Ayçe Bükülmeyen

Asistanlığın kitabını yazan diş doktoru

24 Kasım 2011
DİŞ doktoru Murat Gözübüyük, yeni çıkan çok ilginç bir kitabını göndermiş.

“Diş Hekimi Asistanı El Kitabı”, adından da anlaşılacağı gibi diş hekimlerinin yanında çalışan ya da çalışacak kişilere bir rehber niteliği taşıyor. Asistanın dış görünüş ve giyiminden tutun da hastalarla ilişkilerine, diş hekimliği cihazlarının tanıtılmasından fatura yazma ve defter tutmaya kadar her türlü bilgi var. Özellikle eğitimli ara eleman sıkıntısının sık yaşandığı ülkemizde böyle bir çalışma ilk kez hem de İzmirli bir doktor tarafından yapılınca soluğu hemen Gözübüyük’ün yanında aldım.

Önceki asistanlarınızdan çok mu çektiniz de bu kitabı yazmaya karar verdiniz?
- Tam tersi ilk asistanımla 21 yıldır hala çalışıyorum, diğer asistanlarım ise 13.5 ve 1.5 yıllık. Ama iyi asistan bulmanın ne kadar zor olduğunu da biliyorum. 

Neden böyle bir kitabı yazmaya ihtiyaç duydunuz? - Ben meslek hayatıma yurtdışında başladım ve 5 yıl oradaki disipline göre yetiştim. Ama Türkiye’ye gelince eğitimli sağlık asistanı olmadığını gördüm ve ben yetiştirmek zorunda kaldım. Ders verir gibi onlara defter tutturdum, test yaptım. Sonrasında da bu kitabı yazmaya karar verdim. Bir yıl çalıştım ve yazdım.

Asistanın kötü davranışı doktor değiştirtiyor

Yazının Devamını Oku

Öğretmenler isterse mucize yaratabilir

20 Kasım 2011
İbrahim Arıkan hayata, yoksul bir ailenin çocuğu olarak başlamış. Köylerinde okul olmadığından geç başladığı eğitim hayatında, tüm dezavantajlarına rağmen öne geçmeyi bilmiş.

Girişimciliği sayesinde ünlü MEF Dershaneleri’ni ve okullarını açtıktan sonra daha birçok alanda başarılı işler yaparak Arıkanlı Holding’i kurmuş. Türkiye’nin en büyük holdinglerinden birinin başında olduğu halde, yüreğindeki eğitim ateşinin ışığı gözlerine yansıyan İbrahim Arıkan ile 24 ülkeden 130 yabancı öğrencinin eğitim gördüğü İzmir Uluslararası MEF Okulu’nda sohbet ettik. 24 Kasım’ın Öğretmenler Günü olması nedeniyle tüm öğretmenlerimize (başta sabırlarına) hayranlıkla karışık sevgi ve saygı duyduğumu özellikle belirtmek isterim...

 

Fizik öğretmeni olmasaydınız ne olmak isterdiniz?Ben yine fizikçi olurdum. Çünkü fizik doğadaki olayları anlattığından somut şeylerle uğraşır. Hatta bugünlerde “Fizik Dersi Nasıl Verilir” diye bir kitap hazırlıyorum. Çünkü anlatırken birçok gereksiz denklem ve karmaşık bilgilere gerek yok. Aslında çok ilginç bir konudur.

9 Yaşında okula  başladım, daha  abuk ilerledim

Okulu olmayan bir köyde doğmuşsunuz. Nasıl başladınız öğreniminize?Başka köyün okuluna gideceğim için beni 7 yerine 9 yaşında okula başlattılar. Bir akrabamızın yanında kalarak okudum. Büyük olduğumdan da hep sınıf başkanı olurdum ve en iyi ben anlardım. Bu yüzden küçük yaşta eğitime başlanmasına karşıyım.

Sonrası?

