Hande Fırat

2021’e doğru (2)

1 Ocak 2021
Ben 2020’nin son gününde yazıyorum. Sizler ise 2021’in ilk gününde okuyacaksınız bu yazıyı. 2021 güzel ülkemiz ve tüm dünya için sağlık, huzur, sevgi, birliktelik getirsin.

2020’nin son gününde Cumhurbaşkanı Erdoğan yayımladığı yeni yıl mesajında bir kere daha reformların altını çizdi. Erdoğan, “Reformları milletimizin takdirine sunacağız. 2021’de de koşuşturmaya devam edeceğiz. Özgürlükler çıtasını yükselteceğiz” dedi. Bu çok önemli mesajın takibi ve talebi de bizlere düşüyor. Bir önceki yazımda altını çizdiğim gibi ‘ama’sız, ‘fakat’sız, istisnasız herkes için daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, talep etmeliyiz. Batı ya da bir ülke istiyor diye değil; çağın gereğine uygun olarak, kendimiz, çocuklarımız, ülkemiz, geleceğimiz için istemeli ve takipçisi olmalıyız. Özgürlüklerimizi birbirimizin alanlarına saldırmadan, saygı göstererek kullanmalıyız. Hepimizin aynı gemide olduğunu unutmadan, nefret dilini, hakaretleri, kutuplaşmayı artık arkada bırakmalıyız.

LİYAKAT VE BAŞARI

Bu güzel ülkemiz ve insanlarımız başarıyı, demokrasiyi, güçlü ekonomiyi, milli çıkarlarını sonuna kadar korumayı hak ediyor. Haksızlıkları, torpili, akraba ilişkilerini tarihe gömmeliyiz. Liyakati devlette hem ülkemizin başarısı, hem insanlarımızın geleceği ve bu ülkeye yönetimlerine şevk ile bağlanmaları için ana kural haline getirmeliyiz.

EĞİTİM ŞART

Sorun sadece bizde değil. Sorun aynı zamanda tüm dünyada. En önemli sebep ise salgın. Ancak bu salgın da son bulacak ya da biz bu virüsle, virüs de bizimle yaşamaya alışacak. Tüm bunları göz önünde bulundurarak “kayıp nesil” oluşması önlenmeli. Müfredatlar yenilenerek, eksiklikler tespit edilerek, önümüzdeki süreçte çocuklarımızın kaybettikleri, yeteri kadar öğrenmedikleri ne var ise kapsamlı bir çalışma ile telafi edilmesi için yol haritası hazırlanmalı. Gerekirse yaz tatili süresi azaltılmalı.

EKONOMİDE YOĞUN MESAİ

Pandeminin iyice derinleştirdiği ekonomik sorunlar hepimizi vurdu. Yönetim gerekli tedbirleri alarak, demokrasi ve hukuku güvenilir hale getirerek, Türkiye’nin dış dünya ile ilişkilerini daha da iyileştirerek sorunları çözmeli.

EYYY ERKEKLER! YETER ARTIK!

Yazının Devamını Oku

2021’e doğru (1)

29 Aralık 2020
Dünya 2020 yılını iyi hatırlamayacak. 2020’ye salgın damgasını vurdu. 2021’e bulunan aşıların umuduyla giriyoruz. Aşının tüm insanlara ulaşması ve o beklenen mutasyonla virüsün ortadan kalkması en büyük dileğim. Salgın hepimizin hayatlarını derinden etkiledi. Bireysel, toplumsal, yönetimler olarak herkesin, her kurumun kendini sorgulaması gereken unsurlar var.

Yalnızlığı öğrendik. Hastalanınca ya da ölüm döşeğinde tek başına kalmanın zorluğunu gördük. Sevdiklerimize dokunamamanın, büyüklerimizi görememenin, onlara sarılamamanın ne büyük eksiklik olduğunu anladık. İnsan çok hızlı unutur. Umarım bu eksikliklerin içimizde yarattığı boşluğu tamamen unutmaz ve bundan sonrasında birbirimize daha çok önem ve değer veririz.

