Ben de, herkes gibi, “Geçen yıldan farklı ne alsam, acaba bundan var mıdır” gibi düşüncelerle alışveriş yaparken Ege Orman Vakfı’nın hediye paketi geldi. Çok hoşuma gitti... Bir kere, çok farklı...
Çok özel ve şık bir ambalajın içinde; vakfın Menderes Oğlananası’ndaki zeytinliğinden üretilmiş bir şişe natürel sızma zeytinyağı, çeşitli kavanozlarda zeytin, zeytin ezmesi ve paketlerde adaçayı ve kekik; yine vakfa ait fıstık çamı ağaçlarından üretilmiş çam fıstığı ve Ege Orman Vakfı markalı süzme çiçek balı var.
Daha bitmedi, bir de hediye edeceğiniz kişi ya da kuruluş adına dikilecek 10 fidanın sertifikası da kutuyla veriliyor. Bence bu, hediyeyi tamamen farklı ve özel bir hale getiriyor.
Vakfın yetkilileriyle konuştum. Yılbaşı döneminde sadece bizler değil, firmalar da hediye telaşında olduğundan onlara özel seçenekleri de var. 100 adet ve üzerinde hediye kutusu alanlar; hem gönderdikleri kişilere 10’ar fidan armağan edecek, hem de Seferihisar Doğanbey Kavakdere’deki ağaçlandırma alanında, ayrı bir parselde kendilerine ait tanıtım levhalı koru sahibi olacaklar.
Tüm bu özel hediye kutusu sadece 50 TL+KDV’den satılıyor. Sevdiklerinize yeni yılda hem lezzet, hem fidan hediye etmek ve sınırlı sayıda üretilen hediye kutularından almak için Ege Orman Vakfı’nın 0232 464 51 60 numaralı telefonunu hemen arayın.
İzmirli tasarımcı dünyanın ilk sanal ayakkabı müzesinde
BALERİN arkadaşım Meltem bahsetmişti ilk Sanem’den. “Mutlaka gir internet sitesine, bayılacaksın. Nasıl güzel ayakkabılar var, inanamazsın” diye. Aslında ilk söylediğinde unutmuştum ama sonradan internette başka bir şeye bakarken rastlayınca hemen hatırladım Sanemiko’yu.
CHP Milletvekili Şafak Pavey, 19 yaşında Zürih’te sanat ve film eğitimi alırken geçirdiği tren kazası sonucu engelli dünyasıyla tanıştı. Böyle bir kazadan sonra birçoklarının dünyası yıkılırken Pavey o kadar güçlü ve cesaretli durdu ki bu iyileşme süreci Zürih Üniversite Hastanesi’nde tez konusu oldu. “Ben kendimden olmayanlar için mücadele etmeyi doğru buluyorum” diyen Pavey, engellilerin yanında azınlıklar, çocuklar, şiddete uğramış kadınlar, mülteciler, işkence kurbanları ve hakları çiğnenen tüm mağdurlarla ilgilendi.
Londra Westminster Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nün ardından London School of Economics’de yüksek lisans yapan Pavey, 2003-10’de Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği için Cezayir, Sahra, Mısır, Yemen, Lübnan, Suriye ve Irak’ta insani yardım görevlisi, İran ve Afganistan da sözcü, Cenevre’de global halkla ilişkiler ve stratejik iletişim projelerinin yöneticisi, Washington’da Ted Kennedy Nansen Mülteci Ödülü Komitesi’nin koordinatorü, Macaristan’da BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Orta Avrupa üst düzey sözcüsü, 2010-11 arasında Cenevre’de BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Sekreteri olarak görev yaptı.
İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca konuşan, temel seviyede Arapça ve Farsça’ya hakim olan Pavey uluslararası işaret dilini de konuşuyor. Pavey ile Narlıdere Nar Taneleri Özel Engelli Merkezi’ni ziyaretinde sohbet ettik.
