Paylaş
-Eray Bey sizi ...... firmasından arıyoruz. .... firmasına olan internet aboneliğimiz 20 Kasım’da sona eriyor biliyor muydunuz?
-Ben biliyorum da siz bunu nereden biliyorsunuz?
-Efendim bilgileriniz bizde mevcut.
-Benim hem telefonum, hem de özel bilgilerim sizde nasıl mevcut oluyor?
-Efendim takdir edersiniz ki, Türkiye çok büyük bir ülke. 75 milyon nüfusumuz var, herkesin kapısına tek tet gidemeyeceğimizden. Sizlere bu şekilde ulaşıyoruz.
Verilen yanıttaki pişkinliğe bakar mısınız?
SAAT KAVRAMI DA YOK
Firmaların pazarlama stratejilerinde insanlara telefonla, mesajla ulaşmak artık olmazsa olmazlarından biri haline geldi. Fakat, tüketiciyi, bireyleri düşünen yok. Artık her cep telefonu kullanıcısı, potansiyel bir pazarlama mecrasını oluşturan birer eleman haline geldi.
Saat kavramı denen birşey de kalmadı. Gecenin ikisinde sabahın altısında eminim bu yazıyı okuyan herkese bir mesaj ya da telefon gelmiştir.
Her cep telefonu kullanıcısının kimlik, kredi kartı, üye olduğu kurum ve kuruluşların bilgileri açık bir şekilde ortalıkta serbestçe dolaşıyor. Ve bu da beraberinde her birimizi telefonla dolandırıcılığına açık hale getiriyor.
Hemen her gün Türkiye’nin dört bir yanından telefonla dolandırıcılık haberleri gelmeye başladı, her geçen gün daha da artarak.
VATANDAŞI KANDIRIYORLAR
Geçen hafta haberini yapmıştık, “Sayaç uyanığı” başlığıyla... Enerji Tasarrufu Genel Merkezi’nden devlet destekli bir proje için aradıklarını söylüyorlar ve elektrik sayacında tasarruf vadeden bir cihazdan bahsediyorlar. Sonra da 10 yıl boyunca vergi ödemeyeceksiniz diyorlar, 150 TL karşılığında.
Resmen bir cihazı pazarlıyorlar, devletin adını kullanarak ve buna da kimlik bilgilerinize kolaylıkla ulaştıkları için rahatlıkla sizi inandırabiliyorlar. Biz üzerimize düşen görevi yaptık, konuyu haberleştirerek okuyucularımızı uyardık, ama kimbilir kaç kişiye bu yöntemle bu cihazı sattılar.
Beni arayan kişinin dediği gibi, “Türkiye, çok büyük bir ülke” ve gerçekten büyük dertleri olan bir ülke. Fakat bu sıkıntı da bireylerin önemli bir sorunu hale geldi. Dolayısıyla TBMM, ya da ilgili bakanlıklar bu konuda harekete geçip, özel hayatın dokunulmazlığını güvence altına alan düzenlemeleri hayata geçirmeleri gerek.
Paylaş