Teknolojinin sayısız faydasını yaşadık. İşlerimizi bir cep telefonundan idare ettik, toplantılarımızı bilgisayarlardan yaptık. Çocuklar uzaktan eğitime geçtiler. Salgın bizi teknolojiye mecbur etti. Ama herkes aynı imkâna sahip olamadı. Bundan sonra her olasılığa karşı hazırlıklı olmanın önemini anladık. Devletlerin teknoloji, teknolojiye erişim, her çocuğa bilgisayar sağlayabilme konularında hazırlık yapması gerekiyor. En kısa sürede normal hayatlarımıza dönmek istiyoruz. Normal hayatlarımıza döndüğümüzde de bir gün yeniden yaşanabilecek bir salgına karşı tüm altyapımızın hazırlıklı hale gelmesi gerektiğine şüphe yok.

Devletlerin süreçten dersler çıkararak, olası bir salgın ya da felakete karşı her an uygulamaya sokulabilecek bir eylem planı hazırlamaları gerekiyor. Alanında uzman isimlerle, kapsamlı, adım adım ne yapılacağının yer aldığı ve gerektiğinde güncellenebilecek bir yol haritası olmalı.

Dünyanın bundan sonraki yıllarda biz insanlar nedeniyle daha çok felaketlerle karşılaşacağını ve bunun mutlaka önlenmesi gerektiğini anlamalıyız. Bir başka salgın ya da en az salgın kadar yıkıcı etkisi olan küresel ısınma... Devletler istemese de vatandaşları baskı yapmalı. Küresel ısınmayla mücadele ve dünyayı korumak için gereken adımlar mutlaka atılmalı. Küresel ısınmanın kuraklık, açlık felaketlerini getireceği ve önlem alınmazsa da bunların kaçınılmaz olacağı unutulmamalı.

Tüm dünya, sağlık sektörüne yatırımın önemini gördü. Hastane kapasitesi, altyapı kadar aşı ve ilaç çalışmalarında da öncü olabilmenin ne kadar hayati olduğu anlaşıldı.

Salgının ekonomi üzerinde yarattığı tahribat ağır. Faturası kimi ülkeler için yıllarca ödenecek. Daha güçlü devletler daha hızlı atlatacak. Bir kere daha güçlü ekonominin önemi anlaşıldı.

Umarım 2021’in ilk aylarında aşıların da etkili olmasıyla salgının yarattığı karanlık dağılmaya başlar. Yarattığı her tahribatın düzelmesi zaman alacaktır. Önemli olan yola dersler çıkararak ve hataları tekrar etmeden devam edebilmektir.

2021 REFORM YILI OLACAK MI?

Yazının Devamını Oku

2020'den 2021 gündemini belirleyecek başlıklar

25 Aralık 2020
Zor ve kötü bir yıldı 2020... Dünyanın başına başka ne felaket gelecek endişesi ile geçti. 2020’nin zorlukları ve sorunları her alanda 2021’e taşınıyor. Tüm dünya açısından salgın, salgının yarattığı toplumsal ve psikolojik sorunlar, salgının yol açtığı ekonomik kriz ilk sırada yer alıyor. Sıralama diğer başlıklarda ise ülkeler açısından farklılaşıyor. 2021’de Türkiye açısından salgın ve ekonominin ardından konuşulacak sorunlu başlıklara bakacağız. Bunu yaparken bazı perde arkasında kalan bilgileri de yansıtmaya çalışacağım.

