Birkaç maddede toplayacak olursak:
- Reformların açıklanması ve hayata geçirilmesi: Ekonomi ve yargıda yapılacak reformlar bugünden itibaren açıklanmaya başlayacak. Dinamik bir süreç işletilecek. İhtiyaca göre yeni reformlar da yapılacak.
-Ekonomide toparlanma süreci: İlk talimatlarından birini, kamu bankalarına “Usulüne uygun kredi verin” diyerek veren yeni ekonomi yönetimi, faiz kararlarının arkasında durmasıyla ilk dönemeci atlattı. Şimdi reformlarla ve uygulama ile birlikte güven vererek, hızla toparlama sürecine girilmesi hedefleniyor.
- 24 Mart kongre süreci: AK Parti içindeki kongre süreci ile hem parti yönetiminde hem de kabinede bazı değişiklikler olması bekleniyor. Ekonomi yönetiminde bir değişiklik olmayacağı söyleniyor. Bununla birlikte yükü fazla bazı bakanlıkların yapısının gözden geçirilebileceği belirtiliyor.
- Sorunları çözme, yönetme ya da konuşma süreci: Dış politikada kritik maddelerden biri. İkili ilişkilerde sorunların çözülmesi, çözülmeyecek sorunların ise yönetilmesi hedefleniyor. Bu nedenle de kopan, yürümeyen ya da sorunlu olan ilişkilerin normalleşme süreçlerine evrilmesine hazırlık yapılıyor.
Maddeler halinde ayırmaya çalıştığım dört başlık her ne kadar birbirinden ayrı görülüyorsa da birbirleriyle hem iç içe geçtiklerine hem de birindeki iyileşmenin diğerine yansıyacağına da şüphe yok.
DIŞ POLİTİKAYA YÖNELİK BEKLENTİLER
- Avrupa Birliği, Türkiye’den reformlar konusunda somut adım bekliyor. Birlik,
Ermenistan’da bir kesim Dağlık Karabağ’daki yenilgiden Başbakan Paşinyan ve hükümetini sorumlu tutuyor. O günden beri de Paşinyan istifa baskısı altında. Meclisi basan protestocular, sadece geçtiğimiz bir hafta boyunca üç büyük protesto gösterisi düzenleyerek Paşinyan için “hain” sloganı attılar.
Paşinyan ile ordu arasında İskender füzesi krizi yaşandı. Paşinyan füzelerin eski teknoloji ürünü olduğunu söyledi, bir anlamda “patlamıyor” dedi. Ermenistan Genelkurmay Başkanı Onik Gasparyan, füzelerin kullanılması için Paşinyan’dan birkaç kez izin istediklerini ancak başbakanın uluslararası toplumun tepkisinden çekinerek buna izin vermediğini söyledi. Paşinyan’ın Rus yapımı İskender füzelerine ilişkin açıklamaları Rusya’da tepki ile karşılandı.
Ermenistan Genelkurmay Başkanı ve üst rütbeli komutanlar başbakan Paşinyan’ı istifaya çağıran bir bildiri yayımladılar. “Ermenistan silahlı kuvvetleri, Başbakan ve Ermenistan Cumhuriyeti Hükümeti’nin istifasını talep ediyor, aynı zamanda Anavatanı savunurken çocukları ölen insanlara karşı güç kullanmaktan kaçınmaları için uyarıda bulunuyor” dediler.
Ermenistan Başbakanı Paşinyan, ordunun kendisine yönelik istifa çağrısını ‘darbe girişimi’ olarak niteledi. Destekçilerini sokağa çağırdı.
Paşinyan, Genelkurmay Başkanı Onik Gasparyan’ı görevden aldı.
ANKARA NE DİYOR?
