GEÇEN hafta Merkez Bankası herhalde tarihindeki en yüklü döviz alımını yaptı. Döviz kurları birkaç saatliğine arttı. Merkez Bankası’nın ertesi gün için açıkladığı kendi kurları o gün için yüksek oldu. Sonra kurlar yine eski yerlerine geri geldi. Merkez Bankası başarılı mıydı? Değil miydi? Enflasyon hedeflemesini para politikasının ana yönlendiricisi olarak seçmiş bir merkez bankası için geçen haftaki
döviz alımları son derece başarılıydı. Çünkü, döviz kurlarını kıpırdatmadan
Merkez Bankası doğrudan yaptığı döviz alımlarıyla 5 milyar dolar civarında
döviz rezervlerini artırdı.
AMAÇ TANIMI
Ekonomideki çoğu kesim döviz piyasasına Merkez Bankası’nın müdahalesini döviz kurlarının kalıcı bir biçimde artması sonucunu doğurmasını istiyor. Olmuyor. Olmayınca da, müdahalenin başarısız olduğu gibi biz izlenim oluşuyor. Bu izlenimin yaratılmasına biraz da Merkez Bankası katkı yapıyor. Çünkü,
her müdahaleden sonra döviz kurlarındaki oynaklığın azaltılmasının hedeflendiği söyleniyor. Halbuki, döviz kurları hiç de oynak değil. Kurlar kararlı bir biçimde tatlı tatlı düşüyorlar. Grafikte kasım ayındaki son günlerdeki bir günlük sıçramalar müdahale günleri gerçekleşmiştir.
Oynaklığın azaltılması gibi afaki bir amaç ortaya atılacağına, "
kurlardaki temel eğilimleri değiştirmeden doğrudan alımlar yoluyla döviz rezervlerinin artırılmasının hedeflendiği" söylense, belki çok daha inandırıcı bir tavır alınmış olacak.
Amaç, döviz rezervlerinin artırılması olunca,
Merkez Bankası kurların düşmesini değil, döviz alımları yoluyla kurlardaki eğilimi değiştirmeyecek olumlu piyasa şartlarını beklemesi daha doğal olacaktır. Son döviz müdahaleleri bu şartlarda yapılmıştır. O nedenle de, kurlardaki eğilimler değişmemiş, ama Merkez Bankası yüklü bir biçimde döviz rezervlerini artırabilmiştir.
Olumlu şartlar, Merkez Bankası’nın yurda gelmiş dövizleri satın alması değildir. Aksine,
Merkez Bankası’nın döviz alımları nedeniyle yurda dövizin girmesi kurları değiştirmeden rezervleri artırma olanağı sağlamaktadır. Bu dengede, yurda daha fazla döviz girmesini istemiyorsak, aslında, bugünkü uluslararası eğilimler içinde, Merkez Bankası’nın döviz alımları yapmasını arzulamamız gerekmektedir.
Grafikte,
(1 dolar + 0.77 Euro) olarak hesaplanan döviz sepetinin değeri ile Euro/dolar çapraz kuru gösterilmektedir. Oynaklık açısından,
aslında Euro/dolar çapraz kuru YTL’ye karşı döviz sepetine göre çok daha oynaktır (geçen yılın kasım ayı başından bu yana Euro/dolar kurunun standart sapması yaklaşık yüzde 66 daha fazladır). Döviz müdahaleleri ise sepet kurdaki temel eğilimi değiştirmemiştir. Enflasyonu hedefleyen bir merkez bankası açısından aslında bu arzu edilen bir sonuç olmalıdır.
Merkez Bankası kurları yükseltemiyor. O halde ne olacak bu ekonominin hali? Cari açık daha da mı artacak? Cari açık arttıkça, krize davetiye çıkarmıyor muyuz?
Bu soruların yanıtı kurlarla oynamaktan geçmiyor.
Devamı var.
Merkez’in bilanço büyüklüğü enflasyon sınırını aştı bileMERKEZ Bankası’nın doğrudan döviz alımları yoluyla sağladığı döviz rezervi artışları
piyasaya ek YTL çıkmasına neden olmakta ve
Merkez Bankası bilançosunu büyütmektedir. Grafikte, Merkez Bankası’nın analitik bilanço büyüklüğünün aylık ortalamalarının bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde değişmeleri gösterilmektedir.
Merkez Bankası’nın bilançosundaki büyümenin hızlanması enflasyon açısından iyi haber değildir. Geçen yılın eylül ayından bu yana Merkez Bankası bilançosundaki büyüme hızlanmıştır. Bilanço büyüklüğünde bu yılın şubat ayının ortasına göre oluşan ortalama geçen yılın şubat ayına göre yüzde 24 kadar daha fazladır Bu ortalamaya son döviz müdahalesiyle oluşan bilanço büyüklüğünün etkisi yoktur.
Bilanço büyümesindeki bu eğilimin yüzde 5 enflasyon hedefiyle tutarlı olduğu iddia edilemez.
Piyasalar müsait olduğunda, Merkez Bankası döviz rezervlerini artırmayı hedeflese de,
bilanço büyüklüğündeki büyümeyi kontrol edebilmek açısından, bu yöndeki çabasının bir sınırı vardır. Enflasyon hedefi açısından, o sınıra gelinmiş, hatta aşılmıştır.