POLEMİKLER SÜRER

Belli ki iç siyasette kutuplaşma, liderler arası polemik son sürat 2021’de de devam edecek. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2020’nin son çeyreğinde söylem değiştirerek “erken seçimi” gündeme taşımasının ardından, muhalefetin önümüzdeki yıl da erken seçim ve sistem tartışmasına ağırlık vereceği öngörüsünde bulunmak yanlış olmaz. Erken seçim söyleminin kendilerine yakın TV ya da internet medyasında, sokak röportajlarıyla gündemde tutulması talebi de bunun önemli göstergelerinden. Diğer yandan İYİ Parti’nin yeni yılın ilk ayında açıklaması beklenen “sistem değişikliği” önerisi de bu tartışmaya yeni bir boyut getirecektir. İYİ Parti bir Anayasa değişikliği üzerinde çalışmıyor. Sistemin A’dan Z’ye nasıl olması gerektiği konusunda bir yol haritası hazırlıyor.

AB İLE İLİŞKİLER

2021 yılının zorlu başlıklarından biri de Avrupa Birliği ile ilişkiler. Kriz ve sorun mart ayına ertelendi. Bu süreçte tarafların atacağı adımlar önemli olacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Yeni yılda Amerika ve Avrupa ile olan münasebetlerimizde yeni bir sayfa açmayı arzu ediyoruz” açıklaması, reform çalışmaları ve söylemleri önemli. Diğer yandan Türkiye’nin milli çıkarlarını, haklı taleplerini de unutmamak lazım. Buna rağmen Avrupalı yetkililerin de Türkiye’den beklentileri var. Henüz Oruç Reis denize açılmadan konuştuğum Avrupalı yetkililer, “Mart ayı öncesinde Türkiye Doğu Akdeniz’de tansiyonu düşürmeli. Türkiye bunu yaparsa aramızdaki diğer meselelere de eğileceğiz” demişlerdi. Oruç Reis’in açılması ve Türkiye’nin bundan sonra atacağı olası adımlar, ‘ilişkileri nasıl etkileyecek’ göreceğiz. Türkiye ve Yunanistan arasında yapıcı diyalog isteyen Avrupalı yetkililer, “Türkiye’den partnerlerine yönelik olumlu adımlar gelmeli. Diğer yandan reform söylemleri olumlu karşılanmakla birlikte artık Avrupa bunların hayata geçirildiğini görmek istiyor” ifadesini de kullandılar. Tüm bu sohbetlerde Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş konularına da özel yer ayırdıklarının altını çizmek gerek.

ABD İLE İLİŞKİLER

Reform söyleminin hayata geçmesini bekleyen bir diğer ülke de ABD. 20 Ocak’ta göreve başlayacak olan Joe Biden ve hükümetiyle yapılacak ilk görüşmeler, yeni yılda önem taşıyacak. Ankara arka kapı diplomasisi ile yeni yönetimle temasta. Şu an ABD’ye göre en sorunlu konu S-400’ler. Ancak Ankara’ya göre ise terör örgütlerine verdikleri destekler. Türk yetkililer bunu kamuoyuna yaptıkları açıklamalar gibi Amerikalı muhataplarına da ilettiler. Görüşmelerde “Aramızdaki en büyük sorun S-400 değil, PKK... YPG ve PKK aynı. Aynı değil derseniz, aklımızla alay etmiş olursunuz. YPG, 24 saat Kandil’den talimat alıyor. Bu konuda Türkiye’nin hiçbir tavizi olamaz” dediler. Diğer taraftan CAATSA’nın devam edip etmeyeceği ya da daha da ağırlaşıp ağırlaşmayacağı da gündemde olacak. Bunu da başkanın kongreye vereceği raporlar belirleyecek. Kısacası iki taraf açısından baktığımızda S-400’ler ve PKK/YPG terör örgütleri iki ülke arasında yeni yılda en çok konuşulacak başlıklar. FETÖ, Halk Bankası gibi başlıklar da önemli sorunlar arasında.

F-35’LER NE OLUR?

