Eray Görgülü

Devr-i Ankara

15 Ekim 2012
ÇEVRE ve Şehircilik Bakanlığı Mekansal Planlama Genel Müdürü Mehmet Ali Kahraman, önceki gün ilginç bir açıklama yaptı.

Kahraman, tarım arazileri, yer altı suları, arkeolojik sitleri ve turizm alanlarının da belirlendiği çevre düzeni planını 79 kentin tamamladığını bir tek Kilis’le Ankara’nın bitiremediğini söylüyordu.
İki ilde de planı Özel İdare’den beklediklerini kaydeden Kahraman, Ankara’ya biraz daha süre verdiklerini eğer tamamlanmazsa planı bakanlık olarak kendilerinin yapacaklarını açıkladı.

MECLİS’İ BEKLİYORUZ

İl Özel İdare Genel Sekreteri Adem Ceylan’ın Kahraman’a yanıtı ise, planın bitirilemememiş olmasından daha ilginçti. Dün, gazetemizde “79 kent yaptı biz yapamadık” başlığıyla yayınladığımız haberi okuyamayanlar için tekrarlıyorum. İki yıldır çalışmaların sürdürüldüğünü belirten Ceylan, şu yanıtı vermişti:
“Önümüzdeki günlerde Büyükşehirlerin yeniden yapılanmasıyla ilgili mevzuat TBMM’de onaylanırsa, bu çalışmalar Büyükşehir belediyesine devredilecek. Olmaz ise de biz çalışmalara devam ediyoruz.”

NASILSA BÜYÜKŞEHİR YAPAR

Yazının Devamını Oku

20 yıl dile kolay

27 Eylül 2012
ANKARA Valisi Alaaddin Yüksel, geçtiğimiz hafta gazetemizi ziyaret etmiş önemli açıklamalarda bulunmuştu.

Israrla ortak akıl çağrısı yapan ve kentin gelişiminde turizmin önemine dikkat çeken Vali Yüksel’in sözlerinin satır arasında kalan çok önemli bir cümlesi vardı. “Bu şehre Milli Takım en son ne zaman geldi, buna bakın...”
Gerçektende de baktığımızda, bu şehre Milli Takım’ın resmi maç için en son 20 yıl önce 28 Ekim 1992’de geldiğini gördük.

ARDA 5 YAŞINDAYDI

İki hazırlık maçı dışında Ankaralılar, Milli Takım’ı en son 1994 Dünya Kupası elemelerinde San Marino maçında gördüğünde bugün Milli Takım’da forma giyen Arda Turan 5, Gökhan Gönül 7, Sercan Saraer 3 yaşındaydı.
O zaman forma giyen Hakan Şükür şimdi 41, Aykut Kocaman 47, Rıdvan Dilmen 50, Rıza Çalımbay da 52 yaşına geldiler.

KİM DERT EDİNDİ

20 yıl dile kolay. Bugüne kadar acaba kentin hangi yöneticisi, Milli Takım’ın Ankara’ya gelmemesini dert edindi? Ya da hangi yönetici, Futbol Federasyonu’na açıp da Ankara’ya niye maç vermiyorsunuz diye sordu?

Yazının Devamını Oku

Her derde deva AVM

20 Eylül 2012
Ankara’da her yere alışveriş merkezi (AVM) açılırken, bir yandan da bu kadar AVM’yi ne yapacağız diye tartışıp duruyoruz.

Hiç düşünmeyin, Başkent’teki AVM’ler o kadar işlevsel çalışıyor ki, hiçbir şey olmaz. AVM’ler her derde deva niteliğinde. Alışverişin yanı sıra, spor salonları, sinemalar, eğlence merkezleri derken, Ankara olarak AVM anlayışında çığır açtık. Belki de Türkiye’de değil dünyada ilktir. Bir üniversitenin akademik yılı açılış töreni AVM’de yapılıyor.
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nden dün elime ulaşan davetiyede, aynen şöyle yazıyor: 2012-2013 Akademik Yılı Açılış Töreni, tarih: 26 Eylül 2012, saat: 10.00, yer: Halil Sezai Erkut Caddesi Afra Sokak No: 1/A Etlik-Ankara (Antares Amade Salonu).

İLK KEZ DUYUYORUZ

O kadar yıl üniversite okumuşluğumun yanında yıllardır da gazetecilik yapıyorum. İlk kez bir üniversitenin akademik yılı açılış töreninin bir alışveriş merkezinde yapıldığına şahit oluyorum.
Dolayısıyla, Başkent’teki AVM’ler bu gidişle kendilerine daha pek çok alanlarda kapı açar gibi gözüküyor.

