Paylaş
Çünkü, duayen iş adamı Ali Nail Kubalı’ya göre başımıza gelenlerin bir kısmı ekonomiyle ilgilenmememizden, kolay manipüle edilmemizden kaynaklanıyor.
Bu röportaj sizin için bir milat olsun; Türkiye ve İzmir sanayisine büyük katkıları olan önemli bir işadamı olmasının yanında değerli bir ekonomi teorisyeni de olan Ali Nail Kubalı’nın, dünyadaki ve ülkemizdeki krizlerin nedenlerini ve süreçlerini ve olabilecekleri son derece anlaşılabilir anlattığı bu röportajdan sonra ekonominin peşini bırakmayın.
Ekonomi teorisinde yeni bir şey ortaya koymak istiyorum
Köşe yazarlığını neden bıraktınız?
- Ben aslında köşe yazarından çok, ülkesini seven, eli kalem tutan bir iş adamıyım. Söylemek istediklerim vardı, söyledim. Artık daha kalıcı şeyler yapmak istedim ve zamanımı verimli kullanmak için köşe yazmaktan şimdilik vazgeçtim.
Kitabınızın konusu ne olacak?
- Dış ticaret teorisinde kabul edilmiş yaklaşımın dışında bir teorik görüşüm var. Bunu kitap haline getireceğim. İngilizce olarak yurtdışında basılmasını düşünüyorum. Ekonomi teorisinde yeni bir şey ortaya koymak istiyorum.
Atatürk’ün planı uygulansaydı Türkiye bambaşka yerde olurdu
Sizin doktora teziniz Türkiye’nin kalkınmasına yönelikti değil mi?
- 71’deki çalışmamda Türkiye ekonomisinin en inatçı darboğazının döviz yaratma olduğunu söyledim. ‘Kalkınmada döviz kullanmayan, aksine yaratan sektörlere yatırım yapmalı’ dedim. Tarıma öncelik vererek onun yarattığı kaynaklarla sanayileşmek gerekliydi.
Peki bu neden olamadı?
- Atatürk zamanındaki 1. ve 2. sanayi planları bunu yapacaktı. Birincisinde tarım, sonrasında tekstil, madencilik gibi kendi kaynaklarımızla kalkınma, ikincisinde ise bunları kullanan sanayiler gelişecekti. Ama Atatürk’ün ölmesi, 2. Dünya Savaşı, İsmet Paşa’nın çekinik kalması, temkinli olması bu planları durdurdu.
Ne ihraç edebiliriz ki diyenlere, “Çin Malı” etiketli boneyi gösteriyordum
Artık tarım, hayvancılık öldü deniyor. Siz ne diyorsunuz?
- Ben bunu defalarca söyledim. Türkiye ‘50’li yıllardan itibaren tarım yatırımlarını azalttı. Tarımın payı yüzde 15-16 iken yüzde 2-3lere indi. 2000 yılında tarım ve tarıma dayalı sanayi, Türkiye ihracatının yüzde 60’ı, milli gelirinin yüzde 50’nin üzerindeydi. Ayrıca yaptığı ithalatın 3-4 katı ihracat yapıyordu. Ama maalesef bu sektör son yıllarda darbe alıyor.
Yapmamız gerekenlerin aksini mi yapıyoruz bazen?
- Çalıştığım şirketlerde savunduklarımı yapabilme şansım oldu. Bu benim hayatımın mutluluğudur. Hatta ben o yıllarda ihracat yapalım derken “biz ne ihracat edebiliriz ki” derlerdi. Ben de, Danimarka’nın en lüks otelinden aldığım ve kenarında “Çin Malı” yazan duş bonesini gösterirdim ve “etrafınızda gördüğünüz her şeyi, hatta iç çamaşırlarınızı bile ihraç edebilirsiniz” derdim. Gerçekten de Türkiye sonraki yıllarda tekstilden büyük döviz kazandı.
90’lardan sonrası hep krizlerle geçti
Avrupa Birliği’nin bugünkü durumunu öngörebiliyor muydunuz?
