Eray Görgülü

Toplu taşımada körük etkisi

20 Ocak 2013
ODTÜ, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın protesto edildiği olaylı gösterinin ardından geçen hafta bir kez daha gündeme geldi. Ama bu kez öğrencileriyle değil, güvenlik görevlileri ve özel halk otobüs şoförleri arasında yaşanan arbedeyle...

Ulaşım Koordinasyon Merkezi’nin (UKOME) Ağustos ayında aldığı karar gereği, Kızılay’dan ODTÜ’ye hat verilen 10 özel halk otobüsü şoförü, kampüse girmek istiyordu. Üniversite yönetimi de izin vermeyince, şoförlerden biri “ODTÜ’ye böyle girilir” diyerek direksiyon başına geçiyor ve üzerine otobüs sürdüğü güvenlikçilerden ikisini hastanelik ediyordu.
Yapılan hareketi tasvip etmesek de, hat sahipleri kampüse girmek istemekte haklıydı, çünkü ellerinde belediyenin vermiş olduğu resmi bir karar vardı ve aylardır üniversite yönetimi tarafından oyalandıklarını söylüyorlardı.

219 OTOBÜSE DÖNÜŞÜM

Ancak, yıllardır dolmuşlarla idare eden ODTÜ’ye durup dururken niçin özel halk otobüs hattı verilmişti? ODTÜ’lü öğrenciler daha ucuza ve daha konforlu yolculuk yapsın diye mi? Zannetmiyorum. Şöyle ki; 17 Ağustos 2012 günü UKOME’den çıkan karar kentin batı koridorunda çalışan 219 özel halk otobüsünün yeni eklenen hatlarla birlikte çeşitli güzergahlarda dönüşümlü çalışmasını öngörüyordu. “Peki, Sincan hattındaki bu otobüsler, niye başka yerlere kaydırılıyordu?”
Bu iki sorunun da yanıtını Ankara Midibüs ve Halk Otobüsleri Derneği Başkanı Kurtuluş Kara verdi.

KÖRÜKLÜLER GELİYOR

Telefonla görüştüğümüz Kara, “Sincan bölgesine büyük körüklü otobüsler geldiği için, Büyükşehir Belediyesi bu bölgedeki otobüsleri başka hatlara dağıttı” dedi. Toplu taşımada uzun vadeli planların yapılmadığı günlük çözümlerle idare edilen Ankara’da plansızlığın son mağduru özel halk otobüsleri olacaktı ki, imdada UKOME kararı yetişti. Şimdilik, yeni düzenlemenin mağduriyet zinciri, ODTÜ dolmuşlarında son bulacak gibi gözüküyor. Çünkü, bu otobüsler ODTÜ hattında çalışmaya başlarsa, dolmuşlardan daha ucuza yolcu taşıyacak ve haliyle öğrenciler de otobüsleri tercih edecek. Öğrenciler için iyi haber ama hat alabilmek için yüzbinlerce lira yatıran dolmuşçular için kötü...

Yazının Devamını Oku

Üstüne değil altına bakın

13 Ocak 2013
Ankara’da her an patlamaya hazır bir Çukurambar balonu şişiyor.

Altyapı ve trafikte ortaya çıkacak sonuçlarıyla kentin büyük bölümünü etkileyecek bu balon, şimdilik ufak ufak yamalarla idare ediyor. Tıpkı, alel acele Eskişehir Yolu’na tek şeritten açılan ve bütün bölge trafiğini felç eden bağlantı yolu gibi.
Hafta içinde “Tek şerit dar geldi” başlığıyla fotoğraflarını Ankara Hürriyet’te yayınladık. Eskişehir Yolu’na açılan tek şerit yol, bütün Çukurambar trafiğini felç etmeye başladı. Orada yaşanan tıkanıklık, Çetin Emeç Bulvarı’nın başladığı noktaya kadar uzanıyor.
Halen inşaatı devam eden ve inşaatına da başlanacak olan gökdelenler bittiğinde, bunların trafik yoğunluğunu Çukurambar’daki tek cadde olan Muhsin Yazıcıoğlu Caddesi’nin kaldırabileceğini düşünen kimse yoktur herhalde.
Sadece, sabahları yaşanan bu trafik manzarası bile, “Eskişehir Yolu, Ankara’nın Manhattan’ı olacak” diyen idareye şimdiden küçük bir uyarı olmalı. Çukurambar civarında bugüne kadar yapıldığı gibi, gökdelenlere yüksek emsaller vermeden önce, dünyadaki bazı örnekleri ‘emsal’ almak gerekiyor. Mesela, Eskişehir Yolu’nun örnek gösterildiği Manhattan’ın kendisi gibi.