Tabela üniversiteleri

AVM’lerin işlevselliğinin yanı sıra, buradan yola çıkarak, tartışılması gereken bir başka husus da, son yıllarda sıkça tartışılan “tabela üniversiteleri” kavramı. Muhtemelen açılış yapabilecek bir salonları olmadığı için üniversite yönetimi, kendilerine en yakın yer olan Antares AVM’yi seçmiş.

Yazının Devamını Oku

Kuralsız toplum

13 Eylül 2012
TÜRK insanı olarak, kurallara uymaya bir türlü alışamadık.

Okul sırasından iş hayatına, trafikten hastaneye yaşamın her kesitinde, kural ihlali yapmadan duramıyoruz, kurallara uyanlara da anormal olan oymuş gözüyle bakıyoruz.
Bir toplumda kurallar, o toplumun düzenini sağlar, bireylerin hak gaspına uğramasını engeller.
Mesela sınavda kopya çekmemek, kuyrukta ‘kaynak’ yapmamak, hastane, okul benzeri yerlerde sessiz olmak gibi çoğaltabileceğimiz örnekler, başkalarına haksızlık yapmamak için uymamız gereken kurallardır.
Bu saydığım örnekler, belli zamanlarda karşılaşabileceğimiz davranışlar. Ancak, en çok kural ihlalinin yaşandığı bir mecra var ki, bununla hem her gün karşılaşıyoruz, hem de sonuçları suçsuz insanların yaşam hakkının elinden alınmasına kadar gidiyor. Trafikten bahsediyorum.

SUÇSUZ AMA BEDEL ÖDÜYOR

Savaştan beter hale gelen, her yıl binlerce insanın hiç yere yitip gittiği kazalarda kurallara uyulmadığı için de yüzlerce vatandaşımız karşı tarafın yaptığı hataların bedelini kendi canıyla ödüyor.
Ankara’da kuralsızlığa o kadar alıştık ki, neredeyse her gün bu türden bir haberle karşılaşıyoruz. Birkaç gündür gazetemizde yer verdiğimiz haberlere bakalım. Mesela Kazım Karabekir Caddesi’nde metro çalışmaları nedeniyle araçlar kaldırıma yönlendirilirken, “bu insanlar nereden yürüyecek” diye düşünülmüyor. O insanlar da buna itiraz etmeden, otomobillerin arasında yürümeye çalışıyor.

SAY SAY BİTMEZ

Yazının Devamını Oku

Bir Ankara plansızlığı

6 Eylül 2012
ANKARA Kalesi’nde yaşanan “turizm skandalı”nı hafta sonunda gazetemizden okudunuz.

Aslında tek bir fotoğraf karesi herşeyi anlatıyordu. Ağır kanalizasyon kokusu nedeniyle burunlarını tıkayarak, iş makinelerinin arasında bataklığa dönmüş sokaklarda yürümeye çalışan turist kafilesi...
Diyecek söz yok. Ankara Kalesi, herşeyiyle Başkent’in en önemli tarihi yapısı ve turizm konusunda en büyük değeri.
Valisinden belediye başkanına, esnafından vatandaşına herkes bu bölgeyle ilgili çok hassas olmak zorunda. Eğer tam da turizm sezonunda Kale’de bir çalışma yapılacaksa, bunun eksisi artısı her yönüyle masaya yatırılmalı ve devletin tüm kurumları koordinasyon halinde olmalı.
Mesela, göreve geldiğinden beri her fırsatta, her platformda “turizm” kelimesini ağzından düşürmeyen ve Ankara’nın turizmle kalkınacağını belirten Vali Alaaddin Yüksel, bu çalışma başlamadan önce müdahalede bulunabilirdi.

VALİ SORABİLİRDİ

“Bir dakika beyler, siz burada çalışma yapacaksınız da, kaç gün sürecek?, turizm sezonu sonrasına bırakılamaz mı?, ya da acilse çalışma süresince rehberler koordine edilerek turlarla ilgili bir önlem alınabilir mi? sorularını yönelterek, bunlara cevap arayabilirdi.
Eminim ki, birileri bu soruları sorsa Kale’deki bu rezalet yaşanmazdı.