Diğer dikkat çeken başlık da bu. Her ne kadar Türk firmalar üretime devam etseler de, Türkiye parasını ödediği halde uçaklarını alamıyor, ortaklığına da son verildi. Peki ne olacak? Türkiye uluslararası hukuk yoluyla hakkını arayacak mı? Cumhurbaşkanlığı’nda bu konuda bir çalışma yürütülüyor. Ancak şunu söyleyelim F-35’lerde 9 ortak için de geçerli olan özel bir mutabakat zaptı var. Ortaklar arası sorunun konuşularak çözüleceğini belirten mutabakat zaptına rağmen Türkiye’ye bir haksızlık yapıldığı açık. Bu nedenle uluslararası alanda neler yapılabileceği araştırılıyor. Diğer yandan Amerikalılardan alınan izlenim, Türkiye’nin zararının karşılanması için görüşmeler yapılabileceği yönünde.

Yazının Devamını Oku

Beyaz sayfa açılır mı?

22 Aralık 2020
Joe Biden’ın seçilmesi, 20 Ocak’ta başkanlık koltuğuna oturması ve ABD’nin Türkiye’ye CAATSA yaptırımlarını uygulama kararının ardından Türkiye-ABD ilişkileri nereye gidecek? Öngörüde bulunabilmek için süreçte yaşanan perde arkası gelişmelere bakacağız.

YAPTIRIM SÜRECİ

Bu bölümde ilgili okurların yakından takip ettiği resmi açıklamalara, ABD’ye açık açık söylenenlere girmeyeceğim. Önce “Türkiye neden S-400 almaya karar verdi?” sorusuna yanıt vereceğiz. Türkiye’nin S-400 kararı öncesinde Çin ile görüştüğünü, anlaştığını ve bu durumdan ABD’nin yine rahatsızlık duyduğunu hatırlatmakta fayda var. Süreçte ABD ve Avrupalıların bulunduğu firmalara, Türkiye aynı talep listelerini gönderdi. Bir süre Ankara kendi içinde “savunmaya mı yoksa saldırı sistemine mi ihtiyaç olduğunu” da tartıştı. Çinlilerle anlaşmanın bozulmasının ardından, sistem tartışması sürerken Rus uçağı düştü. Askerlerin savunma sistemine ihtiyaç olduğunu ifade etmesinin ardından, firmalarla yeniden görüşmeler yapıldı. ABD’nin Patriot’lar konusundaki olumsuz tavrının ardından ise S-400’lere karar verildi. Kararda Ruslarla ilişkilerin düzeltilmesi amacının da bir parça etkili olduğu yorumunu yapabiliriz.

YAPTIRIMLARLA İLGİLİ NE MESAJ VERDİLER?

Yaptırımların uygulanacağının açıklanması öncesinde, Amerikalıların bürokrasi düzeyinde yaptıkları temaslarda “yaptırımların ağır olmadığı” mesajını verdikleri öğrendim. Diğer yandan Amerikalı yetkililerle görüşen işinsanlarına da benzer olumlu mesajlar verildi, “Yaptırımlar Türkiye’ye karşı hasımlık değil. Kanunlara uyma mecburiyeti” denildi. Gelinen noktada özel şirketler yaptırım kapsamında değil. ABD ancak ilişkileri daha da germek isterse ve böyle bir adım atarsa, iki ülke ilişkileri farklı bir boyuta taşınır. Ankara şu an böyle bir beklentide değil. Yaptırımların devam edip etmeyeceği ABD Başkanı’nın kongreye vereceği rapora bağlı olacak. Burada da Biden ve ekibi ile yapılacak görüşmeler etkili olacak.

BIDEN VE EKİBİ İLE TEMAS VAR MI?

ABD ile üç yıl önce başlayan, arka kapı diplomasisi olarak da tanımlayabileceğimiz resmi olmayan temaslar sürüyor. Bu kapsamda son dönemde de hem Demokratlarla, hem Cumhuriyetçilerle hem de kurumlarla yine görüşmeler yapıldı. Ankara’nın “ABD ile ilişkilerin iyileştirilmesi isteniyor” mesajı da iletildi, hassasiyetler de... Edindiğim bilgiye göre, Biden’ın seçim dönemi iktidarın değişmesine yönelik sözleri için de Ankara’ya “Seçim konuşmasıydı. İç siyasete yönelikti” mesajı iletildi. Tüm bunlara rağmen ABD ve AB’nin Türkiye’nin reform söylemini olumlu bulduğunu ancak bu sefer hayata geçirilmesi gerektiğini düşündüklerini de ekleyelim.

