<B>DEMOKRASİYİ ‘‘hukuk yoluyla’’ </B>bu kadar zorlamak hiçbir zaman iyi sonuçlar doğurmaz. Tam aksine <B>‘‘hukukun üstünlüğünü’’ </B>zedeler... AKP'yi
‘‘engellemek’’ için Anayasa Mahkemesi'ni
‘‘kullanmak’’ sistemin kendini savunması açısından doğrudur.
Anayasa Mahkemesi'nin kararlarına saygı duymak gerekir.
Anayasa Mahkemesi dün olduğu gibi, yarın da bir partinin Türkiye'nin anayasal sistemine uymadığını görerek
‘‘geçici’’ veya
‘‘temelli’’ kapatma kararları verebilir.
Bu konuda talepte bulunmak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın da, Anayasa Mehkemesi'nin de
‘‘hukuki yetkileri’’ arasındadır.
Ama bugünlerde yapılagelenler ne yazık ki
‘‘hak sahibi’’ kurumları
‘‘haksız’’ hale getirmektedir.
Seçime iki gün kala Anayasa Mahkemesi toplanacak ve
Tayyip Erdoğan'ın genel başkanlığı ile ilgili karar verecek.
Karar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın
‘‘talep ettiği’’ doğrultuda olursa ortaya ciddi bir kaos çıkacak.
Ya Meclis toplanıp seçimleri erteleyecek, ya da seçmenin
‘‘AKP-Recep Tayyip Erdoğan’’ hanesine basılan mühürler geçersiz sayılacak.
Her ikisi de
‘‘ülkeyi sıkıntıya sokacak’’ gelişmelerdir.
İşlerin bu noktaya gelmesinde
Recep Tayyip Erdoğan'ın suçu büyüktür. Anayasa Mahkemesi kararına uymamış, genel başkanlığı bırakmamış, bir anlamda
‘‘ipleri germiştir’’.
Erdoğan'ın bu
‘‘germe politikası’’ olası bir AKP iktidarı için de önemli bir işarettir.
Ama diğer taraftan da ipler gerilmektedir. Seçimden bir gün öncesine sıkıştırılmış
‘‘Anayasa Mahkemesi görüşmesi’’ herkes için sıkıntıdır.
Anayasa Mahkemesi giderek
‘‘siyasi karar alan’’ bir kurum haline dönüşmektedir.
Çünkü
‘‘hukuk gereği’’ Yargıtay Başsavcısı'nın talebi yerindedir. Mahkeme bu kararı almak zorundadır.
Ancak
‘‘siyaset gereği’’ bu kararın
‘‘hemen uygulanması’’ zordur.
Bu nedenle Anayasa Mahkemesi
‘‘politik’’ davranacak, karar
Erdoğan'ın aleyhinde bile olsa resmi gazetede
‘‘seçim sonrası’’ yayınlanacak ve
‘‘seçimde AKP için kullanılan’’ oylar geçerli olacaktır.
Türkiye'de hukuk giderek
‘‘siyasallaştırılmaktadır’’.
Türkiye'deki rejim aleyhtarları bunu
‘‘bilerek ve isteyerek’’ yapmaktadır.
Türkiye bu tuzağa ne yazık ki düşmüştür.
Vecdi Gönül olursa şaşırmayın
SEÇİMİN ardından AKP'nin başbakan adayı kim olacak?
En çok konuşulan konu ve en çok sorulan soru bu. AKP içinde bu sorunun yanıtını bilen yok. İsim
Tayyip Erdoğan'ın kafasında.
‘‘Partimizin yetkili kurulları bu konuda karar verecektir’’ lafı ise palavra.
Eğer başbakan adayı partinin yetkili kurullarında belirlenmeye kalkışılırsa, AKP seçimi takip eden 10 gün içinde parçalanır.
Bu nedenle
Tayyip Erdoğan ‘‘kendi hakkını başkasına devreden’’ bir kişi olarak
‘‘kendi seçtiği’’ birine bu onuru
‘‘bahşedecek’’.
Erdoğan'a yakın, siyaset dışı çevrelerden gelen izlenim ibrenin eski Sayıştay Başkanı
Vecdi Gönül'den yana dönmeye başladığı.
Çünkü
Erdoğan'ın
‘‘en fazla çekindiği’’ çevreler açısından
‘‘en kabul edilebilir’’ AKP'li
Vecdi Gönül gibi görünüyor.
Aracılar
Erdoğan'a bu mesajı iletiyorlar. Devlet hizmetinde geçmiş bir ömür. Valilikler, müsteşarlık, Sayıştay Başkanlığı.
Lekesiz bir bürokratik dönem.
Üstüne üstlük valilik yaptığı dönemde şu an ordu içinde hálá çok sevilen emekli bir üst düzey komutanla kurulmuş
‘‘çok iyi diyalog’’.
Devletin en tepesi ile
‘‘asker arkadaşlığı’’.
Ve üzerine bir de AKP tabanında etkisizlik.
Bütün bunlar başbakanlık koltuğunu
Gönül'ün altına doğru itiyor.
Ama yine de tilkiler
Erdoğan'ın kafasında dolaşıyor.
Bakalım
‘‘takkesinden’’ kimi çıkaracak.
Anayasa neyin ‘şık’ olacağını söylemiyor ki!
CUMHURBAŞKANI son derece haklı.
Burada daha önce yazdık.
Anayasa başbakanı kimin atayacağını belirtiyor.
Erdoğan bu yetkiyi kullanamaz diye.
Benim yazdığımı Cumhurbaşkanı
‘‘teyit’’ etti.
Sezer her gün gösteriyor ki,
‘‘Çankaya noteri’’ değil.
Üstüne üstlük yasaları, teamülleri çok iyi biliyor. Anayasa'ya dayanarak, milletvekillerinden birini atayacak.
Teamül,
‘‘en çok sandalyeye sahip partinin genel başkanı’’.
Ama o genel başkan parlamento içinden biri olmayabilir.
Bu duruma uygun bir teamül yok. Çünkü daha önce olmamış bir durumun ne teamülü olur, ne de içtihadı.
Sezer ‘‘yeni bir içtihat’’ oluşturacak.
İsterse
‘‘En fazla sandalyeye sahip partinin genel başkanı olmadığına göre, genel başkan yardımcılarından birini atayayım’’ diyebilir, isterse
‘‘En çok sandalyeyi almış partinin genel başkanı yok, ben de Meclis'e zaman tanıyayım kendi içlerinde bir uzlaşma sağlarlarsa ona göre bir atama yaparım’’ da diyebilir.
Hatta isterse genel başkanı olan ikinci sıradaki partinin genel başkanını da atayabilir.
Tayyip Erdoğan ise
‘‘Şık olmaz. Şık olan bizimle istişare etmesidir’’ diyor.
Benim okuduğum Anayasa'da başbakan atamasıyla ilgili bir
‘‘şıklık’’ maddesi yok. Yoksa benim aklımda ne şıklıklar var, bir anlatsam
Tayyip Erdoğan bile inanmaz.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Ülkelerin liderlerin keyfiyle değil, anayasayla ayakta durduğu unutulmadığı zaman.