Ferai Tınç

Listeler

31 Ocak 2010
KİM darbe karşıtı, kim kullanılmaya müsait? <br><br>Benim ilk anımsadığım listeler Vatan Cephesi listeleridir.

Her gün radyoda “öğle ajansı”ndan sonra “Bugün de Vatan Cephesi’ne katılanlar” anonsu ile başlayıp o köyden, bu kasabadan, şu kentten Demokrat Parti Cephesi’ne katılan isim listelerinin okunduğunu hatırlıyorum ben.

Hatırladığım en eski bölücü faaliyet.

Daha sonraki yıllarda listeler tarihinin belgeleri o kadar kabardı ki hepsini tek tek saymayacağım. Yassıada listeleri, sıkıyönetim listeleri vesaire.

90’larda gazeteci listelerini gördük.  

Avrupa Birliği sürecini destekleyen gazetecilerin listesi çıktı. Kod adı “Karen Fogg Çetesi”. Sonra, başka listeler de oldu. Kürt yanlısı, karşıtı, İslamcı, Atatürkçü çeşitli sınıflandırmalar içeren listeler yapıldı. En sefili 28 şubat döneminde düzenlenen andıçtı.

Balyoz darbe planı olduğu ileri sürülen belgeler arasında ele geçen gazeteci listeleri bulduğumuz en sonuncusu. 

Birçok listede adıma rastladım. Sonuncusunda yok.

Listelere ve yayınlanmalarına karşı çıkmam için mutlaka öyle bir gerekçeye de ihtiyaç yok zaten. 

Yazının Devamını Oku

Ermenistan açılımı tehlikeye girdi

29 Ocak 2010
ERMENİSTAN Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın talebi üzerine, Türkiye ile imzalanan protokollerin Anayasa’ya uygunluğu konusunda karar aldı.

Ama karar, süreci olumlu etkilemedi, tersine ciddi bir kriz yarattı.  Gerekçeli kararda iki ülke arasındaki yakınlaşma sürecinde atılacak her adımın Ermenistan Anayasası ve Bağımsızlık bildirgesinin 11. maddesine uygun olması gerekiyor. Dolayısıyla bu protokollerin uygulanması sürecinde Ermenistan Cumhuriyeti, soykırım iddiasının uluslararası toplum tarafından tanınması için üstlendiği sorumluluğun dışına çıkamaz. 11. madde böyle öngörüyor.   Ayrıca protokollerin var olan sorunları gidermeyeceği, bunların çözümü için ikili antlaşmalar gerektiği belirtiliyor. Sınır sorununun devam ettiğini hatırlatıyor. Anayasa Mahkemesi, “evet bu protokolleri onaylayabilirsiniz, uygulayabilirsiniz, ama benim gösterdiğim doğrultuda” diyor.  Bunların yanı sıra, üçüncü ülkelerin bu sürece hiçbir biçimde müdahale edemeyecekleri notu da düşülüyor. Böylece, Karabağ meselesinin protokoller ile ilişkilendirilemeyeceğine hukuki bir kulp da takılmış oluyor.  Ankara, Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla 18 Ocak’ta kararla ilgili açıklama yaptı ve gerekçeli kararın protokolleri uygulanamaz hale getirdiğini söyledi. Hafta içinde konuyla ilgili bilgi veren Dışişleri Bakanlığı’ndan üst düzey yetkililerine göre karar, Ermenistan ile yürütülen görüşmelerin çerçevesine, protokolün lafzına ve ruhuna aykırı. Bu gelişme üzerine Washington ve İsviçre devreye girdi. Ankara’ya Ermenistan ile doğrudan temasa geçmeden önce karşılıklı görüşme teklifinde bulunuldu.   Protokoller nedeniyle hem diaspora hem de ülke içindeki muhalefetin hedefi haline gelen Sarkisyan Yönetimi’ne yapılacak doğrudan bir başvurunun gerilmiş olan ipleri tamamen kopartacağı uyarısında bulunuldu.  Önümüzdeki günlerde Dışişleri Bakanlığı’ndan temsilciler İsviçre ve ABD’ye gidecekler. Orada Ermenistan Anayasa Mahkemesi kararının protokollerin ruhunu etkilemeyeceği söylenecek kendilerine. Zaten karardan sonraki açıklamalar da aynı yöndeydi.  Ama Ankara’nın, Anayasa Mahkemesi kararının protokollerin uygulanmasını engellemeyeceğine ilişkin yazılı güvence istediğini öğrendik. Şimdi bu ziyaretlerde, Ankara’nın istediği güvencelerin verilmesi bekleniyor.TAM bu tartışma sürerken son olarak Sarkisyan, Anayasa Mahkemesi kararı ile birlikte kendisine protokollerdeki imzasını geri çekme hakkı veren bir tasarıyı da Meclis’e yolladığını açıkladı. Bu gelişmelerden anlaşıldığı kadarıyla Ermenistan Devlet Başkanı da bu protokollere başından beri karşı olan muhalefete direnemiyor artık.  Ermenistan’daki muhalefet ve diaspora eğer Türkiye adım atmazsa, Obama’nın 24 Nisan konuşmasında “soykırım” sözcüğünü telaffuz etmesi için güçlü bir gerekçeye sahip olacak. Bütün çaba bu.     Karabağ konusu Erivan’da protokollere ne kadar direnç uyandırdıysa, Anayasa kararları da Ankara’da açılımı o kadar imkansızlaştırıyor. Gelinen noktada, her iki taraf da birbirlerini işaret ederek, protokollerin siyasi sorumluluğundan kurtulmaya çalışacakları izlenimi veriyor bana.   