Yazının Devamını Oku

İnsanlığın iki yüzü

23 Ağustos 2012
Bayram tatilinde şahit olduğum iki benzer olay karşısındaki iki farklı davranış, bir insanın ne denli merhametsizleşebileceğini ya da tam aksine ne kadar insanlığa yakışır bir tavır ortaya koyabileceğini gösterdi.

İlkini Ramazan Bayramı’nın ikinci günü gazetemizde, “İnsafsızlık” başlıklı haberde okudunuz. Gazetemizi arayan bir çift, Batıkent’te Dostluk Çarşısı yakınında çöplerin içinde poşete sarılmış yavru kediler bulunduğunu bildirmişti. Kedilerin perişan halde olduğunu ve yavrulardan birinin öldüğünü anlatan Banu-Levent Çelik çifti, yardım için gazetemizi aramıştı.
Biz de bu davranışı gazetemizden “İnsafsızlık” başlığıyla duyurmuştuk.
Daha sonra kedilere Meliha Yılmaz Doğal Hayatı Koruma Vakfı Başkanı sahip çıktı. Hayvan da olsa “Bir insan bir canlıyı diri diri poşete koyup çöpe nasıl atar?” sorusunun yanıtını bulamamışken, aynı günün akşamı şahit olduğum başka bir olay “İşte insanlığın iki yüzü” dedirtti.

ÖNCE ÇOCUKLARSONRA BÜYÜKLER

Sancak Mahallesi’nde bayram ziyareti için gittiğimiz Bahakent Sitesi’nin bahçesinde tel örgüyle örülmüş büyükçe bir barınak ve içinde de dört tane kedi yavrusu vardı. Bir kedinin bahçeye yavrulamasının ardından sitenin küçükleri yavruları beslemeye başlamış. Daha sonra sitenin büyükleri de “Madem kediler burada yaşamaya başladı, bir barınak yapalım daha güvende olsun” demişler. Ve ortaya fotoğrafta gördüğünüz barınak çıkmış. İki benzer olay, iki farklı davranış. Kedi yavrularını çöpe atan da insan, yavru kediler için onlara barınak hazırlayan da.

Yazının Devamını Oku

Ankara yolgeçen hanı mı

16 Ağustos 2012
AFGANİSTAN’dan gelen 40’a yakın mülteci, sınırdan giriş yapıyor bir kamyon kasasında kilometrelerce yol katederek, Ankara’nın göbeğinde Lozan Park’a yerleşip burada yaşamaya başlıyor ve kimsenin haberi olmuyor.

Olay, parka koşu yapmaya gelenlerin şikayeti üzerine ortaya çıkıyor ve Çankaya Belediyesi’yle Valilik yetkilileri, mültecilere yiyecek yardımı yapmaya başlıyor. Kamuoyu bu olayı dün gazetemizin manşetinden verdiğimiz “Lozan Park’ta Afgankondu” başlıklı haberle duydu.

KİLOMETRELERCE YOL

Bu kadar insanın kamyon kasasında pasaportsuz, vizesiz Ankara sınırlarına kadar hiçbir kontrole takılmadan gelebilmesini zaten anlamadık da, Başkent’e ulaştıktan sonra da yol boyunca hiç kimsenin dikkatini çekmemesi de bir hayli ilginç. Burası Türkiye’nin başkenti ve Cumhurbaşkanlığından Başbakanlığa kadar devletin tüm hayati organlarının ve yetkililerinin bulunduğu bir kent.

KARAKOL GÜVENLİKTEN ÖĞRENDİ

Dolayısıyla tüm güvenlik kontrollerinin, en üst düzeyde olması gereken bir şehir. Bu kadar mülteci, Cumhurbaşkanlığına bir kilometre bile uzaklıkta olmayan bir parka kadar kamyon kasasında geliyor ve ne bir kimsenin haberi oluyor ne de herhangi bir kimse tarafından “Nereye gidiyorsun” diye durduruluyor. Zaten, bölgedeki karakolun da, durumdan Lozan Park’ın güvenliğinin araması sonrasında haberi oluyor. Diğer yandan istihbarat birimlerinin de bu yolculuktan haberi var da, ve bu mülteciler, başı boş Ankara sokaklarına salındıysa o da irdelenmesi gereken başka bir durum.