Ermenistan’da yaşanan gelişmelerle ilgili ilk açıklamayı Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu yaptı. “Her bir ülkede istikrarın olması önemli. Darbe girişimleri ülkelerin istikrarını bozar. Biz dünyanın neresinde olursa olsun darbe ya da darbe girişimlerine karşıyız. Daha detaylı bilgi edinmeye çalışıyoruz, biz de basından takip ediyoruz” dedi. Peki perde arkasında ne oluyor? Ankara ne düşünüyor? Başkentteki öngörüler neler?
Ankara, Dışişleri Bakanı
Erdoğan’ın bu değişikliklerle reformlara ve ekonomiye ağırlık vererek, 2023 yılına da hazırlık yapacağı konuşuluyor. Avrupa Birliği ve ABD’ye, onlardan gelen tüm olumsuz adımlara rağmen “kazan-kazan” formülüne dayalı, iyi ilişkiler kurulmak istendiği mesajı veriliyor. Batı’nın Türkiye’den insan hakları ve demokrasi konusunda somut adımlar görmek istediği de biliniyor. Bu kapsamda önümüzdeki süreçte İnsan Hakları Eylem Planı’nın açıklanması bekleniyor.
KISIM KISIM MECLİS’E GELECEK
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, “Sadece yargı, adalet anlamında değil, toplumun her alanında, her kesiminde insan ve haklarını nasıl geliştiririz, bunlarla ilgili ekonomi çevreleri ile, sivil toplum kuruluşları ile konuştuk, siyasi partilerle Meclis’te ilgili komisyonlarla bir araya geldik. Herkesi dinledik. Bunun sunumlarını yetkili organlarda da yaptık ve çok kabul gördü. Son takvim açıklama sürecindeyiz, yakında kamuoyuyla, milletimizle bunlar paylaşılacak. Daha özgürlükçü bir eylem planını ortaya çıkaracağız” demişti. Son şekli verilmekte olan İnsan Hakları Eylem Planı’nın 9 amacı ve bu 9 amacın ayrı ayrı 49 hedefi bulunuyor. Hayata geçirilmesi için ise yaklaşık 128 kanunda değişiklik yapılması öngörülüyor. Meclis’e kısım kısım getirilmesi planlanıyor.
ÖZGÜR BİREY, GÜÇLÜ TOPLUM
Bazı ayrıntılarını muhabirimiz Gizem Karakış’ın da haberinde bulacağınız İnsan Hakları Eylem Planı’ın vizyonu “özgür birey, güçlü toplum, daha demokratik bir Türkiye” tanımlaması ile ortaya konuluyor. Taslak metinde amaçlar ise şöyle sıralanıyor:
Daha güçlü bir insan hakları koruma sistemi
Yargı bağımsızlığı ve adil yargılama hakkının güçlendirilmesi
Hukuki öngörülebilirlik ve şeffaflık
Türkiye uzun yıllardır PKK terör örgütü ve uzantıları ile mücadele etmektedir, etmeye de devam edecektir.
PKK ve uzantılarının arkasında ne yazık ki terör örgütlerine maddi, manevi destek vermekten utanmayan koca koca ülkeler bulunmaktadır.
NATO müttefiki ve bir zamanların stratejik ortağı ABD, PKK/YPG’nin hamiliğinden vazgeçmemekte, adeta en yakın müttefiki gibi terör örgütüne her türlü desteği vermektedir. Rusya’nın ABD ile yarıştığı hatta amacının terör örgütünü kendi yanına çekmek olduğunu da söylemek gerek. Birkaç gün önce Rusya’nın Kamışlı’ya yaptığı büyük sevkıyat, bölgede bunun son dönemdeki göstergelerinden biri olarak yorumlandı.
Terörle mücadele zordur ve ciddi riskler içerir. Türkiye Cumhuriyeti ve milleti bu riskleri ne yazık ki yaşamıştır, bilmektedir.
Ateş en çok düştüğü yeri yakar. Hayatlarını kaybeden vatandaşlarımızın terör örgütünün elinde bulundukları uzun süre boyunca yaşadıkları ve acıları, ailelerinin yaşadıkları acılar unutulmamalıdır.
