Pornografik olmayan bir sinemacı eleştirisi

DURUN, cuşa gelmeyin hemen, sansüre filan uğramadım, pornografik anlatımdan kaçınma nedenim otosansürdür.

Haberin Devamı

Altın Portakal Festivali’nde, 15 kadar yapımcı ve yönetmen sansüre karşı ortak bir bildiri imzalamış, film söyleşilerinden önce okuyorlar. İşte bu girişimi hicvederken kendi kendimi sansürledim, galiz küfür sözcüklerini o küfre özgürlük isteyenler için doğrudan kullanamadım.
Umarım beni bağışlarlar.
Hem otosansür gibi özgürlüğe ters bir işe kalkıştığım hem de yolu uzatarak okuru yorduğum için.

***

Biliyorsunuz, Gezi belgeselinde iki kelimelik bir küfür sansürlendi diye koptu onca çıngar.
Küfür, belgeselin yönetmeni tarafından çıkarılınca sorun halloldu, belgesel festivale geri döndü.
Ama güya bu durumu içine sindiremeyen ulusal belgesel kategorisindeki katılımcıların çoğu yine de festivalden çekildi. Sansürü protesto etmiş oldular.
Yalan yok, bence isabetli davrandılar, muazzam hayra geçti. Bu yılki ulusal belgesel kategorisi iptal edildi sayelerinde.
Tek temennim, bu iptalin kalıcılaşmasıdır. Üstelik uzun metrajlı film dahil tüm ulusal yarışma kategorilerini de kapsayacak şekilde...
Altın Portakal, her sene yaşanan abuk subuk kısır çekişmelerden, ucuz pazarlama triplerine kurban gitmekten, ideolojik artistliklerden, gına getiren itiş kakışlardan, popülist çıkışlardan ancak böyle kurtulur.

***

Nereden baksan 20 milyon liraya patlayan bir ornagizasyon var, kamu kaynaklarından. Az para mı?...
Fakat sermayeyi her seferinde kediye yüklüyoruz. Gözünü ilk açan, bozuk para gibi harcıyor. Eseriyle konuşulmak yerine sansanyonlarıyla ses getirme kolaycılığı yüzünden...
Üç kuruşluk PR kampanyalarına alet olduğuyla kalıyor festival.
Evvelce yazmıştım, kanaatimi biliyorsunuz. Altın Portakal, Cannes gibi ulusal ayağı olmayan uluslararası bir festivale dönüşmeli.
Katılımcılar vergilerimizin sırtından olay çıkarmayı, kendi küçük yararları için festivalin itibarıyla oynamayı, prestijini beş paralık etmeyi aklından geçirememeli...
Bu fikrimi, pornografik anlatıma alıştırılmışların beklentisi istikametinde kısa ve yavan cümlelerle takır takır mı yazsaydım, daha vurucu olması için...
Netleştireyim; lafın dalağını yararak, ciğerini sökerek, dibini bularak basite indirgeyip bayağılaştırarak mı anlatsaydım? Okur zekâsına hakaret sayar demeden, iri ve kaba saba harflerle lafın tamamını mı konuşsaydım?...
Ben çırılçıplak söylemeye taraftar değilim. Okurun da zekâsını tatmine ihtiyacı var. Kendi mahreminde ete kemiğe büründüreceği örtük imalar olmalı, idrakinde tamamlayacağı şeyler.
“Hayır, yarım ağız konuşup okuru uğraştırma, ağzını doldurarak dümdüz saydıracakken bulmaca çözdürmek de niye! Kestirmeden ve dikine söyle lafı” diyorsanız buyurun, benden günah gitti...

***

Devlet kesesinden özgür sanat yapılır mı? Para alan, emir de alır. Özgür ve bağımsız bir sinema adına konuşacaksanız, işe devletle nakit ilişkinizi konuşarak başlayın. Hem devlet teşviklerine bağlı hem bağımsız sinema nasıl olacak?... Bu bir.
İlla politik bir bildiri yayımlama ihtiyacındaysanız, bakın Kobani’yi savunmak için yakılıp yıkılan kütüphaneler, kültür sanat merkezleri, talan edilen müzeler var. Yok mu sanatçı duyarlılığıyla alacağınız bir tutum?...
Üçüncüsü; kurmaca değil gerçek bir kişiye küfredilmesini sanatsal özgürlük meselesi olarak görüyorsanız...
Sansüre tepki diye hazırladığınız bildirinin imzacılar kısmına iki kelimelik daha yer açın. O küfür sözcüklerini oraya yazıp yanına kendi adlarınızı ekleyin ki ne kadar sahiplendiğinizi görelim. Tepesine de protesto modasına uygun olarak ‘Hepimiz küfürbazız’ gibi frapan bir başlık çakarsınız gider.

Yazarın Tüm Yazıları