Gila Benmayor

İngiltere ile Türkiye arasında KOBİ Caddesi

21 Şubat 2012
TÜRKİYE’deki İngiliz Ticaret Odası (BCCT) İstanbul’da 1887 yılında kurulmuş...

İngiltere dışındaki dünyadaki en eski ikinci İngiliz Ticaret Odası’nın Başkanı 2010 yılından Jonathan Beard.
Beard, 1846 yılında İstanbul’a yerleşmiş, deniz taşımacılığında faaliyet gösteren  bir İngiliz ailesinin ferdi.
Onunla tanışıklığımız Turmepa Deniz Temiz Derneği’nden.
Türkiye’nin en eski denizcilik şirketlerinden biri Catoni Denizcilik A.Ş’nin Yönetim Kurulu Başkanı Jonathan Beard’un Turmepa’da da faal olması anlaşılabilir
bir şey.
Denizlerin sağlığı öncelikleri arasında.
Beard, İngiliz Ticaret Odası’nın başkanlığını devraldıktan sonra fena halde İngiliz-Türk ticari ilişkilerine takmış durumda.

Yazının Devamını Oku

Diren’in yeni şarabı dedeye vefa borcu

19 Şubat 2012
Mustafa Vasfi Diren’in 50 yıl önceki vizyonu bugün Türkiye’ye yeni bir şarapçılık bölgesi kazandırmış durumda. Diren Şarapları, artık Tokat’ta yetişen 20 farklı türdeki üzümden üretiliyor. Bunun ilk önemli ürünü de Les Muses şarabı

Tokatlı Diren ailesinin hikâyesi ilginç. Hikâyeyi ilk kez 2005’te Tokat’a ziyaretim sırasında duymuştum.
Dede Mustafa Vasfi Diren ziraat teknisyeni. Meyve bahçelerinin ve bağların bol olduğu memleketinde 1958’de şarap üretimine başlamış. Evindeki imalathanede ilk yıl 15 ton şarap üretmiş. 1960’ların başındaki Almanya seyahati Diren’in hayatında dönüm noktası. Almanya dönüşü şarabın yanı sıra Dimes markasıyla Türkiye’nin ilk ambalajlı meyve suyu üretimine de başlıyor.
Dede Diren’in ufku öylesine geniş ki, dört oğlundan ikisini Fransa ve Almanya’ya eğitime gönderiyor. Bugün Dimes Yönetim Kurulu Başkanı olan Ali Rıza Diren Almanya’da meyve suyu, Diren Şarapları Yönetim Kurulu Başkanı olan Orhan Diren de Fransa’nın Dijon kentinde önoloji yani bağcılık mühendisliği eğitimi alıyor.
Bu arada Mustafa Vasfi Diren şarapçılıkla ilgili her türlü inovasyona yelken açıyor. Örneğin, Tokat civarında yetişen, kiraz ve vişne aşılanmış yabani bir meyveden Mahlep Şarabı’nı icat ediyor.
Bir süre önce fırtınalı bir gecede İstanbul Boğazı kıyısında aile büyüğünün şaşırtıcı vizyonunu bu kez gerçek şarap sevdalısı Orhan Diren’in ağzından dinledim.
Diren ailesi meyve suyu üretiminde Türkiye’de ikinci sırada ama şarapçılık da bir tutku halinde devam ediyor.
Orhan Diren anlatıyor: Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u aldıktan sonra antik çağlardan beri şarapçılık yapılan Tokat’tan İstanbul’a bahçıvanlar getirtmiş.

Yazının Devamını Oku

Türkiye’den ‘güneş-nine’ talebi

17 Şubat 2012
GEÇEN gece İstanbul’daki İnsan Kaynakları Zirvesi’nin ağırladığı iki önemli isim, Nobel ödüllü Prof. Muhammed Yunus ve Hintli Bunker Roy ile akşam yemeğindeydik.

Time Dergisi’nın “En Etkili 100 Kişi” listesinde yer alan Bunker Roy, aynen Muhammed Yunus gibi yoksullukla mücadele eden biri.

Yemekte Bunker Roy ile aynı masaya düştük.