Terörle mücadele eden tüm güvenlik, istihbarat ve silahlı kuvvetler personelinin özverisi, ölümle burun buruna kalmaları, vatan ve bizler için hayatlarını hiç düşünmeden feda etmeye hazır oldukları da bir an bile akıldan çıkarılmamalıdır.
Gara harekâtı siyasette doğal olarak sonuç üzerinden tartışılmaktadır. Bu tartışma yürütülürken, terörle mücadelenin sahada asker, polis, istihbarat mensubu tarafından verildiğini ve verileceğini unutmayalım. Siyaset, tartışmalarında devlete ve devlet görevlilerine karşı hassasiyetini korumalıdır.
Siyasi partiler ve liderleri, devletin bekasını doğrudan ilgilendiren bu konularda birbirleriyle kavgadan uzak durmalılar. Bu kavga, kutuplaşma, yüksek tansiyonun her daim Türkiye düşmanlarının ve terör örgütlerinin en sevdikleri ortam olduğu da akıldan çıkarılmamalıdır.
13 Ocak 2004: ABD, PKK ve ona bağlı tüm oluşumları terör örgütü listesine dahil etti.
“Sessiz kalanlar, sesi yeteri kadar gür çıkmayanlar, taziye mesajıyla yetinip, topraklarında listelerine aldıkları terör örgütü mensuplarına ev sahipliği yapanlar... Yalandan açıklamalarla terör örgütünü kınayanlar, kınarken NATO müttefiki bir devleti adeta yalan söylemekle suçlayanlar, örgütle sahada müttefik olanlar, silah yardımı yapanlar, koruyanlar, kollayanlar...”
Avrupa Birliği ülkeleri bundan 20 yıl önce, ABD ise 17 yıl önce PKK ve ona bağlı tüm oluşumları terör örgütü listelerine dahil ettiler. Dahil ettiler de ne oldu? Gerçekte Türkiye’nin lehine somut hiçbir şey olmadı. O yüzden de Türkiye, yıllardır terör örgütüyle mücadelesini onca müttefikine rağmen tek başına yürütüyor. Bırakın mücadelede Türkiye’nin yanında olmayı, terör örgütüyle sahada adeta müttefiklik ilişkisi geliştiren Amerika Birleşik Devletleri’nin son açıklamasından sonra, Antony Blinken’ın ABD Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturmadan hemen önce Türkiye için kullanmış olduğu “sözde müttefik” ifadesini, artık ABD yönetimine aynen iade etmek gerekiyor.
AÇIKLAMADAKİ SON CÜMLE
Öncelikle, Pençe Kartal-2 harekâtında şehit olan üç askerimizle, terör örgütü PKK tarafından kaçırılan ve öldürülen 13 vatandaşımıza Allah’tan rahmet ve ailelerine başsağlığı diliyorum. Bu acı olayın hemen ardından ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price “ABD, Türk vatandaşlarının Irak’ın Kürdistan Bölgesi’nde öldürülmesinden üzüntü duyuyor. NATO müttefikimiz Türkiye’nin yanındayız ve son çatışmada hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı diliyoruz. Türk vatandaşlarının, terör örgütü PKK’nın elinde öldüğü haberleri doğruysa, bu eylemi en güçlü şekilde kınıyoruz” açıklamasını yaptı.
Sözde müttefikimiz bu açıklamayı hiç yapmasa daha iyi olurdu. En azından yeni yönetim kendini bu kadar açık etmemiş olurdu. Sizden ricam, açıklamanın son cümlesini bir kez daha okumanız: “Türk vatandaşlarının terör örgütü PKK’nın elinde öldüğü haberleri doğruysa, bu eylemi en güçlü şekilde kınıyoruz”...
Biden yönetiminin, NATO müttefiki Türkiye’nin yaptığı açıklamalarla ilgili kuşkusu mu var?
ABD, Türkiye ve Türkiye Cumhuriyeti yetkililerini yalan söylemekle mi itham ediyor?
