Harran Evi’nin Venedik Bienali’nde ne işi var?

İKSV’nin davetiyle ziyaret ettiğimiz Venedik Bienali 15. Uluslararası Mimarlık Sergisi, hem dünyada mimarlık ve şehirleşmede yeni trendleri, hem Türkiye’nin trendlerin neresinde olduğunu o kadar iyi anlatıyor ki.

Haberin Devamı

Sergide yer alan ülke pavyonlarını gezdiğinizde gayri ihtiyari karşılaştırma yapıyor insan.

Sorular peş peşe aklınıza üşüyor.

 

- Mimari trendlerin başında daha doğal, doğayla daha uyumlu malzemeler gelirken deprem ülkesi olan Türkiye’de tonlarca ağır malzemeyle gökdelenler yükseliyor.


- İnşaatlarda kullanılan malzemeler ne kadar sağlıklı? (Aşağıda vereceğim örnek anlamlı)

- Şehirleşme artık insanların sağlığını, mutluluğunu ön planda tutuyor. Hızla betonlaşan İstanbul yaşanmaz hale geldiyse kim sorumlu?

- Kalabalık şehirler nefes alacak çözümlerin peşinde, biz ağaç gördük mü dayanamıyoruz

 

- Oysa artık günümüzde “ağaç gibi ev, orman gibi şehir” mottosu geçerli.

 

Haberin Devamı

- Avrupa ülkeleri mültecileri barındırmak için yenilikçi projeler geliştirirken, 2,7 milyon Suriyeli mülteciyi ağırlayan Türkiye bu soruna mimari çözüm geliştirmiş değil.

 

1999 DEPREMİNDE GÖZDEN KAÇIRDIĞIMIZ

 

Listeye sonsuz soru eklenebilir ama iyisi mi birkaç saatlik sergi turunda Türkiye’yi yakından ilgilendiren bazı noktalara değineyim.

İnşaatlarda kullandığımız malzeme sağlıklı mı sorusuyla ilgili ana sergiden şöyle bir anekdot. 

Yeşil binalardan sıklıkla kullanılan “beşikten beşiğe” kavramını ortaya atan Alman kimyager Michael Braungart, 1999 depreminden sonra Türkiye’yi ziyaret etmiş.

 

Gölcük’te yerle bir olmuş binalarda inşaat demirlerini incelerken gereğinden fazla bakır olduğunu (yüzde 2’nin üzerinde) görmüş.

 

Gereğinden fazla batır inşaat demirlerinde “osteoporoz”a yol açarmış.

Dolayısıyla da çürük binalara.

 

Peki bu metal karışımı bize nereden gelmiş?

 

Geri dönüşüm uygulayan Amerikan otomotiv sanayiden desem nereden nereye dersiniz değil mi?

 

Haberin Devamı

Bizi pek yakından ilgilendiren bu bilgiler okuduğum sergi notunda.

Braungart, geri dönüşümün sadece doğaya saygı açısından değil metallerin etkisi gözetilerek yapılmasını öneriyor ki Amerikan otomotiv sanayi bunu yapmamış.

 

Bedelini de biz ödemişiz.

 

Türkiye’de geri dönüşüme bu gözle bakacak biri var mıdır?



MİMARİDE YENİ TREND: ÇAMUR



Her neyse, bizi yine yakından ilgilendirecek başka bir konuya atlıyorum: 

Konik biçimindeki çamurla sıvanmış tarihi Harran Evleri

 

Dünyada Güney Amerika’dan, Afrika, Asya’ya kadar 3 milyar kişi çamurla sıvanmış evlerde yaşıyormuş.


Sergide bizim Harran Evlerine benzeyen evin aynısı gördüm.

 

Günümüzde pek çok çağdaş mimarın, mimarinin “sosyal dönüşümünde” çamura önemli bir malzeme gözüyle baktıklarını da öğrendim.

 

Haberin Devamı

Ekolojik ev dediğinizde çamur önemli bir malzeme.

 

Yani çamuru illa konik evlerde değil çağdaş çizimli evlerde de kullanabiliyorsunuz.

 

Harran Evleri’nde kullanılan yüzyıllık teknik günümüzde geçerli.

 

Mimarlık Sergisinin küratörü,  Pritzker ödüllü Şilili mimar Alejandro Aravena “Bienalin amacı mimarının nasıl geliştiğini ortaya koymaktan ziyade yaşam kalitesini iyileştirmek” diyor.

“Ve mimarların yapılarında bunu hangi yollarla gerçekleştirdiklerini ortaya koymak” diye ekliyor.

Yaşam kalitesini iyileştirmenin peşinde olanların önündeki sorunları Aravena şöyle sıralıyor:

“Eşitsizlik, göç, hava kirliliği, atıklar”.

 

Küratörün bu sözlerinden yola çıkarak başta Almanya ve İskandinav ülkeleri olmak üzere pek çok ülke pavyonu mülteci soruna eğilmiş.

Örneğin Finlandiya mülteci soruna getirdiği  “senaryo çözümlerden” birinde Kuzey Afrika ülkelerinde görülün eski kentleşme türü “kasbah”ları kendi şehirlerine entegre etmiş.

2.7 milyon Suriyeli mülteciyi ağırlayan Türkiye’nin bu soruna mimari çözümü nedir?

 

Haberin Devamı

Kısa dönemde evlerine dönmeyecekleri artık belli olan Suriyeli mültecilerin barınma sorunu için örneğin mimarlar arasında neden bir yarışma açılmaz?

 

Soruların cevabı yok biliyorum ama ben sorayım yine de.

Yazarın Tüm Yazıları