Karşımda AÇEV Başkan Yardımcısı Ayla Göksel ile Toplum Gönüllüleri Vakfı kurucusu İbrahim Betil.

Yan masada AKUT Başkanı Nasuh Mahruki ile Sabancı Vakfı Genel Müdürü Zerrin Koyunsağan

Yazının Devamını Oku

Özel sektöre ‘sukuk’ finansmanı

14 Şubat 2012
2012 yılında “sukuk” diye bilinen faizsiz borçlanma aracını daha sık duyacağız.

Bunun işaretini veren kişi uluslararası sermaye ve yatırım danışmanlığı şirketi Mineks’in Başkanı Dr. Bülent Göktuna.

Önce “sukuk” tam olarak nedir?

Göktuna dili döndüğü kadar anlatıyor:

“İslami ilkelere göre faizsiz borç enstrümanı. Son dönemlerde Avrupa ve ABD’de en fazla ilgi çeken finasman anaçlarından biri haline geldi.”

Yazının Devamını Oku

Dünya reklam devi İstanbullu şirketi kaptı

12 Şubat 2012
Türkiye dijital pazarlamada oldukça iyi bir yerde. Mobil pazarlamadaysa 1 numara. Genç girişimcilerimizin şirketleri yabancıların iştahını kabartıyor. Bu alanda faaliyet gösteren firmalardan 41?29!, geçen günlerde global reklam ve pazarlama devi WWP tarafından satın alındı.

Reklam ve pazarlama hizmetlerinde dünyanın bir numaralı grubu WPP geçtiğimiz günlerde henüz beş yıllık bir şirketin yüzde 65’ini satın aldı.

Önce merkezi Londra’da olan WPP şirketini yakından tanıyalım: İngiltere borsasında ve Nasdaq’ta işlem gören WPP 107 ülkede faaliyet gösteriyor ve 150 bin çalışanı var. Çok iyi tanıdığımız reklam, halkla ilişkiler ve pazar araştırmanın bazı ünlü markaları WPP grubunun bünyesinde. Örneğin Grey, Hill&Knowlton Strategies, Ogilvy Group, Young&Rubicam...

1987'den beri grubun CEO’luk koltuğunda oturan Sir Martin Sorrell’i geçen günlerde Davos’ta 'kapitalizmin cevval bir savunucusu' olarak dinledim. Meğer bu 'kapitalizmin cevval savunucusu' dünyanın her köşesinde iyi işlere imza atan, geleceği parlak genç reklam, pazarlama şirketlerini yakından takibe alıyormuş.

WPP’nin Türkiye’de neredeyse kurulduğu yıldan itibaren göz dikip nihayet geçenlerde yüzde 65’ini aldığı şirketin adı 41?29! Yanlış okumadınız rakamların yanında bir soru işareti, bir de ünlem var.

İSTANBUL’UN EYLEM VE BOYLAMI

Kurucusu Alemşah Öztürk 34 yaşında. 41?29! Dijital Pazarlama ve İletişim şirketini 2007'de kurmuş. Şirketine ilham olan isim ise İstanbul’un eylem ve boylamı.

“İstanbul’dan küresel bir marka daima hayalimdi” diyor. 23 yaşından beri dijital tasarıma kafayı fena takmış Öztürk’ün 2007'de 105 bin lira sermayeyle kurduğu 41?29! Türkiye’de pek çok ilke imza atmış. Reklam dünyasına aşina olanların şıp diye anlayacaklarını sandığım ilkler şöyle:

* İlk viral reklam (İnternet üzerinde video kullanılarak yapılan reklam kısaca)

Yazının Devamını Oku

Sağlıkta 3 milyar dolarlık kayıp

10 Şubat 2012
KONUMUZ organ nakli.

