TURYİD (Turizm Restoran Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği)nin ev sahipliğinde buluştuğumuz eski Turizm ve Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın haberi vermesinin üzerinden tam tamamına iki yıl geçti.
2 yıl öncesinden “Taste Turkey” sloganıyla hazırlıklara başlayan dDf, TURYİD, yeni kurulan Türk Mutfağı Derneği, ana sponsor Arçelik ve yıllardan beri Türk mutfağına emek veren sayısız isim festivalin kahramanları.
Tam adıyla “Arçelik Gastro İstanbul” festivalinin önceki geceki açılışına gittim.
Panayır tadında bir festival.
TURYİD’e üye 40 kadar ünlü işletme “tezgah açmış”, 5 ila 20 lira arasında değişen fiyatlarla lezzetlerini sunuyor.
TURYİD Başkanı Kaya Demirer “ Birbiriyle rekabet halinde olan işletmeler burada yan yana. Sokaktaki insan “çok pahalı” diye girmekten çekindiği ünlü lokantalarda neler piştiğini görebilecek, tadabilecek” diyor.
Demirer’in verdiği rakama göre, Türkiye’de “dışarıda yemeye” harcanan para kişi başı 1 dolar.Avrupa’da bu rakam 4-5 dolar, ABD’de 7-8 dolar, Japonya’da ise 10-12 dolar.
Siemens yönetim kurulu toplantısı nedeniyle Washington’a gelemeyen Güler Sabancı Almanya’dan sonra soluğu Boston’da almıştı.
Bunun nedeni Sabancı Üniversitesi mezunlarıyla artık gelenek haline gelmiş yıllık buluşma.
Harvard başta, ABD’nin önde gelen üniversitelerinden lisansüstü ve doktora eğitimi yapan Sabancı Üniversitesi mezunlarıyla yılda bir kez buluşmanın Sabancı’nın gönlünde ayrı bir yeri var.
ABD’nin en iyi üniversitelerinde araştırmalarını sürdüren genç bilim insanlarına, genç girişimcilere bakınca Güler Hanım’a hak vermemek elde değil.
Hepsinin gözlerinden “dünyayı değiştireceğim” heyecanını okumak mümkün.
Hangi birinden başlasam?
Güler Sabancı’nın bu yıl canlı video bağlantısıyla Sabancı Üniversitesi’nden açılış konuşmasını yaptığı “Yükselen Ekonomiler ve Değişen Dünya Ekonomisi” başlıklı konferans hayli teknik olmakla birlikte konuşmacının anekdotlarıyla ilgiyle izlendi.
Ekim 2012 tarihinden bu yana Dünya Bankası’nda görevli olan Basu, yükselen ekonomilerden bu göreve gelen ikinci kişi.
Daha önce Hindistan Hükümeti’nin şef ekonomist danışmanıydı.
BRİC ülkeleri arasında yer alan ülkesi Hindistan ile Türkiye arasında sıklıkla paralellik kuran Basu’nun mesajlarının bazıları şöyle:
· Küreselleşme iyi ve kötü yanlarını tartışmak faydasız. Artık yaşamın bir parçası ve bununla yaşamak zorundayız. İlginç dönemlerden geçiyoruz. Politikalar ayrışırken ekonomi küreselleşiyor.· Ekonomi küreselleşirken merkez bankalarının her biri ayrı telden çalıyor. Dünyada tek bir Merkez Bankası olmadığına göre, büyük ekonomiler arasında “para politikaları” koordinasyonu gerekli.
· Euro bölgesi ne kadar krizde de olsa da “tek para politikası” doğru bir deneyim, doğru bir yön.
Londra’nın en güzel yerinde, ünlü kitapçı Waterstones’un iki adım ötesindeki Kahve Dünyası’na İngilizler bayağı rağbet gösteriyor.
Kahve çeşitlerinin yanı sıra, lezzetli çikolatalarıyla da beğeni toplayan Kahve Dünyası Ekonomi Bakanlığı’nın Turquality programı çerçevesinde destekleniyor.
Gastronomiyi Türkiye’nin marka değerine katkısı nedeniyle Turquality’ye dahil etmiş olan Ekonomi Bakanlığı’ndan aldığım bilgiye göre, Kahve Dünyası’nın yanı sıra BayDöner de destekleniyor.
Ayrıca gastronomi alanında faaliyet gösteren dört şirketin de başvuruları inceleme aşamasında.
Gastronomi desteği için kimler başvurabilir?
Yine bakanlıktan ulaşan bilgi notuna göre, yurtiçinde en az beş lokanta ya da kafe, yurtdışında ise 1 lokanta ya da kafesi olan şirketler destek için başvuruda bulunabiliyor.
Nasıl bir destek sağlanıyor derseniz şöyle:
Bilgi Teknolojileri’nde hızlı bir ilerleme kaydediyoruz.
Bu hızlı ilerlemede de hiç kuşkusuz M2M teknolojisi diye bilinen, Makineler Arası İletişim diye tarif edebileceğimiz teknolojinin hayatımıza giderek daha çok girmesinin payı büyük.