Yazının Devamını Oku

Dünya tekstilinin gizli kahramanı Denizli tasarımlarıyla öne çıkarsa şaşırmayın

17 Kasım 2011
Hani her şeyin iyisi, güzeli İstanbul’dadır diye biz İzmirliler bile şikayet ederiz ya çoğu zaman.

“Neden birçok marka, gösteri ya da etkinlik buraya gelmiyor” deriz. Ya Anadolu’daki daha küçük şehirler ne yapsın? “Belki bizim kadarına bile ulaşamıyorlar” derken Denizli’deki bazı gelişmeler dikkatimi çekti. Denizlili iş kadını Vildan Sivri Çaputçu, kadınların her yerde kolay bulunmayan tasarımcılara ulaşabilmesi için bir tasarım butiği açmış. Hatta Marie Claire dergisi, “Anadolu’nun ilk ve tek tasarım butiği” olarak vermiş haberi. Ama benim esas bahsetmek istediğim konu başka. Anjea Designer’s Store adlı butiğinde İstanbullu tasarımcıların yanı sıra kendi tasarladığı Anjea markalı ürünlerini de satan Vildan Hanım, bir süre sonra, “Kadınlarla birlikte Denizli’yi tanıtmak ve geliştirmek için işyerimi kullanarak neler yapabilirim” diye düşünmeye başlamış. Üst kattaki bir odasını Paylaşım Odası’na dönüştüren Vildan Hanım, burada kadınlara yönelik kişisel gelişim adı altında çeşitli eğitimler, drama kursları, toplantılar düzenlemeye başlamış. Ayrıca Denizlili tasarımcıların ve kentin tanıtılmasına katkı amacıyla 3 günlük bir festival planlamış. Bununla da yetinmeyen Vildan Hanım şimdi; üyesi olduğu DETGİS (Denizli Tekstil ve Giyim Sanayicileri Derneği) ile çalışarak özellikle Denizli’deki tasarımcıların ön planda olacağı ve tüm Türkiye’nin katılabileceği, tasarım ürünlerinin sokaklarda satılabileceği bir projeyi hayata geçirmeye çalışıyor. Yıllar boyunca dünyadaki tüm büyük giyim markalarının gizli kalmış üreticisi ve Türk tekstilinin gerçek kahramanı olan Denizli artık kendi tasarımlarıyla ön plana çıkarsa hiç şaşırmayın...

‘Her şey seninle başlar’ ile yeni bir farklılık

Başarı üzerine yazdığı kitapları kadar, insanları motive etmeye yönelik farklı ve güzel fikirleriyle öne çıkan yazar Mümin Sekman’ın 6 yılda 900 bin basılan, ‘Her Şey Seninle Başlar’ kitabı dün büyük bir etkinliğe konu oldu. Kitabın çıkış tarihi olan 16 Kasım günü, okurlar ellerine kitabı alarak, ‘okurdaş’larını bulmak için sokağa çıktı. Bu ilginç fikir, bir okurun “Yolda yürürken gördüğüm herkesi acaba Her Şey Seninle Başlar’ı okumuş mudur, okumamış mıdır diye incelemekten kendimi alamıyorum” demesi üzerine, Alfa yayınları ve Kigem.com ekibi tarafından planlanmış. Daha önce de Ali Sami Yen Stadı’nda 14 bin 517 kişininn aynı anda okuduğu kitap, bu etkinliklerle sadece bireysel değil, toplumsal değişimlere ve ilklere de öncülük ediyor.

Başarı düşünürü Mümin Sekman

Türkiye’de, 2011 yılında, en çok okunan 10 yazardan biri olan Mümin Sekman ile kısa bir süre önce tanışma ve sohbet imkanım oldu.
Genellikle, kitaplardan çok yazarlarını merak ederim. Hele ki başarı, kapasite ve motivasyon gibi insanları daha iyiye taşıyacak konularda düşünen ve yazan Mümin Sekman, benim için daha da ilgi çekiciydi. Önceden fikirlerini, eserlerini çok beğendiğim halde tanıdıktan sonra büyük hayal kırıklıkları yaşadığım çok sanatçı, yazar olduğundan temkinliydim. Ama bu kez korktuğum olmadı, hatta Sekman ile sohbet, en az kitaplarını okumak kadar ilgi çekici ve sürükleyiciydi. Sadece kitaplarının değil yaptığı konuşma ve seminerlerin de neden bu kadar ilgi gördüğünü anladım. Henüz kendisiyle bir röportaj yapmadım ama kısa süre içerisinde, bu kez, onun başarı öyküsünü sizlerle paylaşmaya çalışacağım...