Fırsat eşitliği çalışmaları yapıyorsunuz. Sizce ülkemizde nasıl sağlanır?- Bir gün böyle bir ülkede yaşayabilmemiz için çok yol kat etmemiz gerekiyor. Meclis’teki konuşmalarımda da söylediğim gibi, engelliler için insan odaklı bir yasa kullanmalıyız. Dünyadaki engelliler platformları kendilerinin engeller yüzünden engelli olduğunu savunuyor. Yani bedeninizde, zihninizde olan herhangi bir farklılık sizi belirlemeli. Engelliler, yaşadıkları toplumun dinamiklerinin yarattığı engeller nedeniyle engelli ki bizim toplumumuzda bu oldukça sıkıntılı olarak yaşanıyor.
HERKES HER AN ENGELLİ OLABİLİR, 55 YAŞINDAN SONRA ENGELLİ OLAN OXFORDLU PROFESÖR GİBİ
Siz engelli hakları ile ilgili neler yapılmasını istiyorsunuz?- Bir araştırma komisyonu kurulmasını teklif ettim. Ama bu İnsan Hakları Komisyonu altında olmalı çünkü engelli hakları maalesef bir sadaka alanı gibi görülüyor. Oysa herkes her an engelli olabilir. Buna örnek ise 2003’te Irak’taki Birleşmiş Milletler binasının bombalanmasında yaşandı.
Nasıl oldu?
Aslında ben bu hikayeyi çok önceden biliyordum. Çünkü dedem Kore Gazisi. Annemin babası Turgut Çalışal, genç bir astsubayken gelen emir üzerine birliği ile birlikte İzmir Pasaport Limanı’ndan askeri bir gemi ile ayrılmış ve 17 gün süren deniz yolculuğunun ardından Güney Kore’ye varmış. Hatta bu fotoğraf, dedem ve limandan ayrılırken onu uğurlamaya gelen henüz 3 yaşındaki annemi gösteriyor. Kore’de bulundukları 13 ay süresinde dedemin birliği savaşmak üzere cepheye de gitmiş ama ateşkes görüşmeleri başladığından savaşmak zorunda kalmamışlar.
İzinli olduğu dönemler Japonya’ya da giden dedem toplam bir ay geçirdiği Tokyo, Kamakura ve Hiroşima’ya hayran kalmış. Ama en büyük hayranlığı Marilyn Monroe’ya olmuş. Çünkü Amerikan Hükümeti’nin davetlisi olarak askerlere moral olsun diye Kore’ye gelen Monroe’yu neredeyse 5 metre yakından görmüş dedem. “Kore’de bizim birliğimizi de ziyaret etmişti. Gördüğüm en güzel kadındı” diye anlatır. Kimbilir, yeni ortaya çıkan fotoğraflardakilerden biri de dedemdir...
‘Lider Kadın Eğitimi’ kursu
İzmir İl Dernekler Müdürlüğü, Aile Planlaması ve Üreme Sağlığı Derneği (ARÜS) işbirliğiyle “Lider Kadın Eğitimi” kursu düzenliyor. Katılımcı 20 kadına temel haklar, bilgi edinme kanunu, ailenin korunması ve kadına yönelik şiddet gibi çok farklı alanlarda kurslar vereceklerini anlatan İl Dernekler Müdürü Bülent Korkmaz, 20 Aralık günü benim de ‘Kadın ve Medya’ konulu bir konuşma yapmamı istedi. Memnuniyetle kabul ettim. Kurs sonunda katılımcılara bir sertifika verilecekmiş, ama esas amacın bilgi aktarımı olduğu kurs kapsamında bir de tiyatro oyunu sahnelenecek.
