Hani Türkiye’nin devleri Formula için birleşecekti

Formula 1’in Türkiye’den gidebilecek olmasının altında yatan en önemli etken kuşkusuz ilgisizlik. Herkes bilet fiyatlarından yakınıyor ama ben bir Türk pilotunun veya takımının olması halinde, tribünlerin tamamen dolacağına inanıyorum. Ama bunun gerçekleşme ihtimali oldukça uzak görünüyor.

İlk yılında Türkiye’nin önde gelen şirketleri birleşip bir takım sahibi olabileceklerini söylerken, aradan geçen 4 yılda bu tamamen unutuldu. Türk pilot konusunda ise potansiyel gençler olmasına rağmen gerekli destek bulunamadığı için kimse buna cesaret edemiyor. Kuşkusuz destekleyecek kimse olmayınca da Türkler için yüksek fiyatlarla bilet alıp yarışı seyretmek mantıklı gelmiyor.

Türkiye’de bu tartışmalar yaşanırken, Formula 1 cephesinde ise Mclaren Mercedes’in siyahi pilotu Lewis Hamilton’un daha hiç şampiyonluk tatmamasına rağmen, efsanevi pilot Schumacher’in yıllık kazancına eşit para kazanmaya başladığı konuşuluyor. Bu da Formula 1’in bugün doğru yönetildiği takdirde hem takımlara hem de pilotlara dünya çapında ün ve büyük paralar kazandıracağını ortaya koyuyor. Bugün büyük holdinglerin desteğiyle bir Türk takımı olsa ve Türk pilotu yarışsa inanın Türkiye’nin gücüne güç katar. Bakın İngiliz Hamilton 23 yaşında dünyanın en çok kazanan sporcuları arasına şimdiden adını yazdırdı. Hamilton kazandığı parayla David Beckham’ı bile sollamaya hazırlanıyor. Hamilton, Mclaren Mercedes’le imzaladığı 5 yıllık kontratla 140 milyon dolar kazanırken, Tag Hauer, Boss ve Mobil Oil gibi şirketlerle de anlaşmalar yapmış durumda. Son olarak Reebok’la 20 milyon dolarlık bir anlaşmaya imza atıyor. Şu anda Formula 1’in en çok kazanan pilotu olan Hamilton, şampiyon olmadan bu kadar para kazanıyorsa, şampiyon olursa ne kadar kazanır inanın saymak bile bizi yorar.

Ama şu bir gerçek, dünyada 3 milyara yakın kişinin takip ettiği bir Formula 1’e sadece yılda bir kere ev sahipliği yapmak değil daha fazla yatırım yapmamız gerekiyor. Bugün otomotivde Tofaş, Ford Otosan, Temsa gibi markalarımız, Beko, Vestel, Efes Pilsen gibi dünya markalarımız varken bir takımımızın olmaması üzücü. Bence el birliğiyle bir takım alıp, Formula 1’de Türkün gücünü göstermemiz gerekiyor.

Amerikalılar Avrupalı market arabalarına gebe kaldı

Ford’un son yıllarda Amerika’da zarar Avrupa’da kár etmesi, Avrupa’da üretilen ve satılan küçük ve az yakan modellerin Amerika’ya ihracatını gündeme getirdi. Bu modellerden ilki bildiğiniz gibi Ford Otosan’ın Kocaeli fabrikasında ürettiği hafif ticari araç modeli Transit Connect. Connect, 2009 yılının ikinci yarısından itibaren Amerika’da satılmaya başlanacak. Geçtiğimiz günlerde Transit Connect’in ardından 2010 yılında yeni Fiesta’nın Amerika’da satılacağı açıklanırken, bu modeli 2011 yılında yeni Focus’un takip edeceği kaydedildi. Hatta yeni Focus’un 2010 yılı sonu veya 2011 yılı başında Amerika’da üretileceği de belirtiliyor. Yapılan açıklamada ayrıca Avrupa’da satılan MPV modelleri C-Max ve SUV modelleri Kuga’nın er geç Amerika’da satılacağı söyleniyor. İlginç. Çünkü bundan yaklaşık 10 yıl önce Avrupalı modelleri küçük bularak, ’market arabası’ benzetmesi yapan Amerikalılar şimdi petrol fiyatlarının artmasına bağlı olarak bu modellere gebe durumda. Kim derdi ki otomotivin anavatanı Amerika’da işler böylesine değişecek.

Üçüzler ticarete renk getirdi

Ticari araç denince aklımıza iş gelir. ’İş’ kelimesi de kuşkusuz sıkıcıdır. Ama Tofaş’ın Fiat, Peugeot ve Citroen için ürettiği üçüz modeli Minicargo, ticarete adeta renk getirdi. Nasıl mı? Fiat Fiorino, Peugeot Bipper ve Citroen Nemo isimlerini alan bu aracın şirin tasarımına paralel renkler kullanıldı. Turuncudan, yeşile, kırmızıdan, maviye kadar bir çok renk belki de ilk kez bir ticari araçla bütünleşti. Normalde, firmalar bu tip renkleri sadece kataloglarında kullanır piyasaya ise standart renkleri sunarlardı. Ama Minicargo’da böyle olmadı. Fiat Marka Direktörü Okan Baş, Fiorino satışlarında en çok turuncu ve yeşilin satıldığını belirterek, "Türk tüketicileri aracı çok şirin buldu. Alırken özellikle turuncu veya yeşil istiyorlar" açıklamasını yapıyor. Citroen ve Peugeot cephesi de aynı düşüncede. İşlevleri sıkıcı olan ticari araçlar hiç olmazsa üçüzlerle yollarda rengarenk bir görüntü oluşturuyor.
Yazarın Tüm Yazıları