararındaki gerekçeyi ‘Dünyadaki bütün büyükler elektrikli süpürgeyi Çin’de ürettiriyor. Biz bir şekilde direniyorduk, ama Türkiye’de bu ürünü daha rekabetçi üretmek mümkün olmuyor’ diye özetledi. Geçen yıl 800 bin adet elektrikli süpürge üreten Arçelik artık ihtiyacının yarısından fazlasını Çin’de ürettirecek. Özdemir, milyonlarca adet ürettirecekleri elektrikli süpürgede Çin sayesinde daha büyük çaplı ihracat yapma şansını da yakalayacaklarını belirtti. Özdemir ile 3 milyar Euro ciroya koşan Arçelik’in stratejilerini ve hedeflerini konuştuk.

Arçelik elektrikli süpürge üretimine neden son verdi?

- Elektrikli süpürge Arçelik’in çok uzun yıllardır ürettiği bir ürün. Çin’le rekabet edebilmek için yılda en az 4-5 milyon elektrikli süpürge üretmek lazım. Çin’in başarısında ucuz işçiliğin yanında üretim adetlerinin yüksekliği de rol oynuyor. Çin artık ürettiği ürünlere kalite ve teknoloji de katmaya başlıyor. Dünyada her ürününüzün rekabetçi olmasını istiyorsunuz. Dünyada bizim sektördeki büyük firmaların tamamına yakını bugün elektrikli süpürgeyi Çin’de yaptırıyor. Biz Türkiye’de daha rekabetçi üretebilir miyiz diye direniyorduk. Ama mümkün olmuyor.

Çin’le rekabet için yılda kaç elektrikli süpürge üretmeniz gerekiyordu?

- Elimizdeki maliyet yapısıyla 3-4 milyon adet elektrikli süpürge üretip satabilsek bile Çin’le rekabet edemeyeceğimizi gördük. Hatta bir miktar denedik. Dolayısıyla amaç para kazanmak olduğuna göre, ileride yüksek sayılara çıksak da rekabetçi olamayacağımızı gördük. Buradaki rasyonel kararın özellikle Çin’e yönelmek olduğunu anladık.

Çin’de ne kadar elektrikli süpürge ürettireceksiniz?

- Biz üretime son verdiğimizde 800 bin adet elektrikli süpürge ürettik. Çok çeşitli ürünümüz var. Bunların bir kısmı Türkiye’deki firmalar tarafından üretilecek. Yarısından fazlası da Çin’de üretilecek. Bu konuda her türlü tedbir alındı.

Çin’de üretilen ürünlerin hepsi Türkiye pazarına mı verilecek?

- Türkiye’de elektrikli süpürgede pazar payımız yüzde 50’nin üzerinde. Asıl hedefimiz Türkiye pazarından daha fazla pay almak değil. Uluslararası boyutta iş yapan bir firma olarak, müşteriye daha rekabetçi bir ürün vermek. Elektrikli süpürgede daha çok ihracat yapar hale geleceğiz.

Daha önce Türkiye’de ürettimi durdurup, dışarıda ürettirdiğiniz başka ürün olmuş muydu?

- Hayır olmadı, bundan sonra da olmaz sanırım.

Şu anda Çin’de neler yapıyorsunuz?

- Koç Grubu ve Arçelik olarak Çin’de birer şirketimiz var. Daha çok yatırım malı ve ara mal alıyoruz. İthalatçı konumundayız. Ancak Çin’de iş yapma olanaklarını arıyoruz. Çin’de çoğu mühendis 50’ye yakın elemanımız var. Önümüzdeki yıl bu sayı artacak. Oradaki şirketi Çin’de ticaret yapacak şekilde yapılandırıyoruz. Çinli tüketicilerin bilmediği pişirici cihazlar gibi ürün gruplarıyla Çin’e girebiliriz diye düşünüyoruz.

Avrupa’daki pazar payımız yüzde 7

Avrupa’daki markalar arasında bugünkü konumuzun nasıl?

- Avrupa’daki pazar payımız tüm markalarımızla yüzde 7. Beko olarak yüzde 5. Pazar payımız İngiltere’de buzdolabında yüzde 14, çamaşır makinesinde yüzde 10. Fransa’da Beko bütün ürünlerde 3 pazar payına sahip. Belçika’da fırında yüzde 35, buzdolabında yüzde 14, Litvanya’da bütün ürünlerde yüzde 10 pazar payımız var.

Uygun marka bulursak yine satın alırız

Yeni marka alımları olacak mı?

