Çıkarlarıyla ters düştüğün anda çarklar senin için dönmeye başlıyor yani.
Öyleyse niye vuruyorlar diye dur ve düşün, içindeki o iflah olmaz AK Parti nefretine yenilip hemen üstüne atlama...
***
Vur, vurmak hakkındır ama gözü kapalı vurma, bari tek gözün açık olsun ki nereye vurduğunu gör...
Amerika’yla, Avrupa’yla bir olup kendi ülkeni sıkıştırmadan önce düşün. Kimin ekmeğine yağ sürüyorsun, hükümeti zorlayayım derken Türkiye’yi de zora sokuyor musun?
Ne zaman ki Türkiye, Kuzey Irak’tan Kobani’ye savaşçı geçişine kapı açtı, PYD ve PKK propagandistleri ağız değiştirdi.
Kobani’deki PYD sorumlusu Enver Müslim “Peşmerge gitsin kendi bölgesinde IŞİD’le savaşsın, bize de silah göndersin yeter” demeye başladı.
‘Koridor da koridor’ diyorlardı, koridor kuruldu. Bu kez “Pardon, bize savaşçı değil de silah lazımmış” argümanına döndüler...
E madem savaşçı ihtiyacı yoktu, ne diye kışkırtıcı dezenformasyonlar yayarak kafaları ve sokakları karıştırdınız?
Bir aydır Kobani’deki PYD güçleri, IŞİD’e karşı direniyor. Bir aydır HDP’nin muhteremleri “Türkiye sınırı açmadığı için savaşçılar gidemiyor” diye bir klişe tutturmuş Türkiye aleyhine kampanya yürütüyor, hükümeti dünyaya şikâyet ediyor.
Meğer savaşçı açığı yokmuş Kobani’de, iyi mi!..
Hiç de bozuntuya vermiyorlar. Propagandaları çatır çatır çökmemiş, balonları elde gümlememiş, iflas eden yan komşunun anlatısıymış gibi sıyrılacaklar aradan.
Dün de, Kobani’de IŞİD’le çarpışan PYD’ye havadan bir kez de cephane indirdiğini açıklamış. Çok daha büyük bir olay!
Hem silah hem de istihbarat paylaşıyorlar, bakın siz aymazlığa...
***
Sanırsınız Merkel’in NSA tarafından dinlenen telefon konuşmasının tapeleri, Kuzey Kore’nin ergen diktatörü Kim Jong-Un’un ortadan kaybolduğu 30 günün esrarına dair CIA kriptoları PYD Lideri Salih Müslim’le paylaşılmaya başlanmış.
ABD, havadan vururken karada sokak savaşını PYD yürütüyor. Aynı düşmana karşı icra edilen kara ve hava operasyonları arasında sıfır alaka olabilir mi? Kara ve hava güçleri birbirinden habersiz ortak bir düşmana taarruz edebilir mi?
Asabiydiler, yakıp yıktılar, çünkü nedenleri vardı...
Öfkelendiler, gözleri dönmüştü, taşla kafa ezdiler, arabayla ezdiler, yoldan geçen sakallıyı IŞİD’çi diye kesip biçtiler, biz yine anlayışla karşıladık, vardı kendilerince bir nedeni...
Kobani’de kadınlar tecavüze ha uğradı ha uğrayacak, çocuklar kaçırılıp köle pazarlarında ha satıldı ha satılacak diye diye delirttiler... Hükümet seyrediyor, çözüm süreci yavaş ilerliyor diye diye çılgına çevirdiler sokağa dökülenleri...
O yüzden karşılarına ne çıksa vurup kırdılar, arada müzeler de yağmalandı ama kötü provokatörler işe karıştığı için hep...
Kitlenin nasıl ajite edildiğini, sokağın nasıl galeyana getirildiğini o kadar çok analiz ettik ki ‘iyi niyetli ajitatör’e de, ‘temiz kalpli provokatör’e de acıyacak bir anlayış geliştirdik diyelim.