200 YILLIK PLANI VAR

Ankara’nın imar işlerinde söz sahibi yöneticiler, daha önce hiç duymuşlar mıdır bilmiyorum ama, Manhattan’ın bugünkü halinin temelinde 1811 yılında, New York Eyalet Yönetimi tarafından kabul edilen “1811 Komisyonları Planı” yatıyor. Üstelik 200 yıl boyunca hiçbir ihlal yapılmadan.
Manhattan’dan metrelerce yükseklikteki gökdelenlerin yoğunluğunun yerin üstünde büyük problemler yaratmamasının en büyük nedenlerinden biri de, Amerika genelinde yalnızca yüzde 5 nüfusun kullandığı toplu taşıma oranının bu bölgede yüzde 70’e ulaşması. Ülke genelinde olduğu gibi, toplu taşıma oranı, Manhattan’da da yüzde 5 olsaydı, herhalde Manhattan Çukurambar’a benzerdi. Yani 200 yıl önce büyük gökdelenleriyle tasarlanan bu bölgede, yer altındaki toplu taşıma ağını unutmayanlar, belki de bugünleri görmüştü.

TEK BENZERLİK RESTORANLARI

Yazının Devamını Oku

Denetimde de çakılıyoruz

23 Aralık 2012
Arkadaşımız Ender Baykuş’un haberini okuyacaksınız bugün. TOKİ Yapracık Konutları’nda çakılan bir asansör ve sekiz yaralı. Can kaybı olmaması tek teselli...

Kimin ne tür ihmali var, detaylı araştırmanın ardından ortaya çıkacaktır. Şimdilik bildiğimiz tek şey ortada bir ihmal olduğu. Bu olaydan yola çıkarak, Makine Mühendisleri Odası Ankara Şubesi’ne hepimizin evde, işte, gezmede kullandığımız asansörlerin denetimlerinin ne durumda olduğunu sorduk.

10 asansörden 9'u tehlikeli

Yenimahalle ve Çankaya’da bu yıl denetlenen 5 bin 900 asansörden yüzde 82’si “Kesinlikle kullanılamaz” anlamına gelen kırmızı etiket almış. Ancak, herkes bu asansörleri kullanmaya devam ediyor.
Yalnızca Yenimahalle ve Çankaya rakamlarını verebiliyoruz çünkü, Elektrik Mühendisleri Odası’yla birlikte hareket eden Makine Mühendisleri Odası merkezde sadece bu ilçe belediyeleriyle anlaşmalı olduğu için bu bölgelerde denetim yapabiliyor. Diğer bölgelerin akıbeti meçhul...
Denetim sonucunda yüzde 8 oranında “bazı eksiklikleri var” anlamına gelen sarı etiket konulan asansörlerin yalnızca yüzde 10’u “Kullanılabilir” demek olan yeşil etiket alabilmiş.

Yönetimler arkamızdan etiketi kaldırıyor

Apartman ve site yönetimlerine denetimler sonucunda eksikliklerin giderilmesi için üç aylık süreler verildiğini kaydeden Oda yetkilileri, bakın ne diyor:

Yazının Devamını Oku

Teknolojiden vazgeçmeden

9 Aralık 2012
Ankara Hürriyet olarak, 2005 yılından beri, yerel sorunların üzerine eğilmeye ve elimizden geldiğince çözümüne katkı sağlamaya çalışıyoruz.

Son yıllarda en çok aldığımız şikayetlerin başında ise baz istasyonları geliyor.
GSM firmalarının kapsama alanlarını genişletmek adına kurdukları her baz istasyonu, çevrede yaşayanların tepkisine neden oluyor.
Evinin yakınında baz istasyonu istemeyen vatandaşlar, evlerinde cep telefonlarıyla konuşamayınca ise, GSM firmalarına kapsama kalitesindeki yetersizlikten dolayı şikayette bulunabiliyor.
GSM firmalarının zaman zaman baz istasyonlarını heykel, ağaç, reklam panosu gibi objelerin içine gizlemeye çalışması, gece yarıları yangından mal kaçırır gibi mahallelere kondurmaları da, konuyu makul bir şekilde tartışılabilir olmaktan uzaklaştırarak, kavga ortamına itiyor.

ÇIĞIRTKANLIK YAPMADAN

İşte bu noktada, sivil toplum kuruluşlarının çalışmaları büyük önem kazanıyor. Ankara Çayyolu’nda da bir grup sivil toplum gönüllüsünün kurduğu Çayyolu Elektromanyetik Kirlilikten Korunma Derneği (ÇEKOD), uzun yıllardır bu alanda önemli çalışmalar yürütüyor. Bu derneği, diğer baz karşıtlarından ayıran en önemli özelliği ise, kendisine “Teknolojiden vazgeçmeden, teknolojinin zararlarından korunmayı sağlamak” sloganını ilke edinmesi.
Körü körüne, “Ben mahallemde baz istasyonu istemem” çığırtkanlığı yapmak yerine, bilimsel çalışmalarla, bilinçlendirme kampanyalarıyla, önemli bir hizmet yürütüyorlar.