Türkiye’de ilk kez yüz nakliyle, kol bacak naklinin gerçekleştirildiği bir dönemde “organ naklinin” önemli bir ismi Prof. Alper Demirbaş ile bir araya geldik.
Halen Antalya’da MedicalPark’ta çalışmalarını sürdüren Prof. Demirbaş son 3 yılda dünyada en fazla organ naklini gerçekleştirmiş cerrah.
“Organ nakli”nin birçok boyutu var.
Tıbbi gelişmeden tutun, etik, felsefi ve tabii ekonomik boyutu.
Prof. Demirbaş ile bu işin ekonomisi üzerinde yoğunlaşacağımız için buluşmamıza elinde somut verilerle geldi.
En çarpıcı rakam şu: Türkiye’de böbrek naklinin yaygın olmaması yüzünden devletin yılda 3 milyar dolarlık kaybı var.
Prof. Demirbaş bu rakamın Türkiye’nin “koruyucu sağlık hizmeti” bütçesinin tam beş katı olduğunu vurguluyor.

Yazının Devamını Oku

İstanbul ‘şeffaflık’ istiyor

7 Şubat 2012
BİRKAÇ yıldan beri “şehircilik”, “geleceğin şehirleri” oturumları Davos’ta pek gözde. Genellikle bunları kaçırmamaya özen gösteririm.

Neler konuşulduğunu duydukça İstanbul için üzüntüm hep katlanır.

“Şehircilikte” dünya nereye gidiyor, biz nereye?

Bu yıl Columbia Üniversitesi Rektörü Lee Bollinger ve ekibiyle birlikte şehircilikle ilgili bir sunum hazırlamıştı.

Üniversitenin mimarlık, sanat, kamu sağlığı, çevre mühendisliği fakültelerinin dekanlarını dinledik.

Columbia Üniversitesi, bir süreden beri disiplinler arası bir yaklaşımla, çeşitli fakülteleri biraraya getirip şehircilik üzerine yeni fikirler geliştiriyor.

“Şehirler insanların daha iyi, daha mutlu yaşamaları için var olmalı” düşüncesi bu hareketin çıkış noktası.

Geleceğin şehirlerinde her şey hesaplanıyor artık.

Örneğin 2050 yılında dünyada 2 milyar yaşlı olacak.

Bunların bakım hizmetlerine nasıl ulaşacaklarını, kalabalık caddelerde rahatça nasıl hareket edeceklerini, nefes alabilecekleri park sayısını bugünden hesaplamak zorundasınız.

ÜNİVERSİTELERİN BİR NUMARALI KONUSU


Gençlere, yaşlı şehirlere yeni soluk getiren sanatçılara da yaşam alanları bugünden planlanıyor.

Önlemler alınıyor.

Columbia Üniversitesi Sanat Fakültesi Dekanı Carole Becker’in dikkat çektiği şeyi İstanbul’da hangi yönetici kaale alır?
“Genç sanatçılar yaşlı şehirleri hareketlendiriyor. Yaşadıkları, çalıştıkları mahalleler kısa sürede moda oluyor. Sonra bu mahallelere zenginler gelip yerleşiyor ve sanatçıyı dışarı itiyor. Berlin’de Mitte çok moda ama artık sanat yapılmıyor” diyor Becker.

“Sanatçıları yerlerinde korumalıyız” diye ekliyor.

İstanbul vahşi bir “kentsel dönüşümden” geçerken sanatçıyı düşünen olmuş mu?

Hiç sanmıyorum.

Rektör Bollinger’in iddiası da önemli

“Önümüzdeki yıllarda şehircilik üniversitelerin bir numaralı konusu haline gelecek” diyor.

98 BİN METREKARELİK BİR ALAN

Şimdi İstanbul’a geliyoruz...

Taksim Meydanı, Haydarpaşa Tren Garı, Emek Sineması. Tarlabaşı ve Fener-Balat’taki kentsel dönüşüm gibi projeler ve diğerleri hangi üniversitelerle birlikte geliştirilmiş?

Günlerdir Taksim Meydanı projesi, yeniden inşa edilecek Taksim Kışlası’yla gazetelerde boy gösteriyor.

Şaka değil, 98 bin metrekarelik bir alanı “yayalaştırma projesi”nden söz ediyoruz.

İstanbul’un kalbine böylesine önemli bir “kentsel müdahale” planlanırken kimlere danışılmış?

