Paylaş
Ancak Ankara’da hali, vakti yerinde iş adamları, STK’lar, belediyeler, Valilik var. Belki yaşları küçük, halen çocuk onlar ama ‘Bir varmış bir yokmuş’ diye başlayan masallardan çok, dört kardeşin bugünlerde hepimize ihtiyacı var. Onlar, en büyük kabusu uyandıklarında gördü. Yıllarca baba dedikleri adam, bir gece aynı odada yattıkları annelerini öldürerek cansız bedenini bırakıp kaçtı. 16 yaşında olmasına rağmen, “Çalışıp kardeşlerimi okutacağım” diyen Muhammed, “Doktor olmak istiyorum” derken halen gözünün önünde annesinin cansız bedenini gördüğü için sesi titreyen 14 yaşındaki Destegül, bugünlerde yeni yeni duydukları ‘yuva’ ve ‘yurt’ kelimelerinden korkan 12 yaşındaki İsa ile 10 yaşındaki Mahmut... Onlardan biri olmak gerçekten zor.
Muhammed yok.
Destegül yok.
İsa yok.
Mahmut yok.
Dört kardeş bir haftadır okullarında yok.
Çünkü onları her sabah uyandıran anneleri yok.
Bir de annelerini gözleri önünde öldüren cani baba firar etti halen ses, seda yok.
En acısı bu dört masuma sahip çıkan yok.
Kol-kanat germek isteyen akrabalarda da zaten maddi imkan yok.
Bütün bunlar ‘yok’ken insanlık, vicdan da mı yok?
Elbette var...
Hatta 16 yaşındaki Muhammed’in, 14 yaşındaki Destegül’ün, 12 yaşındaki İsa’nın ve 10 yaşındaki Mahmut’un hayallari, umutları var.
Anne boşluğunu dolduracak devlet şefkatine, katil babayı unutturacak güzel yarınlara ihtiyaçları var.
Eğitim hayatları var.
Peki daha neler var?
Ankara’da hali, vakti yerinde iş adamları, STK’lar, belediyeler, Valilik var.
Belki yaşları küçük, halen çocuk onlar ama ‘Bir varmış bir yokmuş’ diye başlayan masallardan çok, dört kardeşin bugünlerde hepimize ihtiyacı var...
BEYAZ GELİNLİĞİ 17 YIL SONRA KEFENİ OLDU
Gülşen Yavuz, 17 yaşında giydiği beyaz gelinliği ile Yılmaz Yavuz’a ‘evet’ dedi.
Nevşehir’de ismini Hacı Bektaş-ı Veli’nin koyduğu Hırkatepesidelik Köyü’nden gelin gitti.
Önce Muhammed, sonra Destegül ve ardından da İsa’yı dünyaya getirdi. Ve Yavuz Ailesi yaklaşık 10 yıl önce Ankara’ya yerleşti. Gülşen, burada da dördüncü çocuğu Mahmut’u verdi babasının kucağına.
Çocuklar büyüdükçe evde sorunlar arttı, Yılmaz yattı, Gülşen çalıştı.
Kendi çalışmadığı gibi Gülşen’i de çalıştırmak istemeyen Yılmaz, eşine şiddet uygulamaya başladı. Çocukları için her şeye katlanan Gülşen bir defasında yediği dayaktan ötürü Numune Hastanesi’nde 15 gün tedavi gördü.
2012’nin yılbaşı gecesi başlayan şiddet olayları canına tak eden Gülşen, 19 Ocak 2013’te ‘boşanma davası’ açtı. Tabii bu şiddet gördüğü bir yıllık sürede Yılmaz üç kez uzaklaştırma aldı.
‘Çağırmalı koruma’ tahsis edilen Gülşen, ‘Boşanmayalım, ortada 4 çocuk var’ diyerek kendisinden özür dileyen Yılmaz’a bir şans daha verdi, davadan vazgeçti.
İki ay önce Ulus’taki bir pastanede çalışmaya başlayan Gülşen, izinli olduğu son pazar gününü komşularıyla geçirdi. Gece ise İsa ve Mahmut annelerinin yere açtığı yatağa, Destegül ise kanepeye yattı. Bu sırada televizyon izleyen Muhammed babasının, ‘Artık uyu’ telkinleri üzerine diğer odada uykuya daldı. Ardı ardına sigara içmek için dışarı çıkan Yılmaz, üç çocuğu ile aynı odada uyuyan 17 yıllık eşini daha önce çocukların evde hiç görmediği silahla (av tüfeği) öldürdü. Ankara’da yaşayan küçük amcasının cama vurmasıyla uyanan Muhammed, diğer odaya geçip ışığı açtığında annesini kanlar içinde buldu. Korku dolu çığlığına uyanan üç kardeşi en büyük kabusu, uyandıklarında gördü.
OKUYUN, BİZİM GİBİ OLMAYIN
Kolay değil. Gözünü kırpmadan annelerini ellerinden alan adama yıllarca ‘baba’ dediler.
16 yaşında olmasına rağmen, ‘Çalışıp kardeşlerimi okutacağım’ diyen Muhammed, ‘Doktor olmak istiyorum’ derken halen gözünün önünde annesinin cansız bedenini gördüğü için sesi titreyen 14 yaşındaki Destegül, bugünlerde yeni yeni duydukları ‘yuva’ ve ‘yurt’ kelimelerinden korkan İsa ile Mahmut...
Onlardan biri olmak gerçekten zor.
ANNEDEN SON HATIRA
Korkunç olaydan bir hafta önce...
Anne Gülşen: Okuyun, bizim gibi olmayın
Baba Yılmaz: Okuyup ne yapacaksınız, çalışın
Çocukları için çalışan, didinen anne Gülşen, ölümünden bir hafta önce büyük oğlu Muhammed’in adına açtırdığı hesaba bin 500 TL yatırdı ve şunları söyledi:
“Oğlum, bu paraya dokunma. Askere gittiğinde kullanırsın. Bana bir şey olursa sana para gönderen olmaz.”
Paylaş