İtalyan Eldor’dan Kyme Antik Kent’e büyük destek
İzmir ESBAŞ’ta bulunan İtalyan sermayeli Eldor şirketinin bir davetine katıldım bu hafta. Otomotiv devlerinin en büyük tedarikçilerinden biri olan firmanın sahibi İtalyan Pasquale Forte ve eşi ile Seat İbiza’nın lansmanı ve Volkswagen’in bir daveti için eşimle gittiğimiz İbiza Adası’nda tanışmıştık. Bay Forte, bu yıl Audi’den En İyi Tedarikçi ödülü alan Eldor şirketinin yanısıra, Toscana Bölgesi’ndeki bağlarından ve tutkusu olan şarapçılıktan ve şu anda önemli bir marka haline gelen Forte Şarapları’ndan da bahsetmişti. Hatta bana iyi şarap seçme ile ilgili birkaç tüyo da vermişti. Eldor, şimdi de İtalya ile İzmir arasındaki, köklü ticaret geçmişini kanıtlayan buluntularla özel bir yere sahip olan İzmir - Aliağa yakınlarında Kyme Antik Kenti Kazı çalışmalarının ana sponsorluğunu üstlenmiş. Kyme, arkaik dönemde Aiol olarak adlandırılan İzmir’in kuzeyi ile, Midilli Adası’nı kapsayan coğrafi alandaki kentlerinin en büyüğü ve en önemlisi.15. yüzyılda arkeolojinin babası, ünlü İtalyan gezgin Ciriaco de Pizzicolli d’Ancona tarafından keşfedilen şehrin önemi, Baltazzi ailesi tarafından vurgulanmış. Günümüzde de arkeoloji dünyasının ilgi odağı olan antik kent, İtalyan Profesör Antonio La Marca başkanlığında yürütülen kazılarla gün yüzüne çıkartılmaya devam ediliyor. Tabii Eldor’un desteğiyle... Sanayi alanındaki başarılarının yanısıra tarihe ve kültüre verdiği önemi topraklarımızda bulunan önemli bir antik kentin gün ışığına çıkmasına destek olarak gösteren İtalyan Eldor’a ne kadar teşekkür etsek az...
Son dönem cilt kanseriyle ilgili daha fazla yayın yapılmaya başlandı. Bunun sebebi ne?Biz dermatoloji uzmanları son yıllarda artan deri kanserleri, ışıkla uyarılan dermatolojik hastalıkların artışıyla ilgili herkesi uyarıyoruz. Çünkü son yıllarda Dünya Sağlık Örgütü hem güneşin, hem de solaryumun deri kanserini arttırabildiğini açıklıyor. Çünkü deri kanseri son yıllarda inanılmaz bir artış göstermeye başladı. Hatta neredeyse diğer kanser türlerinden daha fazla sayıda rastlanıyor.
Bilgisayar başındakiler dikkat etmeli
Yazın korunuyoruz da kışın güneşi unutuyoruz…En çok yeryüzüne ulaşan ışıklar ultraviyole A ve B. Bu ışınların dalga boyu ne kadar büyükse derideki derinliği artıyor. Ultraviyole A yazın da var, kışın da. Hatta bulutlu havalarda ya da pencere camından bile geçerek etkileyebiliyor. Kışın güneş daha etkisiz olduğundan 15 koruma faktörü yeter. UVB ise yazın daha etkili.
Bilgisayar da zararlı ışınlar veriyor değil mi?Televizyon, bilgisayar ekranları, evdeki ışıklandırmalar da yapay ultraviyole kaynakları. Bilgisayar başında fazla kalan insanlar da güneş kadar olmasa da, yine zararlı ışınlara maruz kalıyor. Hatta bazılarının yüzünün gri-siyah renk aldığını bile görebiliriz. Lekelerin artmasına bile sebep olabiliyor.
Bronzlaşma derinizin kendini güneşten koruma çabasıdır
Bronzlaşma bir deri hasarıdır diye bir yazı okumuştum. Siz ne diyorsunuz?
Bilinçli veya bilinçsiz bir sürü tercih yapıyoruz. Bazen çok önemli sandığımız kararlarımız değil, gün içerisinde aldığımız küçücük kararlar değiştiriyor hayat yolumuzu... Hangi yolun doğru olduğunu bilmek mümkün değil, bazen aklımız seçmediğimiz diğer yolda kalıyor, ‘oradan gitseydim ne olurdu, daha mutlu olur muydum, yoksa yine bu noktaya mı ulaşırdım’ diye düşünüyoruz ya.