Dolduruşa geleni de dolduruşa getireni de mazur gördük, empatiyle karşıladık, sempatiyle sarıp sarmaladık...
Fakat bununla kalmıyor ki...
Bu fabrikasyon kalıp, dünyada kendine sözcüler bulmaya başladı.
Almanya’da Claudia Roth gibi isimler, PKK’nın Dağlıca karakolunda hangi IŞİD’le savaştığını sorgulamadan yayabildikleri kadar yayıyorlar aynı yalanı.
En son Merkel’in sağ kolu olarak bilinen Volker Kauder de koroya katıldı. Spiegel Online’da coşmuş, PKK’ya silah gönderilebileceğinden bile söz ediyor.
“Gelen kimi bilgilere göre, Türkiye tarafından giren IŞİD militanları, Kobani’den kaçmak isteyenleri engelliyor” diyor. Kobani’nin komple Türkiye’ye taşındığından dahi bihaber hazret. Fakat ‘Gülünç olur’ demeden ahkâm kesiyor.
“Türkiye’nin PKK mevzilerini bombalaması kabul edilemez. Bu konuda acilen NATO nezdinde ortağımızla konuşmalıyız” diye esip gürlüyor bir de...
Muhtemelen o da Dağlıca’yı, PKK tarafından kuşatılmış bir IŞİD karakolu zannediyor. Türkiye de IŞİD’in yardımına koşarak PKK mezvilerini bombalayan kalleş şu halde...
Propagandanın mesajlarından biri PKK’yı, vahşi IŞİD’le savaşan medeni dünya cephesine katarak meşrulaştırmaksa diğeri de şu: Türkiye, PKK’yı vurarak IŞİD vahşetine dolaylı destek sağlıyor...
Yanımda oturan Kölnlü mimar, elem ve keder içinde. Duyduğu ıstırabı sesine yansıtarak “Türkiye, IŞİD’e neden destek veriyor” diyor.
Nereden çıkardığını soruyorum.
Tayyip Erdoğan’ın ağzından “IŞİD bir terör örgütüdür” lafını duymak istediğini ama bir türlü duyamadığını söylüyor.
“E dedi ya kaç kere ‘Eli kanlı terör örgütüdür’ diye, daha ne desin” diyorum. İlk kez duymuş gibi şaşalıyor, inanamıyor.
Hükümetin, IŞİD’i terör örgütü olarak kara listeye alıp çoktan Resmi Gazete’de ilan ettiğine de inanmıyor.
Hükümetin, IŞİD’e karşı bir kara savaşı için ABD’ye bastırdığından falan da habersiz.
“Esad’ı devirme takıntısından o” diyor. Nuh diyor da peygamber demiyor yani...
* * *
AB Bakanı Volkan Bozkır hazırlıkları biraz çıtlattı, polisimizi ve vandallarımızı Avrupa Birliği’ne sokmak üzere hummalı bir faaliyet sürüyor...
AB ülkelerindeki uygulamalar en küçük fiskesine kadar bir bir incelenmiş, şemasından şekilli anlatımına dek çizimli dosyası elde, mukayese için hazırlıklar tamam. Artık kabataslağın gelmesi bekleniyor.
***
Sokağımızın iki tarafına da AB düzeni gelecek...
Güvenlik paketi denilen yasal düzenlemenin taslağı henüz çıkmamış gerçi.
Altın Portakal Festivali’nde, 15 kadar yapımcı ve yönetmen sansüre karşı ortak bir bildiri imzalamış, film söyleşilerinden önce okuyorlar. İşte bu girişimi hicvederken kendi kendimi sansürledim, galiz küfür sözcüklerini o küfre özgürlük isteyenler için doğrudan kullanamadım.
Umarım beni bağışlarlar.
Hem otosansür gibi özgürlüğe ters bir işe kalkıştığım hem de yolu uzatarak okuru yorduğum için.
***
Biliyorsunuz, Gezi belgeselinde iki kelimelik bir küfür sansürlendi diye koptu onca çıngar.