Hani “yolculuk da güzel olmalı”… “Futbol keyif vermeli”, diye anlatıyoruz ya… Ben de soruyorum; oyunu kim çirkinleştirdi?
Kim, sürekli yattı? Kim yatanlara “iyi uykular”, dedi…
Galatasaray ülkenin anlatılan en hücumcu takımı…
Fatih Terim’de; “Galatasaray, önde basar, hücum oynar”, diyen teknik adamı…
Aykut Kocaman ise savunma yapan, tedbir alan sıkıntılı top oynatan adamı…
17 Mart 2008 tarihinde yayın hayatına başladı…
Sporun sadece futbol olmadığını anlattı…
Basketbolu, voleybolu, kürek müsabakalarını izledik…
Olimpiyatları takip ettik…
Ekranda bilgili, saygılı ve sempatik yeni yüzler gördük…
Verdiği haberlere “acaba” demeden inandığım bir kanal izledim…
Şifre olmadan spora doydum…
Kulüplere, başkana, yöneticilerine, futbolculara ve teknik direktörlere, özetle o kulübe verilen tüm cezaları topladım.
Toplu bir istatistik bulamadığım için teker teker topladım… Uzun süremi aldı… Hata yapmış olabilirim ama işin özünü değiştirmez…
2017-18 (24.Hafta)
CEZA (TL)
%
Fenerbahçe
1.910.500
29,87
İşin de var, gücün de…
Güzel bir karın, üç tane de pırıl, pırıl evladın…
Yetecek kadar da paran…
Takımın yenildiğinde hayata kahretmeye;
Utanmıyor musun be adam?
***
Real Madrid sakatları Randolph ve Ayon’u iyileştirmiş, tam istim üzerindeydi…
Fenerbahçe ise geçen yılın son bölümünden kötü, bu yılın başından iyi seviyedeydi…
Maçın başında farklı öne geçtik… Ancak koruyamadık…
İlk yarı öylesine düdükler öttü ki; Dünya’nın en sert ligine hiç yakışmadı…
Hele bu ligin en deneyimli hakemi Luigi Lamonica’ya, hiç yakışmadı…
Önce bizim lehimize, bu ligde çalınmaması gereken iki düdük geldi…
Sevindim ama koktum…
Sonra korktuğum başıma geldi, bir yarıda 20 faul aldık…
Bütün hafta boyunca Talisca ve Pepe’nin eksikliği konuşuldu. Bayern Münih maçının yorgunluğu ve moral bozukluğu konuşuldu… Fenerbahçe’nin tam bir sistem takımı olduğu konuşuldu… Bana da sorsanız aynı şeyleri söylerdim… Ancak beklenen olmadı ve Beşiktaş hem maçı, hem de oyunu kazandı… Fenerbahçe’yi çaresiz bıraktı… İki top yaptırmadı… Fenerbahçe’yi kendi silahı ile vurdu… Nasıl oldu? Ben gördüğümü anlatayım…
Fenerbahçe attığı golden sonra skoru koruma psikolojisine girdi… Bu daha önce de yazdığım, uzun yıllardan beri süren bir hastalık… Skoru bulduktan sonra oynamak için değil oynamamak için paslaşıyorlar… Amaç rakip kaleye gitmek değil topu tutmak oluyor. Elbette bu amaç, rakip tarafından kısa sürede anlaşılıyor… Pres yapmak özünde bir riski barındırır. Senin topu rakip kaleye götürmek ve gol atmak gibi bir amacın olmadığın anlaşıldığında, baskının kralını yersin, iki top dahi yapamasın…
Bu akşam yine bu oldu…
Aslında bu yıl Fenerbahçe’nin hücum sistemi iki ana temele dayanıyor… Birincisi:
Önde basarak top kazanmak… Rakibe oynayacak alan bırakmamak… Yani aslında hücumu yaptığı savunmadan kaynaklanıyor… Golden sonra ilk topa basmamak şeklinde oyun sistemi dışına çıktılar. İsmail Köybaşı’nın çıkması, Hasan Ali’nin olmaması büyük bir dezavantaj getirdi… İki kanat beki de sarı kartlı oldukları için geri geri kaçarak oynadılar ve Beşiktaş oyunu istediği gibi şekillendirdi…
İkincisi:
Rakibinin baskısına karşı topu Fernadao’ya kaldırmak ve indirdiği alanda topu alacak Fenerbahçeli oyuncuları yerleştirmek… Oyunun başında tuttu. Ancak skoru koruma kaygısı zaman içinde bunu da yapmalarını engelledi ve Fernandao indirdiği top ile baş başa kaldı…
“Beşiktaş oyuna çok iyi başladı. Her şey 16. Dakikada Vida’nın atılması ile bitti”, diyorsa; Okumayın! Dinlemeyin! Atın çöpe!
Veya;
“Şenol Güneş, Ahmet yerine Sinan ile başlasaydı, Abdülkerim yerine Ertem’i oyuna alsaydı”, diyorsa; Okumayın, atın gitsin çöpe!
Bu yorumlar ya gerçeği sizden gizliyor, ya da kendi de gerçeği göremiyordur!
Net durum budur.
***
Vida atılmadan önceki ilk 16 dakikada:
Bayern Münih Beşiktaş’ın sahasına takım olarak yerleşmiş, fazlaca gayret sarf etmeden ceza sahası civarında paslaşıyor, net pozisyonlar buluyordu.
Çıplak gözle izledim; Valbuena, oyun disiplinine, pozisyon sadakatine kesinlikle uymuyor…
Takım savunmadayken rakip sağbeki kesinlikle takip etmiyor. Hatta biraz daha öne çıkıyor ki; “Birileri gelsin benim işimi yapsın”, arzusunu arkadaşlarına gösteriyor…
Garibim Hasan Ali, şaşkına döndü…
Kimi zaman takımın en uç oyucusu Fernandao, bazen Souza, bazen Topal ve inanmayacaksınız, karşı kanattan Aatif bile gelip Valbuena’nın yapması gereken işi yaptı…
Fenerbahçe oyun kurarken de top Hasan’a Ali’ye geldiğinde, çizgiye inip oyunu açması ve pas opsiyonu sağlaması gerekirken içeriye Fernandao’nun hizasına girip Hasan’ın pas opsiyonlarını kısıtlıyor…
Top ile buluşabilmek için karşı kanada gittiği bile oluyor… Deliler gibi topu istiyor…
Ben ilk yarı 45 dakika gözümü Valbuena’dan ayıramadım… Çok kızdım…