- Hem evet, hem hayır. 1989’da Petkim Yönetim Kurulu Başkanı’yken İstanbul Sanayi Odası’nın bir panelinde, dünyanın ard arda krizlere gebe olduğunu, Türkiye’nin de etkileneceğini söyledim. O zamandan önce, savaşları saymazsak, ekonomi kaynaklı en büyük kriz 1930 Amerika Krizi’ydi. 90’lardan sonra dünya Rusya, Asya, Latin Amerika, Avrupa, Amerika gibi krizlere girdi. Bizim ülkemizde de 94, 98, 2000, 2001 ve 2009 krizleri yaşandı.
Ne oldu da bu sıklıkta krizler yaşanmaya başladı?
- 70’lere kadar ucuz olan petrol OPET kurulunca pahalandı. Petrol tüm eşyaların hammaddesi olduğundan ithal eden ülkelerde büyük dış açıklar oldu. Avrupa tüketimi kıstı, enerji tasarrufu yapıp ihraç ettiği teknolojinin fiyatlarını yükseltti. Hem petrol, hem de makine ithal eden Türkiye darbeyi iki taraftan aldı ve 70’lerin sonunda battı. Amerika ise dolar ihraç edip petrol ithal etti ve büyük dış ticaret açıkları verdi. Dünya dolara aç olduğundan hemen kabul etti, Amerika’ya gözü kapalı ihracat yaptı. Aslında Amerika dünya ekonomi sistemini kuran 1940’lardaki Bretton Woods anlaşması ile doları altına bağlamıştı. Ama Amerika doların altınla bağını kopardı.
Güya bizim gibi ülkelerin dostu olan IMF aslında para şirketlerine sadık
Bunun sonucunda ne oldu?
- Amerika her yıl 700 milyar dolar açık veriyordu. Bu likidite, sermaye piyasalarına girdi ve Londra, New York borsalarını şişirdi ve bu çalkantılar Batı ekonomilerini bozdu. Türkiye, Latin Amerika, Sovyetler Birliği ve uydusu olan ülkelerde döviz kontrolleri vardı. O yıllarda katıldığım Davos zirvelerinde tüm Lehman Brothers, Merrill Lynch gibi büyük para şirketlerinin tepe yöneticileri bizim gibi ülkelerin siyasetçilerini toplayıp ‘yabancı sermaye çekmek istiyorsanız, kaldırın döviz kontrollerini, milyarlarca dolar gelsin’ diyorlardı. Turgut Özal da bunu yaptı. Aslında o zaman hepimiz, tüm Türkiye sanayicileri bunu alkışladı.
Yanlış bir karar mıydı?
- Bu fikir bize liberalizmin gereği olarak satıldı. Ani, hızlı ve kontrolsüz geçiş oldu. Aynı şey Latin Amerika ülkelerinde de oldu. IMF’de bunu destekledi. Çünkü IMF güya bizim ülkelere yardım edecek ama aslında tüm yöneticileri Lehman Brothers, Merrill Lynch’lerden gelen insanlardan ve sadakati de bizlere değil o şirketlere..
Sıcak para tüm problemlerin anasıdır
Ne zararı var bu para girişlerinin?
- Rusya sistemi çökünce uydu ülkelere de hemen bu formüle geçmeleri dikte edildi. Çünkü bu sistem kolay manipüle ediliyor. Bizim gibi ülkelerde ucuzken alıp, piyasaları yükseltip, aniden satıyorlardı. E, yükselirken onlarla alan küçük yatırımcılar batıyorlardı. Çünkü piyasayı yükselten de, düşüren de, kapıya yakın oturup hemen kaçanlar da onlar.
Yani paranın kontrolsüz dolaşması büyük bir sorun mu?
- Merkez bankalarının bankası olan BIS bankası, döviz alışverişlerini takip eder. Bankanın 2010 yılı için açıkladığı döviz alış-verişi 1 katrilyon 200 trilyon dolar, oysa dünyadaki ticaret hacmi 15 trilyon dolar. Aradaki korkunç fark, spekülatif sıcak para alış-verişi.. İşte bu para her şeyi belirliyor. Bu sıcak para tüm problemlerin anası…
Amerika’daki ipotek senetlerinin değersiz olduğu anlaşılınca kriz çıktı
Peki kriz sırası Amerika ve Avrupa’ya nasıl geldi?
- Para çok büyüyünce bizim gibi ülkeler yetmemeye başladı ve döndü Amerika’nın gayrimenkul ipotek senetleri piyasasına girdi. 10 yıl kadar Amerika’da bu piyasa şişti ve dünya bankaları bu senetleri aldı. ‘Ama bir gün balon patlarsa’ korkusu başladı ve büyük finans kuruluşlarından biri elindeki senetlerin gerçek değerinin bu olmadığını anladı, sattı ve panik başladı.
Yani Amerika’nın silahı dönüp kendini mi vurdu?
- Senetlerin fiyatı düşünce evlerin fiyatı düşüyor, bankanın borcu karşılanmıyor. Ev sahibi taksitlerini düzgün de ödese banka küçük yazılara istinaden daha fazla teminat istiyor. Adam evini kaybetmesin diye tüketimini kısıyor, üretim azalıyor ve işsizlik artıyor. Türkiye’deki krizler de böyle oluştu.
Avrupa IMF yöntemlerini bizim gibi kuzu kuzu kabullenmedi
Şu an sanki bir dolar-euro savaşı var değil mi?
Amerika ezeli rakibi Rusya’nın çökmesi ile eskiden müttefiki olan Avrupa’yı kuyruğunu dikelmiş şekilde buldu. Ama Avrupa’nın elinde petrol gibi doğal kaynaklar yok. Hatta Fransa ve Almanya gidip Saddam ile gizli anlaşma yaptığından Amerika Körfez Savaşı’nı çıkarmıştı. Yani Amerika oradaki petrolü kendisine almak için değil, Avrupa almasın diye Saddam’ı devirdi.
Bu süreçlerin sonucu Avrupa’yı sıkıştırdı mı?
Büyük para kuruluşlarının isteklerini yerine getiren IMF, eskiden Kemal Derviş’i göndererek bize, ‘Harcamalarınızı, kredileri kısın’ derken, Batı’ya ise, ‘Az harcıyorsunuz daha fazla harcayın’ diyordu. Ama IMF bugün Avrupa’ya da, ‘Kemer sıkın’ deyince Yunanistan’da isyanlar çıktı. Onlar, bizim gibi kuzu kuzu kabullenmediler.
Bundan sonrası ne olur sizce?
Dünyanın ihtiyacı olan yeniden Bretton Woods gibi bir düzenleme yapılmasıdır. Amerika bugün bunu teklif ediyor ama Avrupa kabul etmiyor çünkü doların değil euronun güçlenmesini istiyor. Eğer Avrupa Birliği çökerse euro bitecek Amerika’nın ve doların üstünlüğü kabul edilmiş olur.
Haberleri takip edip akıllarını kullansınlar
Türkiye’nin bugünkü durumunu nasıl görüyorsunuz?
Türkiye’nin dış ticaret açığı çok büyük. İşsizlik azalıyor, milli gelirde artış var ama çok büyük bir döviz dengesizliği var. Bir günde 20 milyar dolar bile çıksa Türkiye hemen krize girer. Bu kararları da gencecik insanlar veriyor, yani kaderimiz onların elinde. Halkımızın ekonomiyle ilgilenmemesi de sorunu büyütüyor.
Nasıl yani?
Halkımız ekonomiyle ilgilenmemesi, ekonomi haberlerine bakmaması, söylenenlere hemen inanması nedeniyle kolay kandırılıyor. Oysa ekonomi, herkesin anlayabileceği bir şeydir. Kimse gördüğüne aldanmasın, her yere arkeolog gibi baksın ve görünenin altındakini görmeye çalışsın. Ekonomi haberlerini takip edip, kendi akıllarını kullansınlar.
Paylaş