Eğer Taksim Meydanı yeniden düzenlenecekse uluslararası bir yarışma neden açılmıyor?

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2006 yılında Kartal-Maltepe “kentsel dönüşümü” için pekâlâ bir uluslararası yarışma açmıştı.

Hoş yarışmayı kazanan Zaha Hadid’in projesine ne olduğunu bilmiyoruz.

MARSİLYA KADAR OLAMADIK


Zaten İstanbullular’ı en fazla huzursuz eden şey de ne olup bittiğini, ne olacağını tam olarak bilmemek.

Yine eskiye döneceğim.

2005 yılında bir Euro-Med toplantısı için gittiğim Marsilya büyük bir “kentsel dönüşümden” geçiyordu.

1995-2005 yılları arasında tren garlarına, limanlarına, sosyal alanlara 400 milyon Euro harcanmıştı.

Halkın yüzde 78’inin desteğini alan Marsilya Belediyesi “kentsel dönüşümü” 10 yıl daha uzatma kararı almıştı.

Ama İBB’den farklı olarak Marsilya Belediyesi, şehrin gelecekte nasıl olacağına dair her yere panolar astığı gibi, belediye binasına herkesin gezip göreceği bir maket yerleştirmişti.

Geçtiğimiz haftalarda da Abu Dabi’de, müzeler adası Saadiyat Adası’nın gelecekte nasıl olacağına ilişkin bir maket görmüştüm.

Abu Dabi bu konuda bizden şeffaf.

Taksim Meydanı için bilgisayardan çıkmış, kötü mü kötü bir çizimle idare ediyoruz

İstanbul’un 5 yıl sonra, 10 yıl sonra nasıl görüneceğini bilmek hakkımız değil mi?
Yazının Devamını Oku

Esrarengiz JR'ı Türkiye'ye davet ettim

5 Şubat 2012
Fransız JR Llamar çok esrarengiz bir sokak sanatçısı. Asıl ismini gizliyor, güneş gözlüğü ve şapkayla da yüzünü saklıyor. Kendine özgü görsel sokak sanatını icra etmek içinse yerel halklarla hatta Liberya'daki gibi asilerle bile işbirliğinden çekinmiyor

Hayat hoş tesadüflerle dolu. İki hafta önce Abu Dabi'deki Manarat Al Saadiyat Sanat ve Kültür Merkezi'nde işiyle bizi şaşırtan sokak sanatçısı JR Llamar, Davos’ta da karşıma çıktı. Dünya Ekonomik Forumu’nun ekonomi dışındaki ilginç oturumlarının birinde baktım JR, sokak sanatını anlatıyor. Hemen girip kulak kabarttım.

JR kimliğini açıklamıyor, yüzünüyse güneş gözlüğü ve şapkayla kısmen gizlemeyi seçmiş. Kendisine yakıştırdığı JR’in ne anlama geldiği dahi bilinmiyor.

Tek bildiğimiz 30'lu yaşlarda ve Fransız olduğu. 17 yaşında Paris'te Champs Elysees Caddesi'ni grafitilerle donatmakla başlamış serüvenine. Sonra Paris’in yoksul varoşlarında çektiği gençlerin poster boyundaki portrelerini Paris’in şık sokaklarına yapıştırmaya başlamış.

Logosu ve mesajı olmayan basit, siyah-beyaz dev portreler. “İnsanların kendileri gibi olmayanları fark etmesini, onları düşünmesini istiyordum” diye anlatıyor.

LİBERYALI ASİLERİ BİLE İKNA ETTİ

Sonra hedefi büyütmüş, işlerini Fransa'nın dışına taşımış.

JR’in işlerini anlattığı slayt gösterisinde Kenya’nın gecekondu mahallelerini, Rio’nun favelalarını, Hindistan, Liberya, Sierra Leone sokaklarını görüyoruz.

Kenya’nın en yoksul mahallerindeki projesinin adı 'Kahraman Kadınlar'. Sokaklara, evlere ve hatta çatılara yapıştırılmış dev kadın yüzleri. Bazen sadece gözler.

Yazının Devamını Oku