2006 yılında DaimlerChrysler bünyesinde, Afrika, Asya ve Doğu Avrupa’da bazı ’usulsüz ödemeler’ yapıldığı ve bu pazarlarda güçlü olmak için o ülkenin hükümet ve bürokratlarına rüşvet verdiği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştı. Soruşturma kapsamında Mercedes-Benz’in en önemli otobüs üretim merkezi Türkiye’de de üst düzey görevlerde bulunmuş Wolfgang Otto Diez ve Till Becker’in görevden alınması tüm bakışların Türkiye’ye çevrilmesini sağlamıştı. Bilmeyenler için Diez, DaimlerChrysler’in otobüs bölümü EvoBus’un yanı sıra Mercedes-Benz Türk’ün Yönetim Kurulu Başkanıydı. Becker ise 2000-2005 yılları arasında Mercedes-Benz Türk Direktörler Kurulu Başkanlığı
görevini yürüttükten sonra, DaimlerChrysler’in Kuzeydoğu Asya Bölgesi Başkanı olmuştu.
ORTADA BİR HAKSIZLIK VAR
Bu soruşturmanın detayları hiç bir şekilde kamuoyuna açıklanmamış, DaimlerChrysler kendi içinde yürüttüğü soruşturmayı yine kendi içinde sonuçlandırmıştı. Zaten bu soruşturmanın amacı da, 2004 yılından beri ABD Sermaye Piyasası Kurulu (SEC) ve Adalet Bakanlığı tarafından soruşturulan DaimlerChrysler’in karşı karşıya kalabileceği yaptırımları azaltma isteğiydi. Yani ortada yöneticilerin, kendi menfaatleri için yaptığı bir suç yoktu. Basın olarak da bu süreç içinde açıkçası soruşturmayı etkilememek adına, isimler hakkında hiç bir şey yazmamıştık. Aradan neredeyse 1 yıl geçti ve artık birşeyler söylemenin zamanı geldi. Çünkü ortada bir haksızlık olduğuna inanıyorum.
Mercedez-Benz Türk’ün Direktörler Kurulu Üyesi ve Pazarlama-Satış Direktörü Eşref Biryıldız, soruşturma kapsamında geçtiğimiz yıl şirketle bağlarını kopardı. Soruşturmayı etkilememek için önce süresiz izne ayrılan Biryıldız, sonra sessiz sedasız Mercedes’le karşılıklı anlaşarak emekliye ayrıldı. Kuşkusuz, Biryıldız’ın en başından beri konuyla ilgili konuşmak istememesi kafalarda soru işaretleri yarattı. Ben de bunun üzerine kendisine "Hiç bir şey söylememeniz sizi suçlu durumuna sokmaz mı" diye sordum. Cevabı çok netti; "En ufak bir suçum olsa Mercedes’ten emekli olabilir miydim. Direkt görevden alırlardı."
Haklıydı ama erken emekli olmasının verdiği bir buruklulukta vardı. Biryıldız, bunu şöyle dile getiriyordu: "Beni en çok üzen 26 yıl çalıştığım kuruluştan sessiz sedasız emekli olmam oldu. Doğru dürüst kimseyle vedalaşamadım bile."
Eşref Biryıldız, otomotiv sektörünün yakından tanıdığı ve sevdiği bir kişi. 26 yıl çalıştığı Mercedes’ten istemediği bir şekilde ayrıldı ama profesyonel hayatına kendi kurduğu şirketle devam ediyor. Yani bundan sonraki iş hayatı, soruşturma izlerinin silinmesine bağlı. O yüzden bu yazıyı kendisi istemese de yazma gereği duydum.
26 YIL HER KADEMEDE ÇALIŞMIŞ
Yeni şirketi ve hedeflerine geçmeden önce Biryıldız’ın profesyonel hayatından biraz bahsetmekte fayda var. 1954 doğumlu Biryıldız, 1977 yılında Marmara Üniversitesi İleşitim Fakültesi’nden mezun olduktan sonra 1981 yılında Mercedes-Benz Türk’te yedek parça ihracat elamanı olarak işe başladı. 19 yıl Mercedes’te yedek parça, servis, otobüs satış, tüm ticari araçlar satış ve pazarlama görevlerinden sonra Biryıldız 2000 yılında Direktörler Kurulu üyesi ve Pazarla Satış Direktörü oldu. 2007 Haziran’da emekli olana kadar bu görevini sürdürdü. Biryıldız, 2000 yılında 12 bin 713 adet araç satışı ve 827 milyon Euro ile başladığı Pazarlama Direktörlüğü görevini, 2006 yılında 26 bin 869 adet araç satışı ve 1.438 milyon Euro ciro ile tamamladı. Yani baktığımızda, Mercedes-Benz Türk’ün bu günkü seviyelere gelmesinde Biryıldız’ın katkısı tartışılmaz.