Genç liderler listesinde üç İzmirli yönetici

1949 yılında kurulan ve Türkiye ile Amerika arasındaki iş, ekonomi, siyasi ve kültürel bağları geliştirmeye adanmış en eski kurum, Amerikan Türk Cemiyeti (ATS-The American Turkish Society) “Genç Cemiyet Liderleri” listesini açıkladı. İş, hukuk, tıp, gazetecilik, akademi ve sanat alanlarında üstün başarı gösteren, liderlik konusunda deneyimli ve kendini Türk-Amerikan toplumuna hizmet etmeye adamış 50 kişilik listede bu yıl, üç de İzmirli var. Paypal Ülke Direktörü Kıvanç Onan, Goldman Sachs International Üst Düzey Yöneticisi Sedef Köktentürk ve Intel Ortadoğu, Türkiye ve Afrika Direktörü Ayşegül İldeniz. Kariyerleriyle kendilerini çoktan kanıtlamış bu genç yöneticiler, İzmir’i daha çok gururlandıracağa benziyor...

Yazının Devamını Oku

Altın kalpleri topluma armağan

13 Kasım 2011
Gelişmiş ve medeni toplumların vazgeçilmezi olan sivil toplum kuruluşlarında çalışanlar genellikle pek bilinmez.

Dernek gönüllüleri, başkalarının iyiliği, sağlığı ve geleceği için çalışırken onları düşünen olmaz. İzmir İl Dernekler Müdürlüğü, bu anlayışı yıktı ve bir ilki gerçekleştirdi. Yaptıklarına karşılık beklemeyen dernek üyelerinden üç değerli hanımefendiye, ilk kez ‘Ömür Boyu Gönüllülük Ödülleri’
verildi. 50 yıldan fazla; neredeyse tüm yaşamlarını sivil toplum kuruluşlarında gönüllü çalışarak geçiren üç İzmirli, Vecahat Aslan, Ayşe Mayda ve Neriman Kültür ödüllerini İl Dernekler Müdürü Bülent Korkmaz’dan aldı.  
Yaşamlarının anlamını, toplumun iyiliği için çalışmakta bulan ve bunu gerçekleştirmenin gururunu yaşayan üç gönüllüyle Dernekler Müdürlüğü’nde sohbet ettik.

Bülent KORKMAZ

İzmir İl Dernekler Müdürü

İzmir’de 5000’e yakın dernek var ama kesinlikle yetmez

- Dernekler Masası neden böyle bir ödül vermeye karar verdi?- Tülay Aktaş Gönüllü Kuruluşlar Güçbirliği’nin her yıl yaptığı yarışma sonrasında biz de İzmir İl Dernekler Müdürlüğü olarak hizmet ödülleri vermek istedik. Değerlendirmesi için başta Şenel Anadol olmak üzere Güçbirliği’ndeki kişilerden yardım istedik. Onlara teşekkür borçluyuz.

Yazının Devamını Oku

Lemonade yarışların tozunu attırdı

10 Kasım 2011
GEÇEN hafta İzmirli kadın yelkenciler Lemonade ekibi ve By Farr Lemon-Arkas teknesi ile Uluslararası Marmaris Yelken Yarışları’na katıldım.

Yelken sporunu seviyorum ve fırsat buldukça yapmaya çalışıyorum. Ama yarış bambaşka bir şeymiş... Gerçek bir ekip çalışması gerektiren yelkeni hakkıyla yapan Lemonade ekibi, milli yelkencilerimiz Serhat Altay ve Tolga Yağlı liderliğinde Marmaris Yarışları’nın önde gelen takımlarından oldu.
İşletme sahibinden diş hekimine, mali müşavirden mühendise ve ev kadınına uzanan, her biri ikişer çocuk annesi kadınlar Aylin Pala, Çiğdem Gürlüoğlu, Mine Candaş, Mine Gökçe, Müge Soysal, Müge Aysal, Neşe Yazgan’dan oluşan ekibe kimi zaman benim gibi konuk yelkenciler de katılıyor. Dört yıldır Lemon Sailing Okulu’nun tekneleri ve sahipleri milli yelkenciler Serhat Altay ve Tolga Yağlı ve onların yetiştirdiği Yiğit Can Gülle ile birlikte yarışlara katılan ekip, Marmaris Yarışları’nda ÇOĞUNLUĞU ERKEK binlerce yelkencinin arasından, 2 gün 1., 1 gün 2. ve IRC 1 genel sıralamasında 2’nci oldular.  3 gün birlikte yarıştığım kadınların kararlılığına, kazanma hırsları ve çalışkanlıklarına hayran kaldım. Ben de elimden geldiğince ekibe uyum sağlamaya çalıştım. Ama yelken sporunun, hele yarışının ne kadar ciddi, özenli ve özverili iş olduğunu iyi anladım. Bunu çok iyi bilen, İzmirli güçlü kadın ekibi Lemonade, gelecekte, daha çok dereceler kazanır.