Yazının Devamını Oku

Ölçüye göre demokrasi

25 Ocak 2010
FRANSA’da askeri mahkemelerin kaldırılacağını yazınca bazı okuyucularım itiraz etti. “Orası Fransa. Burası Türkiye!”

Bu seçkinci itirazı o kadar çok duydum ki yanıtım hazır. Demokrasinin değerleri evrenseldir. Yani Avrupa’da işkenceyi yasaklayabilirsiniz ama Türkiye’nin koşulları buna izin vermez; Ya da Amerika’da basın özgür olabilir ama Türkiye’de buna izin verirseniz herkes aklına geleni söyler, ulusal hassasiyetlerimizi tahrik eder filan. Bu itirazları kabul etmek mümkün değil.

Demokrasinin değerleri evrenseldir, toplumun kapasitesine göre demokrasi biçemezsiniz. Öyle yapmaya kalktığınızda o tip demokrasi iktidara hakim olan güç için geçerli olur sadece, muhalefetin kaderi ise baskı rejimi altında, başına geleni sineye çekerek susup oturmaktır. Bu ölçüye göre demokrasi anlayışı o kadar yaygın ki, maalesef bugün Türkiye’de demokrasiden söz etmeye kalkanın başı hâlâ derde giriyor.

ÇARESİZLİK ASKERE YÖNELTTİ

AKP’nin iktidara hakim olma mücadelesini yandaş kadrolaşmayla tamamlama çabası Türkiye’de bazı kesimleri darbe arayışına itti. Ordu içinde darbe hayalleri görenler kadar halk arasında da Silahlı Kuvvetler’in gidişata el koymasını isteyenler oldu. Demokrasinin değerleri kavrandıkça ve bunların herkes için geçerli olduğu güvencesine kavuşuldukça bu arayış zayıflayacak ve Türkiye bundan kurtulacak. Önemli olan bu güvence, gerçek demokrasinin kurumsallaşabilmesi.

KÜRTLERİ DIŞARIDA BIRAKAN DEMOKRASİ OLAMAZ

AKP Hükümeti, darbe planlarına karşı doğru bir tavır sergiliyor ama Kürt meselesinde aynı şeyi söyleyemem. Bugün Güneydoğu’da belediye başkanları teker teker tutuklanıyor. PKK ile ilişkileri olduğu gerekçesiyle tutuklamalar geniş biçimde sürüyor. Dün sabah Batman belediye başkanının tutuklandığını haber aldım. Belediyle başkanları sokaktan gelip aday olmuyorlar, resmi işlemlerden sonra adaylıkları gerçekleşebiliyor. Düne kadar aday olmalarında sakınca görülmeyenlerin, seçimden sonra mı PKK ile ilişkiye geçtikleri keşfedildi? Yoksa, bir sindirme operasyonu mu sahneye konuyor? Son ortaya çıkan darbe planında belediye başkanlarının tutuklanması senaryosuna öfkeyle karşı çıkan arkadaşların Güneydoğu’da belediye başkanları tutuklanırken sessiz kalmalarını anlayamıyorum.