- Avrupa’da bugün beyaz eşya üreticileri doğuya kayıyor. Büyükler daha önce Çin’e gitmiş. Çünkü rekabetçi üretim yapamıyorlar. İş yapamaz duruma gelen bazı firmalar ya birileri tarafından satın alınıyor ya da kaybolup gidiyorlar. Stratejilerimize uygun bir takım işleri, bizi başarılı kılabilecek markaları bulursak tabii satın alırız.

2005 yılını nasıl kapatacaksınız?

- 3 milyar Euro ciro hedefimizi tamamlıyoruz. 2006’da oldukça iddialı hareket edeceğiz.

Beko, 2010’da dünyanın ilk on markası arasına girer

2010 yılına ilişkin hedeflerinizi ilk on marka içinde yer almak olarak açıklamıştınız.

- Evet, 2010 yılında dünyada Beko markamızı bu sektörde bulunan ilk on marka içinde bulundurmak istiyoruz. Bağımsız kuruluşlar tarafından yapılan araştırmalara baktığınızda geçen yıl sonunda Beko’nun dünyadaki pazar payı yüzde 1.2’ydi. En büyük markanın pazar payı yüzde 5.6. Beko, bu 1.2 ile 14’üncü sırada bulunuyor. Avrupa’nın ilk 5 büyük üreticisinden biriyiz.

YİBO’lara 5 milyon Euro ayırdık 8 ayda 40 bin çocuğa ulaştık

ARÇELİK, sosyal sorumluluk projelerine son yıllarda hız verdi. Geçen yıl martta başlatılan Eğitimde Gönül Birliği Projesi, Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde Atatürk’ün talimatıyla kurulan Yatılı İlköğretim Bölge Okulları’ndaki (YİBO) öğrencileri kapsıyor. Gündüz Özdemir ve Arçelik ekibi bu konuda da çok istekli ve heyecanlı.

Arçelik’in Eğitimde Gönül Birliği Projesi nasıl yürüyor?

- Bu okullar 8 yılık temel eğitimin kabul edilmesiyle birlikte daha da önem kazandı ve sayıları hızla artırıldı. Şu anda 300 YİBO ve burada okuyan 200 bin çocuk var. Bu okullarda okuyan çocukların önemli bölümü maddi imkansızlık nedeniyle bir eğitim yılı boyunca evlerine dönemiyor ve günün 24 saatini okulda geçiriyor. Amacımız buradaki çocuklarımıza destek vermek.

Sosyal sorumluluk projesi olarak neden YİBO’ları seçtiniz?

- YİBO’lar, kırsal kesimde okulu bulunmayan ya da düşük gelirli ailelerin eğitim çağındaki 6-14 yaş arasındaki çocuklarının eğitim ve barınmalarının sağlandığı kurumlar. Burada okuyan çocukların yiyecekleri, giyecekleri, ders kitapları, defterleri, her türlü giderleri devlet tarafından karşılanıyor. Türkiye’nin kırsal alanda yaşayan ve imkanları kısıtlı ailelerin çocuklarına fırsat eşitliği sağlayan bu okullar, toplumsal değişimin en kritik noktalarından biri olarak gösteriliyor.

Programın başlangıcından bu yana kaç çocuğa ulaştınız?

- Mart 2004’te Milli Eğitim Bakanlığı ile imzalanan protokolle programımızı resmen başlattık. Van, Iğdır, Hakkari, Erzurum, ordu, Balıkesir, Çankırı, Rize, Kars ve Gaziantep’deki 55 okulda okuyan 40 bin öğrenciye ulaştık. 2006’nın ilk yarısında 15 ilimiz ve 71 okul daha eklenecek. Programa Vehbi Koç Vakfı, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı, Anne Çocuk ve Eğitim Vakfı, Özel Sektör Gönüllüler Derneği ve Türk Anneler Derneği destek veriyor.

Program 5 ayrı projeden oluşuyor

Proje neleri kapsıyor?

- Program 5 ayrı projeden oluşuyor. YİBO’larda görevli öğretmenlerin ve yöneticilerin kişisel ve mesleki gelişimlerine destek olmayı amaçlayan ‘Öğretmene Destek ve Eğitim Projesi’. Çocukların kültürel ve sanatsal faaliyetlerden yararlanacağı, dinlenirken eğleneceği oyun araç ve gereçleriyle donatılmış ‘Bizim Odalar Projesi’. YİBO’lardan birincilikle mezun öğrencilere orta öğrenimleri boyunca ‘Arçelik Eğitim Bursu’. Çeşitli meslek dallarında uzman kişilerle öğrencileri buluşturmayı hedefleyen ‘Onlar da Çocuktu Projesi’. İllerin her kesiminden gönüllülerin katıldığı ve sivil toplum kuruluşlarıyla etkileşim halinde çalışan Gönüllü Aile Birliği Projesi.