İzmirli milli yelkenciler yarışmasa da şampiyon olanlar


İzmirli milli yelkencilerimiz Serhat Altay ve Tolga Yağlı, kişi ve kurumlara yelken eğitimi vermek ve yelkenci yetiştirmekle kalmıyor birçok yarışta bizi başarıyla temsil ediyorlar. En son, dünyanın prestijli yelken yarışlarından Les Voiles de Saint Tropez’de Türkiye’yi temsil eden By Farr Lemon ekibi, 43 yatın katıldığı IRC C sınıfında 4. olmuş. Çocukluklarında başlayan yelken meraklarını hiç öldürmeyen ve 2007 yılında İzmir’de kurdukları Lemon Sailing Okulu ile profesyonelleştiren ikili, Lemonade ekibinin yarışlardaki başarısının en büyük etmeni.
Yelkenle ilgili tüm bildiklerini içgüdüleriyle birleştirerek bilinçli ve güvenli riski sonuna kadar alan Altay ve Yağlı, ekiplerini de peşlerinden sürükleyebilen yelkenciler. Tabii, Lemonade gibi kazanma odaklı bir takımla işleri hiç de zor olmuyor. 

Yazının Devamını Oku

Yaşam kurtarmak için didinen gönüllü kahramanlar

6 Kasım 2011
Onlar gerçek kahramanlar. Başkalarının yaşamlarını kendi yaşamlarından daha önemli gören ve hiçbir zorunlulukları olmadığı halde felaket anlarında rahat evlerinden ayrılıp kilometrelerce ötede yardım bekleyenlere koşan ve orada çok güç koşullarda 1 hafta, 10 gün kalan kahramanlar...

Sağlık Bakanlığı’nın, Afetlerde Sağlık Organizasyonu kapsamında 2004 yılında kurulan Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi’nden (UMKE) söz ediyorum. Doktorlar, hemşireler ve diğer sağlık personelinden oluşan, afetlerde ilk tıbbi müdahaleyi yapmak üzere eğitilen bu ekipler en son Van depremi ertesi hemen bölgeye gitti, özveriyle çalıştı. UMKE İzmir’in sorumluları ve Van’dan ayağının tozuyla gelen ekibin bir kısmıyla yaptığımız sohbet çok anlamlıydı...

Dr. OKAN ÖZMENAcil Sağlık Hizmetleri Şube Müdürü

UMKE enkazda bile müdahale yapabilen sağlık personeli
UMKE ne zaman, hangi amaçla kuruldu?
99 depreminden sonra, Sağlık Bakanlığı Afetlerde Sağlık Organizasyonu Projesi başlattı. İlk adım, Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri yani UMKE’yi kurmaktı. Ben, 2004 yılında UMKE kuruluş aşamasında Ankara’da bulundum.
UMKE’nin özelliği nedir?
Eskiden bu tip afetlerde ilk girişimleri sivil savunma, ordu yapıyordu. UMKE’nin farkı ise enkazda ilk tıbbi müdahale yapabilecek gönüllü sağlık personelinden oluşması. İzmir UMKE hem ilk kurulan, hem de en donanımlı ekiplerden biri.

Yazının Devamını Oku

Muhteşem Yolculuk Selanik’te sona erdi

3 Kasım 2011
KAPADOKYA’daki başlangıç çekimlerine katıldığım Türkiye ve Yunanistan’ın tarihi-turistik yerleri, yemekleri, müziği gibi kültürel özelliklerinin işlendiği Muhteşem Yolculuk programının çekimleri Topkapı Sarayı’ndan sonra gidilen Selanik’de tamamlandı.

