Türkiye pazarına 1994 yılında Filiz Makarna ile yaptığı ortaklık ile girmiş, Doğuş Grubu’nun gıdadan çekilmesiyle 2004 yılında Barilla Gıda’yı kurmuş.
Durum buğdayının makarnaya dönüştüğü toplam 30 fabrikasından 14’u İtalya dışında ve bunlardan bir tanesi Bolu’da.
Cirosu 3.5 milyar Euro olan bu gıda devi 2009 yılında “Barilla Gıda ve Beslenme Merkezi” adında, bilim insanlarını, üniversiteleri, sivil toplum kuruluşlarını bir araya getiren bağımsız bir düşünce kuruluşu kuruyor.
Kısa adıyla BCFN (Barilla Center for Food&Nutrition) önemli araştırmalara imza atıyor.
Örneğin Akdeniz Diyeti’nde yer alan ürünlerin çevreye en az zarar veren ürünler olduğunu bilimsel olarak kanıtlamış.
Bu yıl vakfa dönüşen BCFN’nin Yönetim Kurulu’nda Slow Food’un kurucusu Carlo Petrini, Avrupa Parlamentosu Tarım Komitesi Başkanı Paolo De Castro gibi isimler var.
BCFN Milano’da Bocconi Üniversitesi’nde altı yıldan beri Uluslararası Gıda ve Beslenme forumu düzenliyor.
Greenpeace, TEMA gibi STK’lara göre, Türkiye’nin ilk nükleer santrali için hazırlanan 3 bin sayfalık raporun eksiklikleri çoktu.
Dün görüştüğüm Greenpeace Akdeniz yetkililerinin altını çizdikleri şu noktalar önemli:
Akkuyu Nükleer Santrali’nin yapımını üstlenen Rusya Atom Enerji Kurumu’nun Rosatom şirketi nükleer atıkların depolanması, taşınması ve devreden çıkartılması süreçlerindeki çevresel riskleri, güvenliği ve risklere karşı alınacak önlemleri ortaya koymakta yetersiz kalmış.
ÇED Raporu her hangi bir nükleer kaza halinde, ortaya çıkacak her türlü zararın giderilmesinde kimlerin sorumlu olacağı ve zararın nasıl karşılanacağına dair yeterli bilgi içermiyor.
Nükleer kaza denince sadece maddi zarar değil söz konusu olan. Nükleer kazanın sorumluluğu kim alacak? Yani kazanın hesabını kim verecek? Orası belli değil.
Greenpeace’in ÇED Raporu’nun onaylanmaması için sürdürdüğü kampanyaya 215 binin üzerinde kişi katılmış.
Greenpeace’in birkaç yıl önce yaptığı kamuoyu araştırmasında halkın yüzde 64’ünün nükleer istemediği ortaya çıkmıştı.
Bakıyorsunuz son dönemlerde Avrupa Birliği üyeliği yeniden gündeme girmiş gibi bir hava esiyor.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır’ın programı yoğun.
Demeçleri yüzünü Avrupa Birliği’ne çevirmiş olanlar için umut verici.
Örneğin, Erasmus öğrencilerine THY’nın yüzde 20’lik indiriminin müjdelendiğini toplantıda “AB süreci Cumhuriyet tarihinin en önemli çağdaşlaşma projesidir” diyor.
“AB projesi devam ettiği sürece Türk insanı geleceğe güvenli bakacağı noktalara ulaşacak” diye ekliyor.
Annemin memleketi olan Edirne’yi yaklaşık bir buçuk yıl önce ziyaret ettiğimde geçtiğimiz mayıs ayında merkeze alınan Hasan Duruer görevdeydi.
Vali Duruer, Edirne’nin en büyük hazinesi, tarihi ve kültürel mirasına odaklanmıştı.
Başta Mimar Sinan’ın “ustalık eserim” dediği Selimiye Camisi, saray, köprü, han, hamam, konut dahil 850 civarındaki eski eseriyle Edirne kuşkusuz Osmanlı Mimarlık tarihinin en güzel örneklerinden biri.
Açık hava müzesi olan bu şehir sizi 15. ve 16. yüzyıllarına yolculuğa götürüyor.
Duruer’in, Trakya Kalkınma Ajansı ve AB fonlarının desteğiyle Edirne’nin tarihi dokusunu daha iyi ortaya çıkartma hayali vardı.
