Televizyonlarda “Hrant için Taksim”e alt yazısı geçtiğinde sokaklara akmıştık.
Dün hem mahkeme kararını protesto etmek, hem Hrant’ı öldürülüşünün 5. yılında anmak için Taksim’deydik.
On binlerce kişi.
Türkiye Eğitim Gönülleri Vakfı dün “14.00’te Taksim’de buluşalım” diye e-posta atmış.
Vakfın, Van’daki depremzede çocuklar için eğitim projesi “Adım Adım Ateş Böceği” Taksim Meydanı’ndaki törenle başlıyor.
2012 yılını “Sürdürülebilir Enerji Yılı” ilan etmiş olan BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon da burada, enerji verimliliğinde dev adımlar atan Çin’in Başbakanı Wen Jiabao da.
Petrol ve gaz üreticisi Birleşik Arap Emirlikleri’nin başkenti Abu Dabi geleceğin enerjisi “yenilenebilir enerjide” iddialı.
Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı İRENA’nın merkezi Abu Dabi’de.
149 üyesi olan İRENA Ortadoğu ve Kuzey Afrika yani MENA bölgesindeki tek uluslararası ajans.
Dolayısıyla bu ajansın kendi topraklarında olması Abu Dabi’ye önemli bir prestij sağlıyor.
Abu Dabi
Uzun yıllar sonra kızıyla birlikte Avustralya’dan ziyaretimize gelen kardeşimle günlerden beri İstanbul sokaklarını geziyoruz. Galata Kulesi, Topkapı Sarayı, Ayasofya, Arkeoloji Müzesi olmazsa olmazlardan.
Ayasofya’dan, Arkeoloji’den ilk izlenim şu: Gişeler acayip modernleşmiş durumda ve sesli rehber cihaz kiralamak mümkün.
Müzelere değmiş bu sihirli değneği merak ettim. Arkasından TÜRSAB-MTM ortaklığı çıktı.
Öğrenciliğimden beri İstanbul’da en sevdiğim yerlerden Arkeoloji Müzesi’nde bir süredir yoğun bir restorasyon çalışması vardı.
Bu çalışmanın arkasından da TÜRSAB (Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği) çıkınca, birlik başkanlığını yıllardır kimselere kaptırmadığı için zaman zaman 'atıştığımız' Başaran Ulusoy ile Arkeoloji Müzesi’nde buluştuk.
TÜRSAB, MTM ortaklığıyla 48 müzenin gişe işletme hakkını altı yıllığına devralmış. Gişelerin modernizasyonu öncelikle kaçak girişleri önlemiş. Dolayısıyla 2010 yılında müze girişlerinden 156 milyon lira kazanan Kültür ve Turizm Bakanlığı 2011'de 236 milyon lira elde etmiş.
HEDEF 2 MİLYON ZİYARETÇİ
Konuşurken Ulusoy elindeki kartı gösteriyor. 'Müze Kart Artı'nın bedeli 40 lira ve bununla Sabancı, Koç, İstanbul Modern, Pera gibi müzeleri de geziyorsunuz.
Norveç dünyanın en zengin, refah seviyesi en yüksek ülkeleri arasında.
Kişi başı milli geliri 55 bin doların üzerinde.
Norveç Statoil şirketi, denizde sürekli yeni petrol yatakları buluyor.
Barents Denizi’nde en son ortaya çıkartılan petrol yataklarının kapasitesi 200 ile 300 milyon varil olduğunu söyleniyor.
Norveç zenginliğine zenginlik katıyor ama başbakanı mutfağa girip ülkesine yılda 4,5 milyar euro gelir getiren somonun rekl^amını yapmaktan gocunmuyor.
Norveç Veliaht Prensi Haakon’
Bayraktar, bir ülkenin gelişmesinin sadece para ve ekonomik kalkınmayla olmayacağını belirterek “gelişme ülkenin şehirlerinin düzeniyle” olur demiş.
Gelişmenin sadece para ve ekonomik kalkınmayla olmayacağına hiçbir itirazım yok.
Şehirlerin gelişmedeki rolüne de itiraz olamaz.
Bayraktar’ın “düzenli şehir” tanımlamasına ve verdiği örneklere takıldım
50 yıllık Türk Ticaret Kanunu değişiyor. Önümüzdeki temmuz ayında yürürlüğe girecek kanunda yönetim kurullarıyla ilgili ilginç maddeler var.
Örneğin halka açık şirketlerin yönetim kurulu üyelerinin dörtte birinin yüksek öğrenimli olması şartı geliyor.
Yönetim kurullarının şeffaflığıyla ilgili çalışmalar yapan Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü Dr. Melsa Ararat bu noktaya fena takılmış.
“Eğitim seviyesiyle şirket performansı ve şirketin etik davranışı arasında bir ilişki olduğuna ilişkin kanıt yok” diyor.
Başka takıldığı bir nokta da yüksek eğitime ‘kota’ uygulandığı halde yönetim kurullarında ‘kadın kotası’ olmaması. “Halka açık ve devlet kontrolündeki şirketlerde kadın kotası olmamasını anlamıyorum. şirketlerin kadınların alacağı kararlara ihtiyacı var.”
Verdiği oran Türkiye’de yönetim kurullarında kadının adının olmadığını ortaya koyuyor. 2008 verilerine göre, halka açık şirketlerin yönetim kurullarında kadın oranı yüzde 5.
NASIL YAKALAYACAĞIZ
Bunun yarısından fazlası kanbağı ya da evlilik nedeniyle yönetim kuruluna seçilmiş kadınlar. Toplam yönetim kurulu üyelerinin sadece yüzde 2’si profesyonel kadınlar.
Marmara suyunun araştırılmasına yönelik Marem Projesi’ne yıllardan beri destek veren Sevinç ve Erdal İnönü Vakfı’nın açıklaması geçen hafta gazetelerdeydi.
Bu yıl Ak-Kimya’nın ana sponsorluğunda yürütülen çalışmalarda “Marmara Denizi’nin büyük bölümünün fosseptik çukuruna” dönüştüğünü ortaya çıkmış.
Kafa karıştırıcı bir durum.
Bundan böyle Marmara’nın balığını yerken, suyunda serinlerken iki kere düşünmek gerek.
Geçtiğimiz ağustos ayında Marem Projesi’ni 150 istasyonda yürüten Levent Artüz ile dün konuştum.
“İstanbul’a yaklaştıkça denizin dibinde canlı hayat yer yer sıfıra düşüyor” diyor.
Büyükçekmece’de bir istasyonda yapılan biyolojik örneklemede hiçbir canlı yaşamıyormuş.
Biyogüvenlik Kurulu, GDO’lu 13 mısır çeşidinin hayvan yemi olarak ithal edilmesine “yeşil ışık” yakınca iki yıl önceki duruma döndük.
Hatırlarsanız 2009 yılı kasım ayında GDO Yönetmeliği Resmi Gazete’de yayınlanınca benzer bir fırtına kopmuştu.
GDO denince Türkiye’de tam bir kaos yaşanıyor.
Bilen bilmeyen yazıyor, konuşuyor.