Arçelik Genel Müdürü Aka Gündüz Özdemir, 1949 Mesudiye doğumlu. 1972’de İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nden mezun oldu. Koç Grubu’na bağlı Beko Ticaret’te iş hayatına başladı. Beko’da bölge müdürü, satış müdürü ve genel müdür yardımcılığı yaptıktan sonra 1991’de Beko Ticaret Genel Müdürlüğü’ne getirildi. 2000 yılında Beko Ticaret’in Arçelik ile birleştirilmesi sonucu, Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkan Yardımcılığı (Pazarlama-Satış/Türkiye) görevi ve Arçelik Türkiye Satış-Pazarlama Grup Direktörlüğünü bir arada yürüttü. Ekim 2003’ten itibaren de Arçelik Genel Müdürlüğü görevini devraldı.
Yazının Devamını Oku

Isı yalıtım sektörü 5 milyar dolara koşacak

31 Ekim 2005
ALTI ay önce boyanın yanı sıra ısı yalıtımı sektörüne de girdiklerini söyleyen Betek Genel Müdürü Tayfun Küçükoğlu, ‘Önümüzdeki on yıl içinde ısı yalıtımı sektörü 5 milyar dolara ulaşır’ dedi. İNŞAAT sektöründe son aylarda başlayan canlılık, diğer sektörlere de zamanla yansıyor. Çimentodan boyaya hemen her sektörde faaliyet gösteren firmalar inşaat sektöründeki bu canlılıktan mutlu görünüyor. Alman ortağı Caparol ile faaliyet gösteren Betek, inşaat sektöründeki canlanmaya paralel boya sektörünün de önümüzdeki yıllarda yüzde 10 büyüyeceğini tahmin ediyor. Betek Genel Müdürü Tayfun Küçükoğlu, Türkiye’de inşaat sektörünün büyümesine paralel ısı yalıtımının da giderek önem kazanacağını ve hızla büyüyeceğini tahmin ediyor. Altı ay önce boyanın yanısıra ısı yalıtımı sektörüne de girdiklerini söyleyen Tayfun Küçükoğlu, ‘Önümüzdeki on yıl içinde ısı yalıtımı sektörü 5 milyar dolara ulaşır’ diyor. Gebze’deki fabrikanın temelini 2001 krizinde attıklarını hatırlatan Küçükoğlu, ‘Bugün bu kararımızın ne kadar doğru olduğunu görüyoruz. Üstelik krizde fabrika yüzde 40 daha ucuza mal oldu’ diye konuşuyor. Mısır’da boya fabrikası kuran Betek, Türk Cumhuriyetleri ve Balkanlar’da da yatırım arayışı içinde. 2005 yılı sonunda 250 milyon dolar ciroya ulaşmalı bekleyen Betek Genel Müdürü Tayfun Küçükoğlu ile boya ve ısı yalıtım sektörünü, yeni yatırım planlarını konuştuk.

İnşaat boyaları sektörünün büyüklüğü nedir?

- 700 milyon dolarlık bir pazar oluşturuyor. Tüm boya sanayiinin ise 1.5 milyar dolar civarında olduğunu tahmin ediyoruz. 2004 sonunda geldiğimiz nokta, 2001 krizinde kaybettiklerimizi telafi ettiğimiz bir büyüklük oldu. Önümüzdeki 5 yıllık süreçte inşaattaki büyümeyle birlikte boya talebinin artacağını ve sektörümüzün her yıl yüzde 10 büyüyeceğini tahmin ediyoruz.

Boya sektörüne niye yatırım yaptınız?

- Betek, 1988’de kuruldu. Beton katkıları ve su izolasyon malzemelerinde kısa sürede yüzde 50 pazar payına ulaştık. Daha sonra başka arayışlara girdik. Uluslararası taramalarda ilk gözümüze batan sektör inşaat boyaları oldu. Sektörde herkesin bildiği kemikleşmiş markaları vardı ve kapasite kullanım oranı yüzde 50’ydi. Fakat hızlı gelişime açık bir sektördü, ilgimizi çekti. İki yıl araştırdık. 1993’de çok güçlü bulduğumuz Caparol ile lisansla başladık. Daha sonra Caparol bizim yüzde 25 ortağımız oldu.1993’de Filli Boya ile boya sektörüne adım attık.

Krizde yatırımdan vazgeçmeyi ya da ertelemeyi düşünmediniz mi?

- Hayır, kesinlikle yatırımda bir aksama olmadı. Krizde yatırım yapma cesaretimiz vardı. Bugünkü ekonomik gelişmenin kriz sonrası başlayacağını kabul ederek sektörümüzde ülkenin en büyük yatırımını gerçekleştirdik. Şubat 2001’deki krizde ithalata dayalı girdisi olan sektördeki bütün kuruluşlar satışını durdururken, biz pazar payı aldık. Boyada pazar payımız yüzde 24. Krizin geçici olduğunu kabul ederek büyüme kararlılığımızı yatırımlarımızı devam ettirdik.

