Hiç mi kompleks, hiç mi haset, hiç mi çekememezlik olmaz yahu adamda? Huyu kurusun hiç yok iyi mi, her neviyle çocukluk arazlarını aşmış...
Pek de nüktedandır, fakat tek kusuru çarpıtma demeyelim de, sen ne söylersen söyle istediği gibi anlama alışkanlığı.
Dün şöyle yazıyor:
“Gerçi adları yok ama Amerikalılar gelip ona ‘Suriye ve Irak konusunda siz haklı çıktınız, biz yanıldık, Esad devrilseydi IŞİD olmazdı’ demişler.
Gerçi çoğul bir kelime olan ‘Amerikalılar’ın tırnak içindeki bu cümleyi nasıl bir ağızdan söylediğini anlamadım ama Yunan trajedilerindeki korolar gibi konuşmuş olabilirler diye yine de temkinli davranıyorum.
Akif’e güvenirim.
Ama aynı şehirde büyük bir yalancı var.
Genel sekreterlik katının koridorlarında yankılanan bu hadise, dışarıdan pek hissedilmedi.
BM Genel Sekreteri’nin öğle yemeğine, darbeci general Sisi’yi protesto etmek için katılmadı Erdoğan...
***
Sınırlı sayıda lider davet edilmişti. Mısır Cumhurbaşkanı General Sisi de bu dar kapsamlı yemeğin davetlileri arasındaydı.
Fakat yemekten önce BM Genel Kurulu’nda konuşması vardı. Öyle şeyler söyledi ki eşsiz bir pişkinlik örneği olarak tarihe geçti.
En şaşırtıcısıyla başlayalım: Amerikan yönetimi, IŞİD’in elindeki rehinelerimizin nasıl kurtarıldığına ciddi merak sarmış.
Her görüştüklerine aynı şeyi soruyorlarmış: “Sahi nasıl başardınız, sırrını bize de verir misiniz?...”
***
Her bir rehinemizin kaç militana bedel geldiği gibi ayrıntıları kurcalıyorlarmış ısrarla. Sonunda baklayı ağızlarından çıkardıklarında da IŞİD’le takasa girmek için can attıkları anlaşılıyormuş.
Sohbetlerde lafı döndürüp dolaştırıp şuna getiriyorlarmış:
“Bizim de 3 rehinemiz var, elinizde takasa sokacak başka IŞİD militanı kaldıysa bize de yardımcı olur musunuz?...”MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın peşinden koşturuyorlar, çeşitli kanallarla
THE Uçak’ı takdim etmiştim, şimdi de yoğun talep üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın New York’ta kaldığı The Hotel’e dair merakınıza cevap veriyorum.
İlk kez kalmıyor burada, başbakanken de Peninsula oteline karargâh kurmuşluğu var...
Garsonundan yöneticilerine birçok Türk çalışıyor, o yüzden de tercih sebebi. Sadece Tayyip Erdoğan’ın değil, Türkiye’den sair zamanlarda gelenlerin de tercihine en ziyade mazhar otellerden biri.
BM zirvelerinin kaymağını New York otelleri yiyor dense yeri...
Genel Kurul açılışı ve İklim Zirvesi için şehre akın eden devlet başkanı sayısı 90’nın üzerinde, başbakanlarsa 40’tan fazla. Prens ve bakan düzeyinde katılanları saymıyorum bile.
Trafik ana-baba günü. Ortalık VIP kartlı araç konvoylarından, eskort ve koruma araçlarından geçilmiyor...
