Paylaş
Greenpeace, TEMA gibi STK’lara göre, Türkiye’nin ilk nükleer santrali için hazırlanan 3 bin sayfalık raporun eksiklikleri çoktu.
Dün görüştüğüm Greenpeace Akdeniz yetkililerinin altını çizdikleri şu noktalar önemli:
Akkuyu Nükleer Santrali’nin yapımını üstlenen Rusya Atom Enerji Kurumu’nun Rosatom şirketi nükleer atıkların depolanması, taşınması ve devreden çıkartılması süreçlerindeki çevresel riskleri, güvenliği ve risklere karşı alınacak önlemleri ortaya koymakta yetersiz kalmış.
ÇED Raporu her hangi bir nükleer kaza halinde, ortaya çıkacak her türlü zararın giderilmesinde kimlerin sorumlu olacağı ve zararın nasıl karşılanacağına dair yeterli bilgi içermiyor.
Nükleer kaza denince sadece maddi zarar değil söz konusu olan. Nükleer kazanın sorumluluğu kim alacak? Yani kazanın hesabını kim verecek? Orası belli değil.
Greenpeace’in ÇED Raporu’nun onaylanmaması için sürdürdüğü kampanyaya 215 binin üzerinde kişi katılmış.
Greenpeace’in birkaç yıl önce yaptığı kamuoyu araştırmasında halkın yüzde 64’ünün nükleer istemediği ortaya çıkmıştı.
Dün CNN İnternational’de Fukuşima ile ilgili bir belgesel vardı.
“Nükleer Hayalet Şehir” Fukuşima’ya şimdi turistik turlar düzenleniyormuş.
Turları düzenleyen Kenichi Bamba adındaki Japon, tüm halkının terk ettiği, toprağına, suyuna radyasyon bulaşmış Fukuşima’ya dikkat çekmek istediklerini anlatıyordu.
Akkuyu ÇED Raporu’nu eksiklikleriyle onaylamış olanlar keşke Fukuşima belgesini izlemiş olsalardı.
Acemoğlu: Türkiye için önümüzdeki 10 yıl kritik
NE mutlu bize ki kısa aralıklarla dünyanın en çok konuştuğu ekonomistleri dinleme fırsatını bulduk.
21.Yüzyılda Kapital’in yazarı Fransız ekonomist Thomas Piketty’den sonra MİT Üniversitesi profesörlerinden Daron Acemoğlu’nun da yolu İstanbul’a düştü.
Acemoğlu’nun ekonomist James Robinson ile birlikte kaleme aldığı “Ulusların Düşüşü” , aynen Piketty’nin kitabı gibi ekonomi dünyasında ilgiyle karşılanmıştı.
Odeabank’ın konferansında dinlediğim Acemoğlu’na Piketty’nin kitabını sordum.
Geçtiğimiz ağustos ayında 21. Yüzyılda Kapital ilgili yayınladığı makalesinde Piketty’yi “kurumları ve politikayı” dikkate almamakla eleştirmiş olan Acemoğlu’na göre Fransız ekonomistin önerdiği “servet vergisi” pek uygulanamaz.
Daron Acemoğlu
“Böyle bir vergiyi yatırımcı kaçırır” diyor Acemoğlu.
Konferansına ise bir uydu fotografıyla başlıyor: Güney Kore ve Kuzey Kore.
Güney Kore ışıl ışıl, hemen yanı başındaki komşusu karanlıkta.
Biri dünyanın en zengin ülkeleri arasında, diğeri yoksul, insanları aç.
Kuzey Kore demokratik kurumlardan yoksun, çılgın tek bir liderin eline kalmış.
Babadan oğla kalmış bir liderlik söz konusu.
“Liderin başarısı, ülkenin başarısı anlamına gelmiyor” diyor Acemoğlu.
Bir ülkenin başarısı için ne gerekiyor peki?
Kapsayıcı ekonomik kurumlar, eğitimde, alt yapıda fırsat eşitliği yaratan devlet desteği.
Devlet destekleyecek, ama kesinlikle kontrolü elinde tutmayacak.
Türkiye’ye gelirsek.
Acemoğlu Türkiye’nin bugünkü durumunu “çarpık modernleşme ya da çarpık büyüme” diye tarif ediyor.
Çünkü Türkiye aynen Arjantin, Meksika gibi bir yandan teknolojiye ayak uyduran yenilikçi bankacılık, otomotiv gibi sektörlere sahipken, diğer yandan fırsat eşitsizliği, yolsuzluk gibi şeylerle baş edemiyor.
Acemoğlu “Türkiye’nin son 10-12 yılda büyümesi yetmiyor. Dünya Bankası verilerine göre hala iş yapmak için uygun bir yer değil” diyor.
“Yabancı sermaye kurumların güçlü olduğu yere gidiyor, kurumların zayıf olduğu yerden çekiliyor” diye ekliyor.
Önümüzdeki 10 yılın Türkiye için “kritik” olduğunu da önemle vurguluyor.
“Türkiye artık düşük ücretle üretim yaparak, sadece tüketerek istikrarlı bir büyüme yakalayamaz. Kurumları kapsayıcı olmazsa belirsizlik sürer. Eğitimi daha rekabetçi hale getirmek, yolsuzluğu çözmek zorunda” diyor.
Son noktayı da koyuyor:
“Türkiye devlet kontrolünü kırmadığı sürece modern büyümeye geçemez.”
Paylaş