Bu hafta Otoyaşam sayfalarında iki yeni yerli otomobille ilgili bilgi ve sürüş izlenimlerini okuyacaksınız. Toyota’nın Türkiye’de üretmeye başladığı Auris bu haftaki test konuğum olurken, Hyundai’nin Kocaeli’de üretmeye başladığı Matrix de yerli olarak Türkiye’de satışa sunuldu. Bu iki modelle ilgili haberleri yazarken, aklıma Türkiye’de üretilen tüm modeller geldi. Gerçekten de son dönemde büyük bir atağa kalkan Türk Otomotiv Sanayi son 10 yılda kamyon ve otobüs hariç tam 20 güncel modelin üretimini Türkiye’ye aldı. Hem de bu modellerin sadece iç pazar için değil ağırlıklı olarak dünya için üretildiğin söylemekte fayda var. Ama işin asıl önemli boyutu bu 20 modelin 7’sinin bu yıl içinde Türkiye’de üretilmeye başlaması. Yani 2007 yılında Türk otomotiv sanayi yerli model sayısında önemli bir rekora imza atmış oluyor.
10 YILDA NELER DEĞİŞTİ
Şöyle bir geçmişe döndüğümüzde çok değil 10 yıl önce Türkiye’de üretilen otomobil sayısı 5’i geçmiyordu. Hem de bu modeller sadece iç pazar için üretilen ucuz otomobillerdi. Tofaş, Türkiye için kuş serisinin ardından Tempra ve Uno’yu üretirken, Renault da 9 ve 12 serisinin türevlerini üretiyordu. 1997 yılıyla birlikte Renault Megane hamlesini yaparken, Toyota ve Honda’da Türkiye’de otomobil üretmeye başladı. 1997 yılından itibaren Türkiye’de üretilmeye başlanan modellerin hem sayısında hem de niteliğinde önemli bir artış oldu. Tofaş’ın son 10 yılda en büyük başarısı hafif ticari modeli Doblo’nun üretimiyle oldu. Çünkü Doblo sadece iç pazar için değil ihracatta da Tofaş’a büyük güç kattı.
İÇ PAZARDAN İHRACATA
Tofaş’ı, 2000’li yılların başında Ford Otosan takip etti. Ford, Transit ve Transit Connect’i tüm dünya için Türkiye’de üretmeye başlayarak önemli başarılara imza atmaya başladı. Aynı şekilde Oyak Renault, önce iç pazar için üretmeye başladığı Megane Sedan’la başarılı olduktan sonra Fransız markanın önemli üretim merkezi olma yolunda hızla ilerlemeye başladı. Megane’nin ardından Clio Symbol’ü üretmeye başlayan Oyak Renault, bu yılın başında ağırlıklı olarak ihracata yönelik Clio 3’ü üretimini üstlendi. Türkiye’deki üretim kalitesi Oyak Renault’ya Clio 3’ün ardından Clio SW’un da verilmesini sağladı.
DEVLERDEN TÜRKİYE HAMLESİ
Japon otomotiv devi Toyota’nın gerçek hamlesi ise Corolla Verso’nun dünyada tek üretim yeri olarak Türkiye’yi seçmesinin ardından atıldı. Verso’nun üretimine kadar Toyota Türkiye’de sadece iç pazar için sınırlı sayıda Corolla Sedan üretiyordu. Ama Verso’nun üretim kalitesi ve başarısı o kadar çok beğenildi ki, Avrupa için en önemli silahı Auris’in de üretimi Türkiye’ye verildi. Aynı şekilde, son yıllarda Honda ve Hyundai’de Türkiye’de üretilen model sayılarını hızla artırmaya başladı. Honda, Türkiye’de City ve Civic Sedan’ı üretirken, Hyundai ise Accent Era ve Starex’in ardından yeni modeli Matrix’i de üretmeye başladı. Türkiye’ye ilişkin son model haberi ise Anadolu Grubu’ndan geldi. Anadolu Grubu Japon Isuzu’ya Türkiye’de pick-up sınıfında yer alan modeli D-Max’i üretmek için kolları sıvadı. D-Max’ın test üretimleri bu yıl sonunda başlayacak. Aynı dönemde Karsan da, Peugeot’nun hafif ticari aracı Partner’in iç pazar üretimini üstlendi.
6 MARKA 1.5 MİLYON ADET ÜRETİM
Tüm bu üretimler bugün 20 modelin Türkiye’de üretilmesini sağladı. Baktığımızda, Tofaş, Albea, Palio, Doblo, Linea ve Minicargo’yu Türkiye’de üretirken kapasitesini de 400 bin adede çıkartacağını açıkladı. Ford Otosan, Türkiye’de Transit ve Transit Connect üreterek dünyaya satarken, kapasitesini de 300 bin adede çıkartıyor. Oyak Renault bugün Türkiye’de Megane Sedan, Symbol, Clio 3’ün ardından Clio SW’u üretmeye hazırlanıyor. Bu 4 modelle Renault’un Türkiye kapasitesi 350 bin adede çıkacak. Toyota, Verso ve Auris’le 250 bin adetlik üretim kapasitesine koşarken, Honda City ve Civic Sedan’la 100 bin, aynı şekilde Hyundai’de Accent, Starex ve Matrix’le 100 bin adetlik üretik kapasitesine ulaşıyor. Anadolu Grubu’nun ise Türkiye’de kaç adet D-Max üreteceği şu an için kesinlik kazanmış durumda değil.