TİCARİ İLİŞKİLER İLK ADIM OLABİLİR Mİ?

Bu arada TAİK’in mektubuyla iki ülkenin ticaret hedefini 100 milyar dolara çıkarması gereği yeniden dillendirildi. İşinsanları ticarette adım atılırsa, diğer sorunlu alanların da önünün açılabileceğini düşünüyor. Amerika’dan aldıkları mesaj da

Yazının Devamını Oku

F-35’ler için üretime devam

21 Aralık 2020
Savunma Sanayii Başkanı (SSB) İsmail Demir gazetelerin Ankara temsilcileriyle buluşarak, ABD’nin CAATSA çerçevesinde Türkiye’ye uyguladığı yaptırımları değerlendirdi. S-400’lerin imzasının 2017 yılından önce atıldığını hatırlatan Demir, “Yaptırıma girmemesi gerekirdi” dedi. ABD yaptırımlarından büyük projelerin etkilenmeyeceğini söyleyen Demir’in açıklamaları özetle şöyle:

YAPTIRIMLAR SADECE SSB’Yİ KAPSIYOR

 Yaptırımlar SSB’nin tedariklerini nasıl etkileyecek? Acil durumda tedarikler TSK üzerinden yapılabilir mi?

SSB’nin doğrudan satın aldığı pek birşey yok. Biz SSB olarak güvenlik güçlerimizin ihtiyaç duyduğu bir projeyi tanımlıyoruz, olgunlaştırıyoruz, ihalesini yapıyoruz, ana yükleniciye veriyoruz ve sonrasında biz takip ediyoruz. Bu süreçte doğrudan alımları da ana yüklenicilerimiz yapıyor. Bu şirketler de yaptırım kapsamında değil. Bu karar Türkiye’ye yaptırım demek değil, bu karar SSB’yi, beni ve ekibimden 3 arkadaşımı kapsıyor. MSB ve savunma sanayii sektörümüz genelde bu kapsamda değil.

 Yaptırımların Türkiye’ye 1,5-2 milyar dolar zararı olur yorumlarına katılıyor musunuz?

Ben o yorumları gerçekçi bulmuyorum. Bu CAATSA yaptırımlarının şu an için açıklanan çerçevesinde olacak bir şey değil. Bunun ötesinde bir uygulama ve niyet varsa o başka bir şey. Uzunca bir süredir yavaşlatma ve engelleme uygulamaları zaten var.

BÜYÜK PROJELERİMİZİ ETKİLEMEZ

 

Yazının Devamını Oku

Hulusi Akar’dan ABD’ye: Yaptırım kararını gözden geçirmesini bekliyoruz

17 Aralık 2020
ABD’nin Türkiye’ye yönelik CAATSA yaptırımlarını Savunma Sanayii Başkanlığı’nı hedef alacak şekilde hayata geçirmesinin ardından Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, bir grup gazeteci ile bir araya geldi. Bakan Akar, başta yaptırımlar ve ABD ile ilişkiler olmak üzere gündemdeki tüm soruları yanıtladı. S-400 alımının Türkiye’ye yönelik tehdit ve ABD’nin Patriot’ları satmakta ayak diremesinden kaynaklandığını belirten Bakan, “Teknoloji transferi, ortak üretim gibi kriterler konuldu. Şeffaf işlem yapıldı, saklı gizli bir şey yok. Temennimiz ABD’li müttefiklerimizin uygun olmayan karardan dönmeleridir” dedi.