ÇOCUKLAR DAHA ÇOK ETKİLENİYOR

Yazının Devamını Oku

Bu rakamlar herkesi çarpar

2 Aralık 2012
Ankara’da son iki buçuk yılda 155 bin elektrik arızası meydana geldiğini ve borçtan dolayı bir milyon 481 bin kesme işlemi uygulandığını biliyor muydunuz?

Bu, günde ortalama 154 arızanın yaşandığı Ankara’da, bin 464 kişinin de borcundan dolayı elektriksiz kalması demek.
Bazı bölgelerde vatandaşlara jeneratör aldıracak kadar, bazı bölgelerde de jeneratör aldırmaya yönlendirmese de yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyecek kadar kesintiye neden olan arızaları topladığınızda yaklaşık iki buçuk yılda tam 155 bin 879 arıza ediyor.
Hep bir arada telaffuz edilince şaşırtan ancak, hemen her gün başımıza gelen elektrik kesintilerini düşününce şaşılmaması gereken bir durum olduğu ortaya çıkan bu rakamı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın soru önergesine verdiği yanıttan öğreniyoruz.

ÇANKAYA’DA 14 BİN ARIZA

Nazlıaka’nın “2010-2012 yılları arasında Ankara’da ve ilçelerinde kaç adet arıza yaşanmıştır” sorusuna verilen yanıtta, Ocak 2010-Eylül 2012 döneminde Çankaya’da 14 bin 36, Keçiören-Yenimahalle-Pursaklar’da 23 bin 511, Altındağ-Mamak-Elmadağ’da 31 bin 925, Gölbaşı-Bala’da 15 bin 822, Polatlı-Haymana’da 15 bin 14, Çubuk-Akyurt-Kalecik’te 15 bin 810, Şereflikoçhisar-Evren’de 6 bin 99, Sincan-Ayaş-Güdül-Etimesgut’ta 18 bin 464, Beypazarı-Nallıhan’da 5 bin 779, Kızılcahamam-Çamlıdere’de 5 bin 119 ve Kazan’da 4 bin 300 arıza meydana geldiği belirtiliyor.

BU KADAR KESİNTİ NEDEN

Arızaların sıklığından yola çıkarak, “Enerjisa’nın ücret politikası nedeniyle gerekli teknik özelliğe sahip eleman çalıştırmadığı daha az elemanla hizmet vermeye çalıştığı iddiası doğru mudur?” sorusunu yönelten Nazlıaka’ya “Enerjisa Başkent’in içinde yer aldığı sektör gereği, belirlenmiş pozisyonlarda teknik olmayan eleman çalıştırma imkanı yoktur. Teknik personelimizin alması gereken her türlü eğitim, başta Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ (TEDAŞ) olmak üzere çeşitli kurumlardan, açılan kontenjanlara göre alınmakta ve yasal gereklilikler doğrultusunda yenilenmektedir” yanıtı verilmiş olsa da, önerge yanıtında “Peki neden bu kadar sık elektrik kesintisi yaşanıyor?” sorusuna cevap bulamıyoruz.

GÜVENCEYE FAİZ YOK

Yazının Devamını Oku

“Yamaç”lar çoğalmalı

12 Kasım 2012
FELİX Baumgartner’ın uzaydan tarihi atlayışını ağzımız açık izlerken, 39 bin metre yükseklikteki kapsülün içinde bir Avusturyalı’nın yerine bir Türk’ün olabileceğini hayal edebildiniz mi?

Felix Baumgartner, beş yıl boyunca çok önemli desteklerle, özellikle de maddi anlamda çok büyük katkılarla bu projeye hazırlanmıştı.
Felix’ten övgü dolu sözlerle bahsederken, ülkemizde de havacılığa gönül vermiş ve imkan bulduğunda her biri birer Felix olmaya aday havacılık tutkunlarını görmezden gelmeyelim. Tıpkı Türk Hava Kurumu’nda 29 yıldır yamaç paraşütü öğretmen pilotu olarak görev yapan Orhan Özgülbaş ve oğlu Türkiye’nin en genç yamaç paraşütçüsü Doğa Yamaç Özgülbaş gibi...