Ekip, Türkiye- Yunanistan arasındaki en önemli durak olan İzmir’e de gelmiş ve burada 3 gün kalarak İzmir ve çevresini de programına dahil etmişti. Türkiye-Yunanistan tarihi açısından önemli olan bir diğer şehir ise Selanik. O nedenle Muhteşem Yolculuk’un çekimleri tüm Ege kıyıları ve Yunan Adaları’ndan sonra Selanik’te son buldu.
Yapımcı Erdal Murat Aktaş’ın anlattığına göre Selanikliler çekimlere büyük ilgi göstermiş. Bunun bir sebebi de ünlü tiyatrocu ve oyuncu Selçuk Yöntem’in Selanik çekimlerine konuk olmasıymış. Aşk-ı Memnu dizisinin Yunanistan’da yayınlanması ve çok sevilmesi nedeniyle Selçuk Yöntem’e gösterilen ilgi program çekimlerini aksatmış.
Sunucuları Sinem Yıldırım, Maria Ekmekçioğlu, Alex Afthonidis olan programın ekibi Selanik Başkonsolusu Tuğrul Biltekin ile Atatürk’ün doğduğu evi ziyaret edip çekimler yapmış. Selanik Belediye Başkanı Yiannis Butaris de Muhteşem Yolculuk ekibine kahve ikram edip çekimlere katılmış.
Sunuculardan, Alaçatı’daki Maria’nın Bahçesi’nin sahibi Maria Ekmekçioğlu ise Selanikli olmanın verdiği avantajla şehirde müthiş çekimler yapılmasını sağlamış ve en meşhur tatlarından olan deniz ürünleriyle enfes bir yemek yapmış.
Türk- Yunan dostluğuna ve işbirliğine büyük katkı sağlayacak olan Muhteşem Yolculuk projesi ocak ayında her iki ülkede 13’er bölüm olarak yayına girecek. Her bölümde, benim de olduğum gibi, farklı konuklar programa dahil oldu. Başlar başlamaz haberini vereceğim...

Haklıymışsın Duygu Asena bu ülkede kadının adı yok

YARGITAY, 13 yaşındaki kız çocuğunun kendisine tecavüz eden 26 sapıkla kendi rızasıyla olduğuna kanaat getirmiş. 13 yaşında bir çocuk... Kendinizi o yaşta düşünün... Çok şey bildiğinizi zannederken aslında ne kadar korumasız, tecrübesiz ve tehlikelerden habersiz olduğunuzu yetişkin olunca anlamadınız mı? Peki ya bu kararı verenler, herhalde onlar hala 13 yaşlarında kalmışlar ki, bunun ne kadar büyük bir travma olduğunu ve bir çocuk üzerindeki etkisini anlayamıyorlar.

Yazının Devamını Oku

İzmirli duayen TV’ciden medya ve İzmir’e bakış

30 Ekim 2011
Nuri Çolakoğlu, özel televizyonculuğun en başarılı isimlerinden.

NTV, Show TV, Cine 5, CNN Türk gibi Türkiye’nin en önemli kanallarının kuruluşunda imzası bulunan Çolakoğlu, şimdi de dünyanın ilk sağlık kanalı olan HTV’yi sektöre kazandırıyor. Gerek sağlık, gerekse medya sektöründe birçok yeniliği başlatacak olan HTV’de ziyaret ettiğim Nuri Çolakoğlu ile yeni kanalı ve doğduğu şehir İzmir’i konuştuk.

Geleceğin adresi tematik kanallar

- Tematik kanalın özelliği nedir?- Tematik bir kanal insanlara seçme özgürlüğü veren, kendi ilgi alanında aradığını herhangi bir programcının kendisine sunmasını beklememeyi sağlayan bir model. Mesela TRT döneminde haber için mutlaka 20.00’yi beklemek gerekirdi. Oysa şimdi istediğiniz haber kanalından, istediğiniz saatte haber alabilirsiniz.
- Tematik kanallar bizim ülkemizde nasıl karşılanıyor?- Bence tematik kanallar geleceğin adresi. Gelecekte bugünkü eğlence kanallarının en başarılı olan 3-4 tanesi kalacak. Geri kalanı tematik kanallara dönüşecek. Tematik kanallar içerisinde de bir ayıklanma olacak. Çünkü Türkiye’de herkes kanal kurdu.
- Dünyada böyle değil mi?- Dünyanın hiçbir yerinde 15 tane haber kanalı yok. Bu işin merkezi Amerika’da 2 – 3 tane var. Başka ülkelerde de öyle. Bir tek Hindistan’da 25 haber kanalı var çünkü farklı farklı diller hakim.

Sağlık kanalı dünyada bir ilk

- Sağlık kanalı HTV nasıl bir kanal olacak?- Sağlık Kanalı çok ilginç ama dünyada yok. Çok sağlık programı var ama kanalı yok. Bu alanda dünyada bir ilk yani. Biz HTV’yi tek yönlü değil, üç yönlü bir kanal olarak oluşturduk. Gündüz genel sağlık konuları varken, akşam biraz daha eğlence kanalı havasına bürünüyoruz. 01 ile 07 arasında ise doğrudan sağlık profesyonellerine hitap ediyoruz.

Yazının Devamını Oku