O dönemde Anadolu Selçuklularıyla Venedikliler arasında yapılan ticaret anlaş-maları nedeniyle İtalyan tacirler yoğun bir şekilde Avrupa’ya halı sevkiyatına başlamış.
Dolayısıyla 14. yüzyılın başından itibaren Batı’daki saray ve kiliselerin eşya envanterlerinde Anadolu halıları olduğu gibi bugün müzelerde o dönemin tablolarında Anadolu’da dokunmuş halılara rastlıyoruz.
21. yüzyıla gelince yine Anadolu’dan Batı’ya yoğun bir halı sevkiyatı var.Bu kez saray ve kiliseleri değil, Cartier, Dior, Armani, Michael Kors gibi lüks markaların dükkanlarını, şık otelleri, New York ya da Dubai’daki lüks konutları süslüyorlar. El dokuması değiller, robot kollarla işleniyorlar. Arkalarında ciddi bir inovasyon ve tasarım var.
Mağdurlar arasında gazeteden dostlar da var.Dönüşümün hayatlarını karartması nedeniyle Güzin Abla Tuzla’ya, Muammer Elveren Adatepe’ye yerleşmiş.
“Kadıköy’den kurtulayım” diye Bodrum’un yolunu tutanların dahi olduğu çıktı ortaya. “Kadıköy’de yaşamak bir ayrıcalıktır”tan “Kadıköy bir işkencedir”e geçmişiz hiç farkında olmadan.
Yazıya gelen yorumlardan, gelen maillerden mağduriyetin pek çok boyutta olduğu anlaşılıyor. Öncelikle yetkililere sesini duyuramamanın mağduriyeti var. İnsanlar dertli, hem de çok dertli ama çaldıkları kapılar sessiz.
Otomotiv ve Yönetim Danışmanı İlkim Sancaktaroğlu örneğin, Kadıköy Belediyesi’ne yazılı olarak eski inşaatlardan çıkan asbest gibi insan sağlığına zararlı malzemelerin nasıl bertaraf edildiğini, bu malzemelerin yarattığı çevre kirliliğine karşı nasıl önlem aldıklarını sormuş.Cevap alamamış.
Bizim mahallede en az üç yıldan beri inşaat sesleri kesilmiyor.
Hemen yanı başımdaki dört, 5 katlı evlerin yerine 12 katlı evler yükselirken artık aklıma bu azabın ne zaman biteceği sorusu bile gelmiyor.
Çünkü hiç bitmeyecek.
Ben de kazılan çukurların başında kesilmeyi bekleyen zavallı ağaçların, kimi zaman sokaktan çıkmamızı engelleyen beton mikserlerinin, inşaat kamyonlarının fotolarını çekmekten hiç bıkmayacağım.
İngiliz yayın kuruluşu BBC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “çocuk doğurmayan kadın yarımdır” sözlerini derhal duyurmuş dünyaya.
Davos’un müdavimlerinden, Eurasia Grubu’nun kurucusu, Amerikalı siyaset bilimci İan Bremmer BBC’nin haberinden alıntı yaparak şöyle bir tweet atmış:
“Erdoğan Türkiye’nin Avrupa’ya ait olmadığını ikna etmek için o kadar gayret sarf ediyor ki”.
İdil Biret tam 44 yıldan beri hayatımızda olan İstanbul Müzik Festivali’nde en fazla konser veren sanatçı.
Bu yıl 75. yaşını kutluyor
Shakespeare’in “Eğer Müzik Aşkın Gıdasıyla Durmadan Çalınız” dizelerinden esinmiş temasıyla başlayan 44. İstanbul Müzik Festivali’nin sponsoru ECA.
Borusan’ın 10 yıl devam eden ana sponsorluğundan sonra ECA bayrağı devralmış durumda.
Sergide yer alan ülke pavyonlarını gezdiğinizde gayri ihtiyari karşılaştırma yapıyor insan.
Sorular peş peşe aklınıza üşüyor.
- Mimari trendlerin başında daha doğal, doğayla daha uyumlu malzemeler gelirken deprem ülkesi olan Türkiye’de tonlarca ağır malzemeyle gökdelenler yükseliyor.
- İnşaatlarda kullanılan malzemeler ne kadar sağlıklı? (Aşağıda vereceğim örnek anlamlı)
Pritzker ödülü sahibi, Şilili mimar Alejandro Aravena küratörlüğündeki Mimarlık Sergisi’nin bu yılkı teması “Cepheden Haberler”.
Çatışmalı, sürekli kanayan bir cepheden etkinliğe katılan Türkiye’nin “barış” mesajının anlamı büyük.
Serginin küratörlerinden Feride Çiçekoğlu’nun dediği gibi, bir yanda Avrupa öte yandan Türkiye kimliği, arada mülteciler ve bir türlü aşılamayan sınırlar.
İşte bizim tekne barış mesajıyla tüm sınırları geçip Arsenel’e konmuş.
Araya 19 Mayıs tatili girdiği için TİSK’in bir çalışmasının gözden kaçmış olması yazık.
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun OECD ve TUİK verilerinden yararlanarak gerçekleştirdiği önemli bir çalışma tabloyu net ortaya koyuyor: