Boston Senfoni Orkestrası, İdil Biret’e eşlik ediyor.
Neler icra etmiş?
Beethoven: Marcia funebre
Rachmaninov Piano Concerto no. 3
İdil Biret – November 22, 1963
Bu dizi ünlü orkestra şefi Erich Leinsdorf’un (1912–1993) adını taşıyor. Avusturya asıllı Amerikalı şef.
23 Kasım 1963 Cumartesi günkü Boston Globe gazetesinde
Tarihin değişik dönemlerinde, değişik iktidarlarda yenilen yemekler de sofra adabı da bize birçok ipucu veriyor. Artun Ünsal’ın yeni kitabı ‘İktidarların Sofrası: Yemek, Siyaset ve Simgesellik’ adını taşıyor.
Artun Ünsal’ın ekmekten peynire ve sofra adabına kadar birçok incelemesi bulunuyor. İnceleme kitaplarının yavaş okumayı gerektirdiğini hepimiz biliriz. Ünsal’ın kitabını okurken davetliler arasında kendimi buldum. Ayrıca zaman zaman tarihi bir roman, zaman zaman da bir filmde ziyafet sahnesi seyreder gibi hissettim kendimi.
Kitap ithaflarını önemserim, yapıtın ruhunu yansıtırlar: “Bu çalışmamı, 1915’te Çanakkale’de vatan savunmasında kanlarıyla eşsiz bir kahramanlık destanı yazanlar arasında yer alan 57’nci Alay’ın tüm erleri ve subaylarının son toplu yemek anısına ithaf ederken, Mart 1915’te düşman donanmasına geçit vermeyip kara harekâtını engelleyen ve Ağustos 1922’de Afyon’da Kurtuluş Savaşı’nı zaferle taçlandıran Başkomutan Mustafa Kemal (Atatürk), ordu komutanları, subay ve askerlerinin anıları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum.”
Önsöz kitabın amacını özetliyor: “Bu çalışmada, çok geniş bir alana yayılan yemek ve siyaset ilişkileri, siyasal iktidarların kamusal alanda düzenledikleri yemek paylaşımları ve yiyecek bağışları faaliyetleri üzerinden ele alınmaktadır.” İlk sayfada Turgut Zaim’in (1906-1974) ‘Hamur Açan Kadın’ tablosu yer alıyor. Kitapta konulara eşlik eden önemli görsel malzemeler eseri zenginleştiriyor.
Osmanlı’nın siyaset anlayışı...
‘Yemeğine Cömert Osmanlı’ bölümü imparatorluğun siyaset anlayışına bir açılım getiriyor. ‘Lâle Devri’nde Bir Saltanat Şenliği’ bölümü de sanırım Türk okuruna ilgi çekici gelecek. Saray ziyafetlerinin özellikle dış politika aracına dönüşmesi de geniş açıdan düşünülecek bir bölüm. Yemeklerde çalınan Batı müziği eserleri de bir değişimin habercisi. Son Söz’ü yazar şöyle noktalıyor: “Dünya ölçeğinde kitlesel açlık ve işsizlik sorunları hâlâ sürüp giderken, yemeğin içerdiği bu simgeselliğin bizlere gerçek hümanizmi de işaret ettiğini varsayabiliriz.”
AVRUPA’NIN DÜNÜNÜ BİLMEK
Ulusların bugün siyasal tavırlarını doğru değerlendirebilmek için dünü anlatan kitaplara göz atmalıyız. R. H. C. Davis’in ‘Orta Çağ Avrupa Tarihi’ (Türkçesi: Rümeysa Şişman) bu konuda başvuracağımız kitaplardan biri.
Yaşadığımız birçok ayrıntıyı biz es geçerken, o edebi bir büyüteç altında başyapıtlar yarattı.
Her zaman belirtirim, iyi azarlar hakkındaki inceleme, eleştiri, deneme yazılarımdan sonra baktığımda hep bir eksiklik duygusu yaşarım.
Edebiyat, bir yazarın yaşadığı toplumun da güncesidir. Onu ustalıkla kaleme aldıysanız, eskimez, yüzyıllar boyu tanıklığını sürdürür.
Derin, bitmeyen konular söz konusu olduğunda birinci anılacak ad, Adalet Ağaoğlu’dur.
Kadın sorunundan geleneksel ilişkilerimize, tarihi algılayışımıza kadar konuları romana getirmiştir.
Onla ilgili birçok toplantıda, sempozyumda konuştum, her zaman da yeni bir keşfin zevkini yaşadım.
55. yazarlık yıldönümünde ben de vardım. Rahmetli eleştirmen arkadaşımız Füsun Akatlı, gecedeki konuşmasında, ilk eleştiri yazısının Ölmeye Yatmak üzerine olduğunu açıklamıştı.
O gecede rahmetli eşi
Söyleşinin konukları yazarın İstanbul’daki ziyaretlerinde yakın dostluk kurduğu Zeynep Oral, Engin Cezzar ve Gülriz Sururi’ye çok yakın bir isim olan Zeynep Miraç.
Baldwin’i Türkiye’e ilk gelişinde tanıdım. Yanılmıyorsam ‘Giovanni’nin Odası’ yayınladığı zamandı.
Türkiye’ye birkaç kez geldi. Türkiye’nin romanını yazdı, ‘Bir Başka Ülke’ adıyla. Engin Cezzar–Gülriz Sururi Tiyatrosu’nda bir oyun sahneye koydu.
