BAZI okurlar kaygılarını iletiyorlar: ‘‘Fatih Bey, biz de iyimser olmak, biz de önyargılı davranmamak istiyoruz ama yine de çekiniyoruz. Devletin içinde yavaş yavaş kadrolaşmalarından, gizli gizli sistemi ele geçirmelerinden kaygı duyuyoruz.’’
Duymayın.
Ya da en azından ‘‘Dün duyduğunuz kaygıdan daha fazlasını duymayın’’ diyorum ben de onlara.
Türkiye'de pek çok bakanlıkta ‘‘kadrolaşma’’ olduğunu bilmiyor muyuz?
İçişleri, Milli Eğitim, Sağlık ve hatta Sanayi ve Ticaret gibi pek çok önemli bakanlıkta yıllardan beri ‘‘İslamcı kadrolaşmadan’’ şikáyet edilmedi mi?
Edildi.
Peki bütün bu kadrolaşmalar olurken AKP iktidarda mıydı?
Yooo, değildi.
Devlet içinde bütün bu ‘‘korkutucu’’ kadrolaşma Demokrat Parti, Adalet Partisi, Milli Selamet Partisi, Anavatan Partisi, Doğruyol Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve hatta Demokratik Sol Parti iktidarlarında oldu.
Doğru Yol ve ANAP iktidarlarında ‘‘devletin ele geçirilmesinden’’ ne kadar korktuysanız bugün en fazla o kadar korkun.
Ben o kadar bile korkmuyorum.
Çünkü şimdi ‘‘gözler daha dikkatli’’ bakıyor.
Lider mi, cenaze levazımatçısı mı?
HERKESTE bir telaş. Merkez sağa lider arıyorlar.
Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller partilerine havlu attırıp ringi terk edince merkez sağa lider gerek diyenler kolları sıvadı.
Bence erken bir uğraş.
Çünkü şu anda ‘‘merkez sağın’’ bir lideri var.
Bir sağ parti ‘‘merkez sağ’’ diye adlandırılan iki partinin toplam oyunun neredeyse üç misli oy almışsa eğer, artık ‘‘merkez’’ orasıdır.
O ‘‘merkezin’’lideri de artık ‘‘merkez sağın’’ lideridir.
Mesele o merkezin gerçekten merkez olarak kalıp kalmayacağıdır.
O nedenle de bugün için merkez sağın bir lider sorunu yoktur.
Eğer Erdoğan başarısız olursa, o zaman merkez sağa elbette bir lider gerekecektir.
Ancak bugün için merkez sağa aranan kişi bir lider değildir.
Olsa olsa ‘‘cenazeyi kaldırmak’’ için birileri aranmaktadır.
Onun için de bir lider değil, her biri bir ucundan tutacak dört kişi gerekir.
Demirel DYP'yi destekleyince
DYP, çok az farkla baraj altında kaldı. Fatura ise Çiller'in elinde.
Oysa son haftalara gelinceye kadar DYP barajı aşar gibi görünüyordu.
Bana sorarsanız DYP'nin baraj altında kalmasının nedeni Süleyman Demirel.
Ne zaman ki Demirel çıktı, ‘‘Benim oyum DYP'ye’’ dedi ve bu partinin içine müdahale etmek istediğini gösterdi, DYP o zaman gitti.
Bir siyasetçi ‘‘neslini’’ tarihe gömmeye kararlı görünen seçmen, Ecevit ve Erbakan'a yapacağını zaten planlamıştı.
Demirel'in ‘‘Ben hálá buradayım’’ diye ortaya çıkması DYP'nin de ipini çekti.
Eğer birileri DYP'yi canlandırmak ve bir gün bir yere getirmek istiyorlarsa, Demirel'i o işin uzağında tutsunlar.
Çünkü vatandaş ‘‘bitpazarına nur yağdırmak’’ bir yana, ‘‘bit pazarının kapısına kilit vurdu’’.
Sana da teşekkürler Ali
ÖNCEKİ gün Bülent Ecevit hükümetine teşekkür ettim ama bir teşekkür de Ali Taran hak ediyor.
Milyonlarca dolar parasını sokağa attığı Cem Uzan'ı barajı aştığına inandırdığı, aynı şahsı akşam evde kurmaylarını toplayıp koalisyon hesapları yaptıracak kadar hülyalara daldırdığı, Dışişleri Bakanı olacağı konusunda kandırdığı ve bu sefer de çuvalladığı için teşekkürler.
Aferin Ali Taran. Sonuna kadar devam.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Hırsızın ‘‘genç’’inin ‘‘yaşlı’’sının fark etmediğini anladığımız zaman.