Paylaş
Bir kere, her hafta Çarşamba günleri Selamiçeşme’deki organik pazardan alışveriş yaptığım çiftçiler Kalecikli.
Ürünün en tazesi, en güzeli onların tezg^ahında.
Sonra sevimli ilçenin meşhur Kalecik Karası üzümü, benzersiz mikro-kliması ve hemen girişinde üzüm ezen kadın heykeli var.
Neticede önceki gün Vinkara CEO’su Ardıç Gürsel’in davetiyle kendimi uçsuz bucaksız Kalecik Karası bağlarında buldum.
Kalecik’teki arazileri, Ardıç Gürsel’in ikinci nesil patronlarından olduğu Ankara’nın önde gelen inşaat şirketi Kiska Holding yıllar öncesi satın almış.
25 yıldan beri bir ayağı ABD’de olan Kiska’nın 500 dönümlük bir alanda üzüm bağları kurması fikri birlikte iş yaptıkları, “vizyonu geniş” Amerikalılardan gelmiş.
Bir inşaat şirketi neden bağlara yatırım yapar?
Ardıç Gürsel’in de işaret ettiği gibi esasında Kiska’nın yıllardan beri ciddi yatırım yaptığı turizm, otelcilik ve şarapçılık birbirlerini tamamlayan şeyler.
Zira üzümlerden elde edilen şarap nihayetinde otellerde satılacak.
Kiska, bugün The Marmara markasıyla, ikisi ABD’de (Park Avenue’daki 2. otel yakında açılıyor) beşi Türkiye’de olmak üzere yedi otelin sahibi.
Ayrıca yaz aylarının vazgeçilmez mekânı Esma Sultan’ı işletiyor, catering işi de yapıyor.
Babasının Kalecik’te kurduğu bağ ve şaraphanenin sorumluluğunu 2007 yılında üstlenmiş olan Ardıç Gürsel önüne şu hedefi koymuş:
“Bağcılığın yüz yıllardır yapıldığı bu toprakların ürünlerini yani Anadolu üzümlerini dünyaya tanıtmak”.
“Geçenlerde bağlarda Amerikalı bir dağıtımcıyı ağırladık. Vadinin mikro klimasından, Kalecik Karası üzümünden oldukça etkilendi. Bir üzümün yetiştiği toprakların adıyla anılması çok nadir. Yerel üzümlerimizin kıymetini bilelim” diye konuşuyor.
Kalecik’in nüfusu 12 bin.
Nüfusun yüzde 80’i neredeyse bağcılıkla uğraşıyor.
Bölgede Hititlerden günümüze gelen bir gelenek bu.
Meslek babadan oğula, anneden kıza geçiyor.
Nitekim Ardıç Gürsel ile birlikte bağları gezerken gördüğümüz kadın işçiler üzüm fidanı dikmekten toplamaya kadar bağcılığın tüm aşamalarını bildiklerini anlattılar.
Gürsel’e danışmanlık yapan İtalyan önologdan ise bağlardan en kaliteli üzümü almak için Palermo Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin araştırmalar yaptığını öğrendik.
Bağcılık ve şarapçılık o kadar emek isteyen bir şey ki...
Laf arasında Ardıç Gürsel’e bunca emeğin, yatırımın karşılığını alıp almadığını soruyorum
Acı acı gülümsemekle yetiniyor.
Ne ki, ne olursa olsun Kalecik Karası üzümünü yurt dışında tanıtmakta kararlı.
“Şarabımızın İngiltere ve ABD pazarlarında satılması için her kapıyı çalıyoruz. Ünlü dağıtımcılarla çalışıyoruz. Şansımız var. Kalecik Karası anlı sanlı üzüm çeşitleri gibi tanınmıyor. Dolayısıyla yeni bir üzüm çeşidini insanlar denemek istiyor. Özellikle Amerikalılar yeni tatlara çok açık” diye konuşuyor.
Ardıç Gürsel’in sözleriyle gerçekten “değer bilmezlik” yapışmış tenimize.
Paylaş