M2M teknolojisi nedir ve hangi alanlarda kullanılıyor?
Bu soruların yanıtlarını, dün Londra’daki M2M Dünya Kongresi’nde Türkiye’de neler yapıldığını anlatan Turkcell Genel Müdür Yardımcısı Selen Kocabaş’tan dinliyoruz.
M2M teknolojisi, makinelerin içlerine yerleştirilen sim kartları sayesinde birbirleriyle “konuşmalarını” sağlayan bir teknoloji.
Artık gündemimize girmiş olan akıllı ev, akıllı şebeke, akıllı araç, akıllı sağlık, akıllı tarım, akıllı şehir dendiğinde M2M teknolojisinden söz edildiğini anlamamız gerek.
Sadece “akıllı araç”lar meselesini ele alacak olursak, Kocabaş “17 milyon araç ve 4,4 milyon konteyneri kapsayan pazarda M2M uygulaması büyük bir yakıt tasarrufu kadar, güvenliği de sağlar” diyor.
Londra Borsası Başkanı’yla görüşmesinden sonra ayaküstü gazetecilerin sorularını yanıtlayan Çağlayan, Koç’un sözlerinin girişimcilerinin moralini bozabileceğini söyledi.
“Belki bir Türk girişimcisi yerli marka bir otomobil üretecek, belki Koç’un kendisi yapacak bunu, baştan moral bozmayalım” diye konuştu.
Bakan gruptaki Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün’ü işaret ederek “Ben hep Ford Otosan’ı en başarılı örnek diye veriyorum. Türkiye’nin ABD’ye yaptığı ihracatın yüzde 14’ünü tek başına yapıyor” dedi.
Türkiye’nin toplam otomotiv ihracatının 20 milyar doları bulduğunu belirten Çağlayan 5 milyar dolarlık motor ve aktarma organları ithalatı olduğunu belirterek “Neden yüzde yüz yerli bir otomobil markamız olmasın” diye sordu.
Yerli otomobil argümanını şöyle sürdürdü:
“Hyundai deyince Güney Kore, Toyota deyince Japonya, Mercedes deyince ise Almanya akla geliyor. Neden Türkiye’nin adı da bir otomobil markasıyla birlikte anılmasın?”.Çağlayan daha sonra marka meselesine değinerek “Bizim Türk markalarının toplam marka değeri 30 milyar dolar, oysa Apple’ın tek başına değeri 87 milyar dolar” dedi.
İşte tam da burası işin püf noktası.
TOBB ile birlikte Atlanta’yı ziyaret eden Babacan, AB üyeliğiyle ilgili soruyu “Esas soru AB’nin Türkiye için ne zaman hazır olacağı” diye yanıtlamış.
Türkiye’nin ekonomik olarak AB kriterlerinin üzerine çıktığını da eklemiş.
7 Balkan ülkesinde ve Türkiye’de temsilciliği olan, AB tarafından STK’lara “teknik destek” için kurulmuş TACSO’nun davetlisi olarak geldiğim Zagreb’ten bakınca AB için sadece “ekonomik kriterin” yeterli olmadığı o kadar belli ki…
AB öncelikle “güçlü bir sivil toplum” diyor.
Ekonomik krizin pençesinde olsa da STK’lara ayırdığı fonlarından vazgeçmiyor.
Zagreb’teki konferansın başlığı “AB Yolunda Sivil Toplumun Dönüşümü”.Önümüzdeki 1 Temmuz tarihinde 28. AB üyesi olmaya hazırlanan 4 milyonluk Hırvatistan sivil toplumun gelişmesi için önemli adımlar atmış.
Toplantının açılışına katılan Hırvatistan Devlet Başkanı İvo Josipovic’in sosyal işler danışmanı “kamu politikalarının şekillenmesinde STK’larla birlikte yol alıyoruz” diyor.
Diyelim ekonomiyle ilgili bir kaygı yok.
Ancak BM’nin eski Konut Hakkı raportörü Miloon Kothari’nin geçtiğimiz günlerde İstanbul’a yaptığı ziyaret sırasındaki uyarısına ne demeli?
Kısaca hatırlatmak gerekirse, Kothari, Çin’den bile hızlı bir kentsel dönüşümden geçen İstanbul’un Olimpiyat oyunlarını kazanması durumunda bir “felaketle” karşı karşıya kalacağını söylemişti.
Kothari pek çoğumuzu kızdıracak şekilde “Umarım İstanbul Olimpiyatları almaz” diye de eklemişti.
İstanbul, diğer adaylar Tokyo ve Madrid karşısında daha şanslı gibi görünüyor.
İspanya’nın içine düştüğü ekonomik kriz nedeniyle en zayıf aday gibi görünen Madrid’i bir yana bırakalım 1964 yılında Olimpiyatları ağırlamış olan Tokyo’nun şansı nedir?
Bunu bir öğle yemeğinde bir araya geldiğimiz Japonya’nın İstanbul Başkonsolosu Keiji Fukuda ile konuştuk.
1964 Tokyo Olimpiyatları, Fukuda