İşte tercihleri gerçek hayatta değiştiremeseniz de kağıt üzerinde değiştirebileceğiniz bir kitaba rastladım. Yeni çıkan ‘Şahane Hatalar’ adlı kitap, sizi, ilk bölümden itibaren her bölüm sonunda tercih yapmak zorunda bırakıyor. Kitabı okumaya ona göre devam ediyorsunuz, ilgili bölüme geçiyorsunuz. Liseyi bitirmişsiniz ve ilk kararınız; hemen üniversiteye mi başlarsınız yoksa bir yıl yolculuğa çıkıp sonra mı okula dönersiniz? Ben tabii, ikinci seçeneği daha önce uygulama şansım olmadığından ve ‘şimdiki aklım olsa öyle yaparım’ dediğimden onu seçtim.
Velhasıl işler hiç de umduğum gibi gitmedi, sinir oldum. Hayatım hiç de istediğim gibi renkli ve dolu olmadı. Hatta 640 sayfalık kitap 150 sayfada bitti. O kadar boş yani... Gerçi kitabın sonunda ‘herkes ikinci bir şansı hak eder, tekrar deneyin’ diyordu, ama bu sefer de hayal kırıklığına uğramayayım diye tüm bölümlere şöyle bir göz attım.
Kitap yani hayat, tek bir başlangıçtan onlarca farklı sona ulaşıyor. Zaten internette araştırırken yazar Heather McElhatton’ın kitabın eskizi için yaptığı hayat krokisine rastladım. Bayağı karmaşık. Yollar sizi öyle farklı yerlere götürüyor ki..
Birinde büyük başarılar kazanıyorsunuz, birinde sıradan bir hayatınız oluyor, birinde büyük aşklar yaşıyorsunuz, birinde terk ediliyorsunuz ya da siz terk ediyorsunuz, birinde öldürülüyorsunuz, hatta birinde siz katil oluyorsunuz. Olmaz olmaz demeyin, hayatın neler getireceğini bilemezsiniz, tabii seçimleriniz farklı olsaydı...
Narlıdere Belediyesi ve ekibine bravo
NARLIDERE Belediyesi engelliler için harika işler gerçekleştiriyor. Öyle laf olsun diye değil, dişe dokunur, hayatlarda fark edilir şeyler yaptıkları. Başında Besim Toker’in olduğu Nar Taneleri Engelli Bakım Merkezi zaten başlı başına özel bir yer. Şimdi de 70 balıkçının ihtiyacı olan balık ağlarını bu merkezdeki engelliler üretecek ve her engelli ayda 450 lira gelir elde edecekmiş. Geçtiğimiz hafta Engelliler Günü nedeniyle CHP Milletvekili Şafak Pavey’i ağırlayan bu merkeze gittiğimde Belediye Başkanı Abdül Batur’un engelli çocuklarla ilgilenmesini, hele çocukların ona olan sevgisini görünce çok etkilendim. Engelli bir çocuğun sevgisi kadar gerçek olan şey az bulunur. Bu kadar hassas bir belediye başkanı ve ekibini ayakta alkışlıyorum...
İzlemediyseniz mutlaka izleyin; KİRPİ
Çünkü, duayen iş adamı Ali Nail Kubalı’ya göre başımıza gelenlerin bir kısmı ekonomiyle ilgilenmememizden, kolay manipüle edilmemizden kaynaklanıyor.
Bu röportaj sizin için bir milat olsun; Türkiye ve İzmir sanayisine büyük katkıları olan önemli bir işadamı olmasının yanında değerli bir ekonomi teorisyeni de olan Ali Nail Kubalı’nın, dünyadaki ve ülkemizdeki krizlerin nedenlerini ve süreçlerini ve olabilecekleri son derece anlaşılabilir anlattığı bu röportajdan sonra ekonominin peşini bırakmayın.
