Fatih Tekeci

İNSAN GİBİ YAŞAMAK ONLARIN DA HAKKI

22 Nisan 2013
Sokakta yaşayanların hayatında soğuk hava ‘morg’, ısınayım diye üzerine sardığı gazeteler ‘kefen’, sığınmak ve uyumak için altına girdiği parktaki bir bank ise ‘tabut’ olur. Kalpleri sokakta yalnız ve kimsesiz atan evsizlerin 528’ine bu kış devlet eli uzandı. Bu insanlar Ankara Valiliğ’nin ‘Kimsesizlerin Kimsesi’ projesi ile tabuttan çıkıp, hayata döndü. 16’sı huzurevine, 13’ü de rehabilitasyon merkezlerine yerleştirildi. Bir çoğu da ailelerine teslim edildi.

Ankara’nın kışı soğuk geçer, rüzgarı keser, ayazı süründürür adamı. Bazı geceler evi ısıtmaya ne sobanın, ne de radyatörün gücü yeter.
Sokağa çıkmak mı akıl kârı değil.
Kaban, maban nafile...
Bu yüzden ‘Ankara’nın en güzel yanı, baharın gelişidir.’
Tabii bir de hayatlarına bahar uğramayanlar var.
Onlar arka sokakta unutulanlar, unuttuklarımız...
Bir başka deyişle kimsesizler, evsizler...

Yazının Devamını Oku

KENDİNİ SÜNNETE ADAYAN DOKTOR

15 Nisan 2013
Başta Türkiye olmak üzere tüm dünyada ‘sünnet’ operasyonuna standart getirmeyi amaçlayan doktor Mustafa Demirelli, kendi geliştirdiği ‘akıllı kelepçe’ yöntemini sünnet dedektifi gibi gezdiği 22 ülkede uyguladı. 23 yılda 50 binin üzerinde sünnet yapan Demirelli, “Türkiye’de sokakta kimse tıraş olmuyor. Çünkü berberler sokakta değil. Ama sokakta, stadyumda sünnet oluyorsunuz bunun düşünülmesi ve kesime standart getirilmesi lazım” dedi.

Başlarken, ‘Aslan oğlum adam olacak’, keserken, ‘Yumurtanın sarısı gitti yarısı’ ve sonunda ise ‘Oldu da bitti maaşallah.’
Anlatması basit, yaşaması zor.
Allah’tan adı ürkütmüyor, ‘sünnet...’
Ülkemizde dini boyutunun yanında adına düğünler düzenlenen tek cerrahi operasyon olması da sünneti özel kılıyor.
Ancak, saçını kestirmek için berbere giden aileler zaman zaman sünnet için sokakları seçiyor.
Bunun yanında bir de 23 yıldır kendini ‘sünnet’e adayan bir doktor, Mustafa Demirelli...
Sünnet sayısı 50 bini geçkin... Hatta aralarında 76 yaşında bir dede bile var. Kendi geliştirdiği metot ile sünnette kesme, yakma, dikiş atma dönemini kapatan Demirelli, 81 ilde 4 bine yakın sünnetçiyi eğitti.

Yazının Devamını Oku

Mamak'lı süperman'ler

8 Nisan 2013
Onlar, yürekleri hayat kurtarmak için atan 21 kişi. Binaları uçarak kaldırabilecek süper güçleri olmasa da her biri aslında ‘Superman’...

Mamak Belediye Başkanı Mesut Akgül’ün 7.2 büyüklüğündeki Van depreminin ardından kurduğu Mamak Arama Kurtarma Timi’nde (MAKUT) mesai saatinde foto muhabiri, sağlık personeli, şoför, zabıta hatta aşçı olarak çalışan gönüllüler yer alıyor. Gönüllü olarak talip oldukları tek şey ise pamuk ipliğine bağlı olan insan hayatı...

Kriptonlu Superman olur da, Mamaklı Superman olmaz mı...
Sayıları 1’de değil, tam 21...
Gerçi süper güçleri yok.
Mesela binaları uçarak kaldıramıyorlar.
X-Ray, teleskobik, mikroskobik görüşleri, ısı saçan bakışları da maalesef mevcut değil.
Ancak onları Superman yapan özellikleri, hayat kurtarmak için atan kalpleri...

