Nil Karaibrahimgil

İnsan ilişkide iyileşirmiş

23 Kasım 2020
Covid kışı geldi.

Dünya yine ülke ülke kapıları, pencereleri kapatmaya, sokakları boşaltmaya başladı.
Ne kadar daha sürecek bu önlemli hayat bilmiyoruz.
Dokuz aydır kör topal yaşadık onunla.
Şimdi kışı zor olacak diyorlar.
Zor olacak çünkü kış zaten evlere ve kapalı mekanlara kapanma zamanı.
Kış zaten grip olduğumuz, üşüdüğümüz ve üşüttüğümüz bir zaman. Bir tünele gireceğiz.
“İnsan ilişkide iyileşir” diye bir cümle duydum geçenlerde.

Yazının Devamını Oku

İnsana duyguları lazım

16 Kasım 2020
İnsan, yanındaki herhangi bir başka insandan, başka mıdır hakikaten? Yani dış başkaysa, iç başka mıdır?

Yoksa hepimiz, aynı gezende bir yudum daha nefes için çırpınan, dışı ayrı içi aynılar mıyız?
Bence biz asıl bunu halledemedik. Dünya halledemedi.
Farklılıkların aynı duygularda buluştuğunu, aynı korkularda, aynı arayışlarda ortak olduğunu kaçırıyoruz. İnsan, bir.
Nasıl görünürse görünsün, ne giyerse giysin, neyi seçerse seçsin insan, bir.
“Bir Başkadır” dizisinde, herkes, filtre kahve yapar gibi bastırmış duyguları, oturmuş aşağı.
Kendi yelelerimizi sabah akşam kabartsak da, tıraşlanınca kalakalıyoruz cılız ve çıplak.
Bunu bir hatırlasak... Hatırlasak diyorum çünkü çocuktuk.

Yazının Devamını Oku

Küçük bir dağdan öğrendiklerim

9 Kasım 2020
Bozburun’dan yürümeye başladığımızda, ‘10 kilometre nedir ki, yürünür!’ diyerek çıktım yola.


Bir kitaptaki patikayı takip ediyorduk.
Fakat kitap yazıldıktan sonra heyelan olmuş.
Patika takip edilemez hale gelmişti.
Kısacası, yola çıktıktan yarım saat sonra, yolu kaybetmiştik.
Biz yürümeye devam ettik. Selimiye ne tarafta biliyorduk. Dağı çıkıp ineceğiz, onu da biliyorduk.
Yol kaybolunca keçilerin yürüdüğü yollardan yürümeye başladık.

Yazının Devamını Oku

Ziyareti, ziyafete çevirmek

26 Ekim 2020
Kıyıya çıkarken, keçilerin sesini takip ediyorduk aslında. Ama onlar keçi. Hoplaya zıplaya, hemen gözden kayboldular tepecikte. Bir süre yakalarmışız gibi, peşlerinden gittik ama bizim bacaklarımız o dikenli çalılardan öyle hiçbir şey yokmuş gibi ilerleyemiyordu. Durduk, sahile geri indik. Tabii ki sahile inmeden önce yüksek kayalardan denize taş attık. Eğer taşlar ve deniz varsa ve yaşın altıysa, o taşları denize atıp cup sesini duymaktan daha güzel bir şey yoktu zaten. Belki keçileri görmek daha güzel olabilirdi.

Ayrıca suya inip ne yapıyorlar ki, deniz tuzlu değil mi? Keçi olsan da içilmez ki.
Kayaları yalayıp minerallerini alıyorlardır dedik.
Hayvanlar hakkında çok az şey biliyoruz. Özellikle biz şehirliler.
Sanki dünyayı biz yarattık. Sanki mutlak hakimiyiz. Sanki gökdelen yapabiliyoruz diye en akıllı biziz.
Okuduğum kitapta diyor ki, “İnsan neye göre kendini diğer hayvanlardan üstün addetmiş belli değil. Mesela kokuyu baz alsan, köpekler bizim 10 milyon katımız koku alabiliyor. Ömür süresini esas alsan, binlerce yıl yaşayan çam ağacı var.”
Doğaya yakınlaşmayı bundan seviyorum ben.
Üstünlük taslamalarım geçiveriyor. Bir dağın yanında durdun mu bitti zaten.