İlginç koşullar bize kendi işimizi kurdurduPeki Biryıldız şimdi ne yapıyor. Mercedes-Benz Türk’te birlikte çalıştığı Atilla Şengün ve Melek Öneş’le birlikte 2007 yılının Ağustos ayında 50 bin YTL sermayeyle ’Maksimum Danışmanlık’ isminde bir şirket kurdu. Firmanın danışmanlık hizmetinin ana alanı otomotiv ve lojistik. Biryıldız, halihazırda iki yabancı firmaya orta vadeli birer sözleşme kapsamında hizmet verdiklerini belirterek, "Bunlardan biri Alman menşeli uluslararası bir üretim danışmanlık firması olan Management Engineers, bir diğeri Avrupa çapında kara nakliye hizmeti veren büyük çaplı bir Alman filosu Willi Betz" diye konuşuyor.
Bu ay içinde işbirliği sözleşmesi imzalayacakları diğer bir firmanın ise Polonyalı otobüs üreticisi Solaris olacağını kaydeden Biryıldız şunları söylüyor: "Bu firmanın yıllık 950 araçlık ve gittikçe artacak olan üretimleri için ülkemizden yapacakları tüm parça ve genel malzeme alımı bizim tarafımızdan yapılacaktır. Ayrıca Solaris Türkiye’de önce satış daha sonra talebe göre üretim yapmak da istiyor. Biz bu konularda kendilerine yardımcı olacağız. Harekete geçmeyi beklediğimiz diğer bir proje ise kendi alanında Avrupa’nın lideri bir üreticinin Türkiye’de yakında gerçekleşmesini beklediğimiz yatırım kararıdır. Bu olduğu takdirde Almanya’daki üretimleri için Türkiye’den parça yerlileştirme çalışmaları için verilecek göreve talibiz. Bu konuda olumlu ilk geri bildirimi aldık."
Geçen yılın sonunda Chrysler ile TAYSAD üyelerini de biraraya getirdiklerini de hatırlatan Biryıldız, "Chrsler önce bizi buldu, biz TAYSAD yönetimi ile temasa geçtik ve dört hafta içinde Türkiye’den yedek parça alımıyla ilgili organizasyonu yaptık. Toplamda 2.5 milyon araç ürettiklerini de dikkate alırsak bu ölçek, şayet kalite ve tasarruf isteneni karşılıyorsa, okyanus ötesi tedariki bile olası hale getirebilir. Şimdi Chrysler’den haber bekliyoruz" dedi.
"Üçümüz ayrı ayrı profesyonel olarak çalışmaya devam etsek ilk iki yılda toplamda daha iyi bir kazanç elde edebilirdik" yorumunu da yapan Biryıldız şöyle konuştu: "Ana amacımız işi artan bir başarı ile sürdürebilmek. Belki birimiz ayrıca harici profesyonel bir görevde çalışmayı sürdürebilir. Ama amaç yine de bu üçlü ile devam etmek. İş yaşamımızda eskiye göre bir farklılık olsun istedik ve ilginç şekilde gelişen çevre koşulları bugün bunu olanaklı kıldı. Bu başka bir deneyim. Oldukça zevkli ve heyecanlı."
PSA Grubu Samsun’a yatırım yapmaz. Çünkü...TÜRKİYE İhracatcılar Meclisi Başkanı (TİM) Oğuz Satıcı, geçtiğimiz günlerde ’Karadeniz’e otomotiv yatırımı’ geliyor açıklamasıyla şaşırttı. Şaşırdık çünkü, hem Satıcı ilk kez otomotiv sektörüne yönelik açıklama yapıyor hem de yatırım için hedeflenen yer olarak Samsun’u gösteriyordu. Satıcı, bu açıklamayı neye dayanarak yaptı bilmiyorum ama belli ki dikkatleri Karadeniz’e ve Samsun’a çekmek istedi.
Samsun’dan Satıcı’nın bu açıklamasıyla ilgili haberler gazeteye ulaştığında, Ekonomi Müdürümüz Vahap Munyar’la konuştuk ve kendisine, Samsun’a otomotiv yatırımı yapılamayacağını söyledim. Gerekçe olarak da hem yan hem ana sanayiye uzak olduğunu, böyle bir yatırımın fizibıl olamayacağını anlattım. Sonuçta, haber Hürriyet’e ’Satıcı’ya bakılırsa yeni oto yatırımı var’ başlığıyla çok kısa bir şekilde girdi. Ertesi gün, bazı gazetelerde ise Satıcı’nın açıklamaları geniş yer bulmuştu. Hatta bazı gazeteler haberi, daha önce Peugeot ve Citroen yöneticileriyle yaptığımız görüşmelerle beslemişti. Ama ne yazık ki kimse ’Neden Samsun’ diye sorgulamamıştı. İşin diğer ilginç boyutu, Peugeot’dan ’Böyle bir şey yok’ açıklaması yapılmasına rağmen ne yazık ki kimse dikkate almamıştı.
