Paylaş
Protokol’ün imzalanması başlı başına bir tarihi süreçtir. Ortaya konan resim bile başlı başına önemlidir.
Ancak, Hükümet yalakalarının isteği üzerine Protokol’ü tartışmaya açmamak mümkün değildir.
İsteyen, yalakalığa devam edip gazetecilik yapmak yerine vakanüvislik yapmayı tercih edebilir. Tarihe “Erdoğan Hükümeti’nin sıkı adamı” olarak geçmek isteyebilir.
Ben gazetecilik yapmayı tercih ediyorum ve bu köşede aklımın erdiği kadarı ile eleştiri ve uyarılarımı yapmaya devam edeceğim.
* * *
Ben “sonuç odaklı” düşünme eğitimi aldığım için Protokol’ün ulaştığı sonuçları irdeleyerek işe başlamak istiyorum.
Protokol’ün imzalandığı an itibari ile en somut başarısı şudur:
Artık “24 Nisan’larda ABD Kongresi bu kez ne yapacak?” diye elimiz yüreğimizde beklemeyeceğiz. İmza töreninde arka fonda ABD Dışişleri Bakanı’nın resminin bulunması bu konuda en önemli garantörümüzdür.
En azından makul bir süre ABD Kongresi bir “soykırım tasarısı” oylamayacaktır.
Sınırların Kars Antlaşması çerçevesinde Ermenistan tarafından kabulü ve “tarih komisyonu” kurulması diğer somut adımlardır.
* * *
Ancak, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin odak noktası ikili bir denkleme dayanmaktadır:
1) Sınırların açılması.
2) Dağlık Karabağ sorununun çözülmesi.
Zaten, imza günü yaşanan kriz de bu denklem yüzünden çıkmıştır.
Protokol’de bu denklem açıkça yoktur ama Protokol’ün ruhunun bu ikili denkleme dayandığını herkes bilmektedir.
Denklem söylem seviyesinde ele alınırsa Ermenistan tarafına göre sınırın açılması ile Dağlık Karabağ meselesi arasında bir bağ kurulmamıştır.
Türkiye tarafına göre ise Dağlık Karabağ meselesi çözülmeden sınır açılmayacaktır.
* * *
O halde imzalandığı andan itibaren Protokol’ün geleceği Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerine endekslenmiştir. Peki bu iki ülke ne yapacak?
1) Ermenistan’ın Azerbaycan ile anlaşması için bu Protokol itici mi, yoksa caydırıcı bir güç mü olacaktır? Ermenistan “Artık Protokol cebimde, Azerbaycan ile anlaşmak için bir neden yok” diyebilir mi?
2) Azerbaycan da Protokol’ü elinden bir kozun alınması olarak görüp, Türkiye’yi “cezalandırmak” için kullanabilir mi? Örneğin, daha önce de ifade edildiği gibi, iki ülke “Dağlık Karabağ meselesi”nin çözümünü 5 yıl öteler mi? Bu öteleme Hükümet’i Türkiye’de çok zor duruma düşürmez mi?
3) Ermenistan’ın ısrarla vurguladığı Protokol’ün TBMM’den geçmesi için makul bir süre bekleneceği ifadesi ne anlama gelmektedir? Makul süre ne kadar sürecek?
* * *
Protokol imzalandıktan sonra Azerbaycan Başkanı Aliyev diyor ki:
“Türkiye ile Ermenistan arasında uzlaşı protokollerinin imzalanmasıyla iki ülke arasındaki sınırın açılacak olmasının Azerbaycan ile Ermenistan arasında devam eden Karabağ sorununa barışçıl çözüm bulunması görüşmelerine de katkıda bulunacağı görüşüne kesinlikle katılmıyorum. Azerbaycan bu konudaki tutumunu daha önce dile getirerek iki sürecin paralel, birbirine bağlı yürümesi gerektiğini dile getirmişti.”
Aliyev’in bu sözleri, ne kadar ciddi?
(Yarın devam edeceğim.)
Paylaş