Yazının Devamını Oku

Ben de

19 Ekim 2020
Dünya, “#metoo”yla çalkalandı geçen sene.

Tacize uğramış bir oyuncu çıkıp hikayesini anlattı ve sonra bir sürü oyuncu daha, uzattığı o incecik ipi tuttu ve ‘ben de’ dedi.
“Bana da oldu aynısı” dedi.
Sonra o kadar çok kişi “me too” dedi ki, bu koca bir devin sesi gibi dünyadan uzaya kadar yankılandı.
Kötülüğü yapanların bazıları cezalarını aldı evet ama asıl önemlisi, gelecek nesiller için ‘gücün taciz hakkı’ diye bir şey yeryüzünden silinecekler listesine girdi.
Hemen silinmedi elbet ama o listeye girmesi bile umut verici.
Bütün bunlar, cesur bir yürek çıkıp hikayesini anlatabildi diye oldu.
Hayatımda, bana söylemesi çok zor gelen bir şeyi bazen bir mucizeyle ağzımdan çıkarıverdiğimde şaşırıyorum masadaki ‘ben de’ sayısına.

Yazının Devamını Oku

Herkesin içindeki savaşçıya şarkı

12 Ekim 2020
Kendime bir şarkı yazmaya karar verdim.

Bu şarkı, içimdeki savaşçı kadına olacak.
Ona saygılarımı ileteceğim şarkıda.
Aynı zamanda, ondan beklentilerimi de ileteceğim.
Biraz sakin olmasını, arada bir yanıma oturup çay içmesini teklif edeceğim.
Terli terli zırhlarının içinde çok yoruluyor garibim. Her yeri tehdit sanıyor.
Don Kişot gibi havalara kılıçlar savuruyor düşman yokken bile.
Biraz nefeslensin, manzaraya bakıp dinlensin, çiçek kokularını içine çeksin istiyorum.

Yazının Devamını Oku

Kimsin sen, kim gönderdi bana?

5 Ekim 2020
Hepimizin içinde dolaşan cümleler var.

Kendimizle ilgili cümleler bunlar.
Ben şöyleyimdir, şunu sevmem, bunu yapamam gibi.
Bunlar sanki bizi ayrıştıran güzel çitler gibi görünse de, aslında parmaklıklar.
Bizi kendimize hapseden biziz. Bu cümlelerle, bu varsayımlarla.
Bu cümlelerin çoğu, büyüyene kadar duyduklarımız.
Geçenlerde bir çizgi filmde çocuk, odasında dağ gibi dağınıklık olan arkadaşına sordu: “Odan ne kadar dağınık, ne zamandır toplamadın?”
Çocuk da cevap verdi: “Doğduğumdan beri toplamadım.”

Yazının Devamını Oku

Müzik susarsa

28 Eylül 2020
Biz konser verdiğimizde, bir sürü eve ekmek girer.

Sahnede, o şarkıların notalarını basıpbizi başka diyarlara götüren müzisyen arkadaşlarımız vardır.
Bas, gitar, davul, keman, ud, klarnet, vokal, piyano, klavye ve daha bir sürü güzel ses.
Onlar hep beraber notaları öyle bir vurur, öyle bir ritim tutturur ki yerinizde duramaz, şarkıya eşlik etmeden yapamazsınız.
Bütün o sahneyi akşama hazırlayan çalışkan karıncalar vardır.
O arkadaşlarımız gece biz uyurken, konser mekanına gelir, orayı sizin için harikalar diyarına döndürür.
Sahnede sesin güzel duyulması için miks masaları kurar, seslerin dengesini ayarlar.
Gecenin karanlığında yükseğe sahne kurar, ışıkları asar, kabloları bağlar, hoparlörleri yerleştirir, müzik aletlerini taşır, ertesi gün sahneyi provaya ve konsere hazır hale getirirler.

Yazının Devamını Oku