Suriye’de Türkiye’nin oluşturduğu güvenli bölgeye yönelik terör örgütü YPG/PKK saldırıları Beyaz Saray yönetimindeki değişiklikten sonra arttı.
Son dönemde artan saldırıların hedefi, Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı harekâtları ile sağlanan istikrar ve düzen.
ABD’nin saldırıları engellemediğini söyleyip, kınarken terör örgütünün adını zikretmediğine de dikkati çekelim.
Diğer yandan, YPG’nin mevcut pozisyonunda büyük emeği olan isimler Brad McGurk ve Lloyd Austin sahaya çok daha güçlü pozisyonlarda döndüler. Biri Ortadoğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü, diğeri ise ABD Savunma Bakanı. Bu isimlerin YPG’yi cesaretlendirdiğine şüphe yok. Bu isimlerle birlikte yeni ABD yönetiminin “YPG’yi PKK’dan ayırıp Suriyeli bir örgüt yapma” arayışında olduğuna da şüphe yok.
Bu arayış ve politikanın hızlandığını da söyleyebiliriz. SDG’nin sözde komutanı Mazlum Abdi, “PKK ile kardeşiz ama örgütsel bir bağ yok” açıklamasını yaptı. Tabii bu arada Biden yönetiminden Suriye’de daha etkin rol almasını beklediklerini söyledi.
Ne tesadüf ki ABD’nin eski Kürt diyalogları temsilcisi William Roebuck da aynı konuda konuştu ve “ABD, SDG’yi PKK’nın bir parçası olarak görmüyor fakat DEAŞ ile mücadelenin bir parçası olarak görüyor” dedi.
ABD’nin Ankara büyükelçisi Satterfiel da terör örgütüne yönelik desteğin devam edeceğini gazetecilere açık açık söyledi ve “ABD’nin politikası değişmedi. DEAŞ’ın kuzeydoğu Suriye’de oluşturduğu tehditle, tıpkı bölgenin başka yerlerinde de bu tehdidi ele almak üzere çalıştığımız gibi mücadele etmeye devam ediyoruz. Bu mücadelede, kuzeydoğu Suriye’de, SDF ile çalışmaya devam ediyoruz” dedi.
Madde madde son günlerde yaşananlar böyle. Gelelim sonuca... YPG ve PKK’nın gerçekte ayrıştırılması imkânsız. ABD ve SDG, ‘mış gibi’ yaparak belli ki sorunu çözmeye çalışacak. Ancak Ankara’nın bakış açısı değişmedi, hassasiyetleri de belli, olası gelişmelere karşı hazırlıkları da sürüyor. Bir süredir Irak’ın kuzeyi ile kuzeydoğu Suriye arasındaki lojistik geçişler bakımından stratejik bir nokta olan Sincar’daki PKK ve PKK’ya yakın olduğu bilinen unsurlardan rahatsız olan Ankara özel bir hazırlık içinde. Amaç Suriye’de PYD/YPG etkisinin kırılması ve o bölgeden Kuzey Irak’a aktarılan kaynak akışının kesilmesi. Bununla birlikte son gelişmeler, Sincar dışında da bazı tedbirlerin alınmasını ve hazıklık yapılmasını zorunlu kılıyor. Önümüzdeki süreçte gelişmelere göre, Türkiye’nin Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı harekâtları kapsamındaki bölgelerde istikrar ve düzeni sağlamak, artan saldırıları önlemek için yeni adımlar atması kimse için sürpriz olmayacaktır.
Erdoğan’ın açıklamalarının ardından siyaset hareketlendi. Siyasi partilerin açıklamaları AK Parti tarafından titizlikle takip ediliyor, bakış açıları ile ilgili bir analiz çıkarılıyor. En geç bir-iki hafta içinde çalışmaların yürütülmesi için görevlendirme yapılması bekleniyor. Konuya ilişkin görüşlerine başvurduğum, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin oluşturulmasında da kritik bir görev üstlenen bir kaynağımın çizdiği genel çerçeve şöyle:
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden geri adım yok. Anayasa sistemle uyumlu hale getirilecek.
