Mini bir müze de diyebileceğimiz Anı Odası’nın küratörü Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Profesör Dr. Zafer Toprak.
Türk sanayisi ve iş hayatının ilk kuşak öncü ismiyle 2 yıl çalışarak “Cumhuriyet’in Başarı Öyküsü: Asım Kocabıyık” kitabını kaleme almış olan Profesör Toprak, Anı Odası’ndaki dijital sergi için kitabı kaynak almış.
Kocabıyık’ın 1924 yılında Afyon’da Tazlar köyünde başlayan 88 yıllık yaşamını öyküsünü 7 ekrandan oluşan 5 metrelik bir videowall sisteminde izlemek mümkün.
10’ar yıllık dönemler halinde aile, iş ve ülke eksenlerinde düzenlenen videowall Türkiye’nin en büyük dokunmatik ekranı.
Birçok kişi aynı anda interaktif olarak kullanabildiği için oldukça eğlenceli aynı zamanda.
Profesör Zafer Toprak’a göre, sergi Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve siyasi gelişmeleri takip etmek için iyi bir yol haritası.
Şükür ki, devlet olmasa da kamuoyu güneş enerjisine epey duyarlı.
Dün de Antalya CHP milletvekili Yıldıray Sapan güneş enerjisine neden daha fazla önem verilmediğine ilişkin Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın cevaplaması talebiyle bir soru önergesi vermiş.
Bakan Yıldız’ın sorunun neden muhatabı olmadığı yazının altında anlaşılacak.
Güneş enerjisinin tartışılmasına fırsat yarattığım için memnunum zira güneş iklim değişikliği nedeniyle günümüzde dikkatlerin en fazla yoğunlaştığı bir enerji kaynağı.
Nitekim önceki günkü Washington Post Gazetesi’nin haberine göre, ABD’de özellikle şehir merkezinden uzak oturanlar arasında şu iki trend artış gösteriyor:
Elektrik için evlerin çatısına güneş paneli ve elektrikli araba.
Banliyölerdeki iki, üç katlı evlerin masrafları düşerken, elde edilen elektrik arabalara da yarıyormuş.
2030 yılına gelince “yenilenebilir kaynaklar” kömürün yerini alarak dünyanın önde gelen elektrik kaynağı olacak.
Zaten TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Dinçer raporun sunumundan önce yaptığı konuşmasında yenilenebilir enerjinin önemine değiniyor.
Düşük karbon teknoloji ağırlıkla ekonomik yapıya geçiş için önemli role sahip olduğu vurguluyor.
Dinçer’in konuşmasında değindiği gibi, yenilenebilir enerji yatırımları artmakla birlikte potansiyelimizin çok çok altında.
Özellikle de güneş enerjisinde ki bugünkü konumuz bu.
Şanslı bir güneş ülkesi olarak güneş enerjisinde kurulu gücümüz ancak 50 megavata ulaşabildi.
Güneşli gün sayısı bizdekinin üçte biri olmasına rağmen Almanya’nın güneşte kurulu gücü 36-37 gigavat.
Başkonsolos, geçen gece yine alışılmadık bir şekilde sarayın kapılarını Hüsnü Özyeğin Üniversitesi bünyesindeki mutfak sanatları okulu Cordon Bleu öğrencilerine açtı. Fransız mutfağının vazgeçilmezlerinden ördek etini Türkiye’de tanıtmak amacıyla “Ördek Gecesi” düzenleyen Domenach, iş dünyasını, gastronominin önde gelen isimlerinin ve medyayı sarayda buluşturdu. Davetliler arasında olan Özyeğin Üniversitesi Mütevilli Heyeti Başkanı Hüsnü Özyeğin ile eşi Açev’in kurucusu Ayşen Özyeğin ile aynı masaya düştük. 2012 yılında dünyanın en prestijli mutfak sanatları kurumlarından biri olan Cordon Bleu ile işbirliği anlaşması imzalamış olan Hüsnü Özyeğin’in “bizim çocuklar” dediği gençler hem mutfakta maharetlerini gösterdiler, hem serviste.
Hüsnü Özyeğin’in, yaklaşık 100 kişiye hiç aksatmadan “ördek çeşitlemeleri” sunan Cordon Bleu öğrencilerinin bazılarını ismen tanıdığını şaşkınlıkla fark ettim.
