Akif Beki

Nasıl ‘kaçak’ olmaz bu ‘saray’

4 Kasım 2014
KAÇIN kurrası, bilmez mi koca New York Times, Başkanlık Kompleksi’nin Beyaz Saray’dan ibaret olmadığını...

Bilmez mi Beyaz Saray denilince akla, 60 bin metrekare arazi içindeki başkanlık rezidansının geldiğini... Ama Beyaz Saray’ın sağındaki, solundaki eski ve yeni idari ofis binalarıyla karşı köşedeki devlet konuk evi Blair House’un da Başkanlık Kompleksi’ne dahil olduğunu...Bilmez mi Beyaz Saray’ın toplamda 4 bin kadar çalışanının bulunduğunu... Bilmez mi yerin üstü kadar altına da yayıldıklarını, geçitler filan olduğunu...
Adı gibi biliyor gerçeği ama Atatürk Orman Çiftliği içindeki yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı, Erdoğanların bin odalı resmi malikânesiymiş gibi sunuyor. Altından tüneller geçen, uçsuz bucaksız bir aile ikametgâhı gibi...
Makam odası, özel kalem, genel sekreterlik, danışmanlıklar ve maiyetlerindeki kadroların çalışma ofisleri olarak tutsa tutsa Beyaz Saray kadar yer tutuyor. Fakat New York Times’a göre başta Beyaz Saray ve Kremlin, tüm muadillerinden daha azmani.


* * *


Dikkat buyurunuz, varlığını Erdoğan düşmanlığına borçlu operasyonel paçavralardan değil, adıyla sanıyla bugüne bugün New York Times’tan söz ediyorum. Hem de sürmanşetten üfürüyor.

Yazının Devamını Oku

Tepki IŞİD’eyse bu kışkırtmalar niye?

31 Ekim 2014
1 Kasım’da sokağa çıkmaya ben de varım, fakat gerçekten niyet IŞİD’e karşı yürümekse, işin içinde bir bit yeniği, bir kandırmaca yoksa...

* * *


Selahattin Demirtaş’ın isilik döktüğü o sıkıntılı basın toplantısından, Altan Tan’ın cesur özeleştirilerinden, Ertuğrul Kürkçü’nün mahcup dokundurmalarından sonra umutlanmıştım. HDP, 6-7 Ekim provokasyonundan gereken dersi çıkardı diye düşünmeye başlamıştım.
Bir sokak çağrısının kaç cana mal olduğunu, yağma ve talan olaylarını, müzeleri yakıp yıkan vandalizmi, taşla kafa ezenlerin kan donduran barbarlığını görüp irkildiklerine yormuştum. Yanılmışım; büyük laf edip erken konuşmuşum.
Sokakla oynamaktan vazgeçmemiş HDP.
“Halklarımızı 1 Kasım’da bir kez daha sokağa çıkarak küresel eyleme güç vermeye çağırıyoruz” dediklerinde şafak attı...


Yazının Devamını Oku

Çok yaşa badem bıyıklıların cumhuriyeti!

30 Ekim 2014
91. yaşını kutluyoruz Cumhuriyetimizin. En yenisi 91 yıllık sorunlarla birlikte...

Kürt sorunu, Alevi sorunu, Sünni muhafazakârlığının görünürlük sorunu, cami sorunu, cemevi sorunu...
Kılık kıyafet özgürlüğü sorunu...
Düşünce ve ifade hürriyeti sorunu...
Askeri ve siviliyle bürokratik vesayet sorunu...
Ermeni meselesiyle yüzleşme sorunu...
Azınlık cemaatlerinin hak ve hukuk sorunu...
Kıbrıs sorunu... Kerkük ve Musul’dan Batı Trakya’ya, Osmanlı üleşilirken dışarıda kalan Türkler sorunu...