Akar’ın sorulara verdiği yanıtlar şöyle:PKK/YPG’DEN BAŞLAMAK GEREKİYOR

 CAATSA yaptırımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yaptırım ne olursa olsun uygun değil. Güveni, dostluğu sarsıyor. Temennimiz uygun olmayan karardan ABD’li müttefiklerimizin dönmeleri, sağduyunun, aklıselimin hâkim olması, orta ve uzun vade planlarımızın dikkate alınması. Biz dostluktan yanayız. ABD’de yönetim değişiyor. Önümüzde neler olabilir, bakacağız. Eski Varşova Paktı ülkelerinden NATO’ya dahil olan dostlarımızda, Ruslardan kalan onlarca mühimmat, Yunan dostlarımızda S-300 var. ABD’li dostlarımızın objektif olmalarını istiyoruz. Diyalog, uzlaşma, hoşgörü ve problemleri çözecek yaklaşım olması lazım. Aramızdaki en büyük problem S-400 değil. PKK/YPG terörist mi değil mi? Önce oradan başlamamız gerekiyor. ABD’li dostlarımızın bunun cevabını vermesi lazım. Bunun adının konulması lazım.

 Yaptırımlar savunma projelerini nasıl etkileyecek?

Sıkıntılar olabilir ama bunların ölümcül olmayacağı da kesin. Bakanlık da Savunma Sanayii Başkanlığı da sıkıntıların tespiti ve çözümü için çalışıyor.

 ABD’nin S-400’leri hangara kaldırma talebi hayata geçer mi?

Ülkemizin ve milletimizin hava ve füze savunması için aldık. Süreç devam ediyor. Kullanmak için aldık, başka ülkelere satışı gündemde değil. Kullanımda Ruslar olmayacak. Kullanım yetkisi, emir-komutası kontrolümüzde olacak.

Yazının Devamını Oku

AB açısından Türkiye ile ilişkiler

15 Aralık 2020
Türkiye, ABD ve AB’nin çifte yaptırımlar sürecinde. Süreç dememin sebebi, her ne kadar şimdilik AB konusu krize dönüşmeden atlatılmış görünse de, ABD Başkanı Trump Türkiye ile ilgili maddelerin bulunduğu tasarıyı Çin’e yarayacağı gerekçesiyle imzalamayacağını açıklamış olsa da henüz sorunlar çözülemedi ve yaptırımlar dosyası her iki kanatta da kapanmadı.

Öncelikle Avrupa Birliği, Fransa ve Yunanistan’ın taleplerinin aksine Ankara’ya şimdilik sembolik yaptırım kararıyla yetindi. Şimdilik dememin nedeni, ek listelemeler yapılacak ve Türkiye’nin durumunun 25-26 Mart 2021’de yapılması öngörülen AB Liderler Zirvesi’nde bir kere daha masaya yatırılacak olması. Türkiye-AB ilişkileri büyük bir krize girmeden, sorun mart ayına ertelenmiş oldu ve taraflar yaklaşık üç aylık bir süre kazanmış oldu.

AB SORUNU NASIL VE NEDEN MART AYINA ERTELEDİ?

Peki bu karar nasıl çıktı? AB ve Brüksel kulislerinde yapılan değerlendirmeler şöyle:

 NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in Türkiye’nin müttefikliğini önemseyen açıklaması önemliydi.

 Dönem başkanı Almanya, hem birlik içinde hem de ulusal stratejisi olarak Türkiye ile olumlu gündem yürütme hedefine odaklandı. Amaç Türkiye ile köprüleri hiçbir zaman atmamaktı.

 İyi ve dengeli bir çözüme odaklanıldı. Bu kapsamda iki tarafta da yer almayan, başını Almanya’nın çektiği İtalya ve İspanya gibi ülkelerden oluşan üçüncü grup zirve öncesinde taraflarla yoğun bir trafik yürüttü. Bir anlamda uzlaştırma formülünün hayata geçebilmesi için arabulucu rolü üstlendiler.