Fabrikayı kaça mal ettiniz? Krizin etkisi ne oldu?

- 2001 yılında temeli attık. Krizde yatırım yapmak bize fabrika maliyetlerinde müthiş bir ekonomi sağladı. Gebze’deki fabrikayı yüzde 40 daha ucuza, 30 milyon dolara mal ettik. Kriz olmasa bu fabrikayı 40 milyon dolardan ayağı kuramazdık. Kaynarca’daki ilk fabrikamızı da ısı yalıtımına tahsis ettik. Şu anda haklılığımız görmek bizi çok mutlu ediyor.

Sektörden beklentileriniz neler?

- Isı yalıtımı uyuyan bir dev. Avrupa’da ısı yalıtımında lider olan Alman ortağımız Caparol ile bu sektöre girdik. Önümüzdeki 10 yılda yaklaşık 5 milyar dolarlık bir pazar olduğunu kabul ediyoruz. Bu sektör boyadan çok daha hızlı büyüyecek. Capatect Dalmaçyalı markasıyla ilk ürünümüzü 6 ay önce pazara sunduk. Hedefimiz, ısı yalıtım sektörünün hakettiği büyüklüğe kavuşması ve yüzde 30-40 pazar payı.

Hünkari’nin izini Avrupa’da buldu, 300 güvercini oldu

‘HAYVANLAR ve bitkiler alemi ilgimi çok çekiyor’ diyen Tayfun Küçükoğlu’nun işi dışındaki en büyük merakı ise güvercinler ve köpekler... 300 güvercin ve onlarca köpeği besleyen Küçükoğlu, şunları söylüyor: ‘Manisalıyım. Osmanlı’da şehzadeler padişah olmadan önce mutlaka Manisa’da kalırmış. Osmanlı her kıtadan topladığı güvercinlerle ‘Hünkari’ denilen bir kültür ırkı yaratmış. Bu kültür ırkını padişahlar misafirlerine hediye edermiş. Daha sonra bu ırk bizde kayboldu. Bunu 10 yıl önce Alman ortağımız Caparol’daki arkadaşlarımla paylaştım. Hünkari’nin izini buldular ve sonra her Avrupa’ya gidişimizde Türkiye’ye bu ırkı getirmeye başladık.’

İnşaattaki hareketlenme 5 yıl daha devam eder

İnşaat sektöründeki büyüme size yansımaya başladı mı?

- İnşaat, 98’den bu yana sürekli küçülen tek sektördü. İnanılmaz bir küçülme gerçekleşti. 2003 yılında küçülme durdu ve 2004’de başlayan büyüme bu yıl müthiş boyutlara ulaştı. İnşaat, yavaş yavaş küçülen, yavaş yavaş da büyüyen ve büyümesi uzun süre devam eden bir sektör. Bu hareketlenmenin en az 5 yıl daha devam edeceğini düşünüyoruz. Kaba inşaattaki hareketlenmenin önümüzdeki seneden itibaren etkisini artıracağını ve boya sektörünün her yıl ortalama yüzde 10 büyüyeceğini düşünüyoruz.

Mısır pazarına lider olma nedeniyle girdik

Yurtdışında yatırım için neden Mısır’ı seçtiniz?

- Yurt dışında büyümeyi çeve ülkelerde stratejik noktalarda yatırım yaparak sürdürmeyi planlıyoruz. Mısır’daki fabrika 5 milyon dolara mal oldu ve yüzde yüzü bizim. Mısır’a lider olma hedefiyle girdik. 70 milyon nüfuslu ve Gümrük Birliği içinde anlaşmalı olduğu 300 milyon nüfusa hitab edecek bir organizasyon içindeyiz. Bu pazardan beklentilerimiz çok büyük.

Başka ülkelerde yatırım planlarınız var mı?

- Türk Cumhuriyetleri ve Balkanlar’da da benzer yatırımların yapılması için projelerimiz var. Birkaç alternatif üzerinde duruyoruz. Sadece yatırım yapacağımız ülke değil, o ülkenin komşularıyla ilişkileri de önemli.

TAYFUN KÜÇÜKOĞLU

Betek Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Tayfun Küçükoğlu, 1961 yılında Ankara’da doğdu. 1984 yılında İTÜ İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. İş hayatına inşaat sektöründe başladı. 1988 yılında Betek’in kurucuları arasında yer aldı. Betek bünyesinde çeşitli görevler üstlendikten sonra 1995 yılında Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Üyesi oldu.
Yazının Devamını Oku