Denebilir ki, birini bir beladan kurtarmak için yalan söylenebilir.
Ancak bu durum kişisel temelde geçerlidir. Örneğin, yalan mahalle arasında kanlı bir kavgayı önlemek için söylenmişse hoş görülebilir ama yalan mahkemede sanık lehine söylenmişse kamusal anlam kazanacağı için hoş görülmeyecektir.
* * *
“Eve dönüş” hükümetin başta “Kürt açılımı” olmak üzere değişik isimler verdiği, benim ise ısrarla “Kuzey Irak açılımı” olarak nitelendirdiğim süreçte bugüne dek atılmış en somut adım!
Ben hükümetin iyi niyetinden zerre kadar şüphe etmiyorum. Ama baştan beri “açılımı” yönetememesinden korkuyorum.
Nitekim, pazartesi günü sınırda PKK’nın açık ve seçik gündemi elinde tutmuş, Türk yetkililer pasif bir tavır içinde “Aman bir maraza çıkmasın!” gayretlerine düşmüştür.
Pazartesi günü itibariyle PKK tamamen meşru hale gelmiştir, bundan böyle PKK’nın meşru olmadığını beyan edecek herhangi bir hükümet yetkilisi ciddiye alınmayacaktır.
* * *
Yolsuzlukla mücadelenin sadece kamu personelinin teftiş/cezalandırma zihniyeti ile önlenemediğini, eğer bu mümkün olsa idi Türkiye’de rekor düzeyde teftiş makamı ve mebzul miktarda ceza yasası olduğunu ama netice alınamadığını dün belirtmiştim.
Öte yanda, çözümü hızlandıracak olgu toplumun bu konuda bilinçlenmesidir. Yolsuzluğa giden her kuruşun kendisinin yaşam standardından ve çocuğunun geleceğinden çalındığını millet anlamalıdır. Bunu anlatmak da öncelikle dürüst şirketlerin hem görevidir, hem de çıkarınadır. Dürüst şirketler yolsuzluğa bulaşamaz. Üstelik, yolsuzluk yapan şirketler dürüst şirketler için haksız rekabet ortamı yaratır. Yolsuzluğun kol gezdiği ülkelerde dürüst şirketler ya batar, ya piyasadan çekilir, ya da başka ülkelere gider.
* * *
Bu konuda hem Batı’da hem diğer bazı bölgelerde dikkate değer uygulamalar geliştirilmiştir.
Emelim, ülkemizin ana damarlarına yerleşik yolsuzlukla mücadele konusunu tekrar zihinlere sokmak!
Türkiye Yolsuzlukla Mücadele adına arada bir gayrete düşer. Devlet tarafı raporlar hazırlatır. Son dönemde TÜSİAD da bir rapor hazırladı. Devlet tarafı bu günlerde yine “Yolsuzlukla Mücadele Stratejik Planı” adı altında bir çalışma yaptırıyor. Bakanlıklara ve ilgili kamu kuruluşlarına gönderilen bu rapor gelecek eleştiri ve öneriler doğrultusunda gözden geçirilecek. Son hali verildikten sonra da muhtemeldir ki kamuoyuna duyurulacak.
Türkiye’de Yolsuzlukla Mücadele çalışmaları özellikle AB’nin talepleri doğrultusunda raporlar hazırlamak ve OECD ile BM sözleşmelerinin onaylanması şeklinde olmuştur. Bu kapsamda “mücadelenin” ele alınışı genelde teftiş/ceza yörüngesinde gerçekleşmektedir.
Bu yaklaşım ile pek parlak bir sonuç aldığımız hiç söylenemez!
Çocuklar, size sahip çıkan gelişmeleri nakleden bu yazıyı muhakkak okuyunuz. Anneler, babalar; lütfen bu yazıyı çocuklarınıza okutunuz.
Çocuklar; Eğitimde Haklarınız var!
Tabii ki eğitim almak temel hakkınız! Ancak, hakkınız sadece okula gitme hakkı değil. Aşağıda bahsedeceğim haklar bilhassa okuldan içeri girdikten sonra başlıyor.
Türkiye’nin çok etkin kuruluşları bir araya geldi ve sizlerin haklarına sahip çıkmaya karar verdi. Bu kuruluşlar özünde çocuk ve insan hakları alanlarında çalışıyor.