Özyeğin, üniversitenin Gastronomi bölümünde dört yıllık eğitimden eğitim sonra Cordon Bleu sertifikasını da alan öğrencilerin hemen iş bulduklarını söylüyor.
Biri Bollywood aktörü, aynı zamanda televizyon sunucusu olan Hintli Salman Khan.
Diğeri ABD’de, Hintli ve Bangladeşli göçmen bir anne-babadan dünyaya gelen “eğitim gurusu” Salman Khan.
Sözünü edeceğim ikinci Salman Khan, Harvard ve MİT üniversitelerinde eğitim görmüş, yıllarca yatırım fonu analisti olarak çalışmış.
Günün birinde, kuzenine internet ortamında matematik dersi verirken eğitimden hoşlandığını keşfetmiş.
Kendi derslerinden oluşan videoları, herkesin ücretsiz yararlanması için YouTube’a yüklemeye başlamış.
Evindeki küçük ofisinde 4 bin 800 adet matematik ve fen bilimlerinden oluşan video hazırladıktan sonra kendini tümden eğitim işine vermiş ve 2006 yılında Khan Akademy’yi kurmuş.
Başkan Obama tarafından eğitimde yarattığı devrim nedeniyle “Girişimcilik Elçisi” seçilen Salman Khan’ın mottosu “herkese, her yerde dünya standartlarında ücretsiz eğitim”.Google, Khan Akademy’ye derslerin çeşitlendirilmesi, tercümesi için 2 milyon dolar, Bill ve Melinda Gates Vakfı 1,5 milyon dolar bağışta bulunmuş.
İş dünyasının önde gelen isimlerini bir araya getiren Gala Modern’de 13 sanatçının 15 çalışmasının yer aldığı ‘Destek Yarışması’ndan 2 milyon 870 bin lira gelir elde edildi.
Geçen yılki Gala Modern’de elde edilen gelir 1 milyon 155 liraydı.10 yılda 5,5 milyon kişinin ziyaret ettiği İstanbul Modern’de şimdiye kadar eğitim alan 550 bin çocuktan 190 bini “destek yarışları” sayesinde sanatla tanıştı.
Bu yıl altıncısı düzenlenen, Finansbank’ın ana sponsor olduğu Gala Modern’in yıldızı kuşkusuz İngiliz sanatçı Tony Cragg’ın bu gece için özel tasarlayarak müzeye bağışladığı heykeldi.
Kadın girişimleri tek çatı altında toplayarak güçlerini birleştirmeyi başarmıştı.
Bugün, KAGİDER onun attığı tohumlar sayesinde iş dünyasında kadının en fazla sesini duyurduğu kurumlardan biri.
Kurtsan yenilikçi bir girişimle yine karşımızda.
Aile şirketi Otacı’da yıllarca sağlıklı ve doğal ürünler geliştirmiş olan Meltem Kurtsan bu kez yüzde yüz çevreci“yapı ürünlerini” hayatımıza sokmaya hazırlanıyor.
Bunlar, hiç ağaç kesilmeden, tamamıyla orman, tarım ( ekin sapları, fındık, fıstık ve ceviz kabukları) ve şehir atıklarından (gazete, ofis kağıtları, karton ambalaj) elde edilen paneller.
Tam anlamıyla “devrimci” bir ürün.
İç dekorasyonda kullanıldığı gibi, çeşitli tasarımlarla şekilden şekle girebiliyor.
Bunda kalkınma politikalarında tarıma yatırımı göz ardı edip, yanlışından dönen Dünya Bankası’nın payı büyük.
Dünya Bankası’nın 2008 yılında yayınlamış olduğu “Tarım Kalkınmanın Hizmetinde” başlıklı rapordan bu yana tarım hem gelişmiş, hem gelişmekte olan ülkelerin gözdesi.
Gıda fiyatlarındaki artışı da hesaba katarsak böyle olmaya devam edecek.
Son yazıda sözünü ettiğim ve önümüzdeki günlerde sık karşılaşacağımız “Milano Protokolü”nün üç hedefinden biri “sürdürülebilir tarım”.
Geçen hafta “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Rekabet Gücü” raporuyla TÜSİAD’ın da radarına giren tarım ana muhalefet partisi CHP’nin de üzerinde durduğu bir konu.