Şehre adını vermiş Roma İmparatoru Hadrianus’un yaptırmış olduğu Saat Kulesi’ni bir Kent Müzesi’ne dönüştürmeyi, Balkan Savaşları Müzesi yapmayı planlıyordu.
Unesco Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Selimiye Cami, Unesco’nun “Soyut Olmayan Kültür Mirası” listesinde yer alan Kırkpınar Güreşleri gibi şehre başka markalar da kazandırmanın peşindeydi.
Önceki gün Galatasaray Üniversitesi’nde ingilizce olarak verdiği konferansta, sonra epey uzun süren söyleşimizde, en nihayet Boğaz manzaralı akşam yemeğinde 43 yaşındaki genç ekonomistin “eşitsizliği” hayatının odağına koyduğuna iyice inandım.
Neredeyse tam günümü Piketty ile geçirmiş olmak yüreğime su serpti.
İyi ki bu gökyüzünün altında, benim de bu köşede sıklıkla değindiğim zengin-yoksul uçurumuna ciddiyetle eğilen, bunu gidermenin yollarını arayan Piketty gibileri var.
Sermaye gelirinin ekonomik büyümeden çok hızlı arttığına dikkat çekmek için hayatının 15 yılını sayısız veriyi toplamaya ve incelemeye ayırmış olan Thomas Piketty.
Henüz 22 yaşındaki iken Amerikan MİT Üniversitesi’nde ders veren matematik kökenli ekonomist son derece mütevazı.
Konferansına “bu kadar kalın bir kitap için öncelikle özür diliyorum” diye başlıyor.
Kemal Derviş, Şevket Pamuk, CHP’nin ekonomiden sorumlu yeni Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Selin Sayek Böke, CHP Parti Meclisi üyesi Gülseren Onanç, Hürşit Güneş’in de izlediği konferansta ekrana bir harita geliyor.
DERİCİLİK bu topraklarda yüzyıllar öncesine dayanıyor,
Bugün gelinen noktada 400 bin kişinin çalıştığı, 25 bin işletmenin faaliyet gösterdiği dev bir sektör.
Deri sanayinin Türkiye’deki tek kadın sanayicisi Türkiye Deri Vakfı Başkanı Ruken Mızraklı’nın verdiği rakama göre sektörün resmi ihracat rakamı 2 milyar dolar.
Christie’s önceki gün New York’taki müzayedesinde tarihi bir rekor kırmış.
Savaş Sonrası ve Çağdaş Sanat Müzayedesi’nde 852 milyon 887 bin dolarlık ( 682 milyon 309 bin euro) bir gelir elde edilmiş.
Andy Warhol’ün “Üçlü Elvis” tablosu tek başına 81.9 milyon dolara alıcı bulmuş.
Baktığınızda, Warhol’un bir tablosuna verilen rakam geçen yıl Contemporary İstanbul’da gerçekleştirilen satış rakamının (98 milyon dolar) biraz altında.
Contemporary İstanbul’a geçmeden önce sanat piyasasıyla ilgili bir rakam daha vereceğim.
SANATTA 47.4 MİLYAR EUROLUK CİRO
Avrupa Güzel Sanatlar Vakfı’nın ( The European Fine Art Foundation) yaptırmış olduğu bir araştırmaya göre 2013 yılında antika ve sanat eserlerinin cirosu 47.4 milyar euro.2012 yılında bu rakam 43 milyar euro imiş.
1623 yılında imal ettiği takma kanatlarla Galata Kulesi’nden havalanarak Üsküdar’a indiği varsayılan bilim insanı Hez^arfen Ahmet Çelebi’nin 5,5 metrelik paslanmaz çelik ve mermer heykeli.
Ünlü heykeltıraş Mehmet Aksoy’un seçtiği tema bilimin, sıra dışı işlerin simgesi.
ODTÜ’nün vizyonuyla ile iyi örtüşüyor.
Geçen gün ODTÜ Rektörü Profesör Dr. Ahmet Acar ile sohbette ODTÜ’nün yıllardan beri bilim ve teknoloji adına neler yaptığını dinledik.
Dinlerken şunu aklımdan geçirmedim değil.
Gözbebeğimiz olması gereken üniversitenin zaman zaman belirli çevrelerin hedef tahtasına konması ne yazık.
Oysa bugün hükümetteki dört bakan ODTÜ mezunu.