Paylaş
Annem, çocukluğunun bir bölümünü geçirdiği Edirne’yi hâlâ rüyasında görüyormuş.
Evi, mahallesi, çarşı, Bülbül bahçeleri, Selimiye Camisi anılarında tap taze.
Zihninde, Mimar Sinan ile Edirne öylesine özdeşleşmiş ki, Selimiye’nin avlusunda yeni açılan Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde gördüğü ünlü mimarın tablosu karşısında gözyaşlarını tutamayacak kadar tutkun bu şehre.
Annem nedeniyle “duygusal bir bağım” var bu şehirle.
Neler olup bittiğini yakından izliyorum.
Mardin’de yaptıkları karşısında etkilenmiş olduğum Vali Hasan Duruer şimdi bu şehirde görevli.
Çalışmalarını takdirde izlediğim Edirne Müzesi Müdürü Hasan Karakaya ile “muhteşem bir ikili” oluşturuyorlar.
Bir yere yazın.
Edirne, önümüzdeki yılların parlayan yıldızı olacak.
İki Hasan birlikte bu şehri “uçuracak”.
Zaten şehir bu haliyle bile çok güzel çünkü mucizevi bir şekilde korunmuş.
Yarısı konut olmak üzere 850’ye yakın eski eseriyle, tarihi köprüleriyle Osmanlı Mimarlık tarihini okuyabileceğiniz bir yolculuğa götürüyor.
15. ve 16. yüzyılları yaşatıyor.
“Zaman durmuş” hissini veriyor.
Hele o iki katlı bahçeli evlerin korunduğu, eski Kale İçi mahallesi yok mu?
Karakaya’nın verdiği bilgiye göre, Selimiye Camisi’nin iki yıl önce Unesco Dünya Kültür Mirası listesine girmesiyle şehre gelen turistin sayısı ikiye katlanmış.
2012 yılında 2 milyon olan turist sayısının bu yıl 3 milyona ulaşacağı söyleniyor.
Unesco Dünya Kültür Mirası turistleri çeken sihirli sözcükler.
Hele Japonları.
Turist sayısındaki rekor artış nedeniyle son bir yıl zarfında 4-5 yeni otel yapılmış.
Ünlü Kırkpınar yağlı güreşleri de Unesco’nun “Soyut Olmayan Kültür Mirası” listesinde.
Yani 145 bin nüfuslu şehir 2 önemli markaya sahip.
Romanların Hıdrellezi diye bilinen Kakava Şenlikleri de Unesco’nun kapısını çalmaya hazırlanıyor.
Vali Duruer, anladığım kadarıyla “kültür turizmine” odaklanmış.
Projeleri arasında, şehre adını vermiş olan Roma İmparatoru Hadrianus’un yaptırmış olduğu Saat Kulesi’ne bir Kent Müzesi, Balkan Savaşları Müzesi var.
Amacı, Trakya Kalkınma Ajansı’nın, AB fonlarının desteğiyle amacı Edirne’nin tarihi dokusunu daha iyi ortaya çıkartabilmek.
Diyorum ki, Kültür ve Turizm Bakanlığı Edirne’ye daha çok kaynak ayırabilse kesinlikle pişman olmayacak.
Biber gazı karşısında çaresizliğim
GEZİ Parkı eylemleri çerçevesinde İstanbul’un yaşadığı uykusuz gecelerinden birinde, cumartesiyi pazara bağlayan gece telefonum sabaha karşı 04.00 sularında çaldı.
Arayan kızımdı.
Şişli civarında oturduğu eve biber gazı isabet etmişti.
Biber gazı kapsüllerinden biri camı kırarak salonun ortasına düşmüştü.
Diğeri ise cam kenarındaydı.
Kızım kırılan camın sesiyle yatağından fırlamış, kapsül patlamadan can havliyle kendisini evden dışarı atmıştı.
Tabii yanına hiç ayrılmadığı telefonunu alarak.
“Gaz maskem yok eve giremiyorum ne yapacağım” diye aradığında öylesine kala kaldım.
Çaresiz.
Sabahın köründe kimi arayacaksın.
Kendisi zaten 155’i aramış ama yardımı boşuna beklemişti.
Eve yakın olan Şişli Karakolu’nu aradım, nafile.
Twitter üzerinden uyanık olduklarını gördüğüm kişilere ulaşmaya çalıştım.
Hangi kapıyı çaldımsa olmadı.
Neticede kızım iki saat sonra dumanın dağıldığını varsayarak eve girdi. Alacaklarını aldı aynı hızla orayı terk etti.
İstanbul’da eylemler sırasında yaşanan bunca trajik olaydan sonra eve isabet etmiş bir biber gazı kapsülü o kadar önemli mi diye düşünebilirsiniz.
Ancak kapsül salona değil yatak odasına da isabet edebilirdi.
Eminim kızım gibi sokakta değil kendi evinde böyle tehlikeler atlatmış sayısız kişi vardır.
Biber gazı sadece sokakta değil evlerde de tehlikeli.
Vali Mutlu’nun verdiği numara da cevap vermedi bu arada.
Paylaş