Ayşe Aral - Kelebek

Okuyun ve şoke olun

16 Temmuz 2014
Cumartesi akşamı arkadaşlarımla salaş ama meşhur bir balıkçıdayım.

Millet politika konuşuyor, benim de içim fena halde şişiyor.
Gözüm yan masadaki mutlu çifte kayıyor. Sürekli kadeh kaldırıyorlar ve kahkaha atıyorlar, iç geçiriyorum, ay maşallah diyorum.
Kadının parmağında alyans var, taşları neredeyse kafam kadar. Kadın hoş, kaliteli, adam ise biraz kıro kalıyor kadının yanında. Kolunda altın bir saat var Molex ama taşlı, işte zaten adamın kıroluğu oradan belli. Belli ki parayı bulmuş bizimki.
Zaten konuşmalarını da duyduğumdan anlıyorum ki durumları süper iyi.
Bayram programı yapıyorlar. Adam diyor ki “Sen tekneye Ramazan’ın son iki günü git çocuklarla, ben de arife günü gelirim, inşaatlara bakmam, başında durmam gerekli”...
Kadın da “Tamam aşkım” diyor, “öyle yapalım, dediğin gibi”...
Kadınla göz göze geliyoruz bir ara, sen de amma dinledin bizi der gibi bakıyor bana, utanıyorum haliyle, gülümseyip kafamı çeviriyorum başka yana.

Yazının Devamını Oku

En seksi kadın benim

12 Temmuz 2014
Dün sabah yine Muhabbet, sağ kol, uykumdan uyandırdı bağırarak.

“Kalk abla!”
“Ne oldu? dedim.
“Alışverişe gideceğiz ya, büyük yere.”
“Ha tamam.”
Gittik.
Beni üç-beş insan tanıdı, orada beraber fotoğraf çektirdik, sanki Beyaz’mışım gibi davrandılar bana (Beyazıt Öztürk)...
“Ne zaman evleneceksin?”“Mutlu musun e kızım?”

Yazının Devamını Oku

Sümüklüböcek ve kaplumbağa

11 Temmuz 2014
Günlerdir beynimde rahmetli Bülent Ecevit’in Kıbrıs Barış Harekatı için yıllar önce söylediği şifreli cümle yankılanıp duruyor: “Ayşe tatile çıksın.”

Ah gönül nasıl istiyor ama bu Ayşe tatile falan çıkamıyor. Çıkan eşe dosta, akşamüstü onu arayıp “Hey, biz burada, şurada, eller havada...” diyenlere de saydırıp sövüyor.
Çünkü Allah’ın bu sıcağında ev arıyor.
Acelem var mı, var.
Kuyruk kapıya sıkıştı mı, sıkıştı.
Acı var mı, var sayılır. Yani en azından bu kadar ani olmasaydı. Gerçi aman diyorum bak ne demişti hayatındaki iki önemli adam; biri Fatih Çekirge: “Kızım ne işin var senin dünyanın bir diğer köşesindeki o koca evlerde, sen tam Cihangir tipi bir kadınsın, şehir içinde yaşamalısın.”
Bir diğeri psikiyatrım Ayhan Kalyon: “Ayşe kapadın kendini o koca eve, kızım hemen şehre taşın, minik bir eve, şöyle rahatla, az sorumluluk, bol sosyalleşme, sen busun, böyle yaşamalısın.”
“Tabii ya ben oyum zaten” dedim, başladım harıl harıl ev bakmaya kendime.

Yazının Devamını Oku

Karımı camdan atacağım

5 Temmuz 2014
Geçen gün tüm gazetelerde vardı, adamcağız karısının telefon tacizleri yüzünden çıldırmış.

Gülsen bir türlü, ağlasan başka türlü.
Allah delirtmesin insanı hiçbir türlü.
Karısı, adamı aynı gün içinde arıyor tam 163 kere, “Ne zaman geleceksin eve?” diye.
Artık deliren adam da emniyeti arıyor, “Bakın karımı öldüreceğim, sonra da balkondan atacağım” diyor.
Emniyet hemen eve gidip önlem alıp kapının önündeki adamı da sorguya alıyor.
Adam herhalde kendinden korkmuş olacak ki önlemi burada buluyor.
Son günlerde ben de buna yakın bir haldeyim, kimseyi öldürmek niyetinde değilsem de telefonu parçalamaya yakın bir seviyedeyim.