Yazının Devamını Oku

Bir varmış bir yokmuş

1 Nisan 2013
Anneleri yok, babaları yok, sahip çıkan yok, sahip çıkmak isteyen akrabalarının imkanı yok.

 Ancak Ankara’da hali, vakti yerinde iş adamları, STK’lar, belediyeler, Valilik var. Belki yaşları küçük, halen çocuk onlar ama ‘Bir varmış bir yokmuş’ diye başlayan masallardan çok, dört kardeşin bugünlerde hepimize ihtiyacı var. Onlar, en büyük kabusu uyandıklarında gördü. Yıllarca baba dedikleri adam, bir gece aynı odada yattıkları annelerini öldürerek cansız bedenini bırakıp kaçtı. 16 yaşında olmasına rağmen, “Çalışıp kardeşlerimi okutacağım” diyen Muhammed, “Doktor olmak istiyorum” derken halen gözünün önünde annesinin cansız bedenini gördüğü için sesi titreyen 14 yaşındaki Destegül, bugünlerde yeni yeni duydukları ‘yuva’ ve ‘yurt’ kelimelerinden korkan 12 yaşındaki İsa ile 10 yaşındaki Mahmut... Onlardan biri olmak gerçekten zor.

Muhammed yok.
Destegül yok.
İsa yok.
Mahmut yok.
Dört kardeş bir haftadır okullarında yok.
Çünkü onları her sabah uyandıran anneleri yok.

Yazının Devamını Oku

Bir çırpınış hikayesi

25 Mart 2013
İki yıl önce Akpınar’da meydana gelen heyelan, 8 apartmanın huzurunu kaydırdı.

 Önce Çankaya, ardından da Büyükşehir Belediyesi ile umutlanan heyelan mağduru aileler, ‘risk’ altındaki evlerinde oturmaya devam ediyor.
“Biz artık heyelanı unuttuk” diyen aileler, kaçak elektrik ve su kullandıkları evlerinden bir an evvel kurtulmanın formülünü bekliyor.

Ankara’nın kangren olan iki konusu Dikmen Vadisi ve Akpınar Mahallesi...
Başkent’te yaşayıp da bu iki bölgeyi bilmeyen kalmadı.
Dikmen’de ‘kentsel dönüşüm’, Akpınar’da ‘afet riski’ var.
Ancak iki yıldır Vadi’de taş, sopa hatta silah, Akpınar’da ise mesaj yüklü pankartlar konuştu.
2011’de Akpınar’da meydana gelen heyelan, 8 apartmanın huzurunu kaydırdı.

Yazının Devamını Oku

Balaban ordusu

18 Mart 2013
Vatani görevi sırasında bacağını kaybeden bir Mehmetçik ile göz göze geldikten sonra engellilere olan bakışı değişen Yenimahalle Belediye Başkan Yardımcısı ve AYBESK Başkanı Şenol Balaban, üç yılda vücutlarında engel, zihinlerinde ise zafer olan 184 kişilik ordu kurdu.

Balaban, “Leonidas’ın 300 Spartalı’sı varsa benim de 184 Çılgın Türk’üm var. İstiyorum ki benim gibi herkesin arkasında böyle bir ordusu olsun” dedi.

Her şey, vatanı için bedeninin bir parçasını kaybeden Mehmetçik ile göz göze gelmesiyle başladı.
Önce ellerini, kollarını ve bacaklarını kontrol etti. Sonra da ‘Ya biri olmasaydı’ diye sordu kendine...
‘Damdan düşmeden önce damdan düşenin halini’ o gün anladı. Gazi olan Mehmetçik ile tanıştı, dost oldu.
Ailesinde görmediği engelli ve engelli hayatını yeni dostlarıyla tanıyan Şenol Balaban, hayata Bir Başka Pencere’den baktı.
2009 Yerel Seçimleri’nde Yenimahalle Belediye Başkan Yardımcısı görevine getirilen Balaban, ‘Benim için asfalttan önemli’ dediği engellilere kucak açtı.
Balaban üç yılda vücutlarında engel, zihinlerinde ise zafer olan 184 kişilik ordu kurdu.