TÜRKİYE’Yİ ADAY YAPTILAR
Sonuçta işi bilenler Samsun’u dikkate almadı ve olay çok büyümedi. Ta ki geçtiğimiz hafta PSA Grubu’nun (Peugeot Citroen) yeni motor üretimi için Türkiye’yi aday ülkeler arasına sokana kadar. Bilmeyenler için PSA Grubu, 600 milyon Euro’luk yatırımla 3 yıl içinde iki fabrika kuracağını açıkladı. Bu fabrikalardan birinin Fransa’da diğerinin ise Doğu Avrupa’da olacağı söylendi. PSA Grubu CEO’su Christian Streiff, Doğu Avrupa’da düşündükleri ülkeler arasında Polonya, Romanya ve Ukrayna’nın yanı sıra Türkiye’nin de olduğunu belirtti. Reuters Türkiye, haberi geçince bunu okuyan Müdürüm Munyar hemen bana, "Bak Samsun’u yalanladın ama galiba doğruymuş" şeklinde espri yaptı. Ben de hemen "Samsun’a yatırım yapılsın işi bırakırım" şeklinde kendisine iddialı bir karşılık verdim. Tabi bu işin esprisi.
Biraz da işin ciddi boyutuna bakmak lazım. Ne yazık ki son yıllarda bir çok uluslararası otomotiv şirketi Türkiye’ye yatırım yapacağına dair açıklamalar yapıyor. Ama şu ana kadar ortada mevcut yatırımların dışında Türkiye’ye gelen hiç bir firma yok. Otomotiv ekonominin lokomotifi olunca, doğal olarak ekonomi sayfalarında model tanıtımlarının yerine yatırım haberleri yer almaya başladı. Böyle olunca, yatırım yapmayı düşünmeyen firmalar bile gazetelerde yer almak için bu silahı kullanmaya başladı. Bunun sonucunda da ortaya hiç bir gerekçe gösterilmeden Samsun, Konya, Kemalpaşa gibi aday yatırım bölgeleri çıktı.
PSA KÜÇÜK OTO ÜRETECEK
Bugün PSA Grubu’nun Türkiye’ye yatırım yapma konusunda çalışmalar yaptığı bir gerçek. İşin kapsamı sadece motor üretimiyle sınırlı değil, küçük otomobil üretimi de düşünülüyor. Bu konuda fizibilite çalışmaları yapılıyor . Ama Samsun nereden çıktı onu Satıcı’ya sormak lazım. Çünkü PSA Grubu’ndan kimse ne Samsun’u ne de çevresini incelemiş. Kafalarında daha çok Türkiye’nin batısı varmış. Zaten yetkililer, "Neden Samsun’a yatırım yapılsın ki" diye bize soruyorlar. Ne kalifiye eleman var, ne altyapı var, ne yan sanayiye yakın. Yani hiç bir avantajı yok. Bir tek limanı var ve Rusya’ya yakın gibi gözüküyor. Ama İstanbul Boğazı ne güne duruyor. Sonuçta, Bursa veya İzmit’ten Rusya’ya gitmesi, Samsun’dan Rusya’ya gitmesinden zor değil aksine daha avantajlı. Çünkü İzmit limanından mal gönderirken gemiye diğer markaların ürünlerini de ekleyebiliyorsunuz. Boş gitme olasılığı düşük. Samsun’dan ise boş gitmesi yüksek ihtimal. Bir de Samsun’a yatırım yapınca yan sanayiyi de taşımanız gerekiyor. Böyle olunca astarı yüzünden pahalıya çıkacağı açık. Bunların hepsini üst üste koyduğumuzda Samsun’un tam balon olduğu anlaşılıyor. Yani bu benim değil, PSA Grubu’nun yetkililerinin yorumu.
Ama yine söylüyorum, umarım önümüzdeki günlerde bir uluslararası firma çıkar da Türkiye’deki mevcut firmaların dışında bir yatırım yapar. Bunu ister Samsun’a ister Erzurum’a yapsın hiç farketmez. Yapsın yeter. Ama ben yeni yatırım konusunda açıkçası artık biraz karamsarım.