Üniter yapı korunacak, yetki devri yok.
İlk üç madde korunacak. Yeniden yazım olsa bile esaslara ilişkin taviz verilmeyecek.
Kaynağım, cumhurbaşkanı seçilmek için aranan 50+1 düzenlemesinden de vazgeçilmeyeceğini söyledi. Son dönemde özellikle Saadet Partisi tarafından dile getirilen, “Cumhurbaşkanı genel başkan olmasın” görüşünü de sordum. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde ve başkanlık sisteminde cumhurbaşkanının siyasi katılım hakkının kaldırılamayacağını belirten kaynağım, “Genel başkan ya da üye olabilir. Bunlardan hangisinin olacağına ise siyasi dinamikler ve toplumsal ihtiyaçlar çerçevesinde karar verilir” dedi.
Peki ne olur? Süreçte göreceğiz ama muhalefet partileri zaten Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne karşı. Yani siyasi partilerin tamamının ana çerçeve üzerinde uzlaşması gerçekçi değil. Bu nedenle siyasette sistem tartışması bitmez. Diğer yandan AK Parti içinde yeni anayasa ihtiyacının toplumsal karşılığının olmadığını, toplumun farklı önceliklerinin bulunduğunu söyleyenler de var.
SDG’nin sözde komutanı Mazlum Kobani, Birleşik Arap Emirlikleri’ne ait El Arabiya’nın El Hadath televizyon kanalına yaptığı açıklamada, “Yeni ABD yönetimi ile SDG arasında ortak bir program hazırlanacak” dedi. Programın ayrıntılarına açıklık getirmedi. Ancak açıklama, yeni yönetim ve görevlendirmelerden beklentilerinin yüksek olduğunu gösteriyor. Bu yüzden sözde komutanın yaptığı açıklama öncesinde yaşananları alt alta koymakta fayda var.
BIDEN’IN GÖREVLENDİRMELERİ
ABD Başkanı Biden’ın Obama döneminden isimleri göreve getireceği tahmin ediliyordu. Dış politikadaki görevlendirmelerinde yolu Ortadoğu’dan geçen isimleri seçti. Seçti ama Türkiye açısından bazılarının sicili kabarık, bazıları ise göreve gelir gelmez rahatsız eden açıklamalar yaptı.
Antony Blinken: Obama döneminde dışişleri bakan yardımcılığı ve ulusal güvenlik danışman yardımcılığı görevlerinde bulundu. Biden’ın kabinesinde bakanlığı açıklanır açıklanmaz, Türkiye’ye yönelik “sözde müttefik” ifadesini kullandı.
Lloyd Austin: 2010-2011 yılları arasında Irak’taki ABD askerlerine komuta etti. ABD Merkez Kuvvet Komutanlığı yaptı. DEAŞ ile mücadele konusunda Suriye’de YPG/PYD/PKK terör örgütünün silahlandırılmasında ve desteklenmesinde etkili oldu. ABD Başkanı Biden’ın savunma bakanı.
Brett McGurk: Onu terör örgütü üyeleriyle samimi pozlarından, bu pozları da sosyal medyasında paylaşmasından hatırlayacaksınız. YPG/PKK’nın silahlandırılması ve desteklenmesi politikasının başını çekenlerden. DEAŞ ile Mücadele Özel Temsilciliği görevinden istifa etmişti. Biden, McGurk’ü “Ortadoğu ve Kuzey Afrika koordinatörü” olarak atadı. Yani Suriye, Irak, İran, Libya ve Kuzey Afrika’daki çatışma alanları ile ilgilenecek.
DİKKAT ÇEKEN MESAJLAR
Bu görevlendirmeler ışığında, son dönemde dikkat çeken bir açıklama ve bir analizi de alt alta koymak gerekiyor: