• Zirvenin en önemli konusu eğitim. İnsani yardımın ancak yüzde 2’si eğitime gidiyor. Bunun yüzde 10 olması gerekir
• Okula gitmeyen kayıp nesiller gelecek için büyük tehdit
• Fatma Şahin’in daveti üzerine Gaziantep’te kampları ziyaret edeceğim
Türkiye’den üç isim, Koç Üniversitesi öğretim üyesi ve Koç-Kam Direktörü Profesör Çiğdem Kağıtçıbaşı ve İTÜ’nün ilk kadın rektörü, Avrupa Kadın Rektörler Birliği Başkanı Prof. Gülsen Sağlamer ve bendeniz forumun konuşmacılarındanız.
Çin’den, Afrika, Meksika’ya kadar geniş bir yelpazedeki konuşmacıların katılımıyla siyasette, iş dünyasında, bilim ve teknolojide, eğitimde, medyada kadının rolü ele alınıyor.
Tüm konuşmaların çıkış noktası tabii ki cinsiyet eşitliği.
Unesco’nun öncelikleri arasında “kadın-erkek eşitliği” birinci sırada.
REV bugüne kadar 5 bin 500 kadar üniversiteli öğrenciye karşılıksız burs vermiş.
Burslara hak kazananların yüzde 75’i Anadolu üniversitelerinden.
Vakıf başkanı olan Rönesans Holding Yönetim Kurulu Başkanı Erman Ilıcak’ın eşi Jale Ilıcak ile geçen gün buluştuğumuzda vakfın yenilikçi yaklaşımını konuştuk.
Vakıf, Z kuşağı gençlerin teknolojiyle iç içe yaşamalarını göz önüne alarak faaliyetlerine “online” boyutunu getirmiş,
Neden inovasyon, yaratıcılık kültürü yaygınlaşmıyor?
Neden çocuklarımız “büyüyünce ne olmak istiyorsun” diye sorduğumuzda “öğretmen, doktor, polis” diyor?
Neden teknolojiyi üreten değil de tüketen bir toplumuz?
Etkinlik arka fonda Sezen Aksu’nun şarkısının olduğu harika bir Antakya belgeseliyle ile başlıyor.
Belgeselde çocuklar, evleri renkgarenk boyanmış eski mahallelerde neşeyle koşuşturuyor.
Miniklerin yüzlerinden mutluluk akıyor.
Adını Osmanlı döneminde bir sanatçı örgütlenmesi olan Ehl-i Hiref’ten alan marka “kültürünü tasarla” sloganıyla yola çıkmıştı.
Çinicilik, camcılık, kakmacılık, bakır dövmeciliği gibi geleneksel sanatlara çağdaş bir yorum katan Hiref bu tarz tasarımda öncü bir Türk markası oldu.
Ebru Çerezci’yi ilk tanıdığım yıllarda, mesleklerini sürdüren el sanatlarının peşinde Beykoz, Trabzon, Kütahya, Gaziantep, Kastamonu başta Türkiye’nin dört bir tarafında geziyordu.
Unesco-L’Oreal’ın “Bilim Kadınları için” uluslararası programı çerçevesinde Türkiye’de 14 yıldan beri bilim kadınlarını destekleyerek burs veren L’Oreal Türkiye bu yıl ilginç bir çalışma yapmış.
Elinde kamerayla sokağa çıkarak insanlara “bilim kadınlarını” sormuş.
Çoğunlukla verilen cevaplar bu konudaki önyargıları ortaya koyuyor.
Bilim deyince öncelikle erkek geliyor akla.
Yolunuz Antakya’ya düştüğünde mutlaka görmeniz gereken yerlerin listesi uzun. Dünyanın ikinci büyük mozaik koleksiyonuna sahip, yeni açılan Hatay Arkeoloji Müzesi, Habib-i Neccar Camii, bakırdan kırma zeytine kadar geniş bir ürün yelpazesiyle efsane Uzun Çarşı, kayalara oyulmuş Saint Pierre Kilisesi ilk akla gelenler...
Bu şehre yolculuklarımda kaldığım butik otel Savon’un olduğu, geceleri meşalelerle aydınlanan dünyanın ilk caddesi Herod Caddesi, şimdiki adıyla Kurtuluş Caddesi de mutlaka listeye eklenmeli.
Erkek berber dükkânlarının bolluğuyla şaşırtan Kurtuluş Caddesi’ndeki bakımsız evlerin çoğu mücevher kadar kıymetli. Aslında Antakya’nın yeraltı yer- üstünden de zengin. Zira antikçağlarda ordudan ayrılarak ticarete atılan zengin Romalı komutanların lüks villalar inşa ettiği Antakya müthiş şaşaalı bir dönem yaşamış.
İşte o zenginliklerin kalıntıları Antakya’daki her mahallenin altında. “Hangi binanın temelini kazarsanız kazın mutlaka bir şey çıkar” der Antakyalılar. Mesela dünyanın ikinci müze oteli diye tanıtılan Antakya Hilton, inşaat sırasında ortaya çıkartılan eşsiz mozaikler de dahil her türlü kalıntılar nedeniyle giriş katında müze olarak hizmet verecek.