Ekonomi teorisinde yeni bir şey ortaya koymak istiyorum
Köşe yazarlığını neden bıraktınız? - Ben aslında köşe yazarından çok, ülkesini seven, eli kalem tutan bir iş adamıyım. Söylemek istediklerim vardı, söyledim. Artık daha kalıcı şeyler yapmak istedim ve zamanımı verimli kullanmak için köşe yazmaktan şimdilik vazgeçtim.
Kitabınızın konusu ne olacak?- Dış ticaret teorisinde kabul edilmiş yaklaşımın dışında bir teorik görüşüm var. Bunu kitap haline getireceğim. İngilizce olarak yurtdışında basılmasını düşünüyorum. Ekonomi teorisinde yeni bir şey ortaya koymak istiyorum.
Atatürk’ün planı uygulansaydı Türkiye bambaşka yerde olurdu
Her şey dijital olarak önlerine gelen çocuklar, bırakın bizim okuduğumuz klasik çocuk kitaplarını, resimlileri bile bitiremiyor. Aslında her şeyin bu kadar hızlı geliştiği ve dijital uyaranın çoğaldığı günümüzde sıkılmadan kitap okuyabilmeleri çok da kolay değil.
Oğlumun Türkçe öğretmeni Füsun Hanım’ın çocuklara kitap okuma alışkanlığı kazandırmak için nasıl çabaladığını gördükçe tek taraflı bir şey yapılamayacağını, biz velilerin de çabası gerektiğini düşünüyorum. Ama ne?
Belki yeni bir play station, x box ya da psp oyunu almamak. Ya da almak istiyorsa, bir kitabı bitirme şartı koymak. İzlediği çocuk filmlerinin kitaplarını bulup almak, (belki o zaman sıkılmadan okur)... Ya da birlikte kitap okumak... Hadi bakalım siz de kendinizi zorlayın.
Sizin adınıza da bir kabartma kitap olsun
Düşünsenize, onlar dış dünyayı gözleriyle değil sadece hayal güçleriyle tanıyor. Hayal güçleri okudukları kitaplarla gelişebilir. Sırf bu nedenle bile onların kitap okuması iki kat önemli...
Ama bu kitapları kabartma yöntemiyle basmak kolay değil. Dünya klasiklerinin yanı sıra, Mavisel Yener, Muzaffer İzgü, Cafer Yıldırım gibi popüler çocuk yazarlarının eserlerinin de bulunduğu kitapları çoğaltmak için sponsor aradıklarını anlatan TÜRGÖK yetkilileri, şöyle bir çözüm getirmiş:
Anısına, Adına, Destekleri ile 3 ayrı kategoride üretim yapıyorlar, siz de gereken tutarla ister kendi adınızı, ister anne-babanızın adını ya da doğumgünü gibi özel bir gün için bir yakınınızın adını kitabın üzerine hem kabartma hem de normal yazı ile yazdırabiliyorsunuz.
Ne üzerine eğitim aldınız?Okuldan sonra askere gittim. Askerde acil servisleri inceledim ve katıldım. Sonraki tüm eğitimim bu yönde geçti. Bu anlamdaki sağlık hizmetlerinin eğitimlerini ilk başlatan kişilerden biriyim. Şu anda da eğitmenlik yapıyorum.
İngiltere’de acil ve yardımcı sağlık hizmetlerinde çalışmak için tıp fakültesini bitirmek gerekiyor mu?Ben katıldığımda gerekmiyordu ama şimdi gerekiyor. Yıllarla gelişti ve şu anda üç yıl tıp fakültesi benzeri bir üniversite eğitimi alınması gerekiyor.
Siz eğitimler dışında sahada da çalışıyor musunuz?Geçen yıla kadar Londra Ambulans Servisi’nde çalışıyordum. 80 kişilik eğitim servisimizin yöneticilerinden biriydim. Her konuda eğitim veriyorduk.
Uzmanlık alanım İngiltere’deki terörist saldırılar
İngiltere’deki kurtarma operasyonları nasıl yönetiliyor?