20 MODELİN 7’Sİ BU YIL ÜRETİLİYOR
Türkiye’de üretilen 20 modelin 7’si bu yıl içinde devreye giriyor. Oyak Renault, Clio 3’ü bu yılın başında üretmeye başlarken, Toyota Auris üretimine Mart’ta, Fiat ise Linea üretimine Nisan ayında başladı. Hyundai MPV sınıfında yer alan Matrix üretimine Nisan ayında başlarken, Tofaş, Linea’nın ardından Fiat, Peugeot ve Citroen için yıl sonunda küçük hafif ticari modeli Minicargo’nun üretimine başlıyor. Aynı şekilde Renault, Clio’nun Station Wagon modelinin üretimine bu yılın son çeyreğinde başlarken, Anadolu Grubu’da Isuzu D-Max’in test üretimine başlamaya hazırlarıyor. Böylece son 10 yılda Türkiye’de üretilen 20 modelin yüzde 35’i 2007 yılında devreye girmiş oluyor. Bu bir yılda Türkiye’de yeni model üretiminde bir rekor anlamına geliyor.
’Made In Turkey’ modeller
MarkaÜretilenÜretilecek
RenaultMegane Sedan, Symbol, Clio 3Clio SW
FordTransit, Transit Connect-
Tofaş-FiatAlbea, Palio, Doblo, LineaMinicargo
ToyotaVerso, Auris-
HondaCity, Civic Sedan-
HyundaiAccent, Starex, Matrix-
KarsanPeugeot Partner-
Isuzu-D-Max
Dünyada otomotiv sektörünü neler bekliyorDünyada önümüzdeki yıllarda otomotiv sektörünü nelerin beklediğine ilişkin dev bir anket yapılmış. KPMG şirketinin yaptığı bu anket geçtiğimiz günlerde elime ulaştı. Tüm dünyadan 150 üst düzey yöneticiyle yapılan anketin sonuçlarına geçmeden önce dünyada sektörü belirsizliğin beklediğini söylemem lazım. Açıkçası otomotiv yetkililerin çoğun geleceğe çok olumlu bakmıyor.
Tabii ki global anlamda otomotiv sektörü hiç bir şekilde durgun değil. Çünkü etkin birleşmeler, değişen ittifaklar, artan rekabet ve iş alanına giren dış güçlerle büyük çaplı yeniden yapılanmanın devam ettiğini görüyoruz. Ankette yer alan bazı bölümler ilginç: "Tüketiciler son zamanlarda üreticileri otomobil güvenliğini artırmaya ve tasarımı geliştirmeye zorlamışlar; şimdi ise daha yüksek yakıt verimliliği ve daha pragmatik araçlar talep etmeye başlamışlardır."
Yani önümüzdeki günlerde sektörü, düşük yakıt tüketimine sahip modeller yönlendiricek. Ankette, global olarak otomotiv endüstrisinin Çin, Hindistan, Vietnam, Doğu Avrupa ve Latin Amerika gibi gelişmekte olan piyasaları dikkate almaya ve bunlardan yararlanmaya doğru kaydığı sonuçu ortaya çıkıyor. Bu bölgelerin sadece ucuz maliyetli işçilik kaynağı değil bilhassa küçük otomobil ve kamyonetler açısından büyümekte olan pazarlar olduğunun altı çiziliyor. Ve bu pazarlar büyüdükçe, bunların ihtiyaç duyacağı araç yelpazesinin de genişleyeceği öngörülüyor.
Anketten özetle şu sonuçlar çıkıyor:
Ürün kalitesi ve maliyet tasarrufu otomotiv yöneticileri için öncelikli olmaya devam ediyor. Fakat artık yakıt verimliliği tüketici tercihleri listesinin en başında yer alıyor.
Çinli, Hindistanlı ve diğer Asya markaları küresel olarak pazar paylarını artıracaklar. Pazar payı kaybedenler ise Kuzey Amerika markaları olacak. Gelecekte Avrupalı markalar ise yerlerini koruyacak.
Sektörde melez (hibrid) ve giriş düzeyindeki araçların (küçük otomobil) oranı artacak
Sektörün kár beklentisinin gelecek beş yıl boyunca "durgun" veya "volatil" olacağı düşünülüyor.
Yüksek motorlar, SUV’lar ve pikapların payı azalacak. Otomobiller sağlam bir giriş yapacak, 4x4’ler ise özellikle Avrupa’da paylarını artıracak. Ancak 4x4’lerin kár marjlarının düşük olduğu ve pik-up’ların aksine tasarım ve stillerin devamlı ele alınması gerektiği kaydediliyor.
