Ayşe Aral - Kelebek

Ah kalbim ben senden çok çektim

20 Haziran 2014
Ah kalbim, ben senden çok çektim, söyle nedir bu halin, valla ben bildim bileli delisin...

Bu benim kalbimin tarifi. Ha bizimkinin de öyle, nasıl bir yazarsın ki sen demeyin.
Benimkiyle problemim sadece duygusal değil.
Yedi yaşında anamın en yakın arkadaşının kızının ağaçlara tırmanma zevkine karşın benim daha çok bebeklerle hareketsiz oynayışım anacığımı düşündürtüyor, hop beni doktora götürüyor.
Diyorlar ki bu kızın kalbi delik ama minik bir delik, kapanır büyüyünce belki.
Yaşlanınca zorlar onu, şimdilerde zorlamaz, üzülmeyin, e mi?
Gerekirse yaptırır o zaman ameliyatını.
Anam biliyor huyumu o yaştan, diyor ki “aman ben yaşıyorken yapılsın bu ameliyat, bu işin sonrası belli olmaz. Parası olmaz, zaten uçuk benim kız, yaptırmaz...” dememiştir de uçukluğumu mesela...

Yazının Devamını Oku

Köşe yazarınız geldi

14 Haziran 2014
Sabah kalktım, tartıldım, şükür yine 55 kiloyum. Zaten nasıl üstüne çıkayım ki...

Dün sadece ananas yedim, ha pardon sevgilimin verdiği şampanyadan da bir kadeh içmiştim.
Bugün yine iğrenç geçecek benim için, hep aynı terane hep. Biraz değişiklik olsa hayatımda keşke.
Bak yine yardımcım geldi, tam kahve zamanı.
“Ne var?”
“Ablacığım, kedilerin ve köpeğimiz Charlott’un maması bitti.”
“Çekil gözümden Muhabbet, sayende benim de günüm bitti, enerjimi yedin. Bu kadar işim var; kil masajı, yosun, sıkılaştırma bacaklarıma, detox suyu içeceğim beş litre, hay saçıma da şey edeceklerdi, bir de bikini randevum vardı, ay zaman kalırsa yazı da yazacaktım gazeteye...”
“Üzülme, mızıma” dedi Muhabbet. “Sana hemen bol zencefilli bir çay yapayım, bir de masaj...”

Yazının Devamını Oku

Yetiş Gülse

7 Haziran 2014
Son üç senedir ha bu gün ha yarın dediğim ama hep ertelediğim işle son bir haftadır haşır neşir oluyorum. Onunla yatıyor, onunla kalkıyorum.

Ne mi... Ben sit.com yazıyorum.
Sit.comlar demek daha doğru çünkü bir anda nasıl oldu bilmem ama oldu... Aklıma iki hikaye birden geldi.
Atamıyorum birini, seçim yapamıyorum ki.
Kardeşim Ayça televizyoncu, diyor ki “Baştan hata, olmaz Ayşe, bu iş böyle yapılmaz ki. Birine konsantre olman lazım illa ki.”
“Gel, bak” diyorum, “işim var” diyor, beni hep sallıyor. Maymun iştahlıyım ya, sanırım bana inanmıyor.
Halbuki valla yazdıklarıma kendim bile çok gülüyorum.
Hem zaten bana herkes yaz yaz diyor yıllardır.

Yazının Devamını Oku

İntihar

6 Haziran 2014
Yazdım daha önce, git gel psikologuma, seanslara, hastaneye; çok maddeciyle tanıştım. Bir iki sefer de yattığımdan, onlarla iyice kaynaştım.

Sorun bana, isim isim anlatayım. Ne, nedir? Hangisi ne etki gösterir?
Burundan çekileni var, pet şişeden içileni...
Her dinlediğimde bu gençlere, hatta yaşı geçkinlere “zıkkımın kökünü içseydiniz ya” dedim.
“Bir de bir dünya para veriyorsunuz” diye söylendim.
“Ne oluyor?” dedim, “ya başka bir boyuta mı geçiyorsunuz kardeşim?”
Öyle deli bir şey ki bu maddeler.
Biri diyor ki “şunu içince abla, Alice Harikalar Diyarındasın, yanında Mickey Mouselar var mesela...”

Yazının Devamını Oku

Kadınlık zor zanaat abi

31 Mayıs 2014
Geçen gün dedim de kendime kızım, yaşın erdi kemale ama bir dikiş tutturamadın şu kadınlık kariyerinde, nasıl bir dişisin sen?