Yoksa seçkinci demokrasi anlayışı tam da bu mudur? Diyarbakır Adliyesi’nde bileklerine naylon kelepçe takılmış bekleyen zanlıların resimleri gözlerimizin önünde. İçişleri Bakanlığı, durumu incelemiş ve raporunu vermiş. Kelepçe uygulamasında hiçbir terslik bulamamış. Uygulama mevzuata uygunmuş, soruşturma açılmayacakmış. Nerede demokrasi, nerede Kürt açılımı? Kürt açılımını kelepçelerin gölgesinde derinleştirmek mümkün mü?

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

Yazının Devamını Oku

Güvenlik zaafı

24 Ocak 2010
O, bizim apartmanın kapısının önünde duran askeri aracı, karlar arasındaki o siyah lekeyi dün sabah penceremden süzülen karları izlerken yine gördüm.

Aracın içinden çıkan askerler koşuşturarak kapımıza yöneldiler. Sıkı Yönetim ilan edilmiş, Silahlı Kuvvetler, komünist bir ayaklanma tehdidine karşı yönetimi üstlenmişlerdi.

Ayakların altından yükselen şiddet 12 Mart sonrası bütün ülkeye yayıldı.

O gölgeden hâlâ kurtulamadık.

Şimdi yarınlara, her tarafı kaplayan bu bembeyaz karların altından çıkacak, sahip olduğu değeri ortaya koyabilen parlak bir ülke vaat etmek isterken o sesleri yeniden duydum.  

Önceki akşam bir televizyon kanalında, yine bir “el koyma” senaryosunun tartışmaları yayınlandı. 

Bir dosyanın arasına, yani normal bir savaş senaryosu dosyasının içine bir darbe planı yerleştirilmiş hissi verdi bana konuşmalar. 

“Halkın üzerine çökmek”, “kısa zamanda işi bitirmek” gibi deyimleri kullanarak konuşulduğunu duydum.  

VATANI VATANDAŞTAN KURTARMA SENARYOSU

Yazının Devamını Oku

Orams kararı geçiştirilemez

22 Ocak 2010
ORAMS davasıyla ilgili olarak İngiltere mahkemesinin verdiği karar Kıbrıs’ta bundan sonra Rum mahkemelerinin KKTC ile ilgili kararlarının da Avrupa Birliği tarafından tanınacağı anlamına geliyor.

Bir daha tekrarlayalım, İngiliz Orams ailesinin Kuzey Kıbrıs’taki evlerinin eski sahibi, Kıbrıs Rum kesimindeki mahkemelere baş vurarak toprağın kendisine ait olduğunu ve iadesini istedi. Mahkeme isteği haklı buldu. İngiliz çiftin karara uymasını istedi. Uymazlarsa İngiltere’deki mal varlıklarına el konabileceği belirtildi.

Dava İngiltere mahkemesine taşındı. Mahkeme Avrupa Birliği Adalet Divanı’na baş vurdu ve görüş istedi. Avrupa Birliği Hukuku’na göre Rum mahkemelerinin kararı kuzeyde de geçerli sayılıyor muydu?

Uzun bir süre beklemeden sonra yanıt geldi.

Evet. Birleşik Krallık Mahkemeleri, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne ve egemenliğine” saygı göstermeliydi. Rum mahkemesinin kararını tanımalıydı.

Dolayısıyla, Kıbrıs Rum Yönetimi mahkemelerinin verdiği kararlar kuzeyde de geçerliydi.

Bu karardan sonra Orams’lar birkaç gün önce Ada’ya geldiler. Çünkü İngiltere mahkemesi kendilerine evi yıkıp sahibine teslim etmeleri için belli bir süre verdi.