Yazının Devamını Oku

Sinema terbiyecisi

11 Mart 2013
Yeşilçam’da 1970’li yıllarla birlikte ‘erotik’ ve ‘pornografik’ dönem başladı.

Türkiye’de çok sayıda sinema salonlarının kapandığı bu dönemde yaptığı yatırımla sinemayı terbiye eden Abdullah Tüze, açtığı 190 sinema ile ‘Sinemacılar Kralı’ lakabını aldı. Şener Şen ve Müjde Ar ikilisiyle Başkent’in eğlence hayatını değiştiren Tüze, ünlü komedyen Cem Yılmaz’ın Şener Şen hayranlığını Ankara Hürriyet okurları için anlattı. Türkiye’de, ‘sihirli perde’ sinema, 1970’li yıllarda ‘sihirli kutu’ televizyonun gazabına uğradı.
Kışın kapalı salonları, yazın ise açıkhava sinemaları dolduran insanlar, yeni eğlence aracı olan televizyon karşısına kuruldu.
Bu gelişme, siyah-beyaz büyüsüyle insanları sinemalarda buluşturan Yeşilçam’ı mali krize itti.
Yeni bir çıkış yolu arayan film şirketleri, Yeşilçam’ın rengini değiştirdi. İlk olarak 1972’de çekilen ‘Parçala Behçet’ adlı film, sinema sektörüne giyotin gibi indi.
Böylece Türk sinemasında, 1985’li yıllara kadar uzanan ‘erotik’ ve ‘pornografik’ dönem başladı. ‘Sex furyası’ döneminden başkent Ankara da nasibini aldı.
Sinema sektörünün büyük bir çıkmaz içine girdiği, Başkent’teki sinema salonlarının kapanarak pasaj ve çarşı olduğu bu buhranlı dönemde, Türk sinemasını ayağa kaldıran Donkişot, Abdullah Tüze oldu.
12 Eylül 1980 İhtilali’nde tutuklanan kardeşi için Ankara’ya yerleşen Tüze, 1984’te Kızılay’a açtığı ‘Metropol Sineması’ ile, ‘Artık bitti’ denilen Türk sinema sektörünü yeniden alevlendirdi. Sinemayı pornografik içerikten arındırarak terbiye eden Tüze, ardı ardına yaptığı yatırımlarla da Sinemacılar Kralı lakabını aldı. Yıllarca sinemalara gişe rekorları kıran filmleri getiren ve Türk toplumuna sinema kültürünü tekrar aşılayan Abdullah Tüze ile aslında film olabilecek hayatını Bir Başka Pencere’den konuştuk. 

Yazının Devamını Oku

Cepte mavi ruhta pembe

4 Mart 2013
Cebinde mavi, ruhunda ise pembe renkli kimliğini taşıdığı için 22 yıl önce cinsiyet değiştirdi.

Son altı yıl içinde Başkent’te fuhuş yapan 62 travesti, transaksüel ve hayat kadınını bu bataklıktan çıkaran Okşan Öztok ile cinsiyet değiştirerek Rüzgar ismini alan ünlü oyuncu Nil Erkoçlar’ı, Başkent’teki travesti ve transenseksül hayatını ve son yıkımın ardından tarihin tozlu sayfalarındaki yerini alan Bentderesi Genelevi ile hayat kadınları konularını konuştuk.

Erzurum’un bir köyünde, 6 çocuklu muhafazakar bir ailenin üniversite kazanan oğlu olarak, 17 yaşında ayak bastı Ankara’ya...
Cebinde mavi, ruhunda ise pembe renkli kimliğini taşıdı. Bu yüzden ruhuyla bedenini bir türlü barıştıramadı.
Ve hayatında kendi deyimiyle ‘devrim’ yaptı.
5 Mayıs 1991’de 29 yaşındayken erkek olarak yattığı bıçak altından kadın olarak kalktı. Sahip olduğu yeni pembe kimliğiyle o gün hayata Bir Başka Pencere’den baktı Okşan Öztok...
Bedenine ve ruhuna söz geçiremese de, bir yıl süren fuhuş kabusundan bir gece tövbe ile uyandı. Sonra aşık oldu, sevdi, sevildi. Bir erkekle altı yıl süren evliliğe imza attı. Boşanmasının ardından ise kendini Ankara’da yaşayan travesti, transeksüel ve hayat kadınlarının sorunlarına adadı.
Öncelikli hedefi toplumun ön yargılarını kırmak olan Okşan Öztok, 2002’de platform olarak kurdukları oluşumlarını, 2006’da İnsanca Yaşamı Destekleme Derneği çatısı altında topladı.

Yazının Devamını Oku