¡ ¡ ¡
Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) kolaylaştırıcılığında Haziran 2007’den bu yana sürdürülen Eğitimde Haklar çalışmaları, Eğitimde Haklar Bildirgesi ve Öneriler Dosyası’nı ortaya çıkardı. Bildirge ve Öneriler Dosyası, çalışmalara farklı aşamalarda katkıda bulunan 14 sivil toplum kuruluşu tarafından imzalandı. Bu kuruluşlar:
1) Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi. 2) Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu. 3) Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği. 4) Eğitim Reformu Girişimi. 5) Gündem: Çocuk! Derneği. 6) Halk Sağlığı Uzmanları Derneği. 7)Helsinki Yurttaşlar Derneği. 8) İnsan Hakları Derneği. 9) İstanbul Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi. 10) İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi. 11) Tarih Vakfı. 12) Toplum Gönüllüleri Vakfı. 13) Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi. 14) Uluslararası Çocuk Merkezi.
Kuruluşların adlarını teker teker yazdım ki, Eğitimde Haklarınıza sahip çıkacak bu Platform’un ne kadar güçlü olduğunu, ne kadar etkin olabileceğini fark edin!
Benim vardığım sonuç şudur: Türkiye sınırını Ermenistan’a açarak edinimini yerine getirecek. Öte yanda, Rusya da Ermenistan’a “Dağlık Karabağ meselesi”nin çözümü için baskı yapacaktır.
Bütün bu gelişmeler Obama Yönetimi’nin dış politikada ilk değişim rüzgârlarıdır.
Zira, Bush döneminde Ukrayna ve Gürcistan’ın ABD tarafından “kazanılması” ile Karadeniz’de neredeyse tamamen abluka altına alınan Rusya, Obama döneminde, eski SSCB etki alanı kendisine terk edilirken karşılığında ABD’nin Ortadoğu’da tek etkin emperyal ülke olması yolu açılmaktadır.
Kanımca, eski Soğuk Savaş günlerinin emperyal paylaşım coğrafyası bu kez Rusya’nın global dünyaya ortak olduğu bir ortamda geri geliyor. Böyle bir paylaşımda Türkiye de ABD’nin “Ortadoğu temsilcisi” olmaya çalışıyor. Türkiye Ermenistan ile protokol imzalayarak müttefiki ABD’yi rahatlatmış ama Azerbaycan’ı da büyük çapta Rusya’nın etki alanına terk etmiştir.
“Ancak, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin odak noktası ikili bir denkleme dayanmaktadır:
1) Sınırların açılması.
2) Dağlık Karabağ sorununun çözülmesi. (Hürriyet-13.10.09)
Türkiye açısından Protokol’ün hayata geçmesi için Azerbaycan ile Ermenistan’ın, başta Dağlık Karabağ olmak üzere aralarındaki sorunları çözmesi gerekiyor.
Protokol’ün imzalanması başlı başına bir tarihi süreçtir. Ortaya konan resim bile başlı başına önemlidir.
Ancak, Hükümet yalakalarının isteği üzerine Protokol’ü tartışmaya açmamak mümkün değildir.
İsteyen, yalakalığa devam edip gazetecilik yapmak yerine vakanüvislik yapmayı tercih edebilir. Tarihe “Erdoğan Hükümeti’nin sıkı adamı” olarak geçmek isteyebilir.
Ben gazetecilik yapmayı tercih ediyorum ve bu köşede aklımın erdiği kadarı ile eleştiri ve uyarılarımı yapmaya devam edeceğim. * * *
Ben 2. gruptayım.
Zira, Nobel ödüllerinin: “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” prensibi ile dağıtıldığını zannediyordum.
Göreve sadece 9 ay önce gelen ABD Başkanı Barack Obama’nın bu ödülü alması bazıları gibi benim indimde de ödülün anlamını küçülttü.
Norveç Nobel Komitesi’nden yapılan açıklamada, Obama’nın, “uluslararası diplomasiyi ve halklar arasındaki işbirliğini güçlendirme konusundaki olağanüstü çabalarından ötürü barış ödülünü kazandığı” ifadesi kullanılmış!
İyi hoş da, bu amaçla “şu..şu...işleri becerdi, şu..şu...anlaşmalar ile barışa kucak açtı” mealli sözler yok açıklamada.
Zira, Obama Başkanlık koltuğunda somut başarılara imza atacak kadar zaman geçirmedi.
Afganistan’ın, Pakistan’ın durumu belli. Tersine, Irak’tan askeri ne zaman çekecek o belli değil.
Bizim açımızdan ise Kuzey Irak “Kürt Açılımı” adı altında ülkenin başına bela oldu.