DAVOS’tan şehre yani Zürih’e iniş bu yıl geçtiğimiz yıllara oranla çok daha kolay oldu.
Dünya Ekonomik Forumu’na bu yıl ilk kez katılan PepsiCo Asya-Pasifik Bölgesi Başkanı Ümran Beba dağdan arabasıyla inmeyi teklif edince zahmetli otobüs seyahatinden kurtuldum.
Beba ile Davos-Zürih arası 2,5 saatlik yolculukta bol bol sohbet ettik.
PepciCo Asya- Pasifik Bölgesi Başkanlığı’na atandığı 2009 yılından beri ailesiyle birlikte Hong Kong’da yaşıyor Ümran Beba.
Japonya, Güney Kore, Avustralya, Yeni Zelanda, Vietnam, Endonezya, Pakistan gibi ülkeler dahil yaklaşık 20 ülkeden sorumlu.
Hong Kong Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nde Girişimcilik Merkezi’nde öğretim görevlisi olan kocası Profesör Ali Beba hesaplamış.
Ümran Beba
Beğenin beğenmeyin iş insanı siyasilerden cesur.
Dün sabah, Dünya Ekonomik Forumu’nun temposu oldukça yoğundu.
Aynı saatlerde “Geleceğin Şehirleri”, “Krizde Liderlik” ve ünlü ekonomist Nouriel Rubini’nin de katıldığı “2012 Ekonomi Öngörüleri” oturumları vardı.
Tercihimi, Columbia Üniversitesi’nin mimarlık, mühendislik, güzel sanatlar ve kamu sağlığı fakülteleri dekanlarının düzenledikleri “Geleceğin Şehirleri” oturumuna kullandım.
İstanbul, gözümüzün önünde yavaş yavaş yok olurken dünyanın şehircilikte nereye gittiğini görmek benim için önemli.
Şehirlerin artık gençlere ve 2050 yılında sayıları 2 milyara ulaşacak yaşlılara göre tasarlandığını söylesem kimse inanmaz her halde
“Krizde Liderlik” oturumunun panelistlerinden olan Renault-Nissan CEO’su Carlos Ghosn’da aklım kaldığı halde şehircilik oturumundan yarıda çıktım.
“Ejderha” yılının başlaması nedeniyle Çinliler Dünya Ekonomik Forumu’nun tarihinin değiştirilmesi talep etmişler.
Tabii ki değişmedi.
Bu yüzden bu yıl Davos’taki Çinlilerin sayısı önceki yıllara göre daha düşük ama Çin ekonomisinin tartışıldığı oturumlar hayli fazla.
Zira son dönemlerde Çin ekonomisiyle ilgili ciddi kaygılar var.
Dün sabahın erken saatlerinde “Çin’in Ekonomisine Bakış” oturumunun yolunu tuttum.
The Economist Genel Yayın Yönetmeni John Mickethwait’in moderatörlüğü üstlendiği oturumda Çinli akademisyen ve ekonomistlere kulak verdik.
Beni en fazla Beijing Üniversitesi’nden Profesör Zhang Weiying’in söyledikleri etkiledi.
Davos’a uzun yıllardan beri gelen Başbakan Yardımcısı Ali Babacan dün programına El Arabiya televizyonunun naklen verdiği “Arap Baharı’nın Sonuçları” toplantısıyla başladı.
Aynı toplantıda Kuveyt Merkez Bankası Başkanı İbrahim Dabdub, ABD Ekonomi, Enerji ve Tarım Bakan Yardımcısı Robert Hormats, Tunus Merkez Bankası Başkanı Mustafa Kemal Nabi de dinledik.
“Arap Baharı’nın Sonuçları”nda moderatörün ilk soruyu yönelttiği Babacan, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da değişimin kaçınılmaz olduğunu söylüyor.