Biz Başbakan’a refakat eden gazeteciler, Türkiye saatiyle sabah 5.30 sularında zırıl zırıl çalan bir telefon sesiyle uyandırıldık. Bakü’de sabahın 7.30’uydu. Apar topar giyinip bir telaşla Four Seasons Oteli’nin 2’nci katına, acil koduyla çağrıldığımız toplantı salonuna indik. Kameralar kurulmuş, kürsü tertibatı alınmıştı. Açıklama yapılacaktı. Resmi heyet bizden evvel yerini almış, hazır bekliyordu. Biraz ağızlarını arayınca bütün gece uyumadıkları ortaya çıktı. Sebebini söylemiyorlardı ama. Hayır mıdır, şer midir derken az sonra Başbakan Davutoğlu salona girdi ve o tarihi müjdeyi verdi. Kaygılı bekleyişimiz sona ermişti. ‘Kötü haber mi var, alelacele dönüyor muyuz’ kabusu, yerini derin bir nefese bıraktı. Hepimiz oh çekip rahatladık. 46 insanımız, uzun ve esrarengiz bir gecenin ardından sağ salim Türkiye’ye getirilmişti ve onlar sınırı geçinceye dek kimsenin ruhu duymamıştı. Azerbaycan’a gidiş-dönüş takvimi, son saate kadar bu yüzden belirsiz ve ucu açık tutulmuştu demek. Son birkaç gündür her an kurtarma operasyonunun başlamasını beklemişler meğer. O haber gecikince de istim üstünde yola çıkmışız... Daha önce de 6 kez rehineleri almaya çok yaklaşmışken kıyısından dönüldüğü için aşırı ihtiyatlı davranılmış. Sınırın bu tarafına geçtiklerinden emin olmadan renk verilmemiş etrafa. Davutoğlu, dibindeki danışman ekibi ve bakanlardan dahi gizlemiş operasyonu, yolu yarılayıncaya kadar da çaktırmamış. Onlara da sürpriz...
***
Türkiye’nin gözü aydın, insanlarımız aylar sonra salimen kurtarıldı. Bravo MİT, bravo istihbarat teşkilatının isimsiz kahramanları! Büyük iş başardılar, milletçe bize birinci sınıf bir bayram sevinci yaşattılar, göğsümüz kabardı, var olsunlar!...
BAŞBAKAN’IN AĞZINDAN Başbakan Davutoğlu, Bakü-Urfa yolunda, bazı arka plan bilgileri verdi. Rehinelerin Suriye üzerinden getirildiği, MİT’in titiz ve fedakârca gayretleriyle sonuç alındığı gibi bilgiler. Ama operasyonel detaylara girmemeye ve MİT’in çalışma yöntemlerini deşifre etmemeye özen gösterdi. MİT Müsteşarı Hakan Fidan, cuma akşamı 23.20 civarı arayıp operasyonun başladığına dair ilk bilgiyi vermiş Başbakan’a. Hem MİT Müsteşarı hem de kendisi ayrı ayrı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da bilgilendirmiş. O arada Musul Başkonsolosumuz Öztürk Yılmaz, cep telefonundan direkt arayıp Başbakan’la erken sevincini paylaşmış.
Bazı kulaklara “İslam dünyası ses çıkarmayarak IŞİD’in vahşiliklerine yol veriyor” fasaryalarını duymak hoş geliyor.
Yalanlanıyor yalanlanmasına ama yalanı bile güzel geliyor kulaklarına.
* * *
New York Times, Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın Hacı Bayram Camisi çıkışında çekilmiş resmini basıp “IŞİD, Ankara’daki yeraltı camisinden militan devşiriyor” fasa fisoları üfürüyor.
Teklifsiz üzerine atlıyorlar...
Yasadışı dinlemeleri soruşturan Ankara’daki savcının talebiyle mağdur olarak ifademi aldılar, şikâyetçi olup olmadığımı sordular...
* * *
Yasadışı dinlendiğim iddiası daha önce de haber olmuş, 29 Mayıs’ta bu köşeden isyan etmiştim. Yeni Şafak’ın patlattığı ‘paralel kulak’ skandalı, savcılık soruşturmasıyla resmen doğrulanıyor şimdi.
Kaderin cilvesine bakın, “Ben terörist miyim hocam” başlıklı o yazımdan dolayı Fethullah Gülen de tazminat davası açmış, benden 20 bin lira istiyor.
Kolay kazanılmıyor para. Dava açmak da beleşe değil, masraflı iş. İstenilen tazminat miktarına göre harç yatırılacak vesaire.
Sonra ikinci albümü ‘Born This Way’ çıktı, ‘Artpop’ çıktı, ‘Do What U Want’ gibi teklileri aldı yürüdü....
Pazar günü İstanbul’a özel bir jetle indiğinde, Lady Gaga’nın hayranlarıyla o yapay, o suni teneffüs gibi soğuk karşılaşmasını görüp yazdıklarıma bir kez daha hak verdim.
* * *
Şunları yazmıştım:
New York Times, Lady Gaga sahne adıyla nam salan genç yıldızı incelemeye tabi tutmuş.