“Diyalog mu? Bu muhalefetle imkansız. Gerçekleri çarpıtıyorlar. Bizim kadar krizlerle uğraşan başka bir ülke yoktur.”
Başbakan yargıya kızıyor:
“Siyasi parti gibi davranıyorlar.”
Başbakan muhalefet yapan medyaya tahammülsüz:
“Halk beni destekliyor. Onlar sadece yalanlarla meşgul.”
Ve Başbakan kararını açıklıyor:
“Bu Anayasa ile devam edemeyiz. Önümüzdeki üç yılı reform yılı ilan ediyorum. Bunun için Anayasa değişikliği gerekiyor. Gerekirse Anayasa değişikliği için referanduma gideriz.”
Bunları söyleyen Başbakan kim?
Bir gün önce ABC Gazetesi’nde yayınlanan haberi de okumadıkları anlaşılıyor. Çünkü 22 Mart Pazartesi günü gazetenin haberinde, “Hükümet, Türkiye’yi rahatsız etmemek için Meclis’in Ermeni soykırımını kınamasını engellemeye çalışıyor” deniyordu.
Evet, ABD Dış İlişkiler Komitesi ve İsveç Parlamentosu’nda sonra soykırım iddiası şimdi de İspanya Parlamentosu’nda.
Katalan Meclisi’nden sonra Cumhuriyetçi Sol Katalan Partisi (ERC), “Türkiye’yi, Medeniyetler İttifakı’nın ruhuna uygun olarak soykırımı tanımaya ve Ermenistan’a bir jest yapmaya” çağıran karar taslağını Madrid’e, İspanyol Parlamentosu’na taşıdı.
ERC milletvekili Joan Tarda’nın imzasını taşıyan teklifin Meclis Başkanı’na verilmesiyle birlikte Türkiye ile İspanya arasındaki ilişkilerde de çanlar çalmaya başladı.
‘100 bin Ermeni kaçak işçi’ diye başlayan o satır düzelmez.
Çünkü hem insani, hem siyasi hem de teknik açıdan ciddi sorunlar var orada.
Her şeyden önce bir zihniyet meselesi.
Güç bende duygusuyla hayata bakmaya başladığınızda gerçeklerle alçak gönüllü ilişki kopuverir.
Önceki günkü yazımda meselenin insani ve siyasi boyutuna değindim. Bir başka tarafı daha var.
Başbakan, iki günden beri o açıklamayı eleştirenleri suçluyor. Önce, Türkiye’nin çıkarını savunmamakla, dün ise diasporayı değil Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nı eleştirmekle suçladı.
‘Siz kimin çıkarını savunuyorsunuz’ diye soruyor.
Nereden başlasam?
Bir defa, hangi ciddi bilimsel veriye dayandığı meçhul o 70 bin Ermeni, Ermenistan’dan gelip Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı almış olan göçmenler değil. Onlar bu toprakların binlerce yıllık sahibidir.
Hepimiz gibi.
Yine hangi ciddi bilimsel araştırmaya dayandığı meçhul 100 bin Ermenistan vatandaşının çoğu da 1988 depreminden sonra Türkiye’ye sığınmış insanlar. Diğerleri de işsizlik yüzünden vatanlarını terk etmek zorunda kalanlar.
Bakan, “Aslında fiyat konusunda prensipte anlaştık. Ancak Türkiye Ermenistan konusunda tam güvence verdiyse de ikna edemedik her halde” diyor.
ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’ndeki soykırım oylamasından sonra bazı çevrelerden fısıldanan açıklamalarda da Azerbaycan lobisinin Türkiye lehine yeterince faaliyet göstermediği iddiaları oraya atılmıştı.
Benim bildiğim kadarıyla ortak girişimler vardı. Ama kimi çevreler İsrail lobisi ile Azerbaycan lobisini aynı kefeye koyarak, Türkiye’deki hassasiyeti düşürme çabası içine girmişlerdi.
* * *
Ermenistan ile Türkiye arasındaki yakınlaşma sürecine beton döküldü.
Ne Ermenistan bir adım ileri atabilir ne de Türkiye.
Bu durumu her iki tarafın statüko yanlıları çok sevinçle karşılıyor.
Ama göremedikleri bir şey var.
Her iki ülke açısından da ciddi sonuçları olacak bir döneme girildi.
Türkiye, psikolojik olarak Ermenistan ile yakınlaşma sürecine noktayı koydu. Bu koşullarda protokollerin değil onaylanması, gündeme getirilmesi bile imkânsız.
Diaspora ve Ermenistan içindeki aşırı milliyetçi muhalefet kanadı da bu durumdan çok memnun. Protokollerin kadük olmasını en başından beri istiyorlardı.
Ama sonra kiminle bir kahve içsem, kiminle sohbet etsem herkesin aynı şeyi anlattığını fark ettim.
Diyarbakır’lı haksızlığa uğradığını düşünüyor.
“Daha iki gün önce Denizli’ye yenilmemize rağmen ayakta alkışlayarak uğurlayan bu seyirci Bursa Spor’a neden taş attı? Neden sahada olaylar çıktı? “ sorusunu sorduktan sonra, kendilerine yapılan kötü davranışların karşılıksız kalmasından duyulan büyük rahatsızlığı dile getiriyorlar.
İkinci rahatsızlık ise medyanın olayları veriş biçimi. Televizyonlarda bir sahnenin dakikalarca gösterilmesinin gerçeği çarpıttığını, olayların olduğundan çok daha büyütülecek biçimde yansıtıldığını söylüyorlar.