Stratejik ittifaklar, birleşmeler ve devralmalar daha yaygın hale gelecek.
Çin’de yatırım yapmak, Çinli tüketicilere satış yapmaktan, maliyet-etkin üretime kayacak. Fakat böyle olsa dahi, önümüzdeki beş yıl süresince araç satışları yıllık yüzde 10 ile 20 arasında büyüyecek. Yöneticiler, bundan esas yararlanacakların Çin ve Japon otomobil imalatçıları olacağını düşünüyorlar.
İhracat yeni modellerle 10 yılda 24 kat arttıTürk Otomotiv Sanayi yeni model üretimlerini alarak son 10 yılda ihracatta çok büyük bir hamle yaptı. 1997 yılında üretilen 399 bin araçın sadece yüzde 8’i yani 31 bin 174’ü ihraç edilirken 2006 yılında bu rakam tam 24 kat arttı. Geçtiğimiz yıl toplam 1 milyon 24 bin aracın üretildiği Türkiye’de, bu araçların yüzde 69’u yani 706 bin 402 adedi dünyaya ihraç edildi. Hem de bu yıl devreye girecek 7 model olmadan. 2007 yılında yeni modellerin devreye girmesiyle üretimin 1.2 milyona ihracatın ise 800 bine yaklaşması bekleniyor. Ama bu yıl devreye girecek 7 yeni modelin asıl üretim ve ihracata etkisi ise 2008 yılı sonunda ortaya çıkacak. 2008 sonunda toplam üretimin 1.5 milyon adede, ihracatın ise 1 milyonun üzerine çıkması bekleniyor. Bu da Türkiye’de üretilen araçların önemini ortaya koyuyor. 2006 yılı sonunda Türk Otomotiv Sanayi, 15 milyar doları bulan ihracat hacmiyle Türkiye’nin en büyük ihracatçısı konumuna yükseldi. Bu rakamın artarak devam edeceği ortada. Hem de ikinci sıradaki sektörle arasını açarak.
Bilmeden SUPERMAN’in pelerinini çekmişimGeçtiğimiz hafta Skoda’nın Türkiye distribütörü Yüce Auto’dan bir yöneticinin bana yönelik "Prag’a gidiyor ama
Bursa’ya gelmiyor" şeklindeki talihsiz beyanatıyla ilgili yazdığım yazı markanın Türkiye distribütörü Yüce Auto’yu biraz karıştırmış. Yazımda, ’İnşallah ben yanlış anlamışımdır’ diyerek karşı tarafa söz hakkı vermiştim. Bu söz hakkını geçtiğimiz hafta Yüce Auto Yönetim Kurulu Üyesi Emir Berduk Marşan ve açıklamanın mimarı olan Yüce Auto’nun yeni satış ve pazarlama müdürü Hüsamettin Yalçın kullandı. Yalçın, kesinlikle böyle bir cümle kurmadığını, sadece üçüncü şahıslara ’Bursa’ya neden gelmiyorlar’ şeklinde bir cümle sarfettiğini söyledi. Samimiyetine inanıyorum.
Yüce Auto’nun yöneticileriyle konuşmam aslında şirket içinde önemli bir hareketliliğin yaşanmasını anlamamı sağladı. Emir Marşan, Türkiye’de bir türlü kára geçemeyen Skoda markası için tamamen sil baştan yaptıklarını söyledi. Tüm organizasyonu değiştiren Yüce Auto, markanın Türkiye’deki kurtarıcı rolüne ise Hüsamettin Yalçın’ı getirmiş. Yalçın’a tüm satış ve pazarlamayı teslim eden Yüce Auto, ondan yıl sonunda kár bekliyor.
Ben meğerse bilmeden Skoda’nın Türkiye’deki ’Superman’inin pelerinini çekmişim. Yalçın’ın "Yıl sonunu göremeden beni kovdurtacaktın" espirisi de pelerinini baya çektiğimi ortaya koyuyor. Yalçın, Honda ve Borusan’da uzun yıllar çalışmış, pazarlama konusunda deneyimli biri. Yurtdışında eğitim alması dolayısıyla iyi derecede İngilizce bilen Yalçın’ın önünde çok zorlu bir görev var. Çünkü Yalçın, sadece otomobil satmayacak, Türkiye’de çok da iyi olmayan bir imaja sahip Skoda’nın marka gücünü de artırmak için mücadele verecek. Volkswagen Grubu’na geçtikten sonra çok başarılı modelleri piyasaya sunan Skoda’nın önündeki en büyük zorluk marka imajı. Ama Türkiye’de bir Kia örneği var. Bir modelle kötü marka imajını silerek önemli bir başarıya imza atan Kia, Skoda’nın önündeki en önemli örnek. Bekleyip Yalçın’ın Skoda’yı kurtarıp kurtaramayacağını göreceğiz.
Bu arada bir not, Skoda’nın başarılı modeli Fabia’nın tamamen yenilen versiyonunun Türk basını için ilk testi Prag’da gerçekleşecek. Tabi Prag olunca benim kaçırmam düşünülemez...