Birincisi, Fransız kozmetik markası L’Oreal’ın bilim kadınlarına yönelik ödüllerinin dağıtıldığı tören içindi.
İkinci ziyaret ise Koç Üniversitesi Kadın Araştırmaları Merkezi (Koç-Kam) ile Unesco arasında işbirliği anlaşması nedeniyle.
Unesco’nun Paris’teki merkezi bir ünlü sanatçıların bağışladıkları eserlerle adeta bir “Uluslararası Çağdaş Sanat Müzesi” görünümünde,
Picasso, Miro, Giacomatti, Henry Moore adım başı karşınıza çıkıyor.
Koç Üniversitesi Rektörü Ümran İnan, Koç-Kam Direktörü Prof. Çiğdem Kağıtçıbaşı ve Direktör Yardımcısı Prof. Hülya Şimga ile birlikte ilk durağımız Unesco’nun Cinsiyet Eşitliği bölümü.
Bölümün başında 2004 yılından beri bir Türk, Saniye Gülser Corat var.
Boğaziçi Üniversitesi mezunu Corat, 20 yıl Kanada’da özel sektöre ve Dünya Bankası’na danışmanlık yaptıktan sonra Unesco’ya transfer olmuş.
Sosyolojik, politik analizlerin ardı arkası kesilmezken, gençlerin son günlerde facebook üzerinden paylaştıkları ilginç bir yazı var.
TEPAV’ın genç, parlak ekonomistlerinden Esen Çağlar, blogundaki “Türkiye neden garip bir ülkedir” yazısını Gezi Parkı’ndan birkaç ay önce kaleme almış.
Bundan bir kaç yıl önce Çağlar’ın, inovasyona dayalı ekonomilerin nasıl büyüdüklerine ilişkin bir analizine yer vermiştim.
Şimdi yine sözü ona bırakıyorum zira “nasıl bir ülke olduğumuza” ilişkin kafamızdaki birçok sorunun cevabı –kısaltarak- aktardığım yazısında.
Türkiye’nin nerede durduğunu, BM’nin 220 ülkeyi kapsayan İnsani Kalkınma Endeksi’nden aldığı verilerle ortaya koyduğu tablolarla çok güzel anlatıyor.
Tablolar kişi başı gelir ve eğitim düzeyiyle ilgili.
Üçünçüsü ise kentleşme düzeyini gösteriyor.
Brezilya’da durum aynen öyleymiş.
Ulaşıma gelen küçücük bir zammı bahane ederek sokaklara dökülen Brezilyalıların şu sloganına bakın:
“Zengin standardında stadyum, üçüncü dünya standardında okul ve hastane”.Brezilya halkı 2014 Dünya Kupası ve 2016 Olimpiyat oyunlarına 15 milyar dolar harcanmasını istemiyor.
Dünya Kupası ve Olimpiyatlarla, BRİC ülkelerinden Brezilya’nın imajını parlatma peşinde olan politikacıların, yöneticilerin “kocaman hayallerini” paylaşmıyor.
Brezilya 40 ülkeyi kapsayan eğitim endeksinde sondan ikinci.
Son derece düşük ücretler alan öğretmenleriyle eğitim sistemi feci bir durumda.
Sağlık derseniz o da farklı değil.
Tek başıma, yaşlı genç çimenlere oturanların arasına katıldım, kimseyi tanımadan.
Oradaki çoğu kişinin de birbirlerini tanıdığını sanmıyorum.
Yaklaşık 2,5 saat sonra parktan ayrıldığımda rüya görüp görmediğimden emin değildim.
Türkiye’de böyle bir ortamla ben ilk kez karşılaşıyorum zira.
Katıksız demokrasi denen şey bu olmalı sanırım.
Forum bir avukatın “foruma katılanların suç işleyip işlemediğine” ilişkin bir açıklamasıyla başlıyor.
Hayır suç işlenmiyor.
Annem, çocukluğunun bir bölümünü geçirdiği Edirne’yi hâlâ rüyasında görüyormuş.
Evi, mahallesi, çarşı, Bülbül bahçeleri, Selimiye Camisi anılarında tap taze.
Zihninde, Mimar Sinan ile Edirne öylesine özdeşleşmiş ki, Selimiye’nin avlusunda yeni açılan Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde gördüğü ünlü mimarın tablosu karşısında gözyaşlarını tutamayacak kadar tutkun bu şehre.
Annem nedeniyle “duygusal bir bağım” var bu şehirle.
Neler olup bittiğini yakından izliyorum.
Mardin’de yaptıkları karşısında etkilenmiş olduğum Vali Hasan Duruer şimdi bu şehirde görevli.
Çalışmalarını takdirde izlediğim Edirne Müzesi Müdürü Hasan Karakaya ile “muhteşem bir ikili” oluşturuyorlar.
Çevremde, kapalı kapılar ardında yaklaşık beş saat süren toplantıda neler konuşulduğunun merak eden o kadar çok insan var ki.
Gruptan Boğaziçi Üniversitesi Matematik Bölümü öğretim üyesi Prof. Betül Tanbay ile İTÜ Mimarlık Bölümü öğretim üyesi Yardımcı Doçent İpek Akpınar Başbakan’a neler söylediklerini paylaşmış.
Toplantıda her ikisi de son derece etkileyici sözler söylemiş.
Bu yüzden aktarmadan duramadım.
Tanbay, Taksim Platformu’nun faal bir üyesi.
İstanbul, Taksim ile ilgili birçok toplantıda karşılaştığım biri.
Tanbay demiş ki:
Rapor enerji-iklim ilişkisi üzerine.
Küresel ısınmanın üçte ikisinden sorumlu enerji sektörü- iklim ilişkisi üzerine kaleme alınmış bir rapor.
Özetle, enerji sektörü iklim değişikliğine ciddiye almaz ise gidişat tehlikeli.
Uluslararası Enerji Ajansı baş ekonomisti Fatih Birol’a raporda neler olduğunu sordum.
“2012 yılında karbon emisyonları yüzde 1.4 oranında artarak rekor bir düzeye ulaştı. Bu artışın en büyük sorumluları yüzde 45’lik bir oranla ABD ve Çin. Bu iki ülkeyi Japonya, Hindistan, Ortadoğu ülkeleri izliyor. Rapor tehlikeli gidişata dur demek için neler yapılacağını ele alıyor” diyor.
Hemen karamsarlığa kapılmayalım.
Küresel ısınmanın baş sorumluları ABD ve Çin’de sevindirici gelişmeler de var.
Zaten Gezi’den en başından beri yükselen sesler bunu doğruluyor.
“Ağaçlara dokunma, parkıma AVM yapma”.Göle diyor ki:
“Gençler parkı işgal ederek kentsel farkındalığı gündeme taşıdılar”.İstanbul doğasıyla, tarihi ve kültürel mirasıyla elden gidiyor diye hep yazdık.
Tarihi mahalleler Sulukule’nin, ardından Tarlabaşı’nın, Emek Sineması’nın kentsel dönüşüme boyun eğmelerine tanık olduk.
İstanbul’un ve özellikle Süleymaniye’nin ihtişamlı siluetini bozan Zeytinburnu’ndaki gökdelen ve Haliç Köprüsü’ne “Dur” diyemedik.
Daha sırada Taksim-Topçu Kışlası, Haydarpaşa, Çamlıca Camisi, Kanal İstanbul, 3. köprü, 3. havalimanı, Galataport gibi tartışmalı projeler bekliyor.
Hepsi tepeden inmeci.