Yazının Devamını Oku

Her sansür kötü değildir

29 Ekim 2014
HDP’yi HDP’ye rağmen korumak gerektiğini söylemiştim dün.

HDP Şırnak milletvekili Selma Irmak’ı televizyonda dinlerken buna ne kadar ihtiyaç olduğunu bir kez daha anladım.
Bir yandan HDP’nin hedefe konduğundan, kendilerine çok haksızlıklar edildiğinden, linçe uğradıklarından, itibarsızlaştırıldıklarından falan bahis açıyor.
Ama öbür yandan da Yüksekova çarşısında kalleşçe katledilen 3 askerin görüntü ve fotoğraflarına yayın yasağı konmasını eleştiriyor. “Niye saklıyoruz” diye soruyor.
Gizlilik kararı, görüntü ve fotoğraflar için...
Niye gizlenmeli, ben yardımcı olayım kendilerine. Sansür deyin, otosansür deyin, üstünü örtmek deyin, ne derseniz deyin, şiddet teşhirciliğinden kaçınmak iyidir.
Çünkü kan revan içinde yerde yatan o 3 askerin görüntü ve fotoğrafları yayınlandığında HDP daha çok hedef olacak, daha ağır topa tutulacak ve çok daha fazla itibar kaybedecek de ondan...

Yazının Devamını Oku

PKK’nın HDP’ye ettikleri

28 Ekim 2014
NEDİR bu HDP’nin çektiği, şehirde siyaset yapanlara nefes aldırtmıyor dağdakiler...

Hayır, partinin başına örgüt komiseri diktiklerini, Kandil’in ağzından çıkmış izlenimi veren o sokak çağrısını da aslında o komiserin dikte ettirdiğini söylemeyeceğim.
Yok hayır, “Önce Kağızman’da 3 gerilla infaz edildi, ardından Yüksekova’da 3 asker öldürüldü” gibi akla ziyan açıklamalarını da kalemime dolamayacağım.
Demeyeceğim ki şantiye basıp araç yakmak, dağa adam kaldırmak, korucu kaçırıp kurşuna dizmek, polise ateş açmak, askerle çatışmaya girmek meşru ve demokratik hak mıdır ki... Çatışmada vurulan ‘infaz edilmiş’, çarşıda gezerken katledilense ‘öldürülmüş’ oluyor, bu nasıl bir dildir?
Demeyeceğim ki Yüksekova çarşısındaki 3 asker cinayetini örgüt adına zımnen üstlenmek, hem de misilleme imasında bulunmak bir siyasi partiye mi düşecekti?...

* * *

Roller çok karıştı; kim silahlı örgüt, kim infaz çetesi, kim şehir eşkıyası, kim sivil demokratik hareket, kim silahsız hak ve özgürlük mücadelesi veren siyasi parti artık ayırt edilemiyor.
Yine de “HDP, Kandil’in boyunduruğu altında olduğundan mı bu fecaat ötesi açıklamaları yapıyor, üzerlerindeki silahlı örgüt vesayeti bu kadar görünür hale mi geldi, kendilerini daha fazla kamufle etme gereği de mi duymuyorlar, hepten mi ipin ucu kaçtı arkadaş” demeyeceğim.

Yazının Devamını Oku

İmralı rahatsız

26 Ekim 2014
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çözüm Süreci’ni değerlendirirken, “Güneydoğu’daki vatandaşların hepsi memnun ama terör örgütü bu işten memnun değil. Uzantısı (HDP), o da memnun değildi, çünkü onun üzerinden pazarlıklarını yapıyorlardı. İmralı gördüğüm kadarıyla rahatsız oldu ve ‘Çözüm sürecini bozmayın’ açıklamasını yaptı” dedi.

Erdoğan Estonya dönüşü uçakta gazetecilerle yaptığı sohbette ‘Kobani’de ne yapılmak istendiğini, ABD Başkanı Obama ile ne konuştuklarını, PYD’nin hesaplarını’ da ilk kez bütün açıklığıyla anlattı. Cumhurbaşkanı’na sorulan sorular ve yanıtları özetle şöyle:

PKK VE HDP BARIŞ İSTEMİYOR

- Son PKK eylemleri ve barış sürecine yönelik saldırılar bu büyük oyunun içinde mi?

Hepsi bunların içinde. Yani çözüm sürecinin özellikle engellenme gayretleri de bu işin içinde. Tabii, PKK bir defa Türkiye’de barışı istemiyor. PKK’nın uzantısı olan siyasi parti (HDP) de barışı istemiyor. İki kere iki dört. Bunlar sadece, meydanlara çıktıkları zaman, barış, özgürlük derler ama işte yapılanları görüyorsunuz. Daha yeni Kağızman’da gittiler, ciddi bir baraj inşaatında iş makinelerini yaktılar. Sen Kürt’e hizmet gitmesini istemiyorsun yahu. Bunların Kürtleri düşünmek diye bir derdi yok. Bunların derdi başka. Bunların derdi, bu ülkeyi kendi içinde karıştırmak, barış ortamından bu ülkeyi bir kere tamamen, gerilim, kavga ortamına, kaos ortamına sürüklemek. Tabii 11 yıldır bunu başaramadı. Bunu başaramadıkları için çok rahatsızlar. Sizi rahatsız eden ne? Yapılan yollar mı, yapılan okullar mı, o yaktığınız okullar mı, yapılan hastaneler mi? Sizi rahatsız eden ne?