Yazının Devamını Oku

İnsanlığa taktım kafayı

5 Temmuz 2014
Gelişimine falan değil, insana. Ruh hali belirgin halde bozuk olanları, hastalıkları ellerinde olmayanları konu dışında bırakarak, günlük hayatta beraber yaşadığımız sana, bana, bize taktım kafayı.

Yahu nasıl yoruyoruz birbirimizi ve nasıl kötü bazılarımızın içi...
Niye ki?
Hani işte güçte hırs falan tamam, anlaşılır şeyler de, kötülük istemek, zehir kusmak, aşağılamaktan zevk almak, ezmeye çalışmak...
Bunlar ne ki?
İyi insanı bunlar ancak üzer. Tatmin, kompleks ya da bir başka şeyin hırsını başkasından çıkarmak için mi?
Hepimiz mi hastayız, yaşadığımız hayat mı bizi bu hale getirdi?
Cevabı “hayır” kabul etmiyorum.

Yazının Devamını Oku

Karşınızda benimki

29 Haziran 2014
Benimki derken sevgilim değil, annem sizlere yazımda bahsedeceğim kişi.

Bir yetmiş sekizlik, sarışın, mavi gözlü, Bayan Rötanmayer, gestapo, huzur deposu, lady, kolejli bir hatun benim annem.Sabahları spora giden, eve gelince namazını kılan, elinde tespih, Atatürkçü bir kadın.
Geçen hafta aradı, biliyor ki şu meşhur davam beni pek baydı.
“Gel, ben de kal biraz, gezelim, konuşalım, çık o evden, havalan, tıkıldın kaldın, kur kur kızım nereye kadar?”
Aslında teklif süper ama biz hiç anlaşamayız ki anamla.
Ben deli, arıza, o ise normal insan ya.
Ama gittim, ilk karşılaşmamız pek duygulu oldu, hemen sarıldım, başladım ağlamaya, ana kucağı ya.
Sonra oturduk öğütler başladı, ben de ah dedim, iyi ettin, geldin Ayşe, hadi bakalım.

Yazının Devamını Oku

Hapishanedeydim

28 Haziran 2014
Ceza falan almadım devletten şükür.

Gerçi alma ihtimalim yok değil; ödenmemiş, unutulmuş, kıyıda köşede fi tarihinden kalmış bir eski ev telefon faturam yeni geldi. Üç gün süre, önce haciz, sonra hapis diye...
Boşanalı beri geliyor böyle sürü sepet bir dolu şey. Valla ben de yetişemiyorum işte. Gidiyor bir o adrese, bir bu adrese.
Maddi, manevi de yoruyor insanı, bir de faizler falan binince...
Geçen gün dedim kendime; aman ya alın, kapatın beni birkaç ay o zaman hapse, tatil işte.
Doğal gaz yok, su yok, elektrik yok, dert yok. Yemek veriyorlar bedavadan. Giyindin, kuşandın uğraşmayacaksın. Bana bir laptop yeter, ha bir de telefon.
Bir şeyi çok istersen olurmuş.
Gerçi ben bir sürü şeyi çok istedim de bir mok olmadı, o da ayrı yine işte.

Yazının Devamını Oku

BABAM

21 Haziran 2014
Babalar günü geçti, 18’i de babamın doğum günüydü.

Böyle olunca son günlerde aklımdan hiç çıkmıyor, burnumun direği sızlıyor.
Çok özledim babamı.
İzninizle köşemi babama bırakıyorum bugün.

Çiçek pasajı

Sizlere önceki hafta yazdığım yazıda bir süredir azıp nasıl bir gecekuşu olduğumdan söz etmiş, sabahlara dek sürttüğüm mekanları anlatmıştım...
Bu arada bir gece de arkadaşım Ziya’yla birlikte uzun süredir gitmediğim Çiçek Pasajı’na gidip hasret giderdik, biraz da Beyoğlu kaldırımlarında dolandık...
Ziya, benim yıllardır Kanada’da yaşayan, çok sevdiğim çocukluk, delikanlılık arkadaşımdır...

Yazının Devamını Oku