Yazar İstanbul ziyaretlerinden birinde Zeynep Oral’a, “Buradayım çünkü kendi ülkemde nefes a-la-mı-yorum. Burada rahat nefes alabiliyorum” demişti.
Ölümünün 20’nci yılında ‘James Baldwin-Engin Cezzar Mektuplaşmalar’ yayınlandı.
Hiç kuşkusuz bazı yazarların kitapları tarihi süreçte yeniden önem kazanır, bu yazarın ileriyi görmesidir. Baldwin’in yaşamını okuduğunuzda, ABD’deki isyanın nedenlerini, toplumsal tarihini daha iyi anlarsınız.
CİDE’DE RIFAT ILGAZ FESTİVALİ
Güzel sanatlar liselerine üç yeni okul daha katıldı. Okullarda Türk müziği ve halk müziği eğitimi verilecek. Bu okullar üniversitelerle yapılacak protokol çerçevesinde akademik olarak da desteklenecek, her üçü de İngilizce hazırlık sınıfı ile eğitime başlayacak.
Protokol hangi bakanlıklar ve üniversiteler arasında imzalandı?
Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Marmara Üniversitesi.
Liseler ve ad verilen bestekârlar:
* Beşiktaş ilçesinde bu yıl hizmete girecek Itrî Güzel Sanatlar Lisesi İstanbul Üniversitesi himayesinde çalışmalarına başlayacak. Tematik nitelikte kurulan okulda sadece Türk müziği ve halk müziği eğitimi verilecek.
* Pendik ilçesinde yine bu yıl hizmete girecek Abdülkadir Meragi Güzel Sanatlar Lisesi, Marmara Üniversitesi yönetiminde olacak. Okulda Türk müziği, halk müziği, resim eğitimi verilecek.
* Başakşehir’de bulunan Güzel Sanatlar Lisesi’nin adı Başakşehir İsmail Dede Efendi Güzel Sanatlar Lisesi oldu. Lise, İstanbul Teknik Üniversitesi himayesinde çalışmalarını sürdürecek. Okullara bu yıl öğrenci alınacak.
Sanat liseleri bir çocuğun yeteneğinin saptanması ve o yolda ilerlemesi için gerekli öğretim kurumlarıdır. Çünkü çocuğun yeteneği doğrultusunda değil de ailenin isteği doğrultusunda yetiştirilmesi sıradan, başarısız insanları yaratıyor.
Düşünmek bazen bilinçli, bazen de bilinçsiz yaptığımız bir eylemdir. Elbette bunun için de bizi besleyen kaynaklar vardır. Bu, edebiyattan başlayıp felsefenin içine de yol alır.
Bu eylemde bize yardımcı olan kitaplar vardır, yazar sizin adınıza değişik alanlarda dolaşır; size bir buket sunar.
Bazı temel kavramlar üzerine düşündüğümüzde ihtiyacımız olan bu bilgiler, Ünal Ersözlü’nün ‘Yeryüzü Misafiri’nde var.Karakarga Yayınları
Kitabın başındaki dize, kitabın içeriği konusunda size fikir veriyor: Şeyh Galib’in “Hoşça bak zatına, kim zübde-i âlemsin sen” sözü...
Hepimiz ‘yeryüzü misafiri’ olduğumuza göre, aslında önce kendimizi tanımalıyız.
Böyle bir konuya girişince Montaigne hemen aklınıza düşer. Çevirmeni Sabahattin Eyüboğlu da unutulmaz.
İnsanın yaşamı teslimiyetle isyan arasında gidip gelmek... Nietzsche’nin sözünü bize hatırlatır: “İnsan kaderini sevmeli.”
‘Misafirlik’ aynı zamanda bir denge üzerine de kurulmalı.
Eski Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal da bir radyo kanalında şiir okuyor.
Televizyonun yaygın olmadığı, internetin icat edilmediği zamanlarda edebiyat matinelerinde şairler kendi şiirlerini okurlardı.
Attilâ İlhan şiirini okuduğunda, izleyiciler şiire ayrı bir sevgi duyarlardı.
Edebiyat matinelerinin bir özelliği de okurun şairleri orada görebilmeleriydi.
Çünkü o dönemde kitap fuarları da yoktu. Okurlar ancak o zaman şairle tanışırlardı.
Matinelerde yalnız şiir okunmazdı, öykü yazarları da bu günlere katılırdı.
Sait Faik Abasıyanık’ın takdimini Özdemir Asaf yapmıştı.
Bir de anma günlerinde edebiyatçıların eserleri okunurdu.
İstanbul Film Festivali direktörü Kerem Ayan’ın, gösteriler süresince seçkide gösterilen filmlerin yönetmenleri, oyuncuları ve sinema eleştirmenleri ile yaptığı sohbetler YouTube kanalında sürdürüldü.
Virüs nedeniyle ertelenen Ulusal Yarışma ve Ulusal Kısa Film Yarışması, 17–28 Temmuz tarihleri arasında Sakıp Sabancı Müzesi’nde kurulacak açık hava sinemasında her gece 21.00’de bir uzun ve bir kısa metrajlı film seyredilebilecek. Gösterimler, film ekiplerinin katılımıyla yapılacak. Yarışmalarda yer alan filmler, aynı tarihlerde festivalin çevrimiçi gösterim sitesi filmonline.iksv org’da da görülebilecek.
Jüriler kimlerden oluşuyor:
39. İstanbul Film Festivali Ulusal Yarışma’da Altın Lale Ödülü için yapımı 2019–2020 sezonunda tamamlanan 11 film yarışacak.
Başkan yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun
Yapımcı Sevil Demirci
Oyuncu Berk Hakman