Şimdi ne olacak? Bu evin yıkılabilmesi için bölge belediyesinin izni gerekiyor. KKTC makamları buna izin vermeyebilirler.   

O zaman, ailenin İngiltere’deki mallarına el konabilir. 

Yazının Devamını Oku

Kuzey Irak’a 21 bin Amerikan askeri

18 Ocak 2010
BU yeni bir gelişme. Irak’ın kuzeyindeki Amerikan kuvvetlerinin komutanı Athony Cucolo, önümüzdeki dönemde Irak’ın diğer bölgelerine göre Kuzey Irak’ta daha fazla Amerikan askerine ihtiyaç duyulacağını açıkladı. Yani Amerika Kuzey Irak’ta kalıyor.

Tümgeneral Cucolo’nun başında bulunduğu 21 bin kişilik kuvvetin görev alanı, Bağdat’ın kuzeyinden İran, Suriye ve Türkiye sınırlarına kadar uzanan bölgeyi kapsıyor.

Geçen hafta içinde kuzey Irak’tan telefonla yaptığı açıklamalarda Tümgeneral Cucolo, mart ayında yapılacak olan genel seçimler sonrası, bölgede çıkması muhtemel karışıklıklara karşı önlem olarak kalış sürelerini uzattıklarını söylüyor.


Bölgeyi, “Araplarla Kürtler arasındaki fay hattı” olarak tarif ediyor. 


Seçimlerden sonra gündeme gelecek olan Kerkük’te referandum sürecinin belirsizliğinin yanı sıra Musul’daki gelişmeler de bölgede istikrarı tehdit ediyor.

Amerikalı general, Irak ordusu ve bölge polisinin tek başlarına bu tehlikeli süreci göğüsleyemeyeceklerini ima ediyor.

Yazının Devamını Oku

‘Asaletten yoksun manipülatif bir icat’ da benden

17 Ocak 2010
NEDEN ses çıkmadığını merak ediyorum. Enerji konusunu yıllardan beri izleyen bir gazeteciyim. Ekonomik değeri bu kadar büyük bir adım atılacak ve hiç ses çıkmayacak.

Mümkün müydü?

Sadece birkaç şirket bakanlığı arayarak bilgi almak istemiş.

Rusya ile “Türkiye’de nükleer santral tesisi konusunda İşbirliği Ortak Beyannamesi” imzalanıyor ve ses çıkmıyor. 

Üstelik, Anayasa Mahkemesi’nin, Nükleer Güç Santrallerinin kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun hakkındaki iptal kararı dururken, Danıştay’ın Nükleer Santrallerin kurulması ve İşletilmesi Hakkındaki Yönetmelik ve Yürütmeyi Durdurma kararı oradayken imzalanıyor anlaşma. 

Yani, mahkeme kararları bypass ediliyor.

Kimse bunun sıkıntısını da duymuyor. 

Başbakan ve Enerji bakanları göğüslerini gere gere, anlaşma için gerekli alt yapı çalışmalarına hemen başlanacağını, ihalesiz nükleer santral için uygun hukuki kılıfın hazırlanacağını söylüyorlar.

Mavi Akım projesinin her adımını yakından izleyip, her adımını mercek altına alan bu toplum şimdi sus pus.

Yazının Devamını Oku

Özür mektubu kimden?

15 Ocak 2010
İSRAİL Dışişleri Bakan Yardımcısı dün, Büyükelçi Oğuz Çelikkol’a kurduğu komployu savundu.

Üstelik, “Girişimimin yapılış biçimi ve algılanması nedeniyle özür dilerim” diye özür mektubu yazmasının üzerinden bir gün bile geçmeden.

Ayalon’un ofisinden yapılan açıklamada, “Bu krizden sonuçta İsrail yararlanacak. Bunun sonucu olarak artık Türkiye açıklamalarında daha dikkatli olacak.”


Açıklamada ayrıca, Büyükelçi Çelikkol’a yapılan terbiyesizliğe karşı çıkan 16 İsrail’li parlamenter de eleştiriliyor.


Dünkü savunma girişimi gibi Ayalon’un komplosu da süfli ve sakil.


Yazının Devamını Oku