İMRALI ‘ENGELLEMEYİN” DEDİ

- Süreç için 2015 final yılı olacak mı? Böyle bir tarih verebiliyor musunuz?

Bunlar matematik değil, sosyal olaylardır. Sosyal olaylarda böyle iki kere iki dört diye bir şey olmaz. Bu süreçtir, süreç devam eder. Ne zamana kadar? Çözüme kadar devam eder. Burada bu işin sosyolojik analizini yaparak bir yere geldik. Bundan Güneydoğu’daki vatandaşların hepsi memnun ama terör örgütü bu işten memnun değil ve onu pazara çıkarıyorlar. Uzantısı (HDP), o da memnun değildi çünkü onun üzerinden pazarlıklarını yapıyorlardı. Fakat İmralı gördüğüm kadarıyla rahatsız oldu ve ‘Çözüm sürecini bozmayın.’ açıklamasını yaptı. ‘Engellemeyin vesaire’ dedi. Yani burada da, 2015 final yılı olacak gibi yaklaşımları çok çok yanlış buluyorum. Bu noktada bizim için her an finaldir, her an başlangıçtır. Bunun böyle bilinmesi lazım. Yol haritası zaten yayınlandı.

OBAMA’NIN SİLAH SEVKIYATINI TASVİP ETMİYORUZ

Yazının Devamını Oku

1500 kere özür

25 Ekim 2014
BÜSBÜTÜN haksız sayılmazlar, ne zaman paralel kumpaslardan söz açsam “Daha evvel nerelerdeydin” diye çıkışıyorlar.

Lakin kızgınlık ve tarafgirlikle biraz haksızlık da ediyorlar.
Çünkü ben gözü yarı yolda açılanlardanım. Katakulliye tam uyanmam da 17-25 Aralık kumpaslarından, yani aynı silahın AK Parti iktidarına dönmesinden öncedir. 7 Şubat 2012 tarihli MİT kumpasında net tavır almıştım mesela.
Askeri casusluk davalarındaki ayarsızlıklar ise beni yarı yolda ayıktıran şüpheli durumlar arasındadır.
Hiç değilse ‘Başkalarına ait özel hayat sırlarını kaydetmek’le casusluk suçlamasının apayrı şeyler olduğunu en başından beri sorgulayanlardanım.
Buraya kadarı, ‘yazarın tutarlılığı’ meselesine takılan okur kısmı içindi. Ama 1500 özrün nedeni başka...

* * *

Yazının Devamını Oku

Erdoğan’a yollanmış bir ‘cadı avı’ mektubu

24 Ekim 2014
BİLMİYORDUM; İstanbul ve İzmir’deki askeri casusluk davalarını güya yakından izlediğim halde bilmiyordum.

Bu davaların bin 500 kayıtlı mağduru varmış, hepsi kritik bazı kamu kurum ve kuruluşlarında bürokrat...
Ne çektiklerini, Cumhurbaşkanı’na hitaben yazdıkları bir mektuptan öğrendim. Söyledikleri şu:
Önce ‘Casusluk suçunu işleyenlerin şantajına uğrayan mağdur’ kategorisine sokulup fişlenmişler. Mesela ‘fuhuşçu’ denilmiş, başka yüz kızartıcı fiiller isnat edilmiş. Sonra da kâğıt üstünde oluşturulan mağduriyetleri kullanılarak şeytanın bile aklına gelmeyecek bir yöntemle gerçekten mağdur edilmişler. İşlerinden güçlerinden olmuşlar, alınlarına kara leke sürülmüş, eşe dosta karşı utandırılmışlar.


* * *


Herkes gibi ben de casuslukla suçlanan sanıklara odaklanmıştım. 400 kadar subay ve astsubayın akıbeti, haklarındaki iddiaların saçmalığı, sahteliği veya düzmeceliği, delillerin tezgâhta üretilip üretilmediği, kumpas izlenimi veren tutarsızlıklar, ‘ayarlasan üst üste gelmeyecek’ garip tesadüfler vesaire...

Yazının Devamını Oku