Aynı zamanda Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu üyesi olan Erdemir geçtiğimiz hafta mecliste düzenlediği basın toplantısında ülkede kronik hale gelmiş olan kadın-erkek eşitsizliğine dikkat çekiyor.
Özetle diyor ki:
“Devlet, Anayasası’ndaki kadın erkek eşitliğinin yaşama geçirilmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu yükümlülük cumhurbaşkanı adayı olarak kampanya yürüten 3 adayı da bağlamaktadır. Bu nedenle kampanya dönemi başlarken adayların toplumsal cinsiyet uçurumuyla mücadele planlarını açıklamaları gerekir”.Erdemir iyi ki hatırlatmış.
Cumhurbaşkanı adaylarının üçünün de erkek olduğu yarışta, kadın-erkek eşitliğine yönelik somut politika önerilerini kamuoyuyla paylaşmalarını beklemek hakkımız.
Bu arada Erdemir’i verdiği rakamlara da değineyim.
Üst düzey bürokrat ya da yöneticilerin, yerel yöneticilerin ise yalnızca yüzde 10’u kadın.
81 ilin sadece dördünde kadın belediye başkanı ve sadece birinde kadın vali görevde.
Tasarıya karşı çıkan Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar, Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin gibi derdini Ankara’ya anlatma peşindeydi.
Zeytinlikleri madenlere, enerji yatırımlarına açacak olan kanun taslağı nedeniyle zeytin üreticileri günlerdir ayakta.
Şaka değil, zeytincilik Türkiye’de 500 bin ailenin geçim kaynağı.
Hafta başında kanun taslağının görüşüldüğü Tarım, Orman ve Köy İşleri Komisyonu’nun toplantısını izleyen Salih Madra önemli bir detayı aktarıyor.
Komisyondaki toplantıya katılan Eneri ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı İlker Sert zeytinlikler nedeniyle Akkuyu Nükleer Santralı’na gerekli izinlerin alınamadığını söylüyor.
“Eğer kanun bugünkü şekliyle kalırsa nükleer santral için inşaat ruhsatı almak ciddi anlamda tehlikeye girer. Zeytinlikler nedeniyle 20 milyar dolarlık bir santrala ruhsat almama riskiyle karşı karşıyayız” diyor.
Akkuyu’nun 3 kilometre çevresindeki 23, 2,7 ve 10 dönümlük zeytinliklere bugün dokunulamıyor.
Sabiha Gökçen Havaalanı’na yaptığım sayısız yolculuk sırasında hemen yanı başında yer alan, Türkiye’nin en büyük inovasyon merkezi olmaya aday Teknopark İstanbul’u her seferinde kaçırmışım.
Geçenlerde TeknoPark İstanbul’un Genel Müdürü Turgut Şenol’un daveti üzerine bir kez daha, uçmamak üzere Sabiha Gökçen yoluna saptım.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı, İstanbul Ticaret Odası, Havaalanı İşletme ve Havacılık Endüstrileri A.Ş, İstanbul Ticaret Üniversitesi ve Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret A.Ş ortaklığıyla açılan teknopark Turgut Özal’ın fikri.
Çeşitli vesilelerle bu istatistiki verilere değinmiş olsam da tüm Türkiye’yi ilgilendiren tablo o kadar vahim hep tekrarlamakta yarar var.
Kadınların yüzde 71’i çalışma hayatında değil.
Yüzde 28’i 18 yaşından önce evlendiriliyor.
Yüzde 42’si şiddet mağduru.
Gençlerin yüzde 62’si iş gücüne katılmıyor.
Yüzde 30’u ne okuyor, ne de çalışıyor.
Engellilerin yüzde 78’i iş gücüne katılmıyor.
Gigin çifti, 2007 yılından beri Gökçeada’da organik tarım ve hayvancılık yapıyor.
“Mutlu Keçiler Çiftliği” olarak adlandırdıkları çiftlikte üretilen organik keçi peyniri nicedir hayatımda.
Gökçeada’nın diğer küçük çaplı işletmeleri tarafından üretilen organik süt, organik tereyağı gibi.
Nihat Gökyiğit ve Gigin’lerle organik yaşam etrafında gelişen sohbetten birkaç gün sonra Şehriban Oğhan’ın “Gökçeada’ya Sintine Depolama ve Arıtma Tesisi” haberi manşetten yayınlanmaz mı?
Tek kelimeyle şaka gibi.
Son yıllarda organik tarım ve turizmle adını duyudan Gökçeada’ya gemilerin her türlü attığının biriktiği “Sintine Depolama Tesisi” acaba kimin fikri?