Allah boydan esirgememiş seni dedim, eline yüzüne bakılmaz desem şimdi günaha gireceksin.
Eh zamanının en iyi okullarında zar zor, ite kaka da olsa okumuşluğun, mürekkep yutmuşluğun var, aileden terbiye merbiye de yerli yerinde, o konuda da eksik var diyemeyeceğim. Zevksiz de denmez sana, tamam belki süper değilsin.
Peki, nedir bu çözünürlüğü bu kadar yüksek sefilliğin?
Şans hiç mi gülmez be kardeşim? Yo ona da yaslanma, şansı da biraz aklı olan kendi yaratmaz mı, hep öyle değil midir bildiğimiz, öğrendiğimiz?
Eh o zaman bir salaklık, bir tecrübesizlik, bir saflık var sende, kabul edeceksin dedim kendime.
Sonra annemin bir arkadaşı geldi gözümün önüne, Allah bozmasın kadının kocası hala âşıktır karısına.
Bir dediğini etmez iki.

Yazının Devamını Oku

Komşu tacizi

30 Mayıs 2014
Eskiden ne güzeldi, komşu dediğimiz şey candı. Komşuluk dostluktu, çok şeye değerdi.

Atasözlerimiz bile demez mi “Komşu komşunun külüne muhtaçtır”, “Komşuda pişer bize de düşer” diye?
Son günlerde komşuluğun anlamı da her şey gibi değişti mi, yoksa sadece bana mı oldu?
Sizlerde de var mı böyle?
Gerçi atalarımız “Ev alma komşu al” da demişler. Doğru valla.
Ben tek kadınım evde, belki bundan bana saldırılması daha kolay oldu neticede.
Benim ev ikiye bölünmüş bir villa Acarkent’te. Üç kat ben, üç kat Yunan komşularım, mutlu mesut yaşardık bu evde. Sonraları ev sahibimizin durumu bozulmuş, olur ya her evde. Yunan komşunun evi bankaya düşünce bunu alıyor bir adam işte. Benim komşuları da 10 günde hakaret kıyametle atıyor evden, acımasızca, sorgusuz sualsizce.
O zaman anladım bağırış çağırışlardan, dedim aldık başımıza bela işte. Bir de üzüldüm Yunan arkadaşların haline.

Yazının Devamını Oku

Seviyorum kıymetini bil

24 Mayıs 2014
Hayat; yahu sen nasıl bir şeysin?

Tamam, evet.
Bir kula bahşedilen en büyük güzelliksin. Cansın canansın, adına en çok şiirler yazılan, besteler yapılansın. Bir cümle olmasa da en fazla iki cümle bitmeden her sefer anamızdan, babamızdan, evladımızdan çok ağzımızdan çıkan, lafını en çok ettiğimizsin.
Beyin dumura uğramadıkça tek vazgeçilemeyensin. Her kelimenin takı ekisin.
Her şeyle özdeşleşmişsin.
Dua nedenisin, edebe, hizaya sebepsin.
“Hayde” diye her halta fazla düşünmeden zıplamıyorsak ona da sebep sensin. Ödümüz kopuyor olur da avucumuzdan uçup gidiverirsin diye. Sayende her dakika böyle üç buçuk atıyoruz işte.
Çoluk çocuğu da yiyip durmamız bundan “yapma, etme” diye, zıplamadan düşün evladım iki kere; ya ben kalırsam geride, sen onun avucundan uçarsan diye.

Yazının Devamını Oku

Tımarhaneden bildiriyorum

23 Mayıs 2014
Valla kendimi nasıl iyi hissediyorum sevgili okur dostlarım, neredeyse yatıp kalkıp şu panik atağa dua edeceğim; iyi ki yıllar sonra geldin, yine beni buluverdin diye.

Önceleri yendiğim bu halt tekrar karşıma dikilip beni yere serince gurur yapmış, yenik düştüğüm için bayağı bir hayıflanmıştım ama işte boşa dememişler her işte bir hayır varmış.
Buraya gelince kafayı dinleyip, etrafımdaki insanların da yaşadıklarını görünce bende bir farkındalık hali cereyan etti.Bir de üç beş terapi sonucu kendimi Panter Ayşe sandığım ama aslında hıyar bir kedi olduğum ortaya çıktı.
Cazgır olduğum kısmı tamammış da aslında ben sevgiye, ilgiye muhtaç, korkak ve ürkek bir kedi yavrusuymuşum.
Hal böyle olunca hele ki işin içine aslında bildiğim ama duyunca daha da anlam ve ehemmiyet kazanan hıyar kısmı devreye girince ben artık tamamen kendimi (ya da kısmen diyelim) değiştirmeye karar verdim.
Mesela artık yazı tarzım da değişecek benim.
Öyle efendi, “aman suya sabuna dokunma”, yok “taşıdığın soyadı, aman ha”, “efendi ol Ayşe” falan... Bunlar artık beni kesmeyecek.
Zaten tescilli deliyim, bakın başlık ne; tımarhaneden bildirmekteyim.

Yazının Devamını Oku