Havacılık tarihine geçtiler

“Gökyüzünden Türkiye Manzaraları” çalışmasına imza atan Orhan Özgülbaş, ilk kez 2006 yılında Ağrı Dağı projesiyle gündeme gelmişti.
Üç arkadaşıyla birlikte 5 bin 165 metre yüksekliğindeki Ağrı Dağı’ndan yamaç paraşütüyle atlamak isteyen Özgülbaş, diğer paraşütçülerle birlikte dünyada bir ilgi gerçekleştirecekti. Projeye başlamadan önce, sponsor aradı ancak, ona buna, herşeye sponsor olan firmaların hiçbiri ortada yoktu. Yine de yılmayan Özgülbaş ve diğer üç paraşütçü, Türk Hava Kurumu’nun desteği ve Genelkurmay Başkanlığının tahsis ettiği helikopterle Ağrı Dağı’nın zirvesine çıktı. İki dağcı, teknik problemler nedeniyle atlayıştan vazgeçerken Özgülbaş ve ekibi zirveden kendilerini aşağı bıraktı. Yarım saatlik başarılı bir atlayışın ardından iki paraşütçü isimlerini Türk havacılık tarihine adlarını altın harflerle yazdırdı.


En güzel işini yaptı

Türk Hava Kurumu için Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden hava fotoğrafları da çeken Özgülbaş’ın havacılığa katkıları bunlarla sınırlı kalmadı. Özgülbaş, hem kendisi hem de Türk havacılığı için belki de en güzel işini yaptı. Bir yaşında iken, yamaç paraşütünde kucağına alarak ayağını yerden kestiği çocuğu Doğa Yamaç Özgülbaş’ı 15 yıl aradan sonra Türkiye’nin en genç yamaç paraşütçüsü olarak ülkemize kazandırdı.

Yazının Devamını Oku

İşini düzgün yapan var mı

5 Kasım 2012
Zaman zaman anketler yapılır. Vatandaşa, “Türkiye’nin en büyük sorunu nedir?” sorusu yöneltilir.

Anket sonucunda terör ve işsizlik ilk sıralarda yer alır. Gerçekten de, bunlar ülkemizin en başta çözülmesi gereken problemleri arasında gelse de, ben artık Türkiye’nin “sorun gündemi maddesine” bir tanesinin daha eklenmesi gerektiğini düşünüyorum. “Hizmet sektöründe kimsenin işini düzgün yapmaması”. Niye mi? Bakın son bir ayda yaşadıklarıma:

Bayramdan önce ilk vaka

Bayramdan önceydi. Kış gelmeden önce kombi tesisatımızı bakımdan geçirmek istedik. Kombinin üzerinde yazan Demirdöküm servis nuramasını aradım. Aynı gün en geç saat 2’ye kadar geleceklerini söylediler. Saat 2, ne gelen var ne giden. Arayıp sordum. Efendim yoğunluktan bugün gelemiyoruz yarına kaldı. Peki niye saatlerce beklettiniz diye sorduğumda, müşteri hizmetlerini arayın görüşün dediler. Müşteri hizmetlerini aradık, “Şikayetinizi aldık size geri döneceğiz” dediler, ne arayan var ne soran.

Muavin yok nerede daha kaçtı

Biz yanıt bekleyeduralım, bayram geldi. Kamil Koç’un uygulamaya koyduğu Eskişehir’den otobüs aktarmalı hızlı trenle Bursa’ya gidiyoruz. Trenden Eskişehir’de indik, insanlar ellerinde valizle otobüsün başında bekliyor, şoför de söylene söylene, yana yakıla birilerini arıyor. “Hayrola” diye sorduk, “Muavin yok” dedi. Ne zaman gelir? Bilmiyorum, arıyorum. Koca terminalde yarım saat sonra bir muavin bulunabildi de, gecikmeli de olsa hareket edebildik. Tatil bitti, döndük Ankara’ya.

O nasıl bir ustalık

Evin yedek anahtarlarından biri bozulunca yenisini yaptırmak gerekti. Gittik Kentpark’ta bir anahtarcıya. 15 dakika kadar uğraştı, tamamdır dedi verdi anahtarı. Eve bir geldik, anahtar bırak kapıyı açmayı deliğe girmiyor. Tekrar gitmek zorunda kaldım, bir daha uğraştı bu sefer düzgünce yapabildi. Alt tarafı bir anahtar, ancak iki kerede yapılabildi.

Yazının Devamını Oku

DİJİTAL TACİZ

22 Ekim 2012
Sabahın köründe telefonum çaldı.

-Eray Bey sizi ...... firmasından arıyoruz. .... firmasına olan internet aboneliğimiz 20 Kasım’da sona eriyor biliyor muydunuz?
-Ben biliyorum da siz bunu nereden biliyorsunuz?
-Efendim bilgileriniz bizde mevcut.
-Benim hem telefonum, hem de özel bilgilerim sizde nasıl mevcut oluyor?
-Efendim takdir edersiniz ki, Türkiye çok büyük bir ülke. 75 milyon nüfusumuz var, herkesin kapısına tek tet gidemeyeceğimizden. Sizlere bu şekilde ulaşıyoruz.
Verilen yanıttaki pişkinliğe bakar mısınız?

SAAT KAVRAMI DA YOK 

Yazının Devamını Oku