Rekor olmasın normaline razıyız

ANADOLU Bulvarı üzerindeki Marşandiz Köprüsü’nün yenileme çalışması geçtiğimiz günlerde tamamlandı. Büyükşehir Belediyesi Basın Merkezi’nden geçilen haberde ise, Belediye Başkanı Melih Gökçek’in demecine yer verildi. Gökçek, 53 günde tamamlanan çalışmayla ilgili yaptığı açıklamada, “Marşandiz Köprüsü’nde bir rekora daha imza attık. Hem yıkımı hem de yeniden yapılmasını 53 günde tamamladık. Bu ciddi bir rekor olarak kabul edilebilir” dedi. Kent trafiğini ve yaşamını büyük ölçüde etkileyen bu tür büyük projelerin uzamadan, sündürmeden çabuk bitirilmesi elbette önemli. Fakat, bu kent daha önce yine “rekor” söylemleriyle açılışı yapılan daha sonra balık adamların dalış yaptığı “70 Gün Alt Geçidi”ni görmüş bir kent.

Yazının Devamını Oku

Bu Devran ne kadar sürer

19 Temmuz 2012
ANKARA’nın en güzel yeşil alanlarından biri olan Ahlatlıbel’de bir Devran vardı bilirsiniz.

Bir dönem Başkent’in yeşillikler içinde en gözde ve nezih restoranlarından birisi. Çankaya Belediyesi, 2009 yılında Ahlatlıbel’de otopark ve büfelerle birlikte Devran Restoran’ın işletmesini belediye şirketi olan Çankaya Belde AŞ’ye teslim etmişti. Şirketin başına da Serdar Karaduman getirilmişti.
Çankaya Belde AŞ, ne hikmetse bu yılın başında Devran Restoran’da bir tadilata girişti ama aylar oldu bu tadilatın sonu gelmedi. Ankaralılar, kış aylarıdır herhalde tadilat yaz ayına yetişir diye bekledi ama nafile.
Şimdi Ahlatlıbel’deki Devran Restoran, içi yıkık dökük bir halde onarılmayı ve yeniden hizmete girmeyi bekliyor. Belediye yetkilileri, tadilatın niye yapılamadığına yönelik sessizliğini korurken, Belde AŞ Genel Müdürü Serdar Karaduman, “kaynak arayışı içinde olduklarını” söylüyor. “Madem kaynağınız yoktu, işleyen restoranı niye yıktınız?” sorusunu ise, “20 yıl olmuştu, artık eskimişti, hizmet veremez haldeydi” diye yanıtlıyor. Karaduman’ın bu sözlerinin ardına bize de şu soruları yöneltmek kalıyor:
Altı üstü bin metrekarelik bir restoranı “bütçe” bahanesiyle yenileyemeyen bir şirkete koca Ahlatlıbel niye, nasıl teslim edilir? Tadilat için gerekli kaynak, şirketin kasasında yok mudur? Şirkette yoksa, belediye duruma müdahil olamaz mı? Hiçbiri olmazsa, Ahlatlıbel’e özellikle hafta sonları giriş yapan yüzlerce araçtan alınan otopark parası da mı kaynağı karşılamaz? Ve son soru: “Bu plansızlıklarla bu Devran ne kadar sürer?”

Kaldırım senin neyine

İNÖNÜ Bulvarı’nda Kadir Sevim’i göçüğe, vatandaşları da dehşete düşüren çöküntünün ardından bilirkişi raporu da hepimizi şaşkına çevirdi. Detaylarını dün gazetemizde yayınladığımız raporda herkes, “tali kusurlu” gösterilirken, “asli kusurlu”ya yönelik bir ifade kullanılmıyordu. Kadir Sevim’in ölümüne yönelik ise bilinçli taksir olmadığı belirtilirken, “olay anında kaldırım üzerinde oluşu aksi tesadüf” olarak değerlendiriliyordu. Raporu hazırlayanlar haklıydı aslında! Ne işin vardı kardeşim kaldırımın üstünde hem de sabahın köründe. Bilmiyor musun? Ankara’da kaldırımlar araçların, yollar da araçların. Otomobilden kalan boşluklar yalnızca yayaların. Onların arasından yürüyeceksin, kaldırım senin neyine.

Eymir’in yolları

YAZ aylarının gelmesiyle birlikte araç girişinin tartışılmaya başlandığı Eymir Gölü’nde yollar yine köstebek yuvasına dönmüş durumda. Şikayetlerin sıklaştığı şu günlerde de Çankaya Belediyesi’nin, yolların asfaltlanmasına yönelik harekete geçtiğini duyduk. Yaz ayları bitmeden Eymir Gölü asfaltlanırsa, herkes büyük memnuniyet duyacak.

Yazının Devamını Oku