“Peki Türkiye’yi bu gelişmeler karşısında kaygılandıran nedir?” sorusu üzerine Babacan, “İnsanlara karşı güç kullanmamalı. Bölgede geçiş dönemini barış içersinde olmalı. Ortadoğu’nun önünde büyük fırsatlar var. Doğal kaynaklar, genç nüfus ile potansiyel orada duruyor” cevabını veriyor.
TÜRKİYE MODEL Mİ?
Dağların ardında biriken simsiyah kar bulutları bu yıl Dünya Ekonomik Forumu (DEF) için Davos’un yolunu tutan CEO’ların omuzlarında sanki.
Geçen yıla göre dünyanın sorunlarına bir de siyasi belirsizlik eklenmiş.
Avrupa’daki euro krizi, İtalya ve İspanya’nın küçülecek olmasını bir yana bırakın, Arap Baharı’nın beraberinde getirdiği belirsizlikler, Suriye’deki iç savaş, kapıdaki İran krizi derken bulutlar birikmiş.
PricewaterhouseCoopers’in CEO’su Dennis Nally’nin bu yıl 15’incisi yayınlanan “CEO Araştırması”nın sunumunda dediği gibi “Davos’ta bir yıl önce yine bu salonda otururken Arap Baharı kimin aklına gelirdi?”.
Abu Dabi yıldızı sönmekte olan Dubai ile sıkı bir rekabette. Birleşik Arap Emirlikleri’nin başkenti, petrol zengini bir ülkenin hem 'yenilenebilir enerji'ye hem de 'kültüre' önem verdiğini kanıtlamanın peşinde.
Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı IRENA’nın merkezi Abu Dabi’de. Dünyanın önde gelen üniversiteleriyle ve girişimcileriyle işbirliği yapan Masdar City ise geleceğin 'sıfır karbon' merkezi olma yolunda. Abu Dabi’nin 'yenilenebilir enerji' gayretini takdir ediyorum elbette.
Ancak beni en fazla şaşırtan ve biraz da kıskandıran, şehrin merkezine yarım saat uzaklığındaki Saadiyat Adası yani 'Mutluluk Adası'ndaki müze projeleri.
27 milyar dolarlık bu çılgın projede bakın neler var: İngiliz mimar Sir Norman Foster’ın Abu Dabi’nin simgesi olan 'şahin kuşu'nun kanatlarından esinlenerek çizdiği Zayed Ulusal Müzesi, Amerikalı Frank Gehry’nin Guggenheum Müzesi, Irak doğumlu Zaha Hadid’in bembeyaz bir çöl böceğini andıran 'Gösteri Sanatları Merkezi', Fransız Jean Nouvel’ın dantelimsi yuvarlak kubbeli Louvre Müzesi ve Japon Kadao Ando'nun Arap balıkçılarının kullandıkları yelkenlilerden esinlenerek tasarladığı Deniz Müzesi.
LOUVRE VE GUGGENHEIM
Projeleri yakından görmek için kaldığımız otelden 500 metre uzaklıktaki 'Mutluluk Adası'nın yolunu tuttuk. Formula 1 pistinin bulunduğu Yas Adası’nı geçtikten sonra vardık 'Mutluluk Adası'na. Adalar şehrin merkezine geniş otoyollarla bağlanmış. Çılgın projelerden sadece Louvre Müzesi’nin inşaatında bayağı yol alınmış ancak daha fazla bir şey göremedik.
2020'de müze ve otel projeleri bittiğinde 'Saadiyat Adası'nda ayrıca 145 bin kişiyi barındıracak lüks villalar inşa ediliyor.
Otele doğru dönerken yine adanın üzerinde 'Manarat Al Saadiyat' diye çağdaş sanat kompleksine uğradık. Birleşik Arap Emirlikleri’nden genç fotoğraf sanatçılarının çalışmaları oldukça etkileyiciydi. Özellikle Afra Al Dhaheri’nin ana teması başörtüsünde odaklanan fotoğraflarını not ettim.