Paylaş
Gigin çifti, 2007 yılından beri Gökçeada’da organik tarım ve hayvancılık yapıyor.
“Mutlu Keçiler Çiftliği” olarak adlandırdıkları çiftlikte üretilen organik keçi peyniri nicedir hayatımda.
Gökçeada’nın diğer küçük çaplı işletmeleri tarafından üretilen organik süt, organik tereyağı gibi.
Nihat Gökyiğit ve Gigin’lerle organik yaşam etrafında gelişen sohbetten birkaç gün sonra Şehriban Oğhan’ın “Gökçeada’ya Sintine Depolama ve Arıtma Tesisi” haberi manşetten yayınlanmaz mı?
Tek kelimeyle şaka gibi.
Son yıllarda organik tarım ve turizmle adını duyudan Gökçeada’ya gemilerin her türlü attığının biriktiği “Sintine Depolama Tesisi” acaba kimin fikri?
Gökçeada aynı zamanda dünyanın ilk ve tek “Cittaslow” adası.
Geçtiğimiz nisan ayının son günlerinde Cittaslow olarak “Ekoloji ve Gastronomi Kongresi”ne ev sahipliği yapmış.
Kongre, 18 Mart Üniversitesi’nin yanı sıra Güney Marmara Kalkınma Ajansı ve Kalkınma Bakanlığı tarafından desteklenmiş.
Demek ki, devletin kurumları, Gökçeada’nın ekolojik bir ada olarak yoluna devam etmesini onaylamış.
Kaldı ki, Tarım Bakanlığı’nın da 5-6 yıldan beri bu adada organik tarımı teşvik ettiği biliniyor.
Öte yandan tesisin yapılacağı Kuzu Limanı’nın mülkiyeti Denizcilik İşletmelerine ait.
Tarım Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı ve Güney Marmara Kalkınma Ajansı ile devletin başka bir kurumu Denizcilik İşletmeleri arasında hiç mi koordinasyon yok?
Bir yanda organik tarım teşvik edilirken öte yandan bunu baltalayacak bir girişime yeşil ışık yakılıyor.
Dün sabah konuştuğum Murat Gigin de oldukça şaşkın.
“Gökçeada’ya baktığınızda organik tarım ve ekolojik turizmin dışında ekonomik bir model geliştirmenin imkanı yok. Turizm zaten kısıtlı bir zaman aralığında yapılıyor. Adanın geleceği organik tarımda” diyor.
Gigin, adada büyükbaş hayvancılık yapanların da organik sertifikası almaları için uğraştıklarını anlatıyor.
“Mutlu Keçiler Çiftliği” için yapılan yatırım 6,5-7 milyon liraya ulaşmış.
Ancak eski adıyla İmroz’da organik tarıma yatırım yapmış daha küçük ölçekli işletmeler de var.
Halk Plajıyla Sualtı Milli Parkı arasına yapılması planlanan “Sintine Depolama Tesisiyle” önemli darbe alacaklarından kuşku yok.
Sintine sularının arıtılacağı tesisle aynı yerde üretilecek organik ürünleri kim almak ister?
Hem Gigin’in anımsattığı gibi Gökçeada’ya çok uzak olmayan bir mesafede Kepez’de zaten böyle bir tesis mevcut.
Zeytin üreticilerinden yine SOS
ÜZÜLMEDEN, şöyle rahat bir gün geçirmenin imk^an mı var bu ülkede?
Üsküdar’daki tarihi Hüseyin Avni Paşa köşkünün kül olmasına mı yanacaksın? Gökçeada’ya mı?
Yoksa zeytinliklerin talan edilmesine kapı aralayan yeni yasa tasarısına mı?
Ayvalık Zeytin Üreticileri Derneği Başkanı Salih Madra, 2010 yılından beri “zeytinlikler talana açılıyor” diye SOS işaretleri veriyor.
“Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” yıllardan beri zeytin üreticilerinin üzerinde Demokles’in Kılıcı.
Birkaç kez geri çekilen yasa tasarısı geçen hafta yeniden meclise gönderilmiş.
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Direktörü Dr. Mustafa Tan’ın “Zeytinliklerin Ölüm Fermanı” diye tanımladığı tasarı onaylandığı takdirde zeytinlik sahalarına üç kilometre mesafede madencilik faaliyetleri, elektrik üretimine yönelik yatırımlar yapılabilecek.
Madra, Kaz Dağları’nda maden arama ruhsatı alan 60 kadar şirketin olduğunu ancak işletme ruhsatlarına sahip olmadığını hatırlatıyor.
Yasa geçer geçmez işletme ruhsatını alıp güzelim Kaz Dağları’nı didik didik edecekler.
Dedim ya hangi birine üzülelim?
Paylaş