<B>BAŞBAKAN'</B>ın <B>‘‘sağlık sorunlarını’’ </B>ilk olarak bundan 1.5 yıl önce masaya yatırdığım ve <B>‘‘Başbakan'ın hastalığı ne?’’ </B>başlığıyla Teke Tek yaptığım gün Türk basınının <B>‘‘mümtaz’’ </B>kalemleri salvo halinde saldırdılar.
‘‘Bir Başbakan'ın sağlık durumu televizyonlarda konuşulur mu?’’
Oysa o akşam programa katılan doktorlar, ki aralarında bir de eski sağlık bakanı vardı, Başbakan'da başlangıç safhasında
‘‘parkinson’’ teşhisini koydular.
Daha sonra da defalarca Başbakan'ın sağlık sorunlarıyla ilgili yazılar yazdım. Her seferinde aynı koro bana çattı:
‘‘Başbakan'ın sağlık durumu tartışılır mı?’’
Hatta sevgili başyazarım
Oktay Ekşi, bir yazı işleri toplantısında
‘‘Ayıp ediyorsun’’ dedi.
Ben de,
‘‘Oktay Abi, asıl ayıp olan bu durumda ülkeyi yönetmeye çalışmak’’ dedim.
Geçen yıl şubat krizi sonrasında da Başbakan'a,
‘‘Hazır kriz varken çekiliniz. Yarın öbür gün sağlık sorunlarınız nedeniyle yeni bir krize neden olmayın. Bir krizde iki kuş vuralım’’ dedim.
Koro yine
‘‘Terbiyesiz’’ diye bana salladı.
Şimdi bakıyorum da, o gün bana
‘‘Başbakan'ın sağlık durumu tartışılır mı?’’ diye
‘‘fırça’’ atanlar, benim söylediklerimi çok da
‘‘sert’’ bir tonda söylüyor, bir yandan
‘‘Tartışılır mı hiç’’ dedikleri Başbakan'ın sağlık durumunu tartışıyorlar, diğer yandan da
‘‘Çekil’’ diye akıl veriyorlar. Ben de gülerek izliyorum.
Bu ülkede
‘‘öngörülü olmanın’’ suç olduğunu öğrenen ve atasözünde bile
‘‘erken öten horozu kesen’’ bir ülkede ötmeye çalışan biri olarak.
Acımasız bir anı: Mustafa Amca ve Ayşe Teyze
BEN çocukken bizim mahallede bir
Ayşe Teyze vardı. Ve haliyle bir de kocası:
Mustafa Amca.
Mahalle halkı,
Mustafa Amca'yı çok severdi.
Namuslu, sevecen, iyi bir adamdı.
Ayşe Teyze ise hep
Mustafa Amca'nın yanındaydı.
Annemler kabul günlerinde dedikodu yaparken,
Mustafa Amca'nın
Fatma Teyze'nin sözünden çıkmadığını,
Mustafa Amca'yı eşinin yönettiğini söylerlerdi.
Ama biz çocuklar, hep
Mustafa Amca'yı evin reisi bilirdik.
Çünkü sokakta önde hep o yürürdü.
Ayşe Teyze ise yanında ama az arkasındaydı hep.
Ve sürekli el ele gezerlerdi.
Birbirlerini sevdikleri çok belliydi.
Sonra bir gün
Mustafa Amca mahalleye muhtar oldu.
Biz çocuklar çok sevindik. Çünkü ne zaman muhtarlığa gitsek bize şeker, gofret, çikolata verirdi.
Ama mahalle esnafı çok kızdı. Çünkü çocukların alışverişini engeller olmuştu.
Muhtara karşı birleştiler ve sonunda
Mustafa Amca muhtarlığı bıraktı.
Aradan yıllar geçti,
Mustafa Amca tonton bir ihtiyar oldu. Bu arada mahalle muhtarları esnafı haraca kestiği ve mahalleliye kan kusturduğu için, yaşına başına bakılmadan
Mustafa Amca yine mahalle muhtarı yapıldı.
Hiç değilse efendi adamdı
Mustafa Amca.
Mustafa Amca, iyi kötü bir muhtarlık yaptı yıllar boyunca.
Bazen işini aksatıyordu ama daha iyi bir muhtar adayı da yoktu mahallede.
Muhtarlığa
Ayşe Teyze ile geliyor, işi beraber yapıyor, idare ediyorlardı.
Sonra bir gün
Mustafa Amca muhtarlığa gelemez oldu.
Muhtarlık hep kapalıydı.
Bir şey mi oldu diye panikledi mahalle halkı.
Ayşe Teyze, paniği giderdi.
Mustafa Amca evdeydi.
Muhtarlık işlerini evden yürütecekti.
Nüfus sureti, ikametgáh ilmuhaberi ihtiyacı olan
Ayşe Teyze'ye gidiyor, o da evde
Mustafa Amca'ya mühürlettirip evrakı geri veriyordu.
Sonra bir gün mahallede panik yaşandı.
Mustafa Amca'nın evine polis baskın yaptı.
Muhtarın evinde polisin ne aradığını anlayamadık çocuk aklımızla.
Sonra bir de cenaze arabası geldi.
Ne oluyordu acaba?
Biz çocuklar meseleyi çözemedik.
Sonra acı haberi öğrendik.
Aslında Muhtar
Mustafa Amca, aylar önce Hakk'ın rahmetine kavuşmuştu.
Ama
Ayşe Teyze,
Mustafa Amca'yı o kadar çok seviyordu ki, ondan ayrılamamış, öldüğüne inanmamıştı. Ve bizi de eşinin yaşadığına inandırmıştı.
Komşuların şüphelenmesiyle polis eve girince olay ortaya çıkmıştı.
Ayşe Teyze evde aylarca öyle yaşamış ve hepimizi de
Mustafa Amca'nın hayatta olduğuna inandırmıştı.
Ayşe Teyze'yi de, Mustafa Amca'yı da hiç unutmadım.
Aralarındaki sevgiyi hep saygıyla andım.
Sonu biraz acı olsa da...
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Bazıları oy uğruna, bu ülke için can verenlerden daha milliyetçi kesilmediği zaman.