 Merkel, Biden yönetimindeki yeni ABD hükümetinin olası etkisini başta Fransa olmak üzere üye ülkeler üzerinde kullandı. Biden’ı işaret ederek yeni yönetimin ABD-AB-Türkiye üçgeninde yeni bir ilişki formatını geliştirebileceği mesajını verdi. Bu sonuç bildirgesine de “Türkiye ve Doğu Akdeniz ile ilgili konularda ABD ile koordineli çalışmak istiyoruz” ifadesi ile yansıdı. Bir anlamda AB, hem ABD’nin Türkiye politikasını görmek istiyor, hem de Biden’ın transatlantik ilişiklerini geliştirme hedefine ve bu çerçevede yürüteceği politikalara güveniyor.

AB’NİN TÜRKİYE’DEN BEKLENTİLERİ NELER?

Yazının Devamını Oku

Bir veli yazısı

11 Aralık 2020
Sabah zorla uyandırma girişimleri, bilgisayarı açıp önüne koymalar, adeta “Ders çalış” yalvarışları, “Kendini geliştir” tavsiyeleri, “Telefonu ya da oyuncağını kaldır, derse odaklan” talimatları...

Diğer yandan bilgisayarsızlık, internetsizlik, çocuk sayısına yetmeyen televizyon... “Aman çocuğum hastalanmasın, ya okulda virüs kaparsa” ile “Eee ama sokağa çıkıyor” ve “İki yıl kaybetti, nasıl toparlayacak, ne olacak bu çocuğun durumu” arasında gidiş gelişler... Çocukları karşımıza oturtup, durumu anlatıp, kendini geliştirmek için neler yapması gerektiğini söylemek, dil dökmek... “Ekran karşısında bu kadar uzun durma”dan, “Ekranın karşısından sakın kalkma”ya geliş. Sahi, ne olacak bu çocukların hali? Telafi edebilecekler mi kaybettiklerini? Türk Eğitim Derneği Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu üyesi Selçuk Pehlivanoğlu ile bu konuda uzun uzun sohbet ettik. Bir bölümünü sizlerle de paylaşmak istiyorum. Pehlivanoğlu, dünyadaki araştırmalara da dikkati çekerek, önce “Uzaktan eğitim değil, uzaktan öğretim olur. Üstelik uzaktan öğretim de 15 yaş üstü içindir. Bilimsel açıdan böyledir. Akıllı ya da zengin olmakla ilgili değil. Bu beyin gelişimiyle ilgili” dedi.

EN SON OKULLARI KAPATMALIYDIK

Birçok veli gibi ben de dünya ülkelerinin salgın sürecinde ne yaptığına bakmaya çalıştım. Ülkemizde bir süre her yer açık ama okullar kapalıydı, üstelik yaz aylarını da değerlendiremedik. Bu düşüncelerimi Selçuk Pehlivanoğlu ile paylaşınca şöyle dedi:

“Kesinlikle ve kesinlikle bizim başından beri okulları en son kapatmamız gerekirdi. Dünya böyle yaptı. İl ve ilçe bazlı planlama yapmalıydık. Örneğin Fransa’da sokağa çıkma yasağı var ama okullar açık. Hem dünyada hem Türkiye’de okullara giden çocukların bulaştırıcılığı, gitmeyen çocuklardan çok daha az. Geçtiğimiz yaz aylarını değerlendirebilirdik. Almanya, Fransa gibi ülkelerde yaz tatili 6 hafta. Bizde 13 hafta.”

YENİDEN PLANLAMA ŞART

Olandan ders çıkarmakta fayda var. Ama asıl mesele, kazanımların bile kaybedilme riski bulunduğunu göz önünde bulundurursak, gelinen noktanın nasıl telafi edileceğinde. Ya da son dönemde dile getirilen “kayıp nesil” oluşumunun nasıl önleneceğinde... Selçuk Pehlivanoğlu’nun reçetesi şöyle:

“Doğru planlama ve irade şart.

Aşılama ile birlikte ortaya çıkacak tabloda, yaş gruplarına göre okulların açılması için yeni bir planlama yapılmalı. Yani salgının seyrine göre il, ilçe, köy bazlı ayrı değerlendirmelerle, okullar koşullara göre açılmalı.

Yazının Devamını Oku