Gökçeada aynı zamanda dünyanın ilk ve tek “Cittaslow” adası.
Erkek ağırlıklı sektörde tek kadın CEO olarak neredeyse parmakla gösterildiğine bizzat Londra’da tanık olduk.
50 yıldan beri Dünya Ekonomik Forumu dahil kurum ve şirketlere “büyüme” danışmanlığı yapan Frost&Sullivan’ın “Büyümede Mükemmellik Lideri” ödülü Evrim Aras’a verilince insanların ilgisi görülmeye değerdi.Aras, “erkeklerin dünyasında sesi yüksek çıkan bir kadın” olarak alkışlandı.
Geçtiğimiz günlerde BD Yönetim Kurulu Başkanı Osman Boyner ile filosundaki elektrik araç sayısını 39’e yükseltmek için yaptığı anlaşmayla gündeme gelen Evrim Aras, şirketi yönetimi devraldığı 2008 yılından bu yana yüzde 67 oranında büyütmeyi başarmış. 2012 yılında Türkiye’deki kargo sektörü yüzde 13 büyürken Aras Kargo’nun büyümesi yüzde 15,5. 2014 yılında ise yüzde 17’lik bir büyüme hedefleniyor.
Hatırlatmak gerekirse, Aras Kargo’nun yüzde 20’lik hissesi 2011 yılında İş Girişim’e satılmıştı. 2013 yılında ise bu hisseler ve artı yüzde 5’lik hisse Avusturya Posta İdaresine geçmişti.
Şirketinin değerini iki yılda yaklaşık 6 kat büyüten bu genç kadın sadece 34 yaşında.
İş büyütme becerisini 1980’lı yıllarda Anadolu’da “Aras Yürüyen Mağazalar” zincirini kuran babası Celal Aras’tan aldığına kuşku yok.
Celal Aras o dönemde alışveriş imk^anı bulmayan insanların ayağına tencere-tava getiren bir yenilikçi sistem geliştirmiş. Zamanla Anadolu’yu mal satarken, oralarda üretilen malları da büyük şehirlere taşımaya başlamış.
Dört yıl önce Sabancı Müzesi’ndeki “Osmanlı Döneminde Venedik ve İstanbul; Nam-ı Diğer Aşk” sergisinde, iki şehrin diplomasi, ticaret ve sanatta birbirlerini nasıl etkilediklerini görmüştük.
Tarihe damga atmış bu benzersiz iki şehirden Venedik daha şanslı.
Dükalık günlerinden bu yana kanalları, köprüleri, saray ve meydanlarıyla dimdik ayakta kalırken, İstanbul’un, hele tarihi yarımadanın çehresi sürekli değişti.
Haliç Köprüsü’nün siluetini bozduğu Süleymaniye Camisi, Fatih Belediyesi’nin park yapmak için parçaladığı Bizans Zafer Takı, şimdilerde Suriyeli mültecilerin sığındığı tarihi Sulukule kendilerine açılan savaşlardan hep yenik çıktılar.
Ama bu arada Gaziosmanpaşa’da, en şık İtalyan diye lanse edilen “Venedik Saraylarına” kavuştuk.
Neo Osmanlı-Selçuklu mimarisinin çizgilerini taşıyan vapur iskelelerimiz, bol miktarda TOKİ binamız, Dubai’dekilerle boy ölçüşen gökdelenlerimiz de oldu.
İşte bu “mimari kaos” ortamında, Venedik Bienali 14. Uluslararası Mimarlık Sergisi’nde ilk kez kalıcı bir Türkiye Pavyonu’na sahip olma şansını yakaladık.
Bir kere, her hafta Çarşamba günleri Selamiçeşme’deki organik pazardan alışveriş yaptığım çiftçiler Kalecikli.
Ürünün en tazesi, en güzeli onların tezg^ahında.
Sonra sevimli ilçenin meşhur Kalecik Karası üzümü, benzersiz mikro-kliması ve hemen girişinde üzüm ezen kadın heykeli var.
Neticede önceki gün Vinkara CEO’su Ardıç Gürsel’in davetiyle kendimi uçsuz bucaksız Kalecik Karası bağlarında buldum.
Kalecik’teki arazileri, Ardıç Gürsel’in ikinci nesil patronlarından olduğu Ankara’nın önde gelen inşaat şirketi Kiska Holding yıllar öncesi satın almış.
25 yıldan beri bir ayağı ABD’de olan Kiska’nın 500 dönümlük bir alanda üzüm bağları kurması fikri birlikte iş yaptıkları, “vizyonu geniş” Amerikalılardan gelmiş.